hesabın var mı? giriş yap

  • burada simdi tam su anda bir kavga basliyor.
    ben de taraf olayim bari.

    madem 5 ay sonra yenecek, seni de simdi oldursunler fark etmiyor bu mantiga gore. nasil 30-40 yil sonra oleceksin.

    su kodumun ego yuklu insanlarinda bulunan tum dunya benim icin yaratildi sanrisi oldugu surece daha cok canlar gidecek boyle.

    ulan et yenir bu doganin kanunu ama yeri geliyor aslan, cita bile bebeklere dokunmuyor lan. koskoca adamlar 20 gunluk hayvani yiyor, hadi yedin gelip bi de yayginlastirmak icin reklamini yapiyor.

    vedat milor'u cok severim ama burada kendisi iyi yapmis da diyemem.

  • sanırım 2002. dünya kupasında 3.lük gelmişti , bütün ülke psikopat gibi rosalinda, vahşi güzel falan izliyordu, çocuklar "ben pikaçuyum" diye camlardan atlıyordu falan.. güzel, sayko senelerdi.

    tabi kasım ayına kadar.*

  • çocukluğu vieatnam filmleri izleyerek geçmiş ve artık silah zoruyla dahi savaş filmi izlemeyen biri olarak, izleyip de beğendiğim (ve buna çok şaşırdığım) savaş filmi olmuştur. ölümün acılığı, savaşın canavarlığı son derece gerçekçi bir şekilde ama çiğ bir gerçekçilikle değil şairane bir şekilde anlatılmış. sanat budur işte.

    --- spoiler ---

    özellikle çok genç askerlerden biri ölürken yaprakların arasından sızan gün ışığı hem görsellik açısından hem ölümle hayatın tezatını göstermek açısından filmin en güzel sahnesidir, hatta şimdiye kadar izlediğim en güzel sahnedir bile diyebilirim.

    --- spoiler ---

    edit: oskar almış olmaması, almış olmasından çok daha büyük bir onurdur bence.

  • şu haberde bahsi geçen konudur.

    --- spoiler ---

    kurban bayramı'nı istanbul'da geçiren cumhurbaşkanı recep tayyip erdoğan, bayramın son günü sürpriz bir şekilde tarabya'daki huber köşkü'nden çıkarak üsküdar'a geçti. istanbul'da akşam saatlerinde etkili olmaya başlayan bayram trafiği erdoğan'ı da etkiledi.
    tarabya'dan, maslak üzerinden tem otoyolu'na çıkan erdoğan'ın konvoyu, türk telekom arena önündeki üst geçitten geçerek fatih sultan mehmet köprüsü'ne yöneldi. ancak köprü yönündeki trafik konvoyun geçişini etkiledi. emniyet şeridini kullanmak zorunda kalan erdoğan'ın konvoyu, köprünün girişinde de yaklaşık 30 saniye trafiğin açılmasını beklemek zorunda kaldı.

    --- spoiler ---

    şüphesiz ki milli iradeye yapılan saygısızlıkların başında gelmektedir.

  • ele geçirilen her türlü atkı, bere, yelek, ceket, mont vb.. giysinin alınıp birleştirilmesi, bunların büyükçe bir montta toplanması, montun kollarına içi dolu eldiven, başına ise kafa şeklinde doldurulmuş bir bere takılması...

    ardından bunu arka köşeye, uyurmuş gibi monte etmek, sınıfa girildiğinde gerçekten de montunu giymiş bir öğrencinin alnını yarım çember oluşturmuş kollarının üzerine koyup uyurmuş izlenimi vermesi, sınıfa matematik öğretmeninin girmesi, herkesin ayağa kalkıp mont adam'ın haliyle olduğu yerde yatması, öğretmenin sinirlenip "kalksana evladım" diye birkaç kez tekrar etmesi, bizim anıra anıra gülmemiz, sonunda öğretmenin kaşları çatık vaziyette o köşeye ilerlemesi, durumu anlaması ve hala anıra anıra gülen sınıfta bir arkadaşa patlayıp "ne gülüyorsun gerizekalı" demesi...

    sonradan bunu geliştirmiştik; öğretmen masasına oturtmuş, içi doldurulmuş pantolon, bot giydirmiş, tebeşirle yüz çizmiş, tek eline kutu kola vermiştik. felsefe hocası buna daşşaktan kızarken resim filan çekmiştik... benden fazla insana benziyordu.

  • "umarim bir tanidikla karsilasmam" dediginiz anda birden fazla tanidikla karsilasacaginiz garantidir

  • net bir bilinç tanımına göre yanıtının değişebileceğini düşündüğüm sorudur. bu konuya ilgi duyup da bir şeyler öğrenmek isteyenlere john archibald wheeler'ı araştırmalarını önerebilirim. ben biraz daha farklı bir açıdan yanaşacağım.

    bilim insanlarının bakteriye veri depolayabilmesi gibi bazı deneyler burada da konuşuldu biliyorsunuz. verinin canlı bir varlığa aktarılmasına f fonksiyonu dersek, bu fonksiyonun tersini almayı başardığımızda kendimize dair bir şeyleri dijital ortama aktarmış oluruz. peki bu fonksiyon terslenebilir bir fonksiyon mu? öyleyse bile günümüzdeki teknoloji tersini almamıza imkan vermiyor gibi duruyor. ancak dediğim gibi önce kümelerin ve fonksiyonun net tanımı yapılmalı ki süreç hakkında fikir yürütebilelim.

    bir metin dosyasını ele alalım. boyutu küçüktür değil mi? word'de 2000 kelimelik bir yazınız 24 kb kadarcık yer tutabilir. bunu notepad'de yazarsanız daha az yer tutması lazım. görünmez bir katibin var olduğunu ve fi tarihinden beri insanların ağzından her çıkanı metin dosyası olarak bir yerlere yazıp kaydettiğini varsayalım. hah, tahminlere göre bu dosyanın büyüklüğü 5 exabyte kadar olacaktır. yani bir kentrilyon byte kadar. bir kelimenin boyutu 10 byte olarak kabul ediliyor. şimdi düşünün, zihnimizde neler var? geçmişe ve şimdiye dair vidyo görüntüleri (144 piksel falan da değil ha full+full hd), fotoğraf görüntüleri, dinletiler (ses dosyaları), geçmişe dair pişmanlıklar ve hesaplaşmalar, on dakika sonrasından tutun da on yıl sonrasına dek uzanan gelecek planları ve olasılık hesapları, bir yandan sosyal ilişkilerimize dair bir sosyal ağ yapısı, bir yandan her an maruz kaldığımız birçok uyartı, say say bitmez. daha bir de veri olarak tanımlayamadığımız ağrı hissi, koku algısı gibi durumlar var. buna buzdağının görünmeyen kısmı olan bilinçaltımızı da ekleyin.

    insan ömrünü ortalama 80 yıl kabul edelim, yukarıdaki bilgiler ışığında sizce ortalama yaşta, 40 yaşında olan birinin zihninde ne kadar veri olabilir? çok. şimdiye dek matematikte o büyüklükte bir sayı kullanıldığını zannetmem. e peki bunca bilgiyi nasıl bir bilgisayara aktaracağız? biraz büyük ve depolama hacmi geniş bir bilgisayar olması lazım. e daha bunun aktarma teknolojisi var, evet kızılötesini geride bıraktık ama yine de vaziyet belli. saniyede en fazla ne kadar veri iletebilirsiniz? diyelim ki saniyede 10 gigabyte veri aktarabiliyoruz, süper değil mi. nöron sayısına dayanarak insanın hafıza alanının 2.5 petabyte kadar olduğu söyleniyor, 2,500,000,000,000,000 byte civarı. eğer hesapta yanlışlık yapmıyorsam sırf hafızayı aktarmak bile 28 gün kadar vakit alıyor. 28 gün uzun bir süre, bu esnada birçok yeni bilgi daha eklenecektir zihnimize, ek olarak onların da aktarılması var. e bir de hayallerimizi, planlarımızı, algılarımızı falan ekledik mi ohooo ölme eşeğim ölme.

    işte, günümüzdeki teknolojinin pek elvermediğini düşünmemin sebebi buydu. ha bundan yaklaşık 35 yıl önce bill gates 640 kb hafızalı bilgisayarın herkese yeteceğini söylemişti. oysa şimdi 1.44 mb'lik disketin yüzüne bile bakmayız. zamanla yukarıda saydığım veri depolama ve aktarma sorunları da çözülecektir. eğer bilincin net tanımını yapabilir, nerede nasıl var olduğunu da saptayabilirsek, bilgisayara aktaramamak için ne sebep olabilir ki?

  • yeni akrabalar edinmektir. ulan benimkilerle zor baş ediyorum bir de sırf evlendik diye saçma sapan tiplerle muhatap olmak zorunda kalacağım. planlarım arasında eşimin sevmediğim akrabalarından borç para isteyerek kendimden uzak tutmak var. bu yöntem hep işe yarar, hiç arayıp sormazlar.

    edit: muhattap değil, muhatap. *