ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
bill gates türk olsaydı olabilecekler
messi'den daha fazla kazanıyorum
-
"dünyamızın sapkınlığı insanların zenginliklerinden utanmak yerine onunla gurur duymalarıdır."
lev n. tolstoy
somon
-
sonbaharda yavaş yavaş sona yaklaşırken balık mevsimi de başlamıştır. evet sevgili sözlük yazarları bildiniz: bugünkü tarif köşemde size harika bir balık tarifi vereceğim. hafta sonu markette somon haftası idi. normalde levrek düşünüyordum ama hadi dedim somon alayım.
somon faydaları saymakla bitmeyen omega 3 zengini bir balık türü olup, 100 gramında bulunan omega-3 yağ asidi miktarı 1,7 gramdır. bunun yanında kalp damar sağlığını korumakta, kan basıncını düzenlemekte, cilt sağlığımızı güçlendirmekte, göz sağlığını korumakta ve kemiklerimizi güçlendirmektedir. bilhassa hamilelerin daha fazla tüketmesini öneriyorum.
şimdi malzemelerle başlayalım:
4 parça fileto somon
4 adet patates
defne yaprakları
2 diş sarımsak
yarım çay bardağı zeytinyağı
tuz
yapılışı:
öncelikle sarımsakları dövelim. zeytinyağı ve tuz ilave edip karıştırın. balıkları güzelce marine edip dolapta 1 saat dinlendirelim.
dinlenmeye bırakılacak somon
daha sonra yağlı kağıt serdiğimiz fırın tepsisine, balıkların arasına patatesi (10 dakika kadar 200 derecede fırınlayalım zira balığa göre biraz geç pişmektedir. onun için bir miktar pişirmekte fayda görüyorum) dizelim. üzerine de 5-6 adet defne yaprağı serpiştirelim. bunun nedeni defnenin balığın çiğ kokusunu ortadan kaldırmasıdır.
balığın kalınlığına göre önceden ısıtılmış 200 derece fırında 15-20 dakika pişirmek yeterli olacaktır.
fırın tepsisine dizilmiş somon
arkadaşlar beni takip edenler bilir. balığın yanına bir kaç güzel salata tarifim var. bu tariflerim ile harika bir uyum yakalayabilirsiniz.
roka salatası tarifim
kırmızı pancar salatası tarifim
yapacak herkese afiyet şifa olsun.
gelmiş geçmiş en karizma poz
yaran olaylar
-
yer akmerkez:
altmışlı yaşlarda kodaman bir dayı avmye gelir girişte çantasını xray cihazına bırakır. çanta geçerken güvenlik tedirgin olur. tehlikeli birşey görmüştür çünkü. efendi bir ses tonuyla dayıya sorar:
-beyefendi silahınızın ruhsatı var mı?
-var
der dayı ve çantasını alıp yoluna devam eder. arkadan güvenlik koşturur beyefendi ruhsatınızı görebilir miyim acaba diye. ancak dayı hiç tınlamaz yürümeye devam eder. güvenlikte fazla bulaşmak istemediğinden olsa gerek geri döner. o sırada dayı arkasını döner ve gitmekte olan güvenliğe seslenir:
-hey niye geri dönüyon
-ruhsatı göstermediniz efendim
-göstermediysem senin görevin beni buraya sokmamak değil mi?
-ama efendim:((
dayı hemen çantasını açar ve silahı alıp güvenliğe doğrultur. güvenlik korkudan altına yapacakken dayı tetiğe basar çaattttt.
silahın ucundan bir alev çıkmıştır. dayı:
silah değil bu yeğenim çakmak çakmak.
interneti kapatıp yapılabilecek daha faydalı işler
-
çevrimdışıyken bilgisayarı kurcalamak.
lan internet bu kadar yaygin degilken bilgisayarin bilmemne dll'sinden system dosyalarina kadar her haltini bilirdik.
simdi isletim sistemi bile skimizde deil. browser var mi, var. yallah.
2500 yaşındaki mumyaya tecavüz eden adam
-
mısır'daki darbe rejimine tepki gösterip mısır'ın geçmişini sikmiştir.
nuri şahin'in milli takıma katkısı
-
milli takımın futbola katkısından daha az değildir.
gulyabani
-
ülkemizde süt kardeşler filmiyle ünlü olmuş efsanevî yaratık.
kitap okumayı seven bir millet olsaydık hüseyin rahmi gürpınar'ın gulyabani adlı eseriyle de çok önceden şöhret kazanabilirdi.
devam edelim...
arap mitolojisinde bahsi geçen korkunç bir yaratık vardır: gûl.
her renge ve şekle girebilen, çöllerde gezen, korkunç suratlı, uzun boylu bir canavardır. şekil değiştiği zaman sadece ayakları değişmez. at toynağına benzer ayakları.
dünyadaki bütün milletlerin mitolojilerinde birbirlerine benzeyen varlıklar vardır. işte araplar, bu gûl adındaki yaratığın aslında insanlara güzel görünmek niyetiyle kadın kılığına giren bir cinden meydana geldiğine inanırlar. yani gûl, kadındır. bu söylence anadolu topraklarına yani türklere, albastı şeklinde geçer.
albastı da kadındır.
gûl ve albastı arasında birçok benzer yan vardır. sadece bizim efsanelerimizde değil birçok millette de bu şekildedir.
araplar; gûl adlı dişi yaratığın, çocukları ve kadavraları yediğine, at kuyruğu örmeyi sevdiğine inanırlardı.
türkler, albastı adlı dişi yaratığın lohusa kadınları ve bebeklerini öldürüp yediğine, at kuyruğu örmeyi sevdiğine inanırlardı.
yunanlar, lamia adlı dişi yaratığın hamile kadınları ve bebekleri öldürdüğüne ve kanlarını içtiğine inanırlardı.
slavlar, baba yaga adlı dişi yaratığın insanları öldürüp yediğine ve kemiklerini de evinin etrafına dizdiğine inanırlardı.
japonlar, jorogumo adlı yaratığın güzel kadın şekline girip* erkekleri kandırarak yakaladıktan sonra onları yediğine inanırlardı.
ayrıca azerilerde, taciklerde, iranlılarda ve kırgızlarda da guleybanı, gulbiyaban, gulyavanı gibi isimlerle anılır bu yaratık ve yine kadındır.
gûlyabani hususunda tüm bu mitolojilerde en büyük ortak nokta ise bu yaratığın yalnız bulunan kişilere zarar veriyor olmasıdır.
ayrıca gûlyabani, anadolu efsanelerinde başlı başına da yer edinmiş ve bu sefer erkek sûretinde, ayaklarına kadar uzanan sakalıyla tasvir edilmiştir.
fernando muslera
-
oğlum bu adamın kıymetini bilin lan.
bize bakın ibret alın.kale de 1 adet barzo var.
tanım:çok yetenekli ve ahlaklı kaleci.
hayata dair iç burkan fotoğraflar
-
yunus'un enkazdan bakışı
http://i.milliyet.com.tr/…0/25/fft99_mf1721683.jpeg
depremde ölmüş yunus'un bakışını hediye alma-verme sırıtışı
https://icdn.ensonhaber.com/…er/diger/esh1273_3.jpg
bir de akbabanın bakışı var
https://seyler.ekstat.com/…x-637515013807247347.jpg
bazı sırıtışlarla bazı akbaba bakışları aynı hissizlikte.
türk dizilerinde görülen klişeler
-
iki kişi boğuşurken patlayan silah sonucunda iki tarafın da birden gözlerini faltaşı gibi açması ve kimin öldüğünün anlaşılması için bir sonraki bölümün bekletilmesi.