hesabın var mı? giriş yap

  • sınıfta anıl var. anıl'ın cyborg olduğunu düşünüyoruz. anıl bir anadolu lisesinden bizim okula bizim bilmediğimiz bir puanı yükseltmek için gelmiş. anıl odasının duvarına güneş saati çizmiş.

    sınıfta gülcan var. matematik hocası gülcan'ı seviyor. bu dünyada belki de bir tek gülcan'ı seviyor. hatta gülcan'ın karnesine "unutma unutulanlar unutanları asla unutmaz" yazmış. (bkz: ibrahim erkal)

    hocanın sorduğu bütün sorulara ya anıl parmak kaldırıyor ya gülcan. biz de not tutmak zorunlu olduğu için deftere çizdiğimiz şekillere not süsü vermeye çalışıyoruz. figüranız biz.

    bir gün hoca tahtaya bir soru yazdı. yabancı bir ses "30 derece" dedi.

    hoca sınıfı bakışlarıyla taradıktan sonra sordu "kim dedi onu?"

    alper, anıl ve gülcan'ın sultasını kırmanın verdiği sevinçle "ben" dedi.

    hoca alper'in sırasına doğru ilerledi. hoca yaklaştıkça alper'in suratındaki zafer ifadesi yerini endişeye bıraktı. gelen bir aferinse şimdiye kadar gelmiş olmalıydı...

    hoca kendisinden beklenmedik bir çeviklikle alper'e dalıverdi. hem de ne dalmak... sağlı sollu. duvar tarafında oturan alper'in kafa lambrilerden sekip tekrar tekrar hocanın yumruklarıyla buluştu.

    alper büyük bir şok ve küçük bir beyin sarsıntısı yaşarken hocanın soluk soluğa sesini duyduk:

    "parmak kaldırmadan konuşma!"

  • bana can dündar'ın bir çocukluk anısını hatırlatmıştır bu acı söz.

    can dündar matbaada çalışırken, dönemin ünlü bir yazarı (adını hatırlayamadım) küçük can'ın elini sıkmak istemiş. o da ellerinin kirli olduğunu söylemiş. yazar, can'ın ellerini bulup sıkıca toka yaparak "çalışan eller kirlenmez" demiş.

    ben de hep bu şekilde düşünüyorum çalışan eller ve ayaklar kirlenmez. sedyeler fedadır sana.

  • ensar ve diğer tecavüz, pedofili, çocuk gelin olaylarında kullanılmayan skandal kelimesinin bu pankart için kullanılması tek bir şeyi anlatıyor: ahlak olarak çökmüş durumdayız. az bile diyorlar, avrupa ve türkiye kelimelerini aynı cümlede kullanmaları bile hata. skandalmış. sen bunu söyleyerek tüm bu ahlaksızıkları normal karşılıyorum, ben de olsam aynısını yapardım diyorsun.

  • fatih sultan mehmet köprüsünde motosikletinin ön tekerini kaldırıp gitmeye çalışırken köprü korkulukları ile bariyer arasına savurulup olay yerinde hayatını kaybetmiş sürücüdür. motosiklet kazadan sonra tam 250 metre sürüklenmiş.
    böyle insanlara üzülemiyorum, hiçbir trafik canavarının ölümüne üzülemiyorum elimde değil.
    neyse ki, başka birine sebep olmadan sadece kendi gitmiş. allah rahmet eylesin ne diyelim.

    kaynak

    ek: instagram hesabı tespit edilmiş, paylaşımları zaten fazla söze yer bırakmıyor. adam bildiğin elinde bombayla yaşıyormuş, neyse ki başkasına atamadan üstünde patlamış: https://www.instagram.com/bygastroo/

    not: çok bilmişlere ithafen. çocukken ailesinin yarısını bir trafik magandası yüzünden kaybetmiş insanım. nefret de kusarım içimi de kusarım. gram acımam böylelerine. ondan ne farkın kaldı demiş, kimsenin hayatını tehlikeye atmamak olabilir mi mesela? bu magandalar sizin ailenize de dokunsun da sonra sevgi pıtırcığı olun.

  • davayı açan savunma yapmaz. dava açılan yani davalı savunma yapar.
    "ya ne önemi var bir kelime hatası yapmışız işte" diyecekseniz hiç de öyle değil. davalar tek kelimeyle kaybedilebiliyor. bence bu işe hiç girmeyin.

    örnek: bir müşteri çalıştığım bankaya borcunu ödüyor ama bir şekilde sistemde ödeme görünmüyor. tekrar ödetiyorlar. ikinci defa ödediği tutarı iade almak üzere dava açıyor. dilekçesine parayı "defaatle" (tekrar tekrar) ödedim yazacağına "defaten" (tek seferde) ödedim yazıyor.

    mahkemede hakim soruyor:

    - borcun 5000 lira mıydı?
    - evet.
    - yani borcu kabul ediyorsun.
    - evet.
    - sen bu 5000 lirayı defaten mi ödedin?
    - evet.
    - tamam o zaman. davanın reddine...

    edit1: çalıştığım değil, yıllar önce çalıştığım banka.

    edit2: müşteri davayı kaybetti ancak yıl sonu kontrollerinde kayıp para bulundu. para iade edildi.

    edit3: bence de sistem kötü. ama hukuk sistemleri genelde böyledir. mesela suits dizisinde de vardı. göçmen bir eleman forma "asylum" yazacağına "refugee" yazdığı için sınırdışı ediliyordu. çünkü hukuk sistemlerinde kelimeler önemlidir.

  • buna inanan net aptaldır.

    1 ortada henüz uçan bir uçak yok, peşinen bu kadar net konuşmak şov yapmak demektir.
    2 henüz ambargolar kalkmadı ve uçağa motor yok, motor olmadan bu proje hayal olur. hayatında hiç motor üretmemiş bir ülkenin 5. nesil uçağa jet moturu yapacağına inanmak aptallıktır.

    biz de isteriz tabii ki ülkemizin her ürünün en iyisini yapmasını ama bu işler öyle kolay değil. gidin evinizde sevinin.

    her seçim öncesi bir savunma sanayi projeleri çıkıyor, milli uçak hangardan çıkıp bir kıçını başını oynatıp geri dönüyor, altay tankı 3 aya kalmaz seri üretime geçiyor falan filan. hala bunlara inanan varsa allah yardımcısı olsun.

  • lisede bir arkadaş fizik sınavında "hocam cevabını yazıyorum gidiş yolunu size sınavdan sonra anlatırım" yazmıştı hiç unutmam, kağıtlar okunduktan sonra hocayla olan diyalogları ve hocanın verdiği tepkiler hayatımdaki en komik anılardandır.

    edit:imla

  • şu rezalete bakar mısın ya? dünyaya ülkece rezil oluyoruz. sosyal medyada imamoğlu algısı yapmaya çalışmalarının sebebi bu işte.

  • güçlü birinin annesi vefat edince programını iptal edip, şehit olan 24 garibanı umursamayacak bir kişiliğe sahiptir.

    edit: gg sebebiyle sıfat seçimini sizler yapın dostlar.

  • toplu taşıma araçlarını kullanan biz faniler için genel toplamda çok yararlıdır.evet, a noktasından b noktasına daha hızlı gidersiniz.üstelik turşu kavanozuna tıkışır gibi binmek zorunda olduğunuz ,şeridinde üç otobüse bedel phileasların ola ki cam kenarına yapışma şansına erişirseniz, yanınızdan geçen süper lüks araçlara çeşitli el hareketleri bile yapabilirsiniz.ve hatta tanesine 1.2 milyon dolar ödeyip 150 tane alarak üreticisine hayal bile edemeyeceği bir parayı kazandırırken 'ulan bunları biz niye üretmiyoruz ki' diye sormayan bir insansanız acayip mutlu olursunuz.

    rakamları okuyunca dudağım uçukladı.
    dönen rant'a bakar mısınız?

    mercedes gibi bir firma bunun muadili denebilecek bir aracı bunun yarısına satıyor.ama sen hayır ben hollandadan alacağım demekte ısrar ediyorsun(yalnızca bir kez açan lale soğanlarının da hollanda dan alındığını hatırlayalım).

    eğer amaç insanları gidecekleri yere otobüs kullandırarak daha hızlı ulaştırmaksa, inanın çok çok daha ucuz yolları bulunur.o yolları da, kendisine metrobüs hakkında sorular soran gazeteciye 'biz senin gibi 150 mühendis çalıştırıyoruz' diyen iett genel müdürü çok iyi bilir.hadi o cahil diyelim, o mühendisler ona öğretirler.

    istanbul büyükşehir belediyesinin mevcut yönetiminin acilen cevap vermesi gereken ama asla cevap vermeyeceğini bildiğimiz etik sorular var.

    ben metrobüs tartışması çerçevesinde herkese birşey sormak isterim.ibb son 2 yılda aralarında metrobüs araçlarının da olduğu çok ciddi bir alım yaptı.kendi tanıtım duyurularında bu rakamı 700 küsür olarak açıkladılar, ki bu rakama phileaslar dahil değil bildiğim kadarıyla.şimdi soru şu,siz paris ya da londra belediye başkanı olsanız, ve şehirinize bu çapta bir araç alımı yapmak durumunda olsanız, yüz milyonlarca dolar/euro ödeyeceğiniz firmaya şunu demez misiniz; 'bak arkadaş ben senden şu miktarda alım yapacağım ve bu araçların benim memlektimde yetişmiş, şehirin gereksinimlerini ve kimyasını çok iyi bilen mimarları, mühendisleri, tasarımcıları tarafından şehirimize uygun olarak tasarlanmış, bu şehirin sembolü olacak şu tasarımlardan olmasını istiyorum'.hadi diyelim ki tasarlayamadın, 'şehirime uygun bir tasarım yapmanızı istiyorum'.

    rantı falan bir kenara bırakalım şimdilik.hoş, bırakmasak ne olacak?ben bunun cevabını merak ediyorum arkadaş.ve bunun cevabını da, insanlara ıslak mendil dağıtmayı ciddi bir hizmet olarak duyuran iett genel müdürlüğünün ya da çalışmalarını övmek için tasarruf rakamları yerine, harcama rakamları açıklayan belediye başkanlığının değil, bizzat başbakanın vermesi gerekir ki, kendisinin, mitinglerini, toplantılarını gece gündüz demeden, olumsuz koşullarda takip eden gazetecileri aşağılamak, aynı görüşte olmadığı vatandaşları alenen tefe koymak, yalan yanlış isnadlarla muhalefete giydirmek gibi çok önemli işleri var.

    son sözüm sana istanbullu arkadaş,eğer sen sana söylendiği gibi, istanbulun iki yakasını birbirine bağlayan ve yarı fiyatına yapılabilecek bu işi asrın projesi diye duyuran bu zihniyete eyvallah diyorsan, daha dur arkadaşım!sana daha neler müstehak, o belaların muhteviyatını, onları başına saracak yöneticiler bile bilmiyor henüz.yakında hep beraber öğreneceğiz!

    edit:bu entry yi zamanın ötesine savuran gençler,sizleri pistlerde de görmek isteriz.sana paranı çalıyorlar diyorum, sen 'olsun, onlar bizim partili' diyorsun.o zaman oo yeah

    edit2:imlâ