hesabın var mı? giriş yap

  • buna üye olacağıma youtube’a üye olurum en azından reklamsız izlerim.

    youtube türkiye’yi çöplüğe çeviren herkesi youtube’tan aldı. youtube artık daha güzel sayende ajun abiy.

  • erkekli kızlı toplaşılmış içki içilmektedir. kafalar 1500 e yakınsamakta. bu sırada, grupta yan yana oturan bir çiftten dişi olanı, büyük bir şevkle insanlara bir şey anlatıyor. erkeği ise hayran hayran kızın gözlerine-dudaklarına bakıyor. ne anlattığına kulak vermiyor. kız lafının sonuna geliyor.*gülüşmeler*vs.. erkek hala kıza bakıyor. kız da artık elemana dönüyor.*ufak öpücükler*vs.. ve:

    e: aşkım içince çok güzel oluyorsun..
    k: ehi ehe *ayh çok hoşuma gitti tribi*.. ayrıca o kadar çok içmedim be, abartma.
    e: sen değil, ben içince çok güzel oluyorsun.
    k: #^\\#fail^#!!

  • benim için gizemini yıllardır koruyan, aklımın hiçbir zaman kabul edemediği oldukça kaotik bir konu. zira bakın ey romalılar, ey arkadyalılar bakın! bu sıradan bir embriyo, bu da bildiğiniz ismail türüt. ya hu ne alakası var şimdi? soruyorum lan ne alakası var!! embriyoya bakıyorsun böyle sıradan, halim selim, işinde gücünde. "lan biraz daha gelişsem de büyüsem, bebeklikti okuldu mokuldu işime gücüme baksam artık" tadında bir embriyo; diğerine bakıyorsun, bardaktan boşanırcasına terlemiş, varlığının izahı mümkün olmayan bir ismail türüt. böyle masumane bir embriyo nasıl olur da ismail türüt'e dönüşebilir anlamak mümkün değil. bu nasıl bir sır, nasıl bir muamma, nasıl bir doğa felaketi anlayabileceğimi de zanetmiyorum bu yaştan sonra. pes! eminim bilimin de buna verebileceği mantıklı bir cevabı yoktur, en sonunda "yaradan böyle yaratmış işte kardeşim" deyip ateizmin çökmesine neden olacaklar. ayıp ya. vallahi ayıp. evet.

  • olabildiğince kısa açıklayayım.

    getir bir girişimdir (start-up) ve aslında temel olarak girişimin ne olduğunu anladığınız zaman, getir'in işten çıkarmalarını ve bu fiyat politikalarını anlayabilirsiniz.

    bu aralar sıkça duyduğumuz start-up'ın, küresel piyasalarda tanımı, haftada yüzde 5-7 arası büyüyen şirket demektir. kaynak

    yani kurduğunuz herhangi bir şirket, bu oranda bir haftalık büyüme yakalamışsa, o bir start-up'tır ve burada karlılık, para kazanma falan gibi konulardan bahsedemeyiz. peki bu büyüme takıntısının sebebi nedir? çok basit, bu hızda büyümeyi uzun süre koruyabilirsen, milyonlarca kullanıcıya ulaşman yalnızca birkaç seneyi bulur *** ve bu kadar kullanıcınız olduğunda, karlılık problemini bir noktada çözebileceğiniz düşünülür*.

    yani bir start-up yatırımcısı, bir şirkete yatırım yaptığında, en en en çok önemsediği şey o şirketin haftalık/aylık büyüme oranıdır. bu oran tatmin ediciyse, o şirkete para yağmaya devam eder. para yağdığı sürece siz şirketinize -aslında şu an ihtiyacınız olmasa bile- daha fazla personel alır, büyümeyi korumak için deli gibi kampanyalar yapar, yeni yeni pazarlara açılırsınız. dediğim gibi büyüme olduğu sürece, para var, para olduğu sürece, büyüme var.

    burada bir ufak parantez açıp, start-up yatırımcılığı sistemini de açıklamam gerekebilir.

    herhangi bir şirketin büyümenin aşamalarına göre çıktığı yatırım turları vardır. kabaca her bir turda topladığınız paranın, önünüzdeki 1 yıllık büyüme harcamalarınızı karşılaması gerekmektedir. tohum yatırım, seri a, b, c, d, e yatırımları ve en sonunda halka arz ya da başka bir şirkete satış.

    her bir yeni turda - şirket büyüdüğü için- bir önceki turdan daha büyük bir değerleme yapılır ve yatırım miktarı artar. en başta ya da ortalarda yatırım yapmış bir kişinin/kurumun tek motivasyonu, bir sonraki turda ya da yolun sonunda -borsa ya da başka şirkete satış- yatırımını belli bir çarpanla çıkarmaktır. burası bir süredir ponzi olmakla eleştiriliyor, çünkü şirketin karlılığından ziyade büyümenin finanse edilmesi ve yatırımın çıkarılması için yeni yatırımcının gelişine bel bağlanması bize bir miktar ponzi izlenimi veriyor.

    peki getir'de neler oluyor? getir deli gibi büyüyor arkadaşlar, piyasada yazılımcı, kalifiye hukukçu, yönetici bırakmadılar**, müşteri sayısı, satışı da deli gibi büyüyor. ama tam olarak yukarıda bahsettiğimiz şekilde büyüyor, büyüdükçe daha fazla yatırım alıyor, bu sefer daha fazla büyüyor. kar ediyor mu, imkanı yok. önümüzdeki 3-4 yılda karlılığa ulaşabilir mi? imkansıza yakın.

    ama yine de büyüyor ve yatırım geliyor olmalı diye düşünüyor olmalısınız? aslında öyleydi, ama fed'in faiz politikasında değişim, borsalardaki geri çekilme, geçen yıl gerçekleşen halka arzların rezaletle sonuçlanması *** küçük, büyük tüm yatırımcıların yatırım motivasyonunu ve risk kapasitesini düşürdü.

    bu durumda getir ve diğer büyüme odaklı girişimler neler yapıyor? birincisi, masraflı çalışanları, yani yöneticileri ve yazılımcıların bir kısmını işten çıkarmak -ki kasadaki para yolu biraz daha uzatsın-, ikincisi, bir şekilde karlı olabilmek yönünde adımlar atmak, üçüncüsü yeni iş modelleri eklemek**.

    burada belirtilen fiyat politikasını bu ikincisine bağlamak mümkün. ancak bu da yine de getir'in karlı olabileceği anlamına gelmiyor. hem türkiye'de **, hem de dünyada ** rakipleri var. bu rekabet ortamında bir şekilde hayatta kalmaları ve parasal olarak daralan piyasada yatırım bulmaları hala allahın emri.

    peki getir hayatta kalabilir mi ya da istenen finansal dönüşü sağlayabilir mi? burası biraz şaibeli. amazon neredeyse 15 yıl sonra karlılığa ulaşabildi ve bu süre zarfında çılgın miktarda yatırım/para yakarak dünyayı ele geçirdi. öte yandan netflix senelerce aynı sistemle yürüdü, büyümesi devam etti, ancak ufak bir yalpalamada -ki rekabet artık çok ciddi seviyede- şirket hisseleri 2017 yılındaki seviyesine döndü. işler sıkıntı yani.

    benim düşüncem, getir'in -global olarak- karlı olabilmesi için 10 yıl kadar bir büyümeyi, aynı zamanda dev bir markete dönüşmesini sağlayacak bir finansmana ihtiyacı olduğu yönünde. ki bu tüm rakipleri için geçerli bir durum. önümüzdeki yıllarda finansal daralmanın daha belirgin hale geleceği düşünülünce, ben getir'in şu anki haliyle hayatta kalmasını gerçek bir survival mücadelesi olarak görüyoru.

  • cocuk, cocuk gibiler. hiçbir seyden haberleri olmayan tipler.

    "saglik sistemimiz super" demis, "hemen mudahale ettiler" bla bla. guzel ablacigim, sen ilk müdahale icin amerikan hastanesi ya da acibadem'e gidersen tovbe bismillah allah kadar iyi mudahale ederler. valide hanim amerikan hastanesinde kolon ameliyati oldu, polip neredeyse izzeti ikramdan utandigi icin vücudu terk edecekti.

    sen bir de siradan bir devlet hastanesini bir denesene, sonra konuşalım şu sistemi he, ne dersin?

  • -123 hulusi?
    -burdayım öğretmenim..
    -156 serkan?
    -burdayım öğretmenim..
    -183 ercan?
    -ercan buradaaa.. ercan buradaaaa.. uzak mesafedeeeeaa… sırayla kaloriferin buluştuğu noktadaaaaa.. deniz tarafına bakan pencere kenarındaaaagh..
    -lan olm lan. bi sus lan! şimdi yiyeceksin benden beş kardeşi.
    -hayrettin yapmaaaa.. hayrettin yapmağhh..

  • danimarka'da bahşiş alışkanlığı olmadığından mantıklı, muhtemelen değnekçiler olmadığından otopark sorunsuzdur. tr de ki gibi küçük 1 kron büyük 2 kron mantığında tuvalet kullanımı da yoktur. işporta desen bulamazsın varsa da kalkması için iyi yöntem. geriye dilenciler kalıyor. onların da danimarka vatandaşı olmadığını düşünüyorum. arkadaş bu ülke bu kadar mı mantıklı iş yapar.

  • sikimin üstadı.

    edit: fesli deli bekir atatürk'e en ağır hakaretleri ederken kimsenin sesi çıkmıyordu. şimdi özelden bu deliye neden böyle bir ifade kullandığım soruluyor. mevzu hatıraya sahip çıkmaksa ey siyasal islamcılar siz de adam gibi saygı duyacaksınız. duymuyorsanız da saygı beklemeyeceksiniz.

  • türkiye'de askerlik, insan onurunun hiçe sayıldığı, er kişide kalıcı hasara yol açan bir olay olduğu için, imkanı olup da bedelli askerlik yaparak kendini bu cehennemden uzak tutabilen erkeklere saygı duymalıdır.

    kadının bedeni üzerinden kimliğini ve toplumsal rolünü tanımlamak ne kadar çirkin ve çağdışı bir yaklaşım ise, erkeği de askerlik yapıp yapmaması üzerinden tanımlamak ve hatta yargılamak o ölçüde çirkin ve çifte standartçı bir yaklaşımdır.

    tsk kendini modernize etmediği müddetçe, "vatanı korumak" mottosuyla askere uğurlanan er kişinin kocaman adam olduğu halde yerden izmarit toplamasını, kompleksli üstlerinden azar işitmesini ve psikolojik tacize maruz kalmasını "vatana borcunu tamamlamak" olarak tanımlayabilen bir kadın, yaşadığı çağın gerisinde kalmış, dar fikirler arasında sıkışmış ve insan onurunun, hak ve adalet duygusunun, eşitliğin; cinsiyetçi tabulardan ve dogmalardan çok daha üstün ve kutsal olduğunu kavrayabilecek kapasiteden yoksun kalmıştır. ciddiye alınmamalıdır.