ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
neden evlenmiyorsun sorusuna alternatif cevaplar
-
kimse yazmamis sanirim:
- okuyom ben, doktora yapiyorum
annelerin gezi parkı eylemi hakkında yorumları
-
- aiyyyy polise bak polise nasıl vurdu çocuğa. bak bak hiç acıyo mu ya???? yazık ya yazık şu hale bak.
2 saniye sonra;
- bak bak zilliye bak zilliye nasıl kışkırtıyo polisi? vur vur...
5 saniye sonra
- tii allah cezanızı şu hale bak. yazıklar olsun.
bana dönerek; bu varya aynı 80 dönemine benziyor. o zamanda evlerde bi akşam solcu saklardık, bi akşam sağcı...
- ee şimdi gelip kapını çalsalar yine ne yaparsın?
- evime gelen herkese kapım açık benim.
feysi, tivitırı olmayan, sosyal medyanın gazından bi haber, kah vurulan gence ağlayan, kah polise üzülen olaylara saf apolitik bi insan gözüyle bakan anne..
annem.
inanıyorum ki şu boktan dünyayı ancak bu kadar saf gözlerle bakan insanlar, bu kadar saf kalmış yürekler kurtarabilir.
lotr dizisi için 465 milyon dolar harcanması
-
128 milyar dolar ile 275 tane lotr çekilebileceğini ortaya çıkaran durum.
israil ürünüdür lütfen satın almayınız
-
sen neden marketine koydun diye bir kişi bile sormaz şimdi buna.
yaran inci sözlük entry'leri
-
başlık: nüfus müdürlüğünde calısan var mı la
1. nufus müdürlügünde calısan var mıdır aranız da yada tanıdıgı olan önemli lan picler
2. babanı öyle bulamazsın lan piç boşuna uğraşma
bilgisayar oyun tarihinin en şerefsizi
-
mario'da 2-3'deki uçan balıklar... üzerine tanımam.
edit: düzeltme için requant'a teşekkürler.
semptom sayıları sadece dsö ile paylaşılacak
-
dsö inşallah kendi sitesinde yayınlar da biz de ülkemizin sayılarını görmüş oluruz.
edit: imla
yaran inci sözlük entry'leri
-
başlık: beyler bim'in açılımını ilk kez yazıyorum
b
ismillahirrahmanirrahi
m
tüm üniversiteler ücretli olmalı
-
misal, 10-15 yıl önce öyle olsaydı ben üniversite okuyamayacaktım.
çünkü maddi imkanım yoktu.
kredi mi?.. üç kuruş öğrenim kredisi bile vermemişlerdi o zaman.
sonuçta, üniversitede okuyamayacaktım.
şu anda yaptığım mesleği yapamayacaktım.
tanıdığım benim gibi onlarca arkadaşım gibi...
çok muhtemeldir ki, çocuğuma da üniversitede okuma şansını, yani parayı sağlayamayacaktım.
işçi çocuğuydum.
işçi olarak kalacaktım.
çocuğum da öyle kalacaktı..
ama aldığım her nefes için vergi ödemeye devam edecektim.
peki her bir boku devletten parayla satın alabileceksem, ben neden bu kadar çok vergi ödüyorum anasını satayım? bir tek polisin copu mu bedava kamu hizmeti olacak bu ülkede?
tuz gölü'nde yerli turiste linç girişimi
-
ön-edit: aşağıda göl esnafının çalışma şekli hakkında yazdıklarımın bir kısmı daha önceden yazılmış, başlığı görünce zaten dolu olduğum bir konu olduğu için direkt gelip yazdım.
açılın ben turist rehberiyim.
özellikle yabancı gruplarla çok sık uğrarım buraya. söz konusu dükkan yol kenarında olmasına rağmen ileriye doğru genişleyerek göle inen tek yolu yutmuş durumda. daracık bir yolu kesen iki tane "meydancı" elinize zorla bir tuz ürünü sürmeye çalışır ve bunu başardıktan sonra sizi elinizi yıkamak üzere dükkana yönlendirir. tebrikler kapana girdiniz. (zaten madem sürdükten sonra yıkanması icap eden bir şey, niye alıp elime süreyim değil mi)
oysa oraya gelen insanların tek amacı tuz gölünün fotoğrafını çekmek, tuzun üstünde yürümek. her gün görmedikleri bir güzelliği deneyimlemek.
buraya her geldiğimde yabancı gruplarıma araçtan inmeden önce şunu söylerim, sizlerin de kulağına küpe olsun:
"yol üzerinde elinize sözde kozmetik bir ürünü sürmeye çalışan insanlarla karşılaşacaksınız. bu sizi dükkana sokarak size ne olduğu belirsiz şeyler satmak için kurulmuş bir tezgahtır. bu insanlar oldukça ısrarcı olabiliyorlar. o yüzden tester için elinizi uzatmanızı istediklerinde "hayır, teşekkürler" bile demeden, onları muhattap almadan direkt yanlarından geçin ve göle gidin. göz teması kurmaz ve onlara yoklarmış gibi davranırsanız atlatırsınız."
bana kendi ülkemde, kendi insanlarım hakkında bunları söyletiyor bu insan müsveddeleri. çünkü "hayır"dan anlamıyorlar. yolunuzu kesiyorlar, kolunuzu tutup fiziki temasta bulunuyorlar. tepki verirseniz 10 tanesi bir olup odunla saldırıyorlar. sadece tuz gölü esnafı değil, efes'ten tut kapalıçarşı'ya bütün hepsi yapıyor.
ama aynı uyarıyı yerli gruplarıma yapamıyorum maalesef. çünkü türkler vırt gel ağızlı. gidip dükkanın önünde eşine yüksek sesle seslenebiliyor "ay gel buraya, rehber oraya girmeyin kazıkçı onlar dedi" diye. ondan sonra 20 esnaf birleşip rehberi dövdü başlığında tartışıyoruz o konuyu.
doğru insanı beklemek
-
murphy kanunları uyarınca, doğru insan tam da beklenmeyen anda çıkar aslında karşımıza.
her kalabalık kutlamaya, üzerimize en kibar elbiseler, en içten gülücükler alıp gideriz.
herkesin alnında ne yazar okumaya çalışırız, gel gör ki doğru insan, kafada takke, ayakta sabo terlik ve dizleri çıkmış bir eşofmanla bakkala indiğimizde düşen parayı yetiştirmek için arkamızdan koşan insandır.
ya da otobüste cep telefonunu açık unuttuğumuz için tüm yolculardan azar işitirken, -ikarus otobüste ne abs' si- diyerek bizi kollayandır.
doğru insanı ararken girilen şekil şemal, bizi onun için doğru olmaktan çıkarır aslında. en doğru en doğal olandır. bunu unutur, o bizi yüzlerce metreden seçsin diye şatafata boğarız kendimizi.yüksek sesle konuşuruz o ne kadar esprili olduğumuzu anlasın uzaklardan diye, pembe, morlara boğarız kendimizi elalem çok yakışıyor dedi diye, sosyal görünmek için bir merhabamız olan herkesi öperiz yol ortası rastlantılarında.
bu sebeple bekleyiş kaybettirir aslında ha keza arayış da. çünkü gerçek, yağmuru seyrederken yalnızlığa ağlamaktır.
doğru insan bu anı içten içe bilen ve bu anı silmek için emek verendir.
oysa göremeyiz. çünkü yaptığımız şatafatın benzerini bekleriz ilk etapta.
karizmatik bir merhaba bekleriz belki de o her bayram mesaj atanımızdır. 15 yıldır doğum günümüzü unutmayan ve sadece dost gördüğümüzdür.
belki okulda sınav dönemi bize de fotokopi çektirendir.
doğru insan biz teklif etmeden ders çalıştıran, hava soğuduğunda ceketini verendir.
doğru insan yalındır, doğaldır. bunu bilmek bekleme süresini kısaltır.
aramak ya da beklemek değil aslolan görebilmektir.
herkes için doğru insan vardır, önemli olan omzunuza bırakılan ceketteki sıcaklığı hissedebilmektir.