hesabın var mı? giriş yap

  • bana can dündar'ın bir çocukluk anısını hatırlatmıştır bu acı söz.

    can dündar matbaada çalışırken, dönemin ünlü bir yazarı (adını hatırlayamadım) küçük can'ın elini sıkmak istemiş. o da ellerinin kirli olduğunu söylemiş. yazar, can'ın ellerini bulup sıkıca toka yaparak "çalışan eller kirlenmez" demiş.

    ben de hep bu şekilde düşünüyorum çalışan eller ve ayaklar kirlenmez. sedyeler fedadır sana.

  • bir arabanın bagajında mutlaka olması gereken şeyler, aracın niteliğine göre değişmekle beraber şu şekilde sıralanabilir:
    *mutlaka ama mutlaka 1 adet lastik tamir köpüğü (gerek şehir içi gerekse şehir dışı yolculuklarda patlayan lastiğin kolay ve pratik şekilde tamirinin sağlanması büyük kolaylıktır.
    *ortalama boyutlarda düz ve yıldız tornavida( bu noktada benim tercihim rico marka veya emsal kalitede bir ürün olur)
    *5lt su(hararet vs gibi durumlar için)
    *tercihen stilson marka l tipi bijon anahtarı
    *bir kaç tane sigorta
    *ilkyardım seti
    *zincir,takoz, çekme halatı (kamu spotu)
    *yangın söndürme tüpü
    *pense, birkaç tane açık ağız anahtar
    *üçgen reflektör
    *1lt motor yağı
    *2 metre boyunda ortalama kalınlıkta elektrik kablosu

    ortalama olarak listemiz bu şekilde. bu saydığım malzemeler yaklaşık 19 veya 21 inçlik bir alet çantasına (5lt şu hariç) rahatlıkla sığdırılabilir. kazasız belasız sürüşler dileğiyle sayın sürücüler. esen kalın.

    edit: @esrar i leyal nickli yazar arkadaşın belirttiği üzere akü takviyesinde kullanılmak üzere elektrik kablosunu da listeye ekledim. normal akü takviye kablosu kalınlık ve ebat itibarı ile yer kaplayabiliyor. arzu ederseniz tabi ki akü takviye kablosu çok daha mantıklı bir tercih olur

  • laboratuvarda üretilen elmaslar, doğal elmaslarla aynı karbon yapısına sahiptir. ancak birincisi milyonlarca yılda oluşurken, diğeri günler veya haftalar içinde oluşur.

    genellikle yüksek basınçlı ve yüksek sıcaklık yöntemi (hpht) yöntemi kullanılarak üretilirler. general electric'teki bilim insanları, 1954 yılında dünya yüzeyinin derinliklerindeki elmas oluşumunu taklit etmek için ilk hpht yöntemini tasarladılar. hpht, büyük boyutlu elmasların yetiştirilmesi için en ekonomik yöntemdir.

    laboratuvar pırlantası gerçek bir pırlanta olsa da asla doğal pırlanta kadar değerli ya da nadir değildir. müşteri gözü ile farkını anlamak mümkün olmasa da sertifika sürecinde kolayca tespit edilebilir.

    süreç şu şekilde işler.

    1) tohum ekimi görsel

    hpht süreci, tohum kristali olarak bilinen küçük bir elmas parçası ile başlar. bu elmas parçası nikel veya demir gibi bir metal katalizör ile birlikte bir pres içindeki hücreye yerleştirilir. üzerine grafit gibi bir saf karbon bloğu konur.

    2) basınç uygulaması görsel

    pres, hücreyi 1.600°c'ye ısıtır. sonrasında yoğun basınç uygulamak için metal örsler kullanır. metal katalizörü eritmek için basınç ve sıcaklığın yeterince yüksek olması gerekir.

    3) atom birikimi görsel

    erimiş metal, karbon atomlarını grafitten tohum kristaline üzerine biriktirir. kusurların önlenmesi için tohum kristalinin büyüme hızının kontrol altında tutulması gerekir. bu süreç ve hız kontrollü ve sorunsuz şekilde gerçekleşir ise oluşacak elmas loop clean olarak çıkacaktır.

    4) kesim ve cila görsel

    oluşturulan elmas soğuduktan sonra doğal elmaslardaki gibi fasetlerinin kesilmesine ve cilalanmaya uygun hale gelir. bu işlem bittikten sonra renk, karati kesim ve berraklık açısından (4c) değerlendirilmeye hazır hale gelir. katalizör olarak kullanılan metalin türü elmaslara renk vermek için de kullanılır.

    kaynak

    süreci gösteren video: youtube
    laboratuvar pırlantası üretim tesisi: görsel

    yukarıda basitçe laboratuvar pırlantası konusunu anlattık. ancak pırlanta konusuna hakim değilseniz bazı terimler size yabancı gelebilir. onun için sizleri daha önce el emeği göz nuru hazırladığım şu yazıya alalım:

    sektörün içindeki birinden: pırlanta satın alırken dikkat edilmesi gerekenler

  • 13.yüzyılın başlarında çaka bey'in kardeşi tonyukuk kaptan komutasında 3 kadırga dolusu türkmen cebelitarık'ı geçerek irlanda denizi'nde korunaklı yapısını beğendikleri man adası'na çıkarlar ve bir koloni kurarlar. ardından gelen moğol istilası, anadolu selçuklu devleti'ni yıktığından zaman içinde bu koloni ile irtibat kesilir. bu küçük türkmen kolonisi yüzyıllarca kah irlandalıların kah ingilizlerin baskısı altında inim inim inler ancak türkmenliklerinden ödün vermez. nihayet adam gibi bir lider yüzyıllar sonra bu bir avuç türkmene yardım elini uzatır ve aile efradı ile beraber maaşlarından arttırdıkları 3-5 kuruşu göndererek adadaki türkmen varlığının devam etmesini sağlar.

  • hocanın ilayda'nın başarısına çalışın, ordan sorucam demesine rağmen, şeyma'nın rüyasından sorup hepimizi sıçırttığı dersin kitabıdır.

  • kesinlikle en riskli sorudur. acemi birliğinde çaycılık yapmayı bilen var mı sorusuna mühendis bir arkadaş el kaldırmıştı bütün eğitimlerden içtimalardan yırtmıştı. usta birliğinde bilgisayar kullanmayı bilen var mı diye sorulduğunda ise el kaldıranlara eski tüplü monitörleri taşıtmışlardı.

    edit: el kaldırmıştım.

  • bunların kol uzunluğu dirseklere kadar olanlarından giyniyorum, cebine de erik doldurup kütür kütür yiyorum vallahi. ardından düğmesini boynuma kadar ilikleyip çorabıma sıkıştırdığım marlboro'yu içerken kahvede okey oynayanlara yancılık yapıyorum. hayat bana güzel hacı.

    bu arada derdinize sokayım...