hesabın var mı? giriş yap

  • güzel bir gelişmedir. adamlar yiyor ama çalışıyor.

    darısı temaya.

    edit: yaklaşık 254 tane 'bana da atsana bir bakayım' mesajı aldım. şizofreniden yattığım zamanlardan biliyorum. kendinize mesaj atabiliyorsunuz. yalvarırım artık mesaj atmayın..

    edit 2: hala kendime mesaj atma olayı yok bende diye mesaj yağıyor. bakın anlatıyorum.
    1) mesaj butonuna bas
    2) sağda 'yeni mesaj' kısmına nickini yaz.
    3) altındaki boşluğa 'mesaj yeşilimi görmek istiyorum' yaz.
    4) yolla butonuna bas.
    5) bana mesaj atma.

    edit3: mobilden kendimize atamıyoruz diye hala mesaj atıyorlar efendim durduramıyoruz. mobilden girenler için anlatıyorum:
    1) pc'den girin.
    2) bana mesaj atmayın.

    edit4: mesaj kutusunun bir annesi var mı bilmiyorum ama varsa şu an cayır cayır ağlıyor. follofoş bir mesaj kutusu üzerine istatistik:
    -bana mesaj atsana ehuehuhee %28
    -tamam atmayız kardeş sıkıntı yapma %21
    -ahahahaa iyi güldüm % 15
    -eyvallah panpa %10
    -ne mesajı? %8
    -diğer %13
    -beni 'diğer'e yaz kanka %5

    edit 5: atma. elini ayağını seveyim atma... mesaj kutusu_son_son hali__ensonhali_(38)
    http://i.hizliresim.com/d3x4nn.jpg
    http://i.hizliresim.com/qmbalz.jpg
    http://i.hizliresim.com/pkmal8.jpg
    http://i.hizliresim.com/j3nmwn.jpg
    http://i.hizliresim.com/wky5g8.jpg
    benim mesajı neden yayınlamadın diye mesaj atan var ya. keşke bir görseydiniz burayı. yayınlamadıklarım kusura bakmasın random seçiyorum.

    edit 6: mesaj yeşilinden bıktırdınız. emeği geçen herkesin. teşekkürler.
    (bkz: mesaj yeşili gitsin çingene pembesi gelsin)

  • pek hinzir anne babanin minicik yavrusuna yaptigi en dusuncesizce sakadir. niye mi dusuncesiz? kendimden biliyorum.

    olay soyle baslar. 80 darbesinin yasandigi yillar... tek cocuk olma saltanatı sona ermistir. evet anne 9 ay karni sis gezdikten sonra bir gun ortadan kaybolup ertesi gun kucaginda minik bi kardesle eve gelmistir. tum ilgi kardesin uzerinde toplanmistir. ve her gelen ya anneye ya babaya benzetmeye baslar ufakligi... "aa burnu anneye benziyooo" "yoook canim bak tıpkı babası" miriltilari arasinda evin 5 yasindaki artik pabucu dama atilmis olan cocugu uzuntu ve kiskanclikla izlemeye baslar durumu. kimse ablaya benzetmez cunku bebegi. dislaniverir aileden bi anda... sonra kendini incelemeye baslar. yahu benim burnum kime benziyo? gozlerimmm??? peki annem beyaz tenli ben niye bu kadar esmerim? annemin saclari dümdüz benimki niye kivircik? sorularini takiben minicik beyni soru isaretleriyle siser. paranoyaya ilk adım atisidir.

    acaba bunlar benim gercek anne babam mi diye dusunmeye baslar kiz. bi kac gun boyunca delirecek kadar suphe eder anne babasindan. dayanamaz ve bi gun babaya sorar.

    - baba annem beyaz tenli ben niye esmerim? benim saclarim niye kivircik? ben hanginize benziyorum? anneme mi, sana mi?
    (anne de bi taraftan dinlemektedir. ve babayla gozgoze gelirler. baba cocugun sorusunu yanitlamak yerine espiri yapmayi tercih eder. duraklar. cok onemli bi seyi aciklayacak gibi derin bi nefes alir)
    - kizim... sen, evet bize benzemiyorsun... biz seni cingenelerden aldik yavrum!
    - ???

    kiz boynunu buker. kulaklarinda seni cingenelerden aldik yavrum cumlesi yankilanir, yankilanir, yankilanir. artik iyice emindir. tum supheleri dogrulanmistir. gercek anne babam kim acaba diye dusunmeye baslar. hayati bi film seridi gibi gozunun onunden gecer... anneannesi dayi kizini aman da pamuk prensesim, karbeyaz kizim diye severken, gel gel seni de seviyorum sen benim karabocugumsun diyorsa... karabiberim diye seviyorsa teyzeler. gel bakalim cimcime diyorlarsa hep. cimcime nedir ki? cingene gibi bi sey mi acaba??? eveeeet parcalar iyice tamamlanmaya baslar. offff artik kesindir. emindir. o bir cingenedir. kuzenlerin teni de beyazdir. yeni gelen bebegin de. hepsinin saclari pirasa gibiyken onunki kivircik mi kivirciktir.

    baba yaptigi sakayi unutmustur. ama gel gelelim kiz cingene yavrusu oldugunu kabullenmistir. gercek anne babasini dusunmekten kendini alamaz duruma gelmistir.

    kosebasindaki cingene cicekci teyze ona pek bi yakin gelmeye baslar. cicekcinin yalinayak gezen, kacaman gözlü, sümüklü yavrusuna bakip bakip kendine benzetmek kacinilmazdir. eve gelen bebekle hic bi ortak noktalari yokken cicekcinin oglunun kocaman gozleri onunki gibidir. rengi de aynidir. o da miniciktir. cicekci teyezeye daha bi isinir ici, yavrusuna da korkulu ve sorgulayici gozlerle bakmaktan vazgecer sanki kardesiymis gibi hissetmeye baslar.

    gece yatagina yattigi zaman cicekci teyzenin catlak patlak elleri gelir gozunun onüne. basma etegi, kirli bluzu... ciceklerin guzel kokusuna ragmen yanina yaklasinca beliriveren keskin ter kokusu... gercek kardesi diye benimsedigi cocugun ayakkabisiz ayaklari... sonra yillardir anne dedigi kisinin yumuşacik ellerini dusunur. mis gibi kokusunu... kendi ayaklarina bakar, topuklari pespembedir. bi suru de ayakkabisi vardir. gidip gelir bi kosebasina bi evine... sonra yine sorgulamaya baslar. e bu insanlarin cocugu oluyorsa niye cingenelerden alsinlar beni... yooook bana saka yaptilar diye dusunur. dusunmeye calisir... cünkü kabullenmek istemez cingeneligi... dogrusu sokaklarda yasamak zor gelir.

    kendini bu sacma dusunceden uzaklastirmaya calisir. cesaretini toplar ve babaya tekrar sormaya karar verir ayni soruyu. bu kez daha mantikli cumleler kuracaktir. evde yeni kardes nedeniyle teyze, amca bilimum tanidik vardir. herkesin ortasinda sormayi tercih eder. ve baslar konusmaya...

    - baba, beni cingenelerden mi aldiniz?
    (baba sasirir. )
    - ???
    - gecen gün oyle soylemistin de... sizin cocugunuz muyum ben?
    (baba nedense sakayi kaka yapmayi tercih eder. yine espirituel bi gunundedir demek ki!)
    - evet. seni cingenelerden aldik yavrum.
    (kizin gozleri dolar, dudaklar bukulur. aglamamak icin direnir)
    - peki madem cocugunuz olabiliyor, neden aldiniz? yalan soyleme.
    (baba pek sogukkanlidir, devam eder)
    - sokakta gorduk. cok sevimliydin. minnaciktin. yerdeki taslarla oynuyordun. burnundan sümükler akmiss. cok sevdik seni. sorduk aldik.
    (kiz arkasinda sakladigi bebeklik fotografini cikarir. sesi titrer.
    - peki bu ne? (der) cingeneler fotograf cektirmez. (nerden ciktiysa oyle der iste...)

    artik anne kizin aglamak uzere oldugunu hisseder ve olaya mudahale eder. amca, teyze, dede karisir lafa... kiz salya sümük aglamaya baslar. ve ikna sureci baslamistir. oh olsundur, kardes unutulmus herkes onla ilgilenip “bak senin gözlerin annene benziyor.” demeye baslamıstir bile... “bak dudaginin ustundeki minik ben anneninkinin aynisi... gördün mü?” “bidir bidir bidir”... “bla bla bla” veeee kiz ikna olur. olmak ister cunku butun mucadelesi bunun icindir. biraz daha uzatirsa baba yine yeni bi sey yumurtlayabilirdir cunku. sokaklarda yasamak istemez. dogum saatinden itibaren tutulan hayat agaci albumu cikar ortaya. "bak bu senin ilk dogdugun gun. annen yazmis." "bak bu 3 aylikken elinin izi." "bak su zaman asi olmussun." "bak fotografin da var. "

    ve tamamen yok olmasa da soru isaretleri kiz gercek anne ve babaya tekrar kavusmanin sevincini yasar. kardesi de ona benzemektedir iste kim ne derse desindir.

    seneler gectikce anneye benzemeye baslar sekli semali... esmerdir yine olsundur. arnavut damari anne tarafindandir. detayci ve iddiaci tarafi tamamen babadan gelmistir. evet dudaginin ustundeki ben annesininki gibidir. gözler anne. babasinin boynundaki minik lekenin aynisi onda da vardir. hem de ayni yerde. ici rahattir.

    ancak hala cozemedigi bir detay vardir 30 yasina ragmen.. bu cingene pazarligi dedikleri ve gercekten basarili oldugu sey nedir? bu huyu nerden kapmistiiiirr? bilinmez.

    (bkz: based on a true story)

  • yol yordam bilmeyen adam
    lan olm yüzyılın en büyük liderlerinden birinin yanındasın.
    ama sen hala çakallık peşindesin...
    anladık canın çekmiş... ama böyle olmaz ki...
    çaktırmadan arkasına geçip "höpürt" diye yenir mi...
    git kaptan köşküne bi yere arazi ol... istediğin kadar ye...
    kamera diye ayda yılda bir görünen bir alet var ortamda...
    sen atatürk'ün arkasında şeftali yiyen adam olarak geçiyorsun tarihe...
    hayır duyan da arkasından bir iş çeviriyorsun sanacak...
    şeftali lan...

    vidyoda bir diğer detay...
    ulan adam hesapta kimilerine göre "diktatör"...
    biri de çıkıp bir kültablası uzatmıyor adama...
    kahve fincanının yanına silkiyor külü...
    öğrenci evi tandansı...

  • yıllarca bu düşünceyi savundum. türkçecilerle çatıştım hatta konu hakkında dergilerde uzun yazılar yazdım.
    gagavuzca'da modern diller arasında "ğ" sesinin olmadığı konusu ile iddialarımı delillendirmeye çalıştım.

    ne işe yarıyordu aslında g sesi ile alakası olmadığı halde adına yumuşak g dedilen bu ses ya da sessiz? ne yapıyordu bu densiz?

    kendinden önce gelen sesli harfi ikiletiyor ya da iki buçuk nefes uzatıyordu. peki biz de bunu yapsak olmaz mıydı?
    mesela daaa, yazsak dağ yerine.
    ya da yaaamur, yazsak.
    aaaa, yazsak ağ yerine...

    saaalık, yazsak sağlık yerine.

    aaaalama yazsak ağlama yerine...

    olmadı. yıllar sonra anladım ki "ğ" arap harflerinden vazgeçerken türk dilcileri tarafından bulunmuş en müthiş ses ya da sessizliktir. söylemekten çok yazmayla ilişkilidir. gagavuzca yerine anadolu türkçesi ile ilintilidir. orta asyadan getirtdiğimiz gırtlağın türküyle, deyişle harmanlanmış halini yazıya geçirirken sağlıklı geçirme biçimidir.

    çölün hırıltılı sert gırtlağından yumuşak gırtlağa geçişin, dil evriminin kanıtıdır. kendinden önce gelen sesli harfi uzatmakla kalmaz hafifçe de keser. hiç bir zaman daaa ile dağ aynı yumuşaklık ve kesinlikte değildir mesela.

  • kadın olur.

    bütün maskelerini çıkartır. ve sadece kadın olur.

    güçlüyü oynayan, mantığa tapan, kariyeri her şeyden üstün tutan, aşka inanmayan, kimseye güvenmeyen, herşeyi zamana bırakan, bir şeyleri yaşamak yerine sonunu hesap eden maskelerini çıkartır, salt kadın olur. aşık olmanın, olunmanın, istenilmenin, beğenilmenin, özlenilmenin tadını çıkartır. hesaplar , kitaplar, kurallar biter; her şeyden hatta insanın kendisinden güçlü olan tek duygu başlar, aşk.

    zaten hayatta iki mucize bir de gerçek vardır. mucizelerin ilki doğmak, diğeri aşık olmak. hepsini bozan tek gerçek de ölümdür. kaçınılmaz olan. ve mucizeler inananların başına gelir, gerçekler herkesin.

    çok kadın tanıdım hep aynı hataları yaptığı halde bir mucize bekleyen. aşka inanmıyorum diye bas bas bağırıp, kalbiyle aşkların en güzelini çağıran. çok kadın tanıdım ne istemediğini otuz, ne istediğini kırk yaşından önce çözemeyen. kırkında da bunlara nasıl nereden başlayacağını kestiremeyen. sadece gerçek bir adama aşık olan gerçek bir kadın bilir ne istediğini; her şeyi unutup o aşkı yaşamak ister. erkeğine teslim olup, acısıyla, hatalarıyla, pişmanlıklarıyla ve inanılmaz derinlikteki özel anlarıyla o aşkı yaşamak ister. dibine vurmak ister. bütün kimliklerinden sıyrılıp, annelikten, iş kadınlığından, evlatlıktan, yemek yapmaktan, bulaşık yıkamaktan, güçlü durmak zorunluluğundan sıyrılıp sadece kadın olmak, bunu her hücresinde hissetmek ister.

    bir kadın bir adama gerçekten aşık olursa; işte o zaman bir mucize olur. cennet dünyaya iner. cebinde cehennem saklı olsa bile.

    tanım; bir kadının bir adama gerçekten aşık olursa hissedeceği şeylerdir.

    (bkz: #30474124)

  • --- spoiler ---

    2021 yılının son mcu projesi olan hawkeye'ın son bölümü yayınlandı. dizi altı bölümlük bir mini seri olarak karşımıza çıkıyor. şu ana kadarki 4. live action disney+ marvel projesi aynı zamanda. loki dizisi ve what ıf animasyonu multiverse ile alakalı devasa olayların anlatıldığı yapımlardı. hawkeye beklenildiği üzere sokak seviyesi diye nitelendirdiğimiz karakterlere ve hikayelere odaklanan bir yapım.

    dizi çoğunlukla 2012'de başlayıp, 2015'te biten yazarlığını matt fraction'ın, çizerliğini ise david aja'nın yaptığı ve 22 sayı süren hawkeye serisinden esinleniyor. elbette mcu'nun hikaye anlatısına uygun hale getiriliyor. zira clint barton'ın çizgi roman ana evreni earth-616 ile mcu arasında ciddi bir kişilik farkı var. mcu hawkeye'ı ile kate bishop, yelena belova, tracksuit draculas mafyası, clown (kazi), echo, lucky the pizza dog ve kingpin gibi öğeler harmanlanmış.

    kate bishop ile başlamak gerekirse kate dizinin en iyi işleyen karakteri. karakterizasyon olarak ve oyunculuk olarak kate çok başarılı bir karakter. hailee steinfeld rolüne çok yakışmış. karakterin bu kadar başarılı olmasında onun oyunculuğu çok şey katmış. kate'in mcu'ya katılması zaten dizinin en önemli öğelerinden biriydi. karakter young avengers ekibinin de bir üyesi. young avengers üyeleri çeşitli marvel projelerinde karşımıza çıkmaya başladı. kate önümüzdeki dönemin önemli karakterlerinden olacak.

    clint barton biraz yorgun bir karakter olarak karşımıza çıkıyor ilk bölümlerde. son yaşanan olayların ağırlığını üstünde taşıyor. kate ile tanışmaları hem clint adına hem kate adına karakterlerini geliştiren onları değiştiren bir olay oluyor. ikisinin ilişkisi dizinin temel taşlarından biri. clint ve kate'in kimyaları tutmuş. onları hem diyalog içinde görmek hem de aksiyonda izlemek son derece keyifliydi.

    yukarıda saydığım iki öğe dizinin başarmaya çalıştığı iki ana öğe. evet bunları başarıyor. ama bunların dışındaki öğelerde kademe kademe zayıflık başlıyor. dizinin genel sorununun bize gereksiz yere bilgi vermekten kaçınması ve kendi kendine gizem yaratması diye düşünüyorum. zaten altı bölümlük bir dizi. birden çok hikaye noktası bizim önümüze ilk iki bölümden konuldu. hiçbirine cevap vermeden bunların üzerine echo, yelena ve kingpin gibi karakterler de eklendi ama her şeyin cevaplanması son bölümü buldu. bu da dizinin finalinin şişmesine ve cevapların yeterince tatmin etmeden üstünkörü geçilmesine sebep oldu.

    bunları açalım biraz. jack duquesne çizgi romanlarda swordsman isimli bir karakter. clint barton'ın hocası aynı zamanda. usta bir silahşor. dizideki varlığı bir beklenti yaratıyor. dizinin bu beklentiyi karşılamasını geçtim kendi içerisinde bile 6 bölüm boyunca karakteri işleyemedi. ilk bölümlerde dizinin kendi anlatısı içerisinde önemli bir karakter olarak lanse ediliyor ama finale doğru eriyip gidiyor. acaba iyi mi kötü mü diye gizem yaratıldıktan sonra karaktere dönüşümünü tamamlayamadan olabilecek en basit şekilde konu çözülüyor. karakterin gerçeklik dışı hali tavrı ise onu hiçbir zaman ciddiye alamamamıza sebep oluyor.

    kate'in annesi eleanor bishop içinde benzer şeyler söyleyebiliriz. dizinin başında onunda üzerinde bir gizem var. aslında bu gizem hem eleanor için hem de jack için var. ikisinden birinde bir sıkıntı çıkacağı kilometrelerce öteden belli oluyor ama bunun açıklamaya dizi o kadar geç kalıyor ki final kargaşasının içinde kayboluyor. eleanor ve jack olayının final bölümüne kadar bekletilmesi bence diziyi gereksiz yoruyor. hailee steinfeld ve vera farmiga dizi boyunca çok güzel bir kimya yakalamışlar. olayların çözülme anında onların etkileşimini daha fazla görmek gerekliydi diye düşünüyorum.

    dizinin ilk bölümünden itibaren saat mevzusu dönüyor. saat çok önemli bir hikayeye sahip gibi sunuluyor. finalde öğreniyoruz ki o saat clint'in karısı laura'nın saatiymiş. laura eskiden s.h.ı.e.l.d. ajanıymış. saatte 19 sayısını görüyoruz. çizgi romanlarda clint'in karısı barbara morse'dur. onun da kod adı agent 19'dur. böylece film evreninde de clint'in karısının mockingbird olduğunu öğreniyoruz. bakın bu çok güzel bir gönderme ama dizinin başında kilit bir hikaye öğesi olarak saati sunarsanız finalde bu olay biraz hayal kırıklığı yaratır. dizide buna benzer çok fazla olayla karşılaşıyor. ilk bölümlerde önemli olan bir çok şey finale doğru önemini kaybediyor.

    kingpin ile ilgilide sorunlar var. öncelikle bütün işlerin arkasındaki kişinin kingpin çıkmasının hikayeye artı kattığı bir öğe yok. kingpin dışında herhangi bir kişi çıksa yine aynı motivasyonla diziyi izlemeye devam ederdik. tamamen atıyorum bir başka mafya karakter tombstone çıksa dizide değişen bir şey olmuyor. final bölümü fiziksel olarak kingpin'i beklediğimden çok fazla kullandı ama hikaye anlamında karakterin neden o dizide var olduğunu yeteri kadar anlatmadığı için ikna olamadık. echo ile olan son sahne çizgi romandan konuya aşina olanların çok iyi bildiği bir sahne. o sahneden kingpin'in sağ çıktığını biliyoruz. sanki sadece o sahne için kingpin çıktı hissiyatını üzerimden atamıyorum.

    echo demişken dizinin en zayıf olduğu kısma gelelim. echo karakter olarak son derece zayıf olmasının yanında alaqua cox'ın tecrübesiz oyunculuğuna kurban gidiyor. bu rol cox'ın ilk rolü. içeresinde jeremy renner, hailee steinfeld, florence pugh, vera farmiga gibi isimlerin olduğu bir yapımda korkunç derecede sırıtıyor. sadece bir yan karakter olarak kullanılsa bir derece kabul ama şu anki haliyle ne karakter ne de oyuncu kesinlikle duyurulan solo diziye hazır değil. benim solo diziye karşı beklentim çok ama çok düştü.

    yelena belova ile clint barton arasındaki çatışma önemi. bunun bir şekilde çözülmesi gerekiyordu. ama her şeyin finale kalması diye eleştirdiğim kısım işte tam olarak bu. aralarındaki sorunu finalde çözmeleri clint'i final bölümünde ana hikayeden kopartıp bambaşka bir çatışmaya sokuyor. the amazing spider-man 2'de electro dövüşünden sonra green goblin'in gelmesi gibi. çatışma hikaye için gerekli ama zamanlama sıkıntılı. yelena belova olayı bir önceki bölüm çözülse problem kalkacak ortadan. hatta finalde şöyle bir an yaşanıyor. clint vs yelena, kate vs. kingpin ve echo vs. kazi. ama üç çatışmanın birbiriyle alakası yok. bütün bunları paralel yaşanmasının hikaye anlatıcılığı açısından anlamı yok.

    olumsuz şeylerden çıkıp biraz daha olumlu şeylere geçersek dizinin aksiyonu son derece güzel. araba kovalama sahnesi olsun, finaldeki sahneler olsun hawkeye aksiyonu için tam manasıyla tatmin etti. filmlerde aksiyonun içerisinde yer alsa da oklarıyla bu tip aksiyon sahneleri görmemiştik. o yüzden aksiyon sahnelerini beğendim.

    genelde bu tip mcu yazılarımda after credits hakkında konuşmayı çok severim. maalesef hawkeye'da o da yok. şu ana kadar ki en uzun after credits sahnesi var. ama konuşacağım bir şey yok maalesef.

    hawkeye benim için en zayıf mcu disney+ dizisi oldu. diziye kötü demeye dilim varmıyor. zira amaçladığı şeyi yani kate'i evrene katma işini kusursuz yapıyor ama onun dışındaki şeylerde maalesef çok tökezliyor. yere boylu boyunca düşmüyor ama birinin koluna girmesiyle (kate) ancak karşıdan karşıya geçiyor.

    --- spoiler ---

  • bazılarının yaptığı şey.

    fiyat-performans-hayat kalitesi olarak da bence doğru olan. yok tribini çek, yok nazını çek, yok dırdırını çek, yok üstüme düştün ceptesin uzaklaşayım, yok whatsapp'ta ne zaman çevrimiçi oldun, yok ilişkiyi sorgulamamamız lazım, dağ gibi adamlar 1.60-1.65 arası cadıların ömür törpülüğü eşliğinde hayatımızı sürdürüyoruz.

    bunu çekeceğine git rusya'nın bir köyüne, olga,irina,natasha,katya bul bir tane. giyim tarzı v.s ilk başlarda rüküş olur ama adapte olunca toparlar hepsini. karşında bir trip yapmak için doğan kadın değil-bir şeyler paylaşılabilecek ''insan'' bulursun. işte kilit kelime ''insan'' bulmak. türk kadını fazlaca ''kadın'' fenomeninin gölgesinde. arz talep dengesi de bunu teşvik ediyor. rus kadınları ise genelde insan. burda herhangi bir kadın ortalama altı bir erkekten bile iltifat alınca arşa değerken, rus çok güzel bir kadın normal bir erkekten iltifat aldığında ''so what?'' tribine giriyor. teşekkürler diyor, konuyu değiştiriyor.

    çok pis bilendim oğlum, ekşi'de yaza yaza türk kadınlarını bitireceğim.

  • otel, 1892 yılında orient express müşterileri için yaptırılmıştır. otelin kapısından kovulup da ertesi gün gelip oteli satın alan kişi bodosaki adlı anadolu'lu bir rum değirmencidir. cumhuriyet kurulduktan sonra atatürk, suriye'de kendisine birçok konuda yardımcı olan misbah muhayyeş isimli kişiyi türk vatandaşlığına geçirmiş ve otelin işletmeciliğini vermiştir. misbah muhayyeş de 1928'de 600.000 altın ödeyerek oteli satın almış ve çocuğu olmadığı için ölümünden sonra oteli devretmek üzere bir vakıf kurmuştur. her yıl bayramlarda 50 çocuğun giydirilmesini ve otelin kira gelirinin darüşşafaka, verem savaş ve darülaceze arasında paylaştırılmasını vasiyet etmiştir. bugün işletmecisi kültür bakanlığı tarafından belirleniyor ve kiraya veriliyor.

    http://www.perapalas.com/

  • izlediğim tonla anime arasında final bölümü tatmin eden tek anime.death note e7,fma e7-e25 gibi aşmış bölümleri olmasa da,50 bölüm boyunca istikrarını korumuş olması bu animeyi gözümde ayrı bir yere koymuştur.death note,wolf's rain,vs izlemiş olanları ilk 3-5 bölüm bayabilir biraz ama sonra sağlam hız kazanıp muhteşem bir bölümle finali yapmıştır.bi de herkes kallen'e yazmış,ben gönlümü c.c ye verdim*.özellikle karakterlerin işlenişi* ve herşeyin abartmadan verilmesiyle gönlümde taht kurmuş animedir kendileri.mutlaka izlenmeli,izlettirilmeli.