hesabın var mı? giriş yap

  • abd yapımı, ben stillerın sürüklediği bir komedi filmi. birçok sahnede "çarşambanın gelişi perşembeden bellidir" öngörüsü tutsa da komik sahne sayısı yeterli. spoiler korkusundan pek bir şey yazılamıyor tabii ama özellikle robert de niro'nun ben stiller'a bakarken yüz ifadelerine ve sonlara doğru ben stiller'ın havaalanı bekleme salonundan uçağa geçiş sahnesine dikkat...

  • başlığı açan arkadaşı eleştiren nba aşığı arkadaşları anlayamıyorum, başlıkta ''euroleague'in daha iyi olduğu'' falan iddia edilmiyor, ''euroleague'in daha fazla heyecan verici olduğu'' iddia ediliyor ve kesinlikle haklı, hatta arttırıyorum, euroleague bu hale gelmeden önceki formatta oynanması, hakemlerin eskiden olduğu gibi maç yönetmesi durumunda çok daha heyecanlı olacaktır.

    nba oyuncularının, euroleague oyuncularından daha fazla heyecan verici olduğu tartışılmaz bir gerçek. nba yıldızları topu eline aldığında, ne yapacağı, ne deneyeceği merak ediliyor. avrupa'da bu kadar heyecan verici olan birkaç oyuncu olabilir, shane larkin, nando de colo, facundo campazzo, vs. euroleague basketbolunu izleyen bir izleyici ''bakıyım bugün tavares ne yapacak?'' heyecanıyla maç açmaz. ''bakıyım bugün real madrid ne yapacak?'' diye maç izleyebilir. keskin nokta şu, nba'de fark 10-15 sayılara çıkınca maçtan vazgeçilme ihtimali çok yüksek. bu da anlaşılır. sezon boyunca oynayacağın bir sürü maç daha var, bir-iki gün sonra yeni maç var ve sporcu/koç için farkın açıldığı bir maçı çevirmeye çalışmaktansa, bir sonraki maça hazırlanmak bir noktada daha mantıklı geliyor. euroleague'de böyle bir imkan kısmen var -top16 sistemi olsa yok- bu nedenle takımlar farkın artık kapanması imkansız bir noktaya gelmesi mümkün olmadığı sürece maçı bırakmıyorlar. önde olan takım da, geride olan takım da maç boyu uyanık kalıyorlar ve ellerinden geleni yapıyorlar.

  • yalnız olmadığımı düşündüğüm insanlar topluluğu.

    kocaman adam oldum, her siren çaldığında ve hayat durduğunda, 9:05'i gösterdiğinde saatler gözlerim doluyor.
    insanları görebilmek adına cama koşuyorum, sirenleri dinliyorum. ve evet bunu her seferinde can-ı gönülden isteyerek yapıyorum.

    allah rahmet eylesin.

  • %90 kopyala yapıştır yapıyoruz.

    ama nerden kopyalayıp nereye yapıştıracağımızı bildiğimiz için bize para veriyorlar.

    bütün sırrı bozdum ya.

  • bu aralar mide bulantısı yaşıyorum dedim bir ilaç yazdırayım gittim doktora dramamine yazdırdım. eczaneye gittim 15 tl dedi, ödedim. bu arada yanda suriyeli vatandaş bir torba ilaca hiçbir şey ödememişti. sonra nette ilaca baktım 1 tl 35 kuruş fiyatı. bunu yazdırmadan alsan ödeyeceğin rakam. yalnız muhteşem sağlık sistemimiz artık çoğu ilacı reçetesiz de vermiyor mesela artık hiçbir antibiyotik alamıyorsunuz, alırsanız da 10 tl olana 40 tl ödüyorsunuz. ha bir de maaşımdan her ay 200 300 tl sağlık güvencesi kesiliyor ama ben 1 tl ilaç alırken doktor muayene ücreti, ilaç %20 si falan filan verip o ilaca 15 tl ödüyorum sonra sağlıkta çağ atlıyorum. bu arada bizim maaşlardan kesilenlerle de suriyeli kardeşlerim de rahat rahat sağlık ihtiyacını gideriyor. teşekkürler akepe.

  • ege (4,5 yaş) öğle uykusu zamanını geciktirmek için her şeyi yapmaya hazır.

    ege: anne çişim var.
    romica: tamam git yap.
    ege: anne süt verir misin?
    romica: tamam.
    ege: anne madagaskar'ı açar mısın?
    romica: açtım.
    ege: yok ben nemo izleyecektim.
    romica: peki.
    (istekler karşılandıkça taleplerin ardı arkası kesilmez...)
    ege: anne kalkıp oynayabilir miyim?
    romica: olmaz.
    ege: lütfen anne, azıcık, minicik oynayacağım.
    romica: ı-ıh!
    ege: karınca kadar oynayacağım.
    romica: hayır.
    ege: karınca yavrusu kadar?
    romica: olmaz dedim.
    ege: karınca yarusunun ayağının izi kadar?
    romica: ege!!!
    ege: ya! karınca yavrusunun ayağının izinden daha küçük nasıl oynayabilirim!
    romica: yat çabuk!
    ege: karınca yavrusunun ayak izinin gölgesi kadar?
    romica: la havle!