hesabın var mı? giriş yap

  • hayat pahalılığından yakınmayan ya hırsızdır ya deli diyerek aktrollerin karşı saldırıya geçeceğini umarım hesaplamıştır dediğim haber. hatta bir seri haline getirmiştir.

    --- spoiler ---

    eskiden şey vardı , ödediğiniz vergiler size yol,su,elektrik olarak geri dönüyor !! bir çok giden memnun ki yerinden,cck seneler geçti dönen yok seferinden. bence hayat pahalılığından yakınmayan biri, ya hırsızdır ya deli. iyi günler.

    otomobil avrupada bu kadarken bizde niye bu kadar diyosun , “e var ki alıyon” diyo …lan hersey bu kadar pahalı olmasa sen de alıcan.herseyi simit üzerinden konuşmaktan zaten şüphelenmek lazım. “ bari simit pahalı olmasın “ diye ideal mi olur. peh !

    işine bak ceeam ! bakıyorum zaten kurumlar vergimi gecen hesapladıık da o yüzden konuşuyorum…yoksa biz de mi “simit çok pahalı yaa “ diyip sıramızı savalım mı ? memleket diyorum …zengin …zengin ! yalnızca bizim haberimiz yok ! misal hava 32 derece hissedilen 18 gibi düşün.
    --- spoiler ---

    kaynak
    kaynak 2
    kaynak 3

  • başka hangi ülkede, ülkeyi yöneten kişi kendi fotoğrafını maske mesafe temizlik diyerek boş stadlara astırır merak ediyorum. afrika kabile devletlerinde bile yoktur bu. hatta kuzey kore' de dahi. kocaman bir surat, bulunduğu makamın logosu, ve sosyal mesafe uyarısı. ahsghsjsks

    düşünsene premier ligde kraliçe elizabeth fotografları, bundesliga'da merkel falan.. maske mesafe temizlik diyor. adam postere bastırdığı sosyal sorumluluk mesajında bari maskeli bir fotoğraf kullanır a.q. o da yok. bildiğin seçim dönemi kullanılan fotoğraf.

    rezil akp propagandası ile futbolun dahi en ufak zerresine bulaşmış bir kişi tarafından yönetiliyoruz; yanında diktatörlük bile basit kalır.

    not: tamam arkadaşım. sırf o dedi diye maske takacak milyonlar var ok. ne yazmışım. bari postere maskeli bir poz koysaydı. amaç madem sosyal sorumluluk mesajı. kandırmayalım birbirimizi.

  • cep telefonumu bulamayip, bulamadigim cep telefonumla arkadasi arayip 'beni caldirsana telefonu sesinden bulayim' demem

  • bir aydır yazayım diyorum. yok arkadaş yazamıyorum. aslında tanımlayamıyorum desem daha doğru olur.

    çocuğu eline verdiklerinde hemen anlamazsın baba olduğunu diyorlardı. aslında anlaşılacak bir şey yok. tamamen doğal bir şekilde bambaşka bir hale bürünüyorsun.

    ne oluyor diyorsanız; mesela doğduğunun ilk günü bütün gün bakıyorsunuz evladınıza. sıkılmadan, yorulmadan. öyle bakıyorsun. yapabileceğin bir şey de yok aslında. derdi annesiyle onun, ama bakmaktan kendini alamıyorsun.

    annesini emdi mi? karnı doydu mu telaşı başlıyor. sonraları gazı çıktı mı uykusunu aldı mı telaşı başlıyor. hele bir de hastalanırsa falan insanın içi parçalanıyor. yanınızda olmasa da kokusunu duyuyorsunuz. arada bir resmini açıp bakıyorsunuz. gün içinde annesi aranıyor bir kaç kere.

    baba olmak önceliklerini değiştiriyor insanın. para harcarken "bu gerçekten gerekli mi?" diyorsunuz, diğer taraftan onun bir ihtiyacı varsa fiyatına bile bakmıyorsunuz. aylardır, yıllardır yapmaktan zevk aldığınız şeyleri geride bırakıyorsunuz. en azından bir süre. o süre ne kadar bilemiyorum. bebek bakıcılığı rolüne alışsam iyi olacak.

    kısacası başka bir hale bürünüyorsun. varlığını devam ettirmesi için annesine babasına muhtaç olan bir varlığın sorumluluğu biniveriyor üstünüze bir anda. bu durum ister istemez kendini sorgulamana da neden oluyor. geleceğimden emin miyim? ileride çocuğumun isteklerini karşılayabilecek miyim? ona iyi bir gelecek sunabilecek miyim? bu sorular içini yemeye başlıyor.

    benim için hayat şimdi başlıyor. iliklerime kadar hissediyorum bunu. resmen bir milat bu. güzel bir his ama bir yandan da altından kalkmak için olgun olmak gerekiyor. sadece maddi olarak değil mental olarak da hazır olmak lazım. velhasılı "çocuğum olsun çok tatlıaaaa" diyerek bu işe girilmez. gerçekten sorumluluk sahibi olmak lazım. bakalım ben becerebilecek miyim?

  • ilhan berk'in bir siiri

    üç kez seni seviyorum diye uyandım
    tuttum sonra çiçeklerin suyunu değiştirdim
    bir bulut başını almış gidiyordu görüyordum.
    sabahın bir yerinden düşmüş gibiydi yüzün.
    sokağı balkonları yarım kalmış bir şiiri teptim
    sıkıldım yemekler yaptım kendime otlar kuruttum
    taflanım! diyordu bir ses duyuyordum.
    cumhuriyetin ilk günleri gibiydi yüzün.
    kalktım sonra bir aşağı bir yukarı dolaştım
    şiirler okudum şiirlerdeki yaşa geldim
    karanfil sakız kokan soluğun üstümde duydum.
    eskitiyorum, eskitiyorum kalıyor ne kadar güzel olduğun.

  • üzerinden 1 yıl geçmesine rağmen yeni duyulan, cezasız kalan, yapanın yanına kar kalan, mağduru cezalandırılan silah mevzusu sürekli açarak mertçe davranan adam.

    o eleştirdiği tip tam da sensin, tüm ilkelerini bir spor kulübüne endeksleyen sığ adam sen oluyorsun.

  • nejat işler’in yıldız tilbe’nin yakın dostu olduğu için ücret almadan oynadığı söylenen klip.
    valla ben beğendim. her an bir şey olacak diyerek izletiyor insana kendisini. *
    bu arada 1. sınıf öğrencisi mi klibi çekti diyenlere not:
    klibin yönetmeni;
    hicran ve melek filmi ile toronto'da düzenlenen "kadın gözüyle film festivali"nde en iyi yabancı film ödülüne layık görülen ve bu ödülü kazanan en genç yönetmen olan (bkz: esra vesu özçelik)