hesabın var mı? giriş yap

  • öyle bir durum yok ama seçime kadar olursa hepimiz anlayacağız ki ibb'de çöreklenmiş aktroll ekibinin organize sabotajıdır.

  • bunların vatan hainliği ile yargılandığı günü görmeden ölürsem gözüm açık gidecek.

  • “toby insan kaynaklarında, teknik olarak şirket için çalışıyor. yani ailemizin bir parçası değil. ayrıca toby boşanmış, yani kendi ailesinin de bir parçası değil.”

    -michael scott.

  • ben(d)im bu. çok müsrif birisi değilim ama yine de hesabını bilen bir eşim olduğu için maaş kartım ile sadece 1 adet olan kredi kartım kendisinde. ben her gün rutin bir şekilde işten eve, evden işe gittiğim için dışarıda ekstra harcama yapacak bir durumum olmuyor. bir nevi 'haftalık' alıyorum eşimden*. dışarıda dostlarla veya başbaşa yemeğe gittiğimizde hesabı eşim ödüyor. taksiye biniyoruz parayı eşim ödüyor. mağazaya giriyoruz alışverişi eşim ödüyor. sevgililik zamanlarının tam tersi*. yalnız, internet bankacılığı kontrolleri* bende. ne oluyor, ne bitiyor görebiliyorum.

    yalnız şunu özellikle belirteyim. 2010 başlarında mortgage kredi faizlerinin en dipte olduğu ve piyasanın en civcivli olduğu zamanlarda eşimin cesareti sayesinde krediye girdik. hesabı kendisi tuttuğu için hem krediyi ödedik, hem kenara para koyduk. 8 senelik krediyi 4.sene sonunda toplu ödeme ile kapattık. işte tüm bunlar hesabını bilen eşim sayesinde oldu. bana kalsaydı ben o zamanlarda krediye giremez, hala kiracı olarak oturuyor olurdum.

    edit: 2017 itibariyle boşandım.
    edit: boşanma ile ilgili herhangi bir soru sormayın.

  • iki yıldır almanyada yaşıyorum. buraya geldiğime hiçbir zaman pişman olmadım. büyük bir ailevi ya da sağlıksal problem yaşamadıkça da dönmeyi kesinlikle düşünmüyorum. neden mi:

    1. alım gücüm çok yüksek. maaşımın yüzde kırkını kiraya verdiğim halde çok rahat geçinip, lükslerime para ayırabiliyorum. temel yaşam için harcamanız gereken para az bir miktar. gerisi sizin gönlünüze kalmış. 50-100 euro'ya avrupa'da bir yere uçak bileti alıp bir iki gün kaçamak yapabiliyorum mesela. bu da bütçeme dikkat edersem toplamda 400-500 euro'ya patlıyor bana, ki bir ayda bu kadar para arttırabiliyorum. ya da yeni çıkan istediğim teknoloji ürününü bir bilemedin iki ay biriktirdiğim parayla alabiliyorum.

    2. alkol ve eğlence görece ucuz. haftasonu dışarı çıkıp lüks olmayan bir yerde bir şeyler atıştırıp içmeye gittiğim bir gece ortalama 50 - 70 euro'ya patlıyor bana. ne kadar içtiğinize bağlı olarak daha az para ödemeniz de mümkün. artık canınız nasıl istiyorsa. şehir benim için yeni olduğundan keşfedecek o kadar mekan var ki zaten her hafta başka bir yere gidiyorum.

    3. mesela lüks bir restorana gidince iki kişi 150 euro bırakmak koymuyor. özel bir şey yaptığınızın ve bunu yapacak gücünüzün olduğunu biliyorsunuz. içiniz rahat ve verdiğiniz paraya değiyor. çünkü genel olarak servis sektörü türkiye'den geride olsa da bu lüks restoranlarda değişiyor. son derece kaliteli hizmet ve lezzet alıyorsunuz. verdiğiniz paranın hanzo bir kebapçıya gitmediğini bilmeniz de içinizi rahatlatan başka nedenlerden.

    4. sevgilimi evine gönderirken yolda başına bir şey mi gelir, takip ederler mi, öldürürler mi, taksiye bindirsem taksici bir şey yapar mı diye endişelenmeme gerek yok. güvende olduğunu biliyorum. elbette güllük gülüstanlık değil burası da ancak türkiye'den çok daha güvenli olduğu kesin.

    5. iş yaşamımda yalaka olan bir lavuk benim önüme geçecek diye çekinmiyorum. burda işini yapana değer veriyorlar, işini yapmayan adamın gözünün yaşına bakmıyorlar. daha da önemlisi çalışmamın karşılığını alıyorum. çalıştığım ortamda hem maddi hem manevi olarak destekleniyorum.

    6. 30 gün yıllık tatilim var. tatilimi istediğim gibi değerlendirecek ekonomik özgürlüğe sahibim. vize derdim yok. canım sıkıldıkça istediğim yere basıp gidebiliyorum.

    7. gelecekte ekonomik kriz mi vurur, kur mu uçar gibi kaygılarım yok. burda olduğum sürece ekonomik güvende olduğumu biliyorum.

    ve daha birçokları.

    tabi ki olumsuz yanları da var. her şey mükemmel ve toz pembe değil. ancak dönmemi gerektirecek, beni bıktıracak kadar da büyük değil.

  • bir davutoğlu ifadesi. selahattin kendisine selahattin eyyubi'yi hatırlatıyormuş. selo başgan ise "kudüs musevilerin kutsal mekanıdır" demiş. ahmet'ciğim de gönül koymuş, bu yüzden artık ona selahattin demeyecekmiş.

    http://www.hurriyet.com.tr/gundem/28894702.asp

    bu da selahattin'in sandalyeden düşüren cevabı:

    https://www.youtube.com/watch?v=xydab7ght3i

    ___
    edit: 'birlik ve beraberliğe en çok ihtiyacımız olan şu günlerde' selahattin demirtaş türkiye siyasetine ilaç gibi geliyor. tüm kesimleri kucaklıyor, ezilenleri savunuyor, emeği, barışı, özgürlüğü temel alıyor. zira türkiye'nin bunlardan daha acil sorunları yok. karizması, özgüveni, espri yeteneği malum zaten. ancak bu adam ve partisi iktidar olmaya oynamak yerine barajı geçme kavgası veriyor. enteresan memleket dostlar.