hesabın var mı? giriş yap

  • 1939'da himeji'de doğdu. ailesi onun uluslararası ilişkiler tahsil etmesini istemişti ama gönlü başka yerdeydi. o yıllarda kapılarını henüz erkek öğrencilere açan tokyo'daki bunka moda okuluna yazıldı. ödüller aldı, mağazalara koleksiyon çizmetye başladı. ne var ki 60'lı yıllarda henüz dünya çapında tanınan bir japon modacı yoktu, daha doğrusu "japon" ve "moda" kelimeleri bir arada düşünülmüyordu bile. o dünyanın kalbi o dönem hala paris'te atıyordu ve bizim muhteremin de idolü gene paris'te tezgah açmış olan yves saint laurent'di.

    tokyo'da oturduğu daire 1964 yaz olimpiyatları için istimlak edilince, moda okulundaki hocası chie koike'nin tavsiyesiyle aldığı istimlak parasını bilete yatırdı ve bir gemiye atlayıp önce marsilya’ya, oradan da trenle paris’e geçti. gare de lyon'da trenden indiğinde yıl 1965'ti.

    paris pahalıydı, onu da kimse tanımıyordu. haliyle başlarda çok zorlandı. giysi tasarımlarının çizimlerini 25 frank gibi düşük paralara satarak karnını doyurmaya çalıştı.

    1970 yılında bit pazarında ürünlerini satarken rastladığı bir hanımefendiden kiraladığı ve galerie vivienne içinde yer alan dükkanda, daha sonra bir parfümüne de ismini vereceği “jungle” adlı ilk butiğini açtı. butiğin ismi içerisinin duvarlarının orman motifleriyle bezenmesinden ilham alınarak verilmişti.

    sonrasında yavaş yavaş ünlendi, şık bir pasaj olan galerie vivienne içinde ilk defilesini yaptı. defile ama ne defile; parası olmadığından sivilcelerinden dolayı katalogdaki en düşük fiyatlı modeli seçti, bütün sivilcelerini yeşile boyayarak "konsept makyaj" havası verdi.

    tasarımları beğenildikçe bilinirliği de arttı, elle’e kapak oldu , allah ona "yürü ya kulum! ne duruyorsun olm, illa japonca mı söyleyelim?" dedi. markası şöhrete kavuşunca kaçınılmaz olarak o da her mpodacının yaptığını yaptı ve parfümlerde kullanılmak üzere isminin lisansı verdi. çok sevildi, çok sattı onun adını taşıyan parfümler. hatta çoğu kişi onu sadece parfümleriyle tanıyıp modacı olduğunu dahi bilmediler.

    en ünlü parfümü ise 2000 yılında çıkan ve alberto morillas tarafından tasarlanan flower by kenzo’ydu.

    neyse, daha uzatmayalım ve dün covid-19’dan vefat ettiğini öğrendiğimiz kenzo takada'yı aynı parfümün 2005’te satışa çıkan “l’elixir” versiyonunun reklâmını izleyerek uğurlayalım, merhuma "r.i.p." diyelim.

    not: bu reklamın müziğini tanıyanlarınız olacaktır ve hemen "deep purple'ın şarkısı ya bu, child ın time işte bildiğin" diyeceklerdir. hiçbir şeyden bu kadar emin olmayın arkadaşlar, belki gerçekler sizin bildiğinizi sandığınızdan farklıdır. bakın şurada bu parçanın olayı uzuun uzuun flood halinde anlatılmış. ilgilenenler, hele ki sabırları da varsa, okuyabilirler.

  • dört harbiyeli genç haftasonu izinlerini geçirmek için üniformaları üzerlerinde dışarı çıkmışlar ve bir hayli kalabalıkve oldukça piyasa bir cafeye oturmuşlardır...cafedeki tek üniformalılar olarak dikkat de çekmektedirler.yakın bir masada da dört adet güzel hatun oturmaktadır...uzun uzun kesişmelerden sonra gençlerden biri dayanamaz ve kızların masasına gider...

    g-merhaba,tanışabilir miyiz?
    k1-ne istiyosun yaaa?
    g-dedim ya belki biraz muhabbet ederiz...
    kızlar hep bir ağızdan: off be yeter bıktık sizden,siz harbiyeliler amma da abazasınız...defol git!!
    şeklinde bağırırlar...harbiyeli genç başı önünde, etraftaki masaların kendisine alaycı bakışlarını ve gülüşmelerini hafiften hissederek masasına döner...o andan itibaren masada buyuk bir sukunet söz konusudur...bir süre sonra şaşırtıcı bir gelişme yaşanır...demin masasına giden genci tersleyen kahraman kızımız ayaga kalkar ve gülümseyerek harbiyeli gençlerin yanına gelir..etraftaki diger masalar için de bir probleme dönüşmüştür artık hadise..buyuk merak konusudur..cafedeki herkes demin ki olayın ardından az sonra gececek diyaloğu dinleyebilmek için kulak kabartmıştır..harbiyeli genç de yanına yaklaşan kıza gülümser...

    k1-(hafif ürkek,etraftan duyulmayacak şekilde) tekrar merhaba,demin ki olay için üzgünüm,biz sana bir şaka yaptık...biz psikoloji ögrencisiyiz,senin bakışlarından yanımıza gelecegini tahmin ettik ve boyle davranarak o anda verecegin tepiyi görmek istedik...ben nihal,merhaba...
    g-(herkesin duyabileceği bir şekilde bağırarak) yok artık daha neler..yuh anasını satayım...saati 100 dolar haa!!!tamam tamam vazgectik biz,kalkın beyler kalkın gidelim!!!
    olayın şokunu atlatamayan kız,bir masadan kalkan dört harbiyeli gence bir de etraftaki masalardan kendisine kahkahalarla gülen insanlara bakmaktadır...
    o cafe birdaha bu tarz bir hadiseye tanıklık etmiş midir bilinmez ama o kızın psikoloji bölümünden hala mezun olup olamadığı muammadır...

  • +şirketimizle ilgili bilgi sahibi misiniz?
    -gelmeden önce imkb sitesinden kar zarar tablosuna baktım.
    +çok güzel...
    -biraz siki tutmuş gibisiniz sanki?
    +evet ya sorma...
    -nasıl olacak? mayışları ödeyebilecek misiniz?
    +bir ihracat işi var onu bağlarsak süper olacak...
    -bana masal anlatma lan! çat!
    + ahan da yeni genel müdür!

  • kaliteli bir öğretmen sınıfındaki öğrencilerden hediye beklemez, zaten zor geçinen insanların masraf yapmasına izin vermez. nerde cicili bicili hediyeler ile mutluluk pozu satan öğretmen varsa işini layıki ile yapmayan gösteri budalası tiplerdir. hediye konusunda çok değerli bir hocamız "aileleriniz sizi maddi olarak güç bela okula gönderiyor bu yüzden bana sakın hediye almayın bana en büyük hediye sizlere bir şeyler katmak, vatana millete faydalı bir insan yetiştirdiğimi görmek derdi. "

  • bazen cevabı içinde olan sorularla başlayan ve bitiveren diyaloglar. misal: 6 yaşındaki yeğen tez konumu soracak olur. kendimce basitleştirerek cevap veririm: "ingilizler 1920'lerde ırak'ı nasıl yönetmiş, onu yazıyorum." hemen ardından ikinci ve bence esasa dair soru gelir: "e ingilizler bilmiyorlar mı zaten nasıl yönettiklerini? niye bir daha bir daha anlatıyorsun ki?"

    (sahne kararır).

  • o zaman sporcu ve bu absurd istegini kabul eden salak antrenorun ikisi de yaptiklari hareketin toplumsal maliyetini hesaplayamadiklari icin spordan men edilsin.

    bu birbirini aklayan ve siddeti mesrulastiran gerizekalilardan iyice sikildim.

  • abi bu ne?!

    adamlar son 20 senede, küresel ısınmanın 1 asırdır verdiği zarardan daha fazla zarar verdiler ülkeye. resmen doğaya tepki olarak gelmişler dünyaya. bıyıklarına benzin döküp yaktıklarım ya!

  • ben hakkımı helal etmiyorum. şimdiden söyleyim de ne yediğinizi bilerek yiyin, sonra öbür tarafta şey olmasın.