hesabın var mı? giriş yap

  • önemli tavsiyelerdir.

    öncelikle ne istediğinizi bilin arkadaşlar. ne çalmak istiyorsunuz? rock mı? blues mu? metal mi? pop mu? burası gerçekten önemli çünkü müzik tarzınızı belirlemeniz gitar seçiminizi de etkileyebiliyor.

    bunun yanında elektro gitar fiyatlarına bakıp, pahalı bulup “ya ben önce bi klasik gitar öğreneyim, sonra elektroya geçerim” gibi bir düşünceye kapılmayın asla. çünkü klasik gitar bir giriş veya geçiş enstrümanı değildir. tek başına önemli bir enstrümandır, tıpkı diğerleri gibi.

    bunları düşündünüz, müzik tarzınıza karar verdiniz, elektro gitar öğrenmekten vazgeçmediniz, çok güzel.

    sırada gitar seçimi var. gitar seçimiyle alakalı burada çok bir şey söylemek istemiyorum çünkü çok fazla çeşit var, bir müzik markete gidin ve bu konuda uzman birinden mutlaka destek alın. ve ayrıca eklemek istiyorum ki “tipine bakarak” gitar almayın. bu aynı kapağına bakıp beğenip kitap almak gibi bir şey. tipinden ziyade gitar işlevi önemlidir. bazı temel bilgileri vermek gerekirse gitarın sapı çok önemlidir, (ben her şeyi buraya detaylı yazmak istemiyorum, neyi bilmeniz gerekiyor onu söylüyorum ki siz o şeyi gidin araştırın daha iyi öğrenin), hangi ağaçtan yapılmış, hangi ağaçtan yapılan saplar daha iyi mutlaka bunları bilerek gidin mağazaya, ya da online alacaksanız mutlaka bunu araştırın.

    tamam bunu da öğrendiğinizi varsayıyorum, sırada sap ayarını kontrol etmek var, böyle durumlarda yanınızda gitardan anlayan birinin olması daha iyi, mağazaya gittiğinizde sizin için gitarı kontrol edebilir. sap ayarı bozuk bir gitar almak istemezsiniz. bir de klavyesine bi bakın ve elinize uygun büyüklükle kalınlıkta olup olmadığına bakın. size uygun olmayan bir klavye sapı elinizi yorabilir ve sizi elektro gitar çalmaktan soğutabilir.

    gitarın burgularını mutlaka kontrol edin veya ettirin. akort yaptıktan sonra birisi o gitarı çalsın ve çalarken akort kaçırıyor mu bi bakın.

    gelelim elektro gitarın manyetiğine, manyetik her şeydir, candır, önemlidir. manyetik ne diye sorduğunuzu duyar gibiyim, klasik gitarlarda gitarın önünde kocaman bir delik olur, ve siz tele vurduğunuzda telden çıkan ses o deliğin içine girip bir akustik yaratır ve sesin yayılmasına yardımcı olur. heh, elektro gitarda da o delik yerine bikaç santimlik manyetikler olur, siz tellere vurduğunuzda o teller titreşir ve manyetiğe çarpar, manyetikten giren ses jak kablosu yardımıyla sizin amfinize iletilir. burada önemli olan şeylerden birisi manyetikle tel arasındaki boşluk mesafesidir. teller manyetiğe ne kadar yakın bir kontrol ettirin. çok uzak olursa zayıf bir ses gelir yakın olursa böyle değişik değişik sesler gelir. şimdi gözünüz korkmasın “ya zor işmiş” diye, merak etmeyin bu manyetik ayarını daha sonra da yapabilirsiniz ama alırken iyi olmasına dikkat edin derim.

    bunları hallettiniz mi? tamam şimdi de jak kablosuna sıra geldi. bunun üzerinde çok durmak istemiyorum ama iyi bir jak kablosu almanız sizin için iyi olacaktır.

    bir de kendinize “çalacağınız müzik türüne veya çalma tarzınıza göre” birkaç pena almayı unutmayın.

    hayırlı olsun. bir elektro gitar aldınız ve dükkandan çıkıyorsunuz değil mi? geri dönün, çünkü amfi almayı unuttunuz. ihtiyacınıza göre bir amfi alın, şunu alın bunu alın diyemem, o sizin ne çalacağınıza nasıl çalmak istediğinize veya nerede çalmak istediğinize göre değişkenlik gösterir. amfiyi de aldınız. şimdi dükkandan çıkabilirsiniz. (bu arada elektro gitar için ekstra bazı aparatlar veya aksesuarlar var, örneğin pedal. bunları yine siz kendinize göre alacaksınkz ya da almayacaksınız).

    eve geldiniz, yeni gitarınızı açtınız. kendinizi james hetfield'ın gençliği gibi veya slash gibi hissediyorsunuz.

    sırada bu gitarı çalmayı öğrenmek kaldı. bu işin en temel yolu disiplinli olmaktır. düzenli olarak çalışmanız ve bırakmamanız gerekiyor. yapılan en büyük yanlışlardan birisi gitarı alıp hemen şarkı çalmaya çalışmak veya işte jimi hendrix gibi dişiyle çalmak istemek, ya da solo atayım gitarı şöyle bi ağlatayım falan demektir. iyi bir eğitim lazım arkadaşlar, bakın illa kursa gidin demiyorum, bu iş artık online da oluyor, örneğin ben selim ışık'tan çok şey öğrendim. tavsiye ederim. maddelere ayıracak olursak;

    1- gitar öğrenirken acele etmemek

    2- disiplinli çalışmak

    3- tekrar yapmak

    4- izlemek (çalan kişiler nasıl çalıyor bir bakın, tabi herkesin farklk tarzı var ama siz yine de bi bakın gözlemleyin, gözlem iyidir)

    5- tellere vurmayın :) teli kopartmak istemezsiniz, bi de onunla uğraşırsınız, yeni tel al tak vs konserlerde yapılan şovlara veya o gitaristlerin çılgın gibi tele vurduğuna, aslında o kadar şiddetli vurmuyorlar, size sanki tele çok şiddetli vuruyormuş gibi geliyor. zaten çaldıkça göreceksiniz.

    6- parmaklarınızın uçları su toplayabilir. ayıca o parmak uçları nasır tutacak sertleşecek arkadaşlar baştan söyleyim.

    7- egzersiz yapın, her fırsatta.

    8- vazgeçmeyin. en büyük hatalardan birisi de bu. yapamıyorsanız üzerine gidin, emin olun o şeyi yapacaksınız, o an yapamıyorsanız bi ara verin. gidip de gitar ustalarını izleyip “yav adam nasış çalıyor ben asla böyle çalamam, öğrenemem” diyip de vazgeçmeyin. unutmayın bir zamanlar onlar da sizin gibiydi ve sıfırdan öğrendiler.

    benim şimdilik söyleyeceklerim bu kadar arkadaşlar. ha beni usta bir gitarist falan zannetmeyin, kendi çapımda çalıyorum ben. bunlar benim bizzat deneyimleyip öğrendiğim şeylerdi veya yaptığım hatalardan çıkardığım derslerdi.

  • ikisiyle de vakit geçirdiğim için süper objektif bir karşılaştırma yapacağım. şimdiye kadar hemen hemen her jenerasyon elimden geçti ama asla snesten aldığım zevki alamadım. neyse.

    konsol: yani zevkler renkler falan diyordum ama yan yana bir bakın, ps5 o arapların her yere diktiği çirkin gökdelenlere benziyor. kazulet gibi ve abuk bir tasarım. bence xbox çok daha derli toplu, göze hoş geliyor ve siyah-yeşil uyumu daha hoş. bir de ps5'lerin çoğunda coil whine gibi bir ses geliyor, rahatsız etmedi fazla ama xbox'tan o derece bir ses duymadım ben. tipi de buzdolabı gibi zaten. oyumu series x'e verdim gitti.

    controller: ps5'in controller'ı resmen çağ atlamış gibi. bu taptik zımbırtı yapan firma nintendo switch'in pro controller'ı daha önce yapan firma olduğu için deneyimini bir üste taşımış. switch'te de çok iyiydi ama ps5 ile hissiyatı daha güzel. ergonomi ve tip olarak da iyiye gitmiş. xbox'ınki aşağı yukarı önceki nesil ile aynı ama söylemeden geçemeyeceğim bence ele daha iyi oturuyor. burun farklıyla ps5'e oy verdim burada.

    arayüz: sony arayüzü daha derli toplu yapmış. tepki süreleri daha iyi gibi. ps4 ilk çıktığında bile yavaş gibiydi. burada menü vs. daha mantıklı yerleştirilmiş. yüklemeler gibi bazı şeylerin takibi için biraz daha fazla butonla haşır neşir olmak gerekiyor ama olacak o kadar. xbox için arayüz aynı gibi neredeyse, senelerdir de microsoft türkiye "block" kelimesini engel diye çevirdiği için ana ekranda abuk bir çeviri olarak duruyor. düzeltin şunu artık. ps5 önde.

    oyun kütüphanesi: şu an için bizim her çıkan oyunu anında alabilecek kadar zengin olmadığımızı ve şanslıysak 3-4 ayda anca bir oyun alabileceğimizi düşünürsek ps plus ve game pass kapışması gibi bu. ps'nin exclusive oyunları tabii ki sony'nin temel silahlarından biri ama playstation türkiye'nin faydasız politikaları, saçma sapan bir oyun türkçe olacak olmayacak goygoyları vs. beni soğutuyor. game pass için de indie oyun cenneti diyorlar ama çok sağlam aa oyunlar da var. türkiye şartlarında oyumu xbox'tan yana kullanıyorum. xbox'ın indirimleri falan da daha iyi gibi.

    görüntü: hiçbir fark göremedim valla billa. ikisi de aşağı yukarı aynı görüntü teknolojilerini destekliyor.

    hız: yine net bir fark göremediğim alanlardan biri. ssd olayı iyi olmuş, her şey çok hızlı. boş zamanlarımda atom parçalayıp, aşı geliştirip dünya finansal piyasalarını yönettiğim için en çok bu yaradı işime.

    son ıvır zıvır: ps5 psvr'ı destekliyor, xbox kinect'i ciddiye alsa çok mantıklı bir hareket olurdu. bunun dışında ülkemizde ps şimdiye kadar hep daha fazla talep gördü, dolayısıyla çok oyunculu oyunlarda öndeydi ama ben xbox bu arayı kapatacak diye düşünüyor ve son sözümü söylüyorum;

    tercih yapacak olsam ilk değerlendireceğim xbox series x olurdu.

  • 1781 yılında kendi yapmış olduğu teleskopla bahçesinde yıldızları gözlemlerken uranüsü keşfeden bilim adamı.
    kraliyet astronomunun en iyi teleskobu gök cisimlerini 270 katına katına kadar büyütebilirken, yapmış olduğu çalışmalarla gök cisimlerini 2010 katına kadar büyütebilen teleskopların mucididir aynı zamanda.

  • (bkz: evdeki yabanci) diye bir dizinin jenerik sozleri hala aklimdadir.
    (bkz: tardu flordun) ne sempatikti *

    sisst yabanci! soyle bana sen kimsin?
    benim evimde ne isin var?
    oyle misin? boyle misin?
    annem babama kocam dedim
    sokakta gorsem tanimazdim
    denize dusen yilana sarilir
    ama hic simarma adamim degilsin

    hey kadinim! psikolog musun nesin?
    iyiki bir oda istedim
    herkese kocam bu dedin
    yalanlari sen soyledin
    aleme rezil olan benim
    bu sehrin delikanlisiyim ben
    siyah kusak karateciyim

  • denizden çıktıktan sonra şezlonga uzanınca sıcağın etkisiyle az evvel kulağa kaçmış suyun ılık ılık akması.

  • dışarıda 50 kişi duruyor demek iki şey hakkında fikir veriyor; biri herkesin aklına gelen, diğeri de o dışarıdakilerin bile bu iğrenç durumdan haberi olduğu. başta o doktorun ifadesine göre gevşek gevşek, bıyık altından gülerek cevap verenle birlikte, buna bulaşan herkese müebbet vereceksin. ondan sonra içeride kendi kendilerine gülerler artık.

    2 yaşında çocuk lan bu, birinizde bile mi vicdan yoktu?

  • başkaları adına utandırmayan, tedirgin eden program.
    bir vedat milor'un yaşadığı apartmanda aşure dağıtmak bir de bu bölümünde yarışmacı olmak. yok böyle kabus, varsa söyle.

  • istanbul'da yaşamaya başlayalı 2 hafta oldu. kendisini sabah işe gitmek için bir iki kez deneme mecburiyetinde kaldım.

    sanatçı ruhum boş durmadı;

    açtırdılar fanusu,
    yokladılar anüsü,
    her şeyi unutturur,
    avcılar metrobüsü.

    ne kaldı avcılara,
    katlandık acılara,
    ellettik hacılara,
    avcılar metrobüsü.

  • muhtemelen biz türklerin biyolojik düzenini tanımaya çalışırken sıçacak telefon..

    gece 02.30'da üç çeyrek ekmek kokoreç gömen adamın biyolojik özelliklerini hesaplamaya çalışsan ne olur amk.