hesabın var mı? giriş yap

  • sovyetler birligi'nin 23 ekim 1961'de yaptigi bir nukleer denemede kullandigi 100 megatonluk bomba. bomba bir tu-95'den atilmi$ ve 4000 metrede patlatilmi$tir, japonyaya atilan nukleer bombalardan 6500 kat daha kuvvetlidir.
    tsar bomba, askeri bakimdan mantiksizdir cunku bu kadar kuvvetli bir$ey sadece $ehir yikmakta kullanilir, ve 1 tane kocaman bomba yerine birkac adet daha ufak bomba, tsar'in verebilecegi hasardan daha cogunu verecektir.

  • ışid'in fahri başkenti olan kentte gerçekleşmiş barbarlık.

    rakka ile yarışıyor kodumun yobazları.

  • beyin ölümü gerçekleşmiş, hakkında dedikoduların ayyuka çıktığı bir siyasetçi artığınin son demeci. tek yeteneği, "tükürdüğünü yalamak" olan bir mankurt olan dede, bi yürü git...

  • kendi ayakkabısını yiyen yönetmen.
    buna az sonra geleceğiz.

    1942 yılında 2. dünya savaşı devam ederken münih'te doğdu. gençliğinde savaş sonrası ekonomik sıkıntıların baş gösterdiği ülkesinde basmakalıplaşan, tekdüze sinemayı değiştirmek, yeni bir şey üretmek, ve yeni bir şey söylemek adına 28 şubat 1962'da bir grup genç yönetmenle birlikte oberhausen manifestosu'nu yayımlanmasında başı çekti.

    bu manifesto, yeni alman sineması*'nın başlangıcı kabul edilen bir manifesto oldu. "papa's kino ist tot!" yani "babaların sineması öldü!" sloganıyla yayınlanan bu devrimsel manifestonun kapanış cümlesi tamamının özeti niteliğindedir.
    "der alte film ist tot. wir glauben an den neuen." yani "eski sinema öldü. biz yeni sinemaya inanıyoruz."

    manifestonun orjinalini okumak için: almancası ve ingilizcesi.

    daha sonraları herzog, bu akımın ve yeni çevresinin verdiği gazla beraber bir dizi yenilikçi işler yapmaya başladı. filmlerini kendi deyimiyle, 'genellikle farklı ve tanıdık olmayan manzaralarda yer alan, mistisizm ile dolu' ve 'deneysel' olarak nitelendiren herzog özellikle deneysel belgeselcilik ve fransız yeni dalgadan epey etkilendi.
    buna rağmen, sansasyonlu kişiliği ile her zaman dikkat çeken herzog bazı ilginç anılara ve demeçlere da sahiptir.

    bunlardan belki de en ilginç olanı, o zamanlar genç bir yönetmen adayı ve sinema öğrencisi olan errol morris ile girdiği iddiadır.

    uc berkeley kampüsünde tanıştığı, o zamanlar 29 yaşında olan errol morris, sürekli olarak çevresine bir projeden bahsediyor ama zaman, imkan ve sabır ile bir türlü projesini hayata geçiremiyordu. morris'in kafasındaki proje, sonradan gates of heaven ismi ile çıkacak, kaliforniya'da bir evcil hayvan mezarlığını konu alan ilginç bir hikayeye sahip ve son derece deneysel bir yapım olacaktı. hatta daha sonraları, ünlü eleştirmen roger ebert, bu belgeseli 'tüm zamanların en iyi 10 filminden biri' ilan edecekti.

    herzog, errol morris'in bu filmi asla çekemeyeceğini, eğer bunu başarırsa kendi ayakkabısını yiyeceğini söyleyerek bir iddaya girdi.

    1979 yılında bi başka belgeselci, les blank bu olayı filme almak istediğini herzog'a anlattı ve bir kısa film üzerinde çalışmak için kolları sıyırdı.

    kaliforna'ya bulunan ünlü restoran chez panisse'nin efsane şefi alice waters ile anlaştı ve alice'den bir ayakkabı pişirmesini rica etti. tabi ki waters bu teklife karşı koyamadı ve kendi ifadeleri ile “kekik, biberiye, tuz, karabiber vedefne yaprakları ile” herzog'un botunu tencerede uzunca haşladı.

    ardından errol morris filmini başarıyla tamamladı ve galasına werner herzog'u davet etti. herzog burada kalabalığa doğru dönerek, 'bu, film yapmak isteyen ve başlamaktan korkan, cesaretleri olmayan herkes için bir cesaret örneği olsun." mealinde bir cümle ile les blank'in werner herzog eats his shoe isimli kısa belgeselindeki sahnelerde görüleceği üzere, kalabalık önünde ve kameralar karşısında sözünü tuttu.

    belgeseli izlemek isteyenler için link

    olayın kahramanları,

    werner herzog, 80 yaşında, bir sinema efsanesi, sayısız ödül ve adaylık kazandı ve hala ömrünü adadığı filmciliğe devam ediyor.

    errol morris, 66 yaşında. 2004 yılında en iyi belgesel kategorisinden bir oscar kazandı ve film çekmeye devam ediyor.

    les blank, 2013'te hayatını kaybedene kadar 44 filme yönetmen, yapımcı ve kurgucu olarak imzasını attı.

    alice waters, 78 yaşında, dünyanın en ünlü şeflerinden biri. sahibi olduğu chez panisse restoranıyla michelin yıldızı kazandı ve bir çok kitap yazdı. olayın 40. yılında herzog'un ayakkabısı şeklinde bir yemek yaparak menüsüne kısa süreliğine ekledi. buradan görülebilir.

  • sözlük soru cevap etkinliğinde bir yerde harun bahsetmişti. aklıma düşmüştü, denemek istedim.

    gerçekten öyle güzel bir deneyim ki..

    tünel meydanında sirenler albümündeki 9. şarkı tüneli açıyorsunuz.
    "şimdi kalbin, epey kırılmış, görüyor hepsini, ne yapabilirdi?"
    şarkının bitiminde kendinizi odakule'de buluyorsunuz.

    sonra istiklal şarkısı başlıyor, istiklali hissediyorsunuz, galatasaraydan, çiçek pasajından geçiyorsunuz,
    kulağınızda şu sözler:
    "belki arkadaşlarınla, belki de yalnız başına yürürken, ne kadar mutlusun istiklal’de
    birkaç mevsim renkler solunca, tükenmez hayatının sesi, çok mutlusun istiklal’de"

    sonra istiklal şarkısı bitiyor, hem de nerede? parka gidebilmek için direndiğimiz yerlerde...

    park şarkısı başlıyor orada:
    "dün neler mi kaybettin, belki zamanın yok şimdi
    gidenler geri gelmez ama, boş yere yorulmadı kalbin

    adını bilmesem de kardeşsin, biz neye söz vermiştik
    yüzümü gördüğünde gül artık, biz bir kabusu yendik

    yok, yaralara dokunmak yok, gök de bir bize ağaç da bir
    sabrın tükendi ama aman, onlara asla benzemedin"

    albümün bu son şarkısı bittiğinde meydana çıkmıştım, gezi yanı başımdaydı,
    anılar aklımdaydı.

    adını bilmediğim kardeşlerim aklıma geldi.
    derin bir nefes aldım.
    gülümsedim.

  • beşinci evlilik yıldönümümüzün akşamı karıma hediyesini verdikten sonra biribirimize sarıldık tam bu sırada kızım odasından gelir;
    kızım: aaaaaaaaaaaa ` :çığlık atarak`
    tathar: ne oldu kızım.
    kızım: bi daha aşık olduğunuzu görmiyim.

  • savcıya, haneme tecavüz edip beni öldüresiye dövdüler diyeceğine bunların fetöcü olmasından şüpheleniyorum deseydi serbest falan bırakılmazlardı.

    türkiye normlarında olası bir haber

  • havaleni aldım rockefeller kardeşim, küçük ve zayıf bir türkiye için ben de hayır diyorum. peki ya sen rothschild kardeşim ? sen de hayır diyor musun ?

    edit : bu mesajı ciddiye alan arkadaşlar varsa uzman kontrolünde bakım görmelerini öneriyorum, bu kafayla çok yaşamazsınız.