hesabın var mı? giriş yap

  • özellikle bayram zamanları hayat kurtaran eylem. az önce mutfakta geniş geniş çayımı içerken aniden kapı acı acı çaldı, ben de çayımı kaptığım gibi odaya konuşlandım. baktım 5 dakika sonra falan cep telefonum çalıyor; arayan babam. yanlışlıkla mı aradı acaba diye düşünürken baktım ısrarla arıyor açtım telefonu tabi. "bu gelenler kimmiş sen gördün mü? bi de çocuk falan var galiba sesleri geliyor. çok oturmazlar heralde? " diye içerideki odadan beni arıyor o da. hadi ben saklanırım tamam da baba da misafir gelince odaya saklananlardan lan.

  • bak koçum, belli olmuyor ama, benim bi tek kulağımın arkası kaldı.

    artık acı çekmekten ve acı çektirmekten zevk almamayı öğrendim.

    sevgililer,

    bizim olanlar ya da olmayanlar hepsi iz bırakır. bu izler, şimdi senin ki gibi çok derinini çiziyor. hepsi kalır. ama inan yeni izler de olacak. yaşlıları düşün, sanki her şeyi bilirlermiş gibidirler, ama öyle değil.

    ne kadar acı çekersen çek, şunu hiç unutma; çizilecek bir yer hep vardır ve çizecek bir yer.

    ressam olur insanlar başkalarının kalbini kazıya kazıya ya da resim olurlar senin gibi, kazına kazına.

    (bkz: dar alanda kısa paslaşmalar)

  • sümer krallıklarında paranın kullanıldığı yazıtlarından anlaşılmaktadır. sümerlerin kullandığı paranın lidyalıların kullandıklarından farkı ise üzerinde herhangi bir figür ya da paranın değerini gösteren bir işaret bulunmamasıdır.
    sümerlerde paranın değeri arpa tanesini temel alan bir ölçü birimiyle belirlenirdi.
    1 şe =1 arpa tanesi
    1 mana = 60 şe = 60 arpa tanesi
    1 şekel = 180 arpa tanesi
    1 biltu = 3600 şe = 60 mana

    şekel, o dönemde hem ağırlık birimi hem de para birimiydi. ağırlık birimi olarak kullanılan 1 şekel 180 arpa tanesinin ağırlığı idi ve 11 grama eşitti. para olarak 1 şekel, 11 gram gümüşe eşitti.
    şekel günümüzde israil'in para birimidir.

  • halk otobüsünde kulaklıkla kısık sesle müzik dinlerken, yanımda oturan elemanın beni dürtüp "ezan okunuyor" demesi.

    istifimi bozmadan ortama kulak kabartır gibi yapıp, "evet ezan okunuyor" diyerek kulaklığımı geri taktım.

    yolun geri kalanı boyunca bana yüzünü bile dönmedi. *

  • kendisinin kel kafasını öptüğümü söylemiş miydim?

    fenerbahçe'den kovulduktan sonra, türkiye'den ayrılmadan 2 gün önce acarkent'te yer alan evine gittim. zar zor ulaşabildiğim aslanlı ev tariflerinden yola çıkarak evini buldum. kapıda nakliye için bir kamyon, 3-4 tane taraftar, bedri baykam ve asistanı vardı. benim boynumda boyunluk, 10 gün önce talihsiz bir kaza ile boynumu kırmıştım. sağa sola robocop gibi bakınıyorum. sonra kamyona eşya taşıyan alex de souza geldi kapıya, ayağında terliklerle.

    tanıştım. alex de souza ile tanıştım. ben adımı söyledim. merhaba ben alex dedi. mütevazı kelimesinin içini dolduran bir adam. kendisine dert yandım, başkan aziz yıldırım ve aykut kocaman hakkında serzenişte bulundum. problem yok dedi. sanki kovulan benmişim gibi, o kadar sakin ve vefalıydı. o kadar fenerbahçeliydi. ve bir o kadar mutsuz ve üzgündü.

    ben aslında ingilizce konuşuruz diye düşünüyordum ama başından itibaren bütün sohbet türkçe gelişti. çocukları, eşini falan sordum. alex de souza'ya bildiğin halini, hatırını sordum yani. kendisi için hazırladığım ufak bir hediye verdim. sonunda nasıl oldu bilmiyorum, bir anda eğil kafandan öpücem dedim. güldü ve kafasını eğdi. ben alex'in kafasından öperken, bedri baykam'ın asistanı fotoğrafımızı çekiyordu. sanki iki eski arkadaşmış gibi tokalaştık, beraber atkı açtık, sarıldık ve vedalaştık.

    o anlar hayatımın unutulmaz anları arasında yerini aldı. gecenin bir vakti fitbol dergi'de samet güzel'in yazısını okurken geldi aklıma ve yazmak istedim. bu adam kesinlikle bir futbolcudan fazlası. ciddi anlamda duygusal ve iyi bir insan. saha içi ve saha dışında kesinlikle aynı yapıda olan, hayatımda arkadaşım olarak temasta kalmasını isteyebileceğim bir insan. yolu hep açık olsun.

  • türlü türlü içeriğinin arasından en çok hafta sonları 12'ye doğru oynayan sünger bob'u özlediğimi fark ettim. geç yapılan kahvaltı eşliğinde izlemesi çocuk gibi heyecanlandırıyordu beni.