ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
youtuber'ları itici yapan detaylar
-
(bkz: beğendiyseniz like'lamayı unutmayın)
(bkz: kanalıma abone olmayı unutmayın)
bazısında da,
(bkz: beğenmediyseniz dislike'a basabilirsiniz)
sanki lütfediyor efendi.
kızım istediği erkekle yatabilir diyen baba
-
bu baba:
amerika'da ise; "tabi korunmak şartıyla" diye ekler.
fransa'da ise; "tabi fransızca konuşması şartıyla" diye ekler.
rusya'da ise; "tabi ayık olmak şartıyla" diye ekler.
türkiye'de ise; "tabi bir daha kalkmamak şartıyla" diye ekler.
erken yatarsam bir şeyler kaçırırım korkusu
-
gece geç saatlere kadar oturmama neden olan histir,
halbusi erken yatsam da yatmasam da kaçırdığım bir halt yok.
babanın söylediği unutulmayan sözler
-
benim babam bana kızar ve bir şeyi beceremediğimde bana "çöçe" derdi.
ağzını çok şapırdatırdı. ama bizden ufacık bir ses duysa çok sert tepki verirdi.
çok sertti babam çok sert.
salak bir devlet hastanesinde, salak bir asistan bizi başından kovmak için hastanenin kantinine gönderdi. sonra orada beklerken bir kaç kız ile geldi. hemen yanına gittim. babamın filmleri ne oldu diye. canı sıkıldı kızların yanında ona yaklaşmama. birazdan yanıma gel diye bana emir verdi.
tostunu çayını bitirip kızlarla muhabbetini bitirmesini bekledim ve iki adım arkasından merdivenle yukarı çıkıyoruz. annemle babam orada kantinde sırada oturuyorlar.
yukarı çıkarken salak doktorun, salak asistanı, babamın beyninde kocaman bir ur olduğunu 3 ay bile yaşamayacağını, maç skoru söyler gibi söyledi. biraz biliyordum durumu ama böyle de söylenmezdi ki.
neyse filmleri aldım. annemle babamın yanına gittim. hiç çaktırmadım onlara.
babam durumu anladı ve
"size ben doyamadım ki" dedi sadece.
ameliyatlar kötü günler ve ben "çöçe" ellerimle ona biraz da olsa yemek yedirebildiğimde "şapırdatmasından hoşlanırdım". sadece biraz yemek yedi diye. sadece 3 ay sürebildi zaten.
yani dediği tüm kötü sözleri kızmaları değil de "bize doyamadığını" söylemesini unutmamam.
budur.
----
edit: doktorlar kızmasın ama salak olan kişi salaktır. salak olmayan salak değildir. doktorluk teferruattır.
140 yıl sonra türkiye'de görülen kutup martısı
-
http://m.t24.com.tr/…rkiyede-ilk-kez-goruldu,280428
1874 yılından sonra ilk kez ülkemizde görülen kuş türü, uçan penguen.
sulak alanların kuruması ve doğal kaynakların tahrip edilmesi kuşların anadolu'ya küsmelerine neden olmuştu.
bir an önce yola koyulmalarinda fayda var bence. çünkü insanlarımız doğuştan avcılığa meraklı "kutuplardan uçan penguen mi ne gelmiş, gidah vurah..."diyebilirler.
30 ekim 2015 cuma gününün tatil olması
-
özel sektör çalışanlarını "iyi bari trafik çok olmaz" diye fakir tesellisine itendir.
debe editi: tatile çıkın ama 1 kasım'da oy vermeyi unutmayın, unutturmayın!
evli kadınla birlikte olmak
-
bir gıdım empati duygusu olanın yapmayacağı bir eylemdir. seviyorsan, seviyorsa ilişkisini bitirsin, kimsenin söz verdiği birisini aldatmaya hakkı olamaz. bir kumru, bir saksağan kadar olamayacaksanız insanız demeyin...
brüt maaş soygunculuğu
-
bordro inceliyorum, atıyorum 10 bin tl maaş alıyorsam bunun 4 bin tlsi vergiye gidiyor. vergi karşılığında ne alıyorum bir bakalım.
sağlık ? - özel sağlık sigortam var onu kullanıyorum hastaneye gittiğimde. çapraz bağlarım koptuğu için devlette ameliyat olacaktım yıllar önce, bana dediler ki 6 ay sonraya randevu verebiliyoruz seni en erken 6 ay sonra arayıp randevu vereceğiz. tek ayakla 6 ay yürüyemeyeceğim için özelde olmak zorunda kaldım. geçenlerde programda bir kadın vardı, her gün devlet hastanesine bakınmaya gidiyormuş. hiç bir şeyi olmamasına rağmen sürekli doktor doktor geziyormuş sırf can sıkıntısına. bu insanlara gidiyor sanırım sağlık harcamaları.
eğitim ? burs almadım, devlet okulunda ilköğretim ve liseyi bitirdim. okulda bir şey olacağı zaman bizden para istiyorlardı zaten. şuan verilen vergilerin de eğitim bütçesine ne kadar etkisi var bilemiyorum.
yol ? e bu adam yolları kendi parasıyla yabmıyor mu :d madem öyle niye yol yabdık diye reklam basıyor? köprü yapıyor havalimanı yapıyor ama ben ne bayburttaki havalimanını kullanıyorum ne de kütahyadakini. zaten yaptığı köprülere de geçiş ücreti alıyor. hem geçerken hem yaptırırken parasını ben ödüyorum vergimle.
emniyet güçleri ? geçen günlerde bir tanıdık dolandırıldı, polise işimiz düştü, şu an çok yoğunuz uyuşturucu operasyonu yaptık siz gidin 2-3 hafta sonra gelin dediler. araya tanıdık polisler sokup tutanak tutturup şikayetçi olabildik. yani o kadar vergi veriyoruz ama tanıdığımız olmadığı zaman işimizi dahi hallettiremiyoruz.
afet durumları? e bu afet durumlarında da devlet bizden para istiyor? verdiğimiz vergiler nereye gidiyor ki bu devlet her depremde selde yangında bizden para istiyor ?
vakıflar? bu güne kadar hiç bir vakıfa kaydım yok, hiç bir vakıftan destek almadım ve yakınımdaki fakir tanıdıklarım da hiç bir dernekten vakıftan yardım alamıyor.
diyanet? sokak başı 3 tane cami olmasına gerek yok. daha fazla cami yapınca daha fazla müslüman olmuyoruz. varolan camilerin yarısı bile dolmuyorken her yere cami doldurmak saçmalık.
eğlence-etkinlik? yani gördüğümüz kadarıyla vergilerimiz bazı kişiler tarafından yavuz bingöl gibi miadı dolmuş sanatçıların televizyona çıkıp konser vermesine harcanıyor.
yapılar, parklar? buna da bakacak olursak ne zaman bir devlet dairesine işim düşse bir bakıyorum sandalyeler 10 yıllık, duvarlar dökülüyor her yerde eski stil numaratörler masalar var. anlaşılan vergimiz buraya da gitmiyor.
vatandaşlık hakları ? bakınca kimlik çıkartmak için ayrı vergi veriyoruz pasaport için ayrı ehliyet için ayrı. devlet bunlardan para alabilir pek tabii ama kart - defter basım ücreti ödenen toplam tutarın %10u iken devletin aldığı harç %90'ı. bu paralar nereye gidiyor?
üretim bakınca ülkede üretilen bir şey de yok, elektrik faturasından trt payı alınıyor mesela. trt bizim en az 30 milyon hanenin elektrik faturasıyla dönüyor. doğudaki insanların elektrik faturası da batıdaki beyaz yakalılara ödettiriliyor.
tüketim devlet sıfır üretimle arabayı yapan bmw'den mercedes'ten çok daha fazla para kazanıyor. 500 birim ödediğiniz bir arabanın 350'si devlete gidiyor. türkiyede üretilen bira, çay, buğday gibi ürünler yine türk vatandaşına vergi yükü verilerek yansıtılıyor. sorarım size, devlet elini suya sabuna sokmadan tüm bu üreticilerden çok daha fazla kazanıyorsa, devlet neden bunlarla uğraşsın?
benim 88 liralık vergi borcumu 7 yıldır unutmayan devlet, limak-kolin-cengiz'in trilyonlarca lira vergi borcunu tek kalemde siliyor. bankaların covid için verdiği krediyi ise 1 ay ödemezsen kapına kağıt geliyor.
velhasıl kelam ben verdiğimiz verginin doğru harcandığını bilsem bi nebze kabul edebilirim ama mevcut haliyle devlet artık vatandaşına bakamaz hale geldi. artık vatandaş devletine bakıyor. ülkeye alınan milyonlarca göçmene, vergi borcu silinen futbol kulüpleri ve inşaat firmalarına ayda 5-6 bin tl ile geçinmeye çalışan beyaz yakalı bakıyor.
bizlerin çıkıp tek tek bağırması gerekiyor bu şekilde
üzüldüğüm tek bir nokta var, bugün seçim olsa başa gelip bu vergileri azaltacağım diyen bir tane aday yok. bu düzenin değişeceğini söylüyorlar ama bahsettikleri düzen tek adam yönetimi. isterse 500 kişi yönetin abi, ben aldığım maaş ile birden çok şeye taksitsiz şekilde sahip olmak istiyorum. ben bu dünyaya 1 kere geldim ve köpek gibi çalışıp kazandığım parayı kullanabilmek istiyorum.
lütfen bana konuyla ilgili iyi-kötü mesaj atmayın. herkes fikrini entry altına belirtebilir.
viraja gereğinden hızlı girdiğinin hissedildiği an
-
motosiklet için konuşuyorum. imana geldiğiniz andır.
not : ateistim
evde bir günlüğüne rte gibi davranmak
-
bazen sudoku çözmek yerine gerçekleştirilebilecek eylem, beyin fırtınası, eğlencelik. evde recep tayyip erdoğan olsam, ne gibi şeyler, söyler, ister, nelere ne gibi tepkiler gösterilirdi diye düşünürüm.
mesela ben şu anda açım. hanım uyansa da kahvaltı hazırlasa diye bekliyorum. şunu derdim herhalde:
- 11:30'da kahvaltı hazırlamayan bedelini ağır öder...
(bkz: eylül'de huzursuzluk çıkaran bedelini ağır öder)
hanım kalkmazsa da,
- biz iki yumurta kırmasını da iyi biliriz.
(ara: *iyi biliriz)
evde sitcom tiplemesi gibi oluyor, komikçene ama dışarda başbakan olunca ay ay...
birgün gazetesinin tayyip'e verdiği tarihi ayar
-
"taşeronluk, savaşın eşiğine getirdi" şeklindeki birgün gazetesi manşetine grup toplantısında "bize taşeron diyemezsiniz, sizinle sonra görüşeceğiz" minvalinde tehditvari bir yanıt veren tayyip erdoğan'a birgün gazetesi bugünkü manşetiyle "bizim memlekette taşerona taşeron derler" şeklinde tarihi bir ayar vermiştir.
başta sözlükteki şakirtler olmak üzere bütün ampulcülere geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.
http://i.imgur.com/evx1m.jpg
http://i.imgur.com/m0xaq.jpg
sirius black
-
'' beni öldürürdü'' diye ağlayan peter pettigrew'a
''o zaman ölseydin,arkadaşlarına ihanet edeceğine ölseydin,biz senin için bunu yapardık'' diye bağıran ve o an gönlüme taht kurarak gerçek olması deli gibi istenen roman karakterlerinin içinde ilk sıralara herkesi ezip geçerek yerleşen muhteşem karakter!