hesabın var mı? giriş yap

  • türkiye’nin nasıl yönetildiğini gösteren basit örneklerden sadece bir tanesi.

    bir tarafta insanlar sadece para harcasın diye havalandırmanın sürekli içerdeki havayı çevirip çevirip verdiği avm’lere gitmek serbest iken;

    bu sıcaklarda püfür püfür deniz havasını alabileceğin sahiller yasaktır.
    pikniği yasakla , mangalı yasakla ama avm’ler açıkken sahilde yürümeyi neden yasaklıyorsun?

    işin en traji komik tarafı ise tuzla marina , pendik marina gibi sahil kenarına kurulan avm’lere gitmek serbest

    neyse ben daha bir şey demiyorum

  • amerikan hukuk sistemi; izlediğim muvilerde olsun, dizilerde olsun öteden beri dikkatimi çekiyor. bu sistemde başta jüri sistemi olmak üzere anlayamadığım tonlarca şey var. mesela taraflar bazen mahkeme öncesi bir tartışma yapıyorlar aralarında, böyle kameralı kayıtlı... bu nedir çözemedim. iki avukat aralarında yemek yiyip 100 bin dolara olur bu iş diyorlar, ondan sonra hakimin karşısına çıkıp "biz anlaştık yoranır" diyorlar, olay bitiyor. yolda sokakta gezen garip garip adamlar var, numaradan insanlara çarpıyor, insanların kapılarını çalıp "doğalgazdan geliyoruz" falan diyorlar. ondan sonra da pat diye adamın kucağına bir belge atıp "you've been served" deyip kaçıyorlar. bu belgeyi alan da apışıp kalıyor, daha belgeyi veren adamın peşinden koşup yakalayanını görmüş değilim. gerçek bir terbiyesizlik örneği. insanın kucağına belge bırakıp kaçmak da nedir? yakışıyor mu delikanlıya? olgun bir davranış mu bu? bu sorular hep kafamı kurcalıyor.

    işte amerikan hukuk sisteminden soğumak aslında böylesi bir karmaşık sürecin ürünü. ne kadar mahkemeli, jürili, hapishaneli film varsa izleye izleye amerikan hukuk sisteminden soğudum. abd'de yaşamıyorum ama hep bir gün başım abd hukuk sistemiyle belaya girecek ve benden en az bir buçuk, bilemedin iki milyon dolar kefalet isteyecekler gibi geliyor. beceriksiz avukatım ve bölge savcısının düşmanlığı yüzünden hapse girmek istemiyorum. suçu üstüme yıkmak isteyen polislerin eyalet hapishanesinde mutlaka tanıdıkları vardır ve benim gibi beyaz sıska çocuklara orada pek iyi davranmadıklarını herkes bilir. allahım sen beni hırsızla, uğursuzla terbiye etme yarabbim. bu konuyla ilgili belki bir gün texas eyalet hapishanesine düşersem lazım olur diye bir türkü besteledim. sözlerini sizlerle paylaşmak istiyorum. tüm amerikalı kader mahkumlarına gitsin:

    eyalet hapishanesinde volta atanda
    zencisi, latini, nazisi banyoda karşıma çıkanda
    yürek taş kesildi, titreme geldi o anda
    ellerin kırılsın bölge savcısı

    param olaydı iyi avukat tutaydım
    jürideki asabi yaşlı kadına yoldaş olaydım
    kodesimin demirlerine tırrrrrrrrr diye sürtülen kara cop olaydım
    ellerin kırılsın bölge savcısı

    solaryum dönüşü aynasızlar beni zenci sananda
    arabadan indirip ağzıma ağzıma vuranda
    olayı kameraya kaydetmesi gereken görgü tanığı uyuyanda
    ellerin kırılsın bölge savcısı

    şimdi texas mahpus damında namım söylenir
    bir gün nazilerin, bir gün zencilerin elinde yürek dağlanır
    sıla hasretinden gözler hep yaşlanır
    ellerin kırılsın bölge savcısı, ahım var sende bölge savcısı

    söz/müzik/düzenleme: gofret beyin history x

  • yeşil cin olarak da bilinen, standart olarak %70 alkol içeren içki. standart absinthe, adından da anlaşılacağı gibi yeşildir ve ağır bir nane tadı vardır. anadoluda da yetişen pelin otundan yapılmaktadır. içindeki pelin otu halüsinatif bir etkiye sahip olduğu söylenir ki absinthe'i özel kılan da budur zaten. farklı alkol oranına ve tada sahip, farklı versiyonlarını da bulablilirsiniz elbet. ispanyol ve italyan absinthe'leri içerdikleri anason nedeniyle rakı meraklılarının daha çok ilgisini çekecektir. siyah renkte ve daha yüksek alkol oranına (%80-90) sahip olanları da vardır.

    oscar wilde, pablo picasso, budalaire, ernest hemingway, henri de toulouse-lautrec, edouard manet, edgar degas, albert maignan, guy de maupassant, arthur rimbaud, august strindberg ve vincent van gogh gibi sanatçılar bazı eserlerini absinthe etkisi altında vermiştir. hatta bazıları direkt olarak absinthe konulu eserler vermiştir.

    absinthe konulu tabloların bazıları:
    + pablo picasso - absinthe drinker
    + vincent van gogh - still life with absinthe
    + albert maignan - the green muse
    + edgar degas - l'absinthe
    + viktor oliva - absinthe drinker
    + edouard manet- the absinthe drinker

    aslen isviçre (bazılarına göre fransa) kökenli bir içki olsa da çek cumhuriyeti en büyük ve en iyi absinthe üreticisi konumundadır bugün. pek çok farklı versiyon ve içim ritüeli arasından en yaygını da bohemian stilidir ki bu da çek kökenlidir. bohemian ritüelinde: bardak ve delikli, tatlı kaşığından biraz büyükçe, bir kaşıktan oluşan absinthe seti alınır. kaşık bardağın üzerine konur ve kaşığın üzerine bir küp şeker konduktan sonra şekerin üzerine doğru dökülerek absinthe bardağa doldurulur. ikinci olarak kaşıktaki absinthe'li şeker yakılır (eriyip bardağın içine damlayana kadar yakın.). sonra da şekerin üzerine yavaşça soğuk su dökülür, ki şeker bilindiği gibi alkolün etkisini arttırır. şekerin su ile eriyip absinthe'e karışmasıyla absinthe'niz beyaz bir renk alır şayet anasonluysa. rakı gibi yani, tabi elinizdeki içki rakının neredeyse 2 katı alkole sahiptir. manyaksanız ve sulu absinthe'nin tadını beğenmiyor, hafif buluyorsanız bu işi su katmadan da yapabilirsiniz ama şişe üzerindeki "sek içmeyin" uyarısını da hatırlatmak lazım.

    sonuç olarak: absinthe, 2 bira ile kafayı bulanlar ve aşıklar için pek faydalı bir içki değildir. zaten yüksek alkol oranı nedeniyle alkol komasına girme riskiniz vardır. yani neymiş: alkol sağlığa zararlıdır. tabi bünyesi kaldırmayan ve ağzıyla içmeyenler için. uyarmadı demeyin...

    http://www.absinthe.com/
    http://hillsabsinth.com/

    düzeltme: halüsinatif hiçbir etkisi yoktur. şehir efsanesi olarak yayılmış bir inanç. absinthe bağlanan halüsinasyonların aslında alkolizmin semptomu olarak ortaya çıktığı ortaya konmuştur.

  • dedemin ölümünden sonra 47 yıllık aşkı olan anneannem tarafından yapılmıştır:

    şimdi ben başka insanlara dert anlatırken konuşmak zorunda kalacağım.

  • asagidaki soru-cevaplar ile taniyabilecegimiz ucak.

    1. ne kadar hizli ucar?
    ses hizinin uc kati hizinda. bu saniyede yaklasik bir kilometre demektir. gunesten daha hizli ucar diyebiliriz hatta, istanbul'da kahvalti yapip, ardindan london'da bir kahvalti daha yapabilir, kesmediyse new york'ta, ardindan da los angeles'ta bir kahvalti yapabilirsiniz. 30-06 bir kursundan daha hizlidir.

    2. x-15 en hizli ucakti lan.. bizi skiyosun?
    x-15 en hizli ucaktir. dogrudur. ama x-15 roket motorlu en hizli ucaktir. sr-71 en hizli jet ucaktir.

    3. ne kadar yuksekte ucar?
    sr-71 abimiz 85.000 feette ucar. kralini tanimaz. hatta o irtifada dunyanin yuvarlakligini gorebilirsiniz deyim anlayin.

    3. peki bu irtifada kimseyi vuramaz? bomba da atamaz? amaci nedir ipnenin?
    casusluk.

    4. kac para eder? bi tane de biz alsak? (eheh alem'e cikarsin rabillalemin)
    ilk yapimi 33 milyon dolar tutmustur. digerleri 34 milyon dolar.

    5. hangi maddelerden yapilmistir?
    ilk ciddi ciddi radara yakalanmayan ucaktir. titanyum ve plastikten imaldir. inis takimlari dunyada yapilmis en buyuk titanyum parcalardir. amerika birlesik devletleri'nde yeteri kadar titanyum bulunmadigindan, butun gereken titanyum rusya'dan alinmistir.

    6. allasen nasi ses hizinin uc kati hizinda ucar bu?
    dis kaplamasi uzerinde 600f-900f arasi bir sicaklikta ucar. j-58 motorunun egsozunda sicaklik 3200f den fazlaya cikabilir.

    7. kac tane yapilmistir?
    degisik dizaynlarda 50 tane. akabinde kaliplari yokedilmistir ki baska bir ulke planlari ele gecirip tekrar aynisindan yapamasin

    8. iyi casusluk yapabilir mi bu eleman? kameralari nasildir?
    80.000 feetten bir golf topunu gorebilir ipne. kameralari saatte 110.000 mil kareyi goruntuleyebilir.

    9. niye siyah?
    siyah boya o irtifada 75f daha soguk tutar dis kaplamayi (radyasyon). ayrica radar emme ve gece gorunmeme ozellikleri de onemlidir burada.

    10. kac tanesi indirilmistir simdiye kadar?
    hic indirilmemistir. 1981'de kelly johnson diye bir eleman ucaga karsi o gune kadar 1000 tane fuze firlatildigini soylemis, hicbirisinin de isabet edemedigini gururla belirtmistir. aksam da karisi cok gururlanip adamimiza vermistir.

    11. bu ucakta kilo kaybedilebilir mi?
    basinc giysisi icindeki pilotlar saat basina 2.5 kilogram kaybederler. sismansaniz otesi yok, on saatte 25 kilo.

    12. bilgisayarla mi yapildi?
    cetvelle. herseyi.

    (http://www.wvi.com/~lelandh/srqt~1.htm)

  • kadınların teoride hayali, pratikte basit görüp uzaklaştığı erkek tipi.

    not: pi burada 3 alınmıştır. yani küsüratla uğraşmadım, sırf zengin olduğu için bir adamla birlikte olan kadınları hesaba katmadım.

  • başımdan geçeni anlatayım siz anlayın..

    babam ile birlikte akşam yemeğini dışarıda yiyecektik. babam da beni oturduğumuz semt içersinde bir restauranta yönlendirdi. adımı da verirsen yardımcı olurlar orada bekle bende geliyorum birazdan dedi. ben dediği yere gittim oturdum ve beklemeye başladım ama babamdan kimseye bahsetmedim. ne fark eder ki dedim gelince zaten babamı tanıyan varsa görecek dedim. beni tanımasına gerek yok diye düşündüm. beklerken önüme servis açılmaya başlandı. kaşık çatal ve salata tabağı geldi önüme. bir süre sonra babam içeri girdi. içeride hoş beş ayak üstü sohbet ettikten sonra beni gördü yanıma geldi. restaurant sahibi ile benim oğlum işte falan diye beni de tanıştırdı. o arada hemen birisi geldi ve önümde ki salata tabağını aldı ve dolaptan başka bir salata tabağı geldi önümüze!! içeriği aynı olan tabak samimi bir yakın çıkınca neden değişmişti acaba ?

    edit: restauranttan çıkarken sorduğumda ilk tabak içerisinde ki malzemelerin taze olmadığını söylediler bana. ama öyle bir geçiştirdiler ki o tabağın artıklardan toplanmış olma ihtimali çok büyük olasılık...