hesabın var mı? giriş yap

  • kolayca lastikleri indirilebilecek araçlardır..
    hiç "patlatmak" gibi sizi afişe edecek riskli bir işlem de değildir..

    1. 2-3 kişi olun, biriniz eğilerek araca yaklaşsın belli olmasın, diğerleir etrafta yürüyor sigara içiyor gibi yapabilirler. "random" görünmeyi bilmiyorsanız yapcak bişey yok.

    2. lastikteki sibop kapağını çıkarın
    3. içine minnak bir taş koyun, kapağı geri kapatın. bitti gitti 15dk içinde yavaş yavaş iner o lastik.

  • - ücret beklentiniz ne?
    * siz ikea'ya gittiniz mi?
    - ?? evet gittim
    * bütün mobilyaların üstünde fiyat etiketi var değil mi?
    - evet
    * peki hiç mudo'ya gittiniz mi?
    - evet
    * mudo'da bir ağaç var üzerindeki fiyat etiketini gördünüz mü?
    - evet
    * işte o ağaç benim.

    dur lan sonucu yazmayı unutmuşum: bir, dayak nedir? iki, neden atılır?

  • 16 aylık bebeğimin kahvaltısını hazırlarken aklıma düştü bu başlık. henüz süreci tamamlamadık ama yaklaşık 7 yıl önce başlayan maceramızı evlat edinmek isteyenlere anlatmam gerektiğini düşündüm.

    öncelikle aklınıza bir kere düştüyse hayatınız boyunca hep evlat edinmek isteyeceksiniz. bu düşünce peşinizi hiç bırakmayacak. çok uzun bir bekleme süresi var şartlarınız uyuyorsa gidip başvurun, sıraya girin. sıra yaklaşık 6 yılda geliyor o an istemezseniz dondurabilirsiniz. başvurunuz bir dilekçeyle açılıyor tekrar ve kaldığınız sıradan devam ediyor. yani kendinizi hazır hissettiğiniz an dilekçe verip 15 gün içinde bebeğinizi kucağınıza alabilirsiniz.

    evli, bekar 30 yaşını doldurmuş herkes evlat edinebilir. ama heyet raporu almak, psikolojik testlerden geçmek gerekiyor. maddi durumunuzun iyi olduğunu da kanıtlamanız gerekiyor. yani evi olmayan asgari ücretli bir çiftin ya da kişinin başvurusu çok yüksek ihtimalle kabul edilmeyecek. ev varsa parka, hastaneye yakın olması ve bebeğin odasının güneş alması lazım. her aşamada ev kontrolüne geldiklerini de eklemem gerekiyor. başvurunun kabul edilme süreci yaklaşık bir yıl sürüyor.

    başvurunuz kabul edildi ve sıraya girdiniz. bundan sonra yapacağınız tek şey beklemek. ama beklerken uzmanları arayıp arayıp darlamayın. sürekli sıranızı sormayın. ellerinde bir bebek fabrikası yok gelen bebekleri sırayla veriyorlar işte. bekleme süresi şehirden şehire ve tercihlerinize göre 4-7 yıl arasında değişiyor. mesela sağlıklı bir kız bebek isterseniz 6-7 yıl, erkek isterseniz 5-6 yıl beklersiniz. sokağa terk edilmiş anne, baba bilinmeyen bir bebek isterseniz 15 yıl bile bekleme ihtimaliniz var.

    engelli ya da ensest bebek isterseniz sıranız hemen gelebilir.

    her şey olumlu sonuçlandı, yıllarca beklediniz. o telefon hiç ummadığınız anda geliyor. ben mesela sabah uyuyordum, öğleden sonra anne oldum. o da başka bir entryi hakedecek kadar ilginç bir gündü. yazarım bir ara :))

    bebeği aldıktan sonra evlat edinmeye hak kazanmak için bir yıl bakmanız gerekiyor. tabi bu bir yılda sürekli kontrol altındasınız. bebeğin gelişimini takip ediyorlar.

    veeee işin en zor kısmı başlıyor. biyolojik anne, babaya rıza davası açılıyor. bu süreçle çocuk esirgeme kurumu ilgileniyor. hakim karşısında da evlat edindirmek istediklerini beyan etmeleri gerekiyor. bu süreç onlara ulaşamazlarsa yıllarca sürüyor. tabi vazgeçme ihtimalleri de var. rıza davası bitince geri dönüşü olmadan bebeğin tüm haklarını kayyuma devretmiş oluyorlar. bundan sonra bebek artık onlara ait değil.

    biz tam olarak bu sürecin ortasındayız. rıza davası sorunsuz sonuçlandı. şimdi uzmanımızın arayıp “nüfusa geçirme davası açabilirsiniz” demesini bekliyoruz.

    o dava da genelde tek celsede bitiyor. “tebrikler bebeğiniz artık sizin soyadınızı taşıyor” şimdi bunu duymak için yaşıyorum.

    sonrası iyilik, güzellik.

  • 30-40 sene kadar once, orhan boran stand-up show yapmaktadir. tam ortasinda bir seyirci protokolden kalkar saga sola carpa carpa gurultuyle kapiya yonelir.
    orhan abi sorar:
    - tuvaleti mi ariyordunuz beyefendi?
    - evet...
    - kapidan cikin, sagdaki ilk kapida "gentlemen" yaziyor. aldirmayin, girin.

  • "bizim zamanımızda elimize erkek eli değmezdi" diyen babaanneler; siz 13 yaşında evleniyormuşsunuz zaten, 5 yaşında da elletmeyiverin bi zahmet.

  • benim gibi sağlık takıntısı olan bir insandır. şimdi tadında alırsan faydası var muhabbetine hiç girmeyelim. alkol alınan hoş muhabbet ırtamına da girmeyelim. bizler alkol sigara almadan en net en pürüzsüz en güzel halimizle her şeyi sonuna kadar hissedip yaşayan insanlarız.

    alkol sigara almayan genelde yalnızdır. kendimden örnek vereyim. şimdi bilirsiniz böyle bir insan bulmak zor, ya sporcudur ya sağlığına çok takıntılıdır ya da inançlarına ters düşüyordur gibi nedenler mevcut. üniversitede, gittiğiniz bir kursta ya da iş yerinde sigara kullanan insanlar bir bağ kuruyor. mesela ben sigara kullanmadığım için üniversitede sigara içilen ortamdan da uzak durmaya çalıştım rahatsız olduğum maruz kalmak istemediğim için. ders araları olurdu herkes sigara içmeye çıkardı, ben de boş boş yanlarında dikilmemek ben pasif içici olmamak için gitmezdim, fakülte önüne vs çıkanlar da hep sigara içenlerle ahbap olurdu. bu yüzden hep yalnız kalırdım, bu gittiğim bütün ortamlarda böyle oldu. sigara alışverişi, ateşin var mı felan derken sevgili olan bile oldu. sigara içerken boş boş beklerken bulunulan ortamda bir sohbet gelişebiliyor. bazı yakın arkadaşlıklar da böyle başladı.

    sigara kullanan insanlar arasında bir bağ oluşuyor aynı eylemi paylaşmaktan dolayı.
    başka bir noktaya değinecek olursa bunları kullanmayan insan kullanana göre daha hassastır. örneğin; kullanan insan yanları açık bir kafede istediği yerde oturtabilirken kullanmayan insan biraz gerginlikle sürekli duman geliş yönüne göre yerini ayarlamakta, yer de yoksa o dumana maruz kalıyorsanız zaten gerginlik oluşuyor ya da mekân müşteri kaybediyor.

    kötü kokudan rahatsız olan insandır. arkadaşlarına ve yakın insanına yaklaşırken temiz olmak ister, o yüzden karşısındaki insanın kokusundan da etkileneceği için istemez sigara içen insanla yakın temas kurmak.

    tadını sevmediği şeyi kafası ya da ortamı için reddeder. onun için en önemli şey kendisidir. kendinden başka bir şey için taviz vermez. arkadaş ortamında içilir uyum sağlayayım gibi düşüncelere kapılmaz.

    bu insan bir şeye bağlı olmayı, kendini bir nebze de olsa teslim olmayı reddeden bir insandır. kötü alışkanlıkları yoktur, antitez üreteceğinize koruyun ve sevin bu çok az kalan insanları.

  • 2002: hesabı hatun kişiye ödetmek

    2006 edit: yapilabilir neden olmasin

    2014 edit: hesabi hatun kisiye odetmek

    uzaydan gelen edit: hesabı sürekli hatun kişinin ödemesi ve bundan memnuniyet duyması

  • bende enteresan bir anısı ve obsesif bir yönü olan film.

    bu filmi ilk izlediğimde yıl yanlış hatırlamıyorsam 2006 falandı, izlediğim gün tam 14 şubattı.rastgele gelişti bu tesadüf.. filmin konusu ile de paralellik gösterdi haliyle..o gün bugündür her 14 şubatta bu filmi izlerim.8 yıldır hiç şaşmadım.

    işte bu da böyle bir anımdır.

  • --- spoiler ---

    jöle ile tıkandığı için çalışmayan şeker makinesini çalıştırmak, yine tıkanan bir boru yüzünden kuruyan limonata gölünü tekrar eski şanına kavuşturmak ve böylece ağlayan ejdarhayı mutlu etmek, yetiyi uyandırmak*, naneli çayırdaki boynuzsuz unicorna şekerlerden boynuz yapmak gibi görevleriniz olan oyun. şu an 68. bölümdeyim ve çikolata içine sıkışan paskalya tavşanını kurtarmaya çalışıyorum.

    --- spoiler ---

    görüldüğü üzere amacı olan bir oyun*

    millet hiç bir oyunun konusunu takip etmezken, ben candy crushta bile dayanamıyorum. göründüğü kadarı ile kimse konusu ile ilgilenmiyor ama ben yine de spoiler yazdım. çünkü ben iyi bir insanım.

  • kesinlikle (bkz: sabun).

    hadi tesadüfen bir şeyleri karıştırıp kaynatıp deneme yanılmayla sabunu buldun (ki o bile çok acayip), bunun temizliğe yaradığını nasıl fark ettin? ben olsam kesin bir tadına bakar, sonra da "bu ne saçma bir şey oldu ya böyle!?" diye tükürüp atardım.

    edit: 83mxx'in dediğine göre ilk olarak nil nehri'nde keşfedilmiş. hatta şöyle açıklamış: "ölüleri yakıyorlar ve cesetlerden süzülen yağ ve kül nil nehrinin sularına karışıyor ve nehirde çamaşır yıkayan kadınlar nehrin bir bölgesinde yıkanan çamaşırların daha temiz olduğunu farkediyor. ve araştırma sonucu devrin mucitlerinden birisi sabunu (yani yağ+kül) keşfediyor." şahsen benim aklıma yattı*.