hesabın var mı? giriş yap

  • başlık: mustafa ceceli yle rugby oynamaya gittik capssliii

    entry: mustafa ceceli'yle rugby oynamaya gittik, bu manyak başladı "ya rugby duy, duyur sesimi, ya rugby ya rugby" diye ağlamaya. ne garip adam ya.

  • eğer varsa üniversitelerin hayvan hastanelerine gidilerek aşılabilecek sorun.

    benim oğlanı da kısırlaştırmak gerekti, bir veterinere gittik "%50 yaşar, %50 ölür. fiyat 300 tl" diyince "kasaba söylesek kedinin takımlara satır vursa yaşama ihtimali daha yüksek, dalga mı geçiyorsun sen" diyerek çıktık. üniversite vet. fakültesi hayvan hastanesi'ne giderek 30 tl operasyon, 10 tl elizabeth yakalığı, 5 tl'de ilaç* parasıyla 45 tl'ye çok güzel ilgili ve alakalı bir hizmet aldık.

    fırın gibi ısıtıcının** olduğu cihazda 4 saat kedinin ayılmasını bekleyip 20dk'da bir "narkoz sebebiyle gözü açık olan kedinin gözleri kurumasın" diye suni göz yaşı damlası damlatmaları, sürekli ilgi ve alakaları da ayrı bir güzellikti.

    gelen sorular üzerine edit: izmir ege üniversitesi ve sivas olmak üzere iki farklı hayvan hastanesinde de hizmet çok iyi. ege'nin güncel fiyatları bilmiyorum ama yukarıdaki yazan olay sivas'da 6 ay önce gerçekleşti.

  • şu adamın asaletine, karizmasına, ûslubuna bak bir de şimdilerdeki devlet adamıyım diye geçinen tiplerin varoşluğuna bak. arada milyonlarca km fark var.

  • vazgeçtiğimi ancak affetmediğimi ve asla affetmeyeceğimi söylemiştim daha dün bir arkadaşıma.
    affetmediğim sürece vazgeçemeyeceğimi anlattı uzun uzun. affetmek ve vazgeçmek arasında böyle bir ilişki kurmamıştım hiç.
    affetmek, yok saymak gibi bir şey. affetmeyip intikam almaktan falan bahsetmiyorum. intikam almak, cezalandırmak herkesin yapabileceği şeyler değil zaten. benim yaptığım; bir gün mutlaka cezalandırılacağı umudu, ilahi adaletin gerçekleşeceğine olan güvenim. işte bu beklenti yaranın sürekli açık kalmasına ve hayatımızı olumsuz etkilemesine neden oluyor.

    eğer birinin hayatınızdan tamamen çıkmasını, onu yok saymayı istiyorsanız affetmek gerekiyor.

    affetmek, vazgeçmenin ön koşulu.

  • yeni türkiye'de normal olan olay. 7 bakanlıktan daha çok harcamış diyanet. içişleri, dışişleri, enerji ve tabii kaynaklar, kültür ve turizm, sanayi ve teknoloji, çevre ve şehircilik ile ticaret bakanlığı.
    bir ülke düşünün, açlıktan insanlar ölürken, diyanet'in yoksulluk fetvası ile millete açlığın sınama olduğunu söylüyor. ama aynı zamandan 7 bakanlıktan daha çok harcıyor.
    kaynak.

    edit: tahmin ettiğim gibi pınar altuğ'un dansı kadar ilgi göremeyecek bir başlıktır. ne diyeyim ki artık.

    edit 2: kaynağı beğenmeyenler olmuş, sabah yazdı da ben mi kaynak olarak koymadım.*

    edit 3 : hâlâ personel maaşı diyen var, insan gerçekten hayret ediyor.

  • bir beşiktaşlı olarak fener'e gelmesini ben de isterim.*

    adamların derdi yokmuş gibi bir de batshuayi istiyorlar bunlar iflah olmaz amk.

  • berberlik bir meslektir, dolayısıyla bir meslek erbabından bahsederken ilkokul mezunu diye aşağılamak anlamsızdır zira o kişinin meziyeti berber olmaktır, akademik başarı değil. bununla birlikte berber dükkân işletir, kira öder, vergi öder, işçi çalıştırır ve bir hizmet sağlar. bu hizmetin karşılığında aylık on bin lira da kazanabilir yüz bin lira da. ilkokul mezunu diye aşağıladığınız bu insanın geliri size dert olduysa demek ki sizin eğitim ve meslek seçimleriniz hatalı olmuş.

  • çok saçma bulduğum bir yarışmaydı.. ta ki annemi kanser yüzünden kaybedene kadar.

    sağlığında annem sürekli izlerdi. ben de çok sıkıcı ve saçma olduğunu söyleyerek sürekli eleştirirdim. annem ise "ben eğlenmek için izliyorum, seviyorum" cevabını verirdi her seferinde.

    anneme ağustos ayı başında lösemi teşhisi konuldu ve o zamandan sonra kalan ömrünü hastanelerde geçirdi. hasta olduktan sonra hiçbir şekilde televizyona dönüp bakmadı. yaşamak için bir nedeni olsun, o hastane odasında yaşama bağlansın diye elimizden geleni yaptık. kitap, müzik, elişi, boya... ama televizyondaki hiçbir programa dahi dönüp bakmadı.

    sonra ölmeden bir kaç ay önce kafasını dağıtması için televizyon izlemesinin yararlı olacağını söylerken "survivor başlasa izlerdim. o beni eğlendiriyor" dedi. o günden sonra survivor başlasa diye dört gözle bekledim. neredeyse acun ılıcalı'ya bir şekilde ulaşıp ne olur başlatın, annemi eğlendirecek bu programa çok ihtiyacım var diye yalvaracaktım. gazetedeki "survivor şubatta başlayacak" haberini anneme müjde diye verdim.

    ama olmadı. annem survivor başlamadan bir kaç hafta önce öldü. şimdi ne zaman televizyonda görsem başımı çevirip bakamıyorum. acaba annem bu programı izleyebilseydi ölmeden önce, biraz olsun o hastane odasında eğlenebilir miydi merak ediyorum sadece.

  • nöbetçi subayı gece devriyeye çıkıp nöbet yerlerinde ki askerleri kontrol ediyor. cephanelik önü nöbetçisi ağaca dayanmış sigara tellendiriyor.

    komutan : leyn... sen sigara mı içiyorsun ?
    nöb. er : içime çekmiyom ki komtanım.