hesabın var mı? giriş yap

  • kaleciliğini falan geçtim can adamdır.
    antalya'da akdeniz üniversitesi'ndeki maçtan sonra omuzumdaki oğlum uzaktan takım otobüsüne bakıp el sallarken, bize aşağıya iniyorum diye işaret etmiş, sonrasında yanımıza gelmiş, çocuğu kucağına almış, fotoğraf çektirmiştir.
    yüzündeki o gülümseme asla sahte değildir.

  • bir fransız, bir alman ve bir türk müzedeki "adem ile havva cennette" tablosuna bakıyorlarmış.

    alman:
    "vucutlarının kusursuzluğuna bakarsak bunlar mutlaka almandır" demiş.

    fransız:
    "hayır, havva'nın güzelliği ve adem'in yakışıklılığına bakın. bunlar olsa olsa fransızdır" deyince,

    türk karşı çıkmiş:
    "bunlar kesin türk. baksanıza, üstte yok, başta yok. yiyecek de elmadan başka birşeyleri yok ama hala kendilerini cennette sanıyorlar! "

  • oha gülmekten öldüm. olm kadınlar zaten ıslıklıyor. çatıdan çekersen öyle olur. aşağıdan duyulur mu o gürültüde ezan. seçim gidiyor diye iyi çalışıyorsunuz ama biz giren brunson vakasını unutmadık yiğidim. feministler üzerinden de tabiki muhalefet aşağılanır.

  • türk halkının anlayacağı dilde yazıyorum;

    yere göğe sığdıramayıp milyon eurolar verdiğiniz, uğruna saçma sapan şarkılar yapıp halkı gaza getirdiğiniz, bir bok alamadan eve dönen primci, gazeteciye saldıran, belinde silahla el alemin eşine salça olan a milli futbol takımının hatta teknik kadronun hatta federasyonun toplamında şu kızdaki kadar taşak yok.

    helal olsun. kazanmak önemli değil şu mücadeleyi görmek bile yeter. olimpiyat oyunları olmasa şu kızlardan haberi dahi olmayacaktı ülkenin.

    edit: 'taşaklı' kelimesini kullanmam cinsiyetçi bir algı yaratmış. bu bir ironiydi. ben bu ülkede eskiden ironimi açıklamak zorunda kalmazdım. ama mecburen şu an üşenmeden 'istemeyerek' açıklamak istiyorum.

    taşaklı dememin sebebi: cinsiyetçi türkiye'de cesaretin, hırsın, mücadelenin erkek bir eylem olduğunu dile getirmek için taşaklı kelimesinin kullanılması. ama bu maçta, entrynin başında belirttiğim 'erkek' futbol takımında görmediğimiz cesaret ve gücün, kadın voleybol takımımızda fazlasıyla gördük. o sebepten, erkekte göremediğimiz gücü kadında gördük manasında 'taşaklı' dedim. o kelimenin cinsiyetçiliğine ithafen.

    daha da açayım mı?

  • terör örgütleriyle vatansever kemalistlerin adını aynı cümlede geçirmeden önce bir ağızlarını çalkalasınlar. kemalistleri kimse kandırmadı, kemalistler kimsenin adamı da olmadı, "ne istedilerse" vermediler de... kemalistler hep, "söz konusu vatansa, gerisi teferruattır." dediler, vatanperverlikten bir adım geri gitmediler. o yüzden, beylik laflar etmeden önce gitsinler bir ağızlarını çalkalasınlar.

    ne dediğini bilmeyenlerin ayrımcı yazısı. (bkz: ajan provokatör)

    edit : gg.

  • 6 şubat 1958'deki kaza nedeniyle can veren manchester united takımı oyuncularına verilen ad. kazada diyemedim zira takımın incisi, bulunmaz hint kumaşı duncan edwards onbeş gün çarpışmıştı ölümle lakin galip gelen azrail olmuştu. bütün takım üyeleri aynı anda ölmemiştir, öncelikle belirtelim. ikinci bir noktaysa tanıma dair. bazıları o dönemde takımda bulunan herkesi busby'nin bebekleri olarak tanımlarken, bazılarıysa sadece ölenleri o isimle adlandırırlar. biz babadan şerbetli olduğumuzdan, ölenleri böyle adlandırırız; eklemeden başlamamalı sözlere.
    1956 ve 1957 yıllarında üst üste iki şampiyonluk kazanan çoğunluğu genç isimlerden müteşekkil bir kadrodur united'ınki. bir armada demek hatta daha doğru. bu kaza, bir manada manchester'in yükselişini geciktirmişti. çok da beklemediler hocaları matt busby sayesinde. bebeklerine adını da veren busby, yaralı kurtulmuştu o uçaktan. bir çoğumuzun da bildiği gibi, futbol tarihindeki ilk kaza da değildir bu. meşhur torino 4 mayıs 1949'da dağa çakılmış ve bir daha toparlanamamıştı. busby'si yoktu torino'nun, herhâlde ondandır diyerek lafı fazla uzatmadan bu bebekleri irdeleyelim.
    roger byrne takımın kaptanıydı. icabında hocasını bile hizaya getirdiydi lakin bu buranın konusu değil isminin altında yazdık. otuzunda bile değildi kaptan.
    tommy taylor bir gol makinasıydı. başka bir şekilde özetlemek ayıp olur kendisini. yaşasa, sayısız gole ve birtakım rekorlara imza atardı herhâlde. belki de çizmenin yolunu tutacaktı, kim bilir.
    billy whelan irlandalı'ydı. aslen dublin'in içindendi. liam da derler ona, bilesiniz. driplingi pek sağlam bir forvetti. kaybeden sadece manchester olmadı, irlanda da kaybetti.
    mark jones kaya gibi bir savunma oyuncusuydu. havadan asla geçit vermedi; tabii kazayı saymazsak...
    eddie colman sergen misali bir kerataydı. disiplin deseniz yok, kabiliyet deseniz çoktu. bekti lakin pek ses getirmişti.
    geoff bent stepnesiydi takmın. aslında müzmin yedek olmakla beraber en büyük talihsizliği byrne ile aynı mevkide oynuyor olmasıydı. şampiyon bir takımın parçası olmayı başka takımlarda forma giymeye tercih etmişti.
    david pegg biraz hasan şaş'ı anımsatmıştır bana. hasan'ın soldan içe kat etme hareketi var ya hepimizin ezberlediği, pegg bunun ustası. solak lakin ve mermi gibi şut atarmış. bir de santraforu tommy'nin kafasına adrese teslim top kesermiş ki biz bunu bizim deli adanalı'dan göremedik.
    duncan edwards ise bebelerin şüphesiz en iyisi, en önemlisi. her zaman içim acır adı aklıma gelse. bugün bile formaları satılıyor camiada. o james dean bir manada. ayrıca bazıları tarafından hakkında "yaşasaydı dünya futbolu pele'yi değil edwards'ı konuşacaktı" denilen bir yıldız. ne yazık ki o da söndü bu kazada. kazadan kurtulan bobby charlton da gözyaşlarını tutamaz edwards'dan bahsederken. timsah gözyaşları demeyin zira her ne kadar kendini beğenmiş bir adam da olsa, charlton futbolun sadece bir peygamberi olabildiğini iyi biliyor. tanrı, belki de ingiliz oğlunu 1958'de yanına aldı rahmetli babamın her zaman dediği gibi...