hesabın var mı? giriş yap

  • "general ivan fyodoroviç yepançin'in ortanca kızı adelaida ivanovna yepançina odadaydı."

    siz herkes odada zannedersiniz ama sadece bir kişi vardır.

  • nadya'nın bir çubuğu tek eliyle sokmuşken ikinci eliyle destek vererek karşı takıma poanı altın tepsiyle sunduğunda sesi soluğu çıkmayan ağzı bozuk bozok'un, yine dolduruşlara gelip böğürdüğü yarışma.. ayrıca nadya '' çocuğunu bir daha göremeyeceksin, bir daha sultan'ı göremeyeceksin, bir daha annemi, babamı göremeyeceğim'' falan diyerek milleti karşı grubun üzerine püskürttü resmen.. sanırsın sadece kazanana yaşam hakkı veriyorlar, eleneni konseyden sonra vuruyorlar..

  • kaş'tan bildiriyorum. burada da ısırılanlar var. genel olarak, yeter amk yumurtlayacak yer bırakmadınız demiş olabilir arkadaşlar. eleman yüzlerce binlerce yıldır yüzdüğü yerde algida çubuğu görünce sinirleniyor tabi. sonuna kadar destekliyorum. ısıran dişleriniz dert görmesin arkadaşlar.

  • yeni olmuş, kötü olmamış.. ama daha iyileri de olmuştu. ilk dinleyişte birazcık hayal kırıklığı yaratıyor sanki... yani sürükleyici şarkılar var ama albümün tamamı eskilerin tadını vermedi.. yine de van leeuwen'nın gitarını duymak her aklı başında insana iyi geliyor olmalı.

    (bkz: queens of the stone age)

  • amerika birlesik devletleri ve dolayisi ile tum dunya tarihini toptan sekillendiren bir olaydir. her ne kadar thomas jefferson'a bu alisveris sebebi ile buyuk bir muhalefet olduysa da, siradan halkin gordugunden cok daha onemli getirileri olmasi ve muhtemelen su an bildigimiz durumdaki amerika birlesik devletleri'nin var olmasini sagladigi icin aslinda diplomatik bir basaridir.

    acaba oyle mi? tabii bunu thomas jefferson becermis olsa idi diplomatik basari diyebilirdik ama diyemiyoruz cunku bu alisveris icin napolyon'u asil ikna eden kendisi degildi. "kimdi peki?" sorusuna cevap vermezden evvel, "neden bu kadar onemli?" sorusuna cevap verelim.

    thomas jefferson'dan onceki baskan john adams yonetiminin son doneminde cikan quasi war sirasinda fransizlar zaten belini dogrultmaya calisan ve ingilizlerin elinden kendilerinin kurtardigi amerika birlesik devletleri'ne gunumuzdeki degeri ile yaklasik iki yuz milyon dolarlik zarar verdiler. tamami denizde gecen bu savaslar sirasinda amerika birlesik devletleri'nin ticaretinin bagli oldugu donanmasi buyuk zarar gordu. ustelik fransizlar hic kara savasina girismemislerdi, cok muhtemeldir ki boyle bir durumda amerika birlesik devletleri hikayesi ya tamamen sona erebilir ya da somurgelesmis siradan bir devlet haline gelebilirdi.

    thomas jefferson boyle bir olayin ertesinde fransa ile diplomatik iliskilerini iyilestirmeye karar verdi fakat ote yandan abd'nin, en onemli ticari partnerlerinden olan hispaniola adasi [gunumuzdeki haiti ve dominik cumhuriyeti] uzerinde fransa ile cikarlari catisiyordu.

    bu kosullarda, napolyon'un ilgisini doguya yonelmek yerine amerika kitasi cekse idi, basarili olmasi dusuk bir olasilik degildi ve bundan en cok zarar gorecek olan da abd olacakti. bu yuzden aslinda basitce napolyon ve fransa'nin tasi taragi toplayarak amerika kitasindan cekilmesi seklinde nitelendirilebilecek bu olay thomas jefferson'in arayip da bulamayacagi firsatti.

    peki napolyon'un bu hareketi yapmasinin sebebi neydi? napolyon'un doguya hareket isteginin yanisira louisiana'da bulunan aedes aegypti adli ve sari humma bulastiran sivrisinek.

    napolyon'un louisiana'daki personelinin %60'ini ayrica ust duzey generallerini olduren ve o donemde tedavisi bulunmayan bu hastalik, temiz su ve yiyecek bulma sorunu ile birlesince askeri gucune cok guvenen napolyon muhtemelen, "burasi ile ugrasacagima gider doguya dogru genislerim" diye [ve muhtemelen "oh nasil gecirdim amerikalilara, bok gibi yeri kakaladim" dusunerek avrupa'yi atese vermeye karar verdi.

    geride sorunlari gunumuzde hala cozulememis ve yolsuzluk, fakirlik ve aclik ile savasan, haiti ve dominik cumhuriyeti'ni birakarak.

  • şüphesiz ki pluton'dur. gezegenlikten çıkartmaya çalıştılar ama o çizgisini hiç bozmadı: mesafeli ve istikrarlı. yürü be pluton!

  • bir garip oyuncu.

    eğer bir ülkede,

    bir bilim insanı/ öğretmen/ mühendis/işçi

    (gelen yoğun istek üzerine bu düzeltmeyi gerekli gördük, çünkü burada amaç emeğinin karşılığını alamayan insanlardan bahsetmek idi)

    aylık maaşı ile kıt kanaat geçiniyorken,

    her hangi bir dizi oyuncusu, 2 milyon dolar isteyebiliyorsa her hangi bir reklam başına,

    o ülkede ciddi sorunlar var demektir...

    sustum.

    ---- ekleme ---:

    "dünya üzerinde hiç bir bilim insanı, popüler aktristten daha fazla para almıyor" , diyerek kendi üstün mü üstün zeka seviyelerini ortaya döken ve böylelikle de "evet ben biliyorum ama sen bilmiyorsun. çünkü sen gerizekalısın" diyen 5 yaşındakileri görmüş olduk yine yeniden..

    adam dünden hakarete aç zaten. tey allam. iyi peki, yazalım biz de.

    benim umurumda değil, dünya üzerindeki oyuncuların ne kadar maaş aldığı, benim kapitalist sever, patronların sömürüsünden zevk alan arkadaşım. çarklarda kaybolmuşsun, anladık. çıkmışsın bana hiç tanımadığın ve tanısan belki de nefret edeceğin bir kadını, ölümüne savunuyorsun. neden? çünkü ben, bilim insanının (yani emeğinin karşılığını hiç alamayan insanların) yerlerde süründüğünü söyledim, aldığı ülkemin maaşı ile. yalan değil iken üstelik. şu kadının, bir reklam başına 2 milyon dolar istemesi anormal ya da bizim açımızdan bir mallık sorunsalı değil. ama benim çıkıp, bir bilim insanını savunmam gerizekalılık, öyle mi? gördük senin de parlayan gözlerini...aferin sana...

    ne çok seveni varmış bu pis düzenin. aynen devam edin o vakit bu yolda.

    su katılmamış tikiler sizi...

    ------ ekleme yeniden ----:

    eleştirmenin de bir adabı varmış... sen, çıkıp milyonlar adına, "eşitlik ve adalet" diyen birisine, "geri zekalı" diyeceksin, (çünkü beren saat' i eleştiriyor diye.. neden? çünkü bu oyuncu kızımız , 2 milyon dolar istiyor bir reklam başına, zerre utanmadan ! bak sen ! ) direkt yorumunda. sonra da adaptan bahsedeceksin, öyle mi canım kardeşim ? pardon ama, ülkenin çoğunluğu açlık sınırının altında geziniyor bu ülkede. aç gözünü biraz, bak etrafına.

  • karşında bir adet "bilgisayardan anlamayan mal" varsa yaptığın en basit hareket bile bu kapsamda değerlendirilebilir.
    yıllar yıllar önce:
    ben: klavyede numaralara bassam da yazmıyor. çok uğraştım yazmıyor.
    karşımdaki : (burada konuşmasını bekledim ama konuşmadı)
    ne mi yaptı? hepiniz tahmin ediyorsunuz zaten. numlock tuşuna bastı ve geri döndü gitti. yine hepinizin tahmin ettiği gibi arkasından mal gibi bakakaldım.

    yıllar sonra başka bir şehir, başka bir şirket
    acemi çalışan: klavyede numaralara bassam da yazmıyor. klavyem mi bozuldu?
    ben: (ben de konuşmadım)
    yüzümde manidar bir sırıtış ile numlock tuşuna bastım.
    ama arkamı dönüp gitmedim. sonuçta empati yapmam kolaydı. arkamdan mal gibi bakmasına izin veremezdim.
    yıllar önce benim yüzümde de beliren "bukadarbasitbirşeyinasılolurdaakıledemem bakışı" ile bana bakan minik arkadaşa "üzülme benim de başıma gelmişti" dedim.
    böylece bu duruma düşen tek salağın kendisi olmadığını bilmenin iç huzurunu yaşamasına müsaade ettim. *