hesabın var mı? giriş yap

  • askerliği yaptıysanız sevinç verici, yapmadıysanız yürek dağlayan derecede hüzün verici bir durum. başıma geldiğinde yapmamıştım askerliğimi ama kız gerçekten bunu mu ima etti emin değilim. laf sokmuş da olabilir, biraz serseri manyak bir tipi vardı zaten kızın. daha sonra mekanın badigartının platonik kız arkadaşı olduğunu öğrendim. platonik diyorum çünkü çocuk buna hiç açılmamış. o gün beni hırpalarken anlamış kız, çocuğun buna hisleri olduğunu. evlendilerse de hakkımı helal etmiyorum. benim katkım büyük oldu ilişkiye ama bir nikah şekerini çok gördüler. hiç unutmam beni kenara çekip kapıyı göstermişti aşık badigart. yani öyle kibarca "sizden mekanı terk etmenizi istemek zorundayım bayım. buyrun lütfen" şeklinde değil... "şu kapıyı görüyor musun arkadaşım?" dedi. "görüyorum abi" dedim. "seni o kapı gibi dümdüz yaparım" dedi. "kapı düz değil ki" diyerek büyük bir bok yedim. lan zaten bu badigartların "arkadaşım" demesinden korkacaksın, "arkadaşım" dedi mi bil ki kötü bir şey olacak, ya mekana almaz, ya mekandan atar. gel birlikte dans edelim arkadaşım, damın olmasa da gir tabi arkadaşım yok. "alamıyoruz arkadaşım." e nerde kaldı arkadaşlık o zaman? alamıyorsan hani arkadaşlık? hani arkadaşındım? arkadaşlık nerde? nerde dostluk? hani arkadaşlık?

  • gün itibariyle mail boxıma düşen, frida kahlo tarafından yazılmış oldugu söylenen, paylaşmadan geçemeyeceğim kadar güzel bir yazının başlığı.

    sevmekten ne zaman vazgectim?

    kotu gunumde yanimda olmadigin zaman vazgectim.
    canin sikildiginda benimle paylasmadigini, kirilacak veya tedirgin olacak olsam bile dusuncelerini acikca soylemedigini anladigim zaman vazgectim.
    bana yalan soyledigini anladigim zaman vazgectim.
    gozlerime baktiginda kalbinle bakmadigini ve bana hala soylemedigin seyler oldugunu hissettigimde vazgectim.
    her sabah benimle uyanmak istemedigini, gelecegimizin hicbir yere gitmedigini anladigim zaman vazgectim.
    dusuncelerime ve degerlerime deger vermedigin icin vazgectim.
    agrilarimi dindirecek sicak sevgiyi bana vermediginde vazgectim.
    sadece kendi mutlulugunu ve gelecegini dusunerek beni hice saydigin icin vazgectim.
    tablolarimda artik kendimi mutlu cizemedigim ve tek neden sen oldugun icin vazgectim.
    bencil oldugun icin vazgectim!!
    bunlardan sadece bir tanesi senden vazgecmem icin yeterli degildi, cunku sevgim yuceydi. ama hepsini dusundugumde senin benden coktan vazgectigini anladim. bu yüzden ben de senden vazgectim.

    frida kahlo

  • isveç vergi mükellefi olan ailedir.

    ikametleri de isveç'tedir. isveç'in imkanlarından faydalanmaktadırlar. bu imkanlar olumlu yada olumsuz sonuçlanabilir bir tercihin sonucudur.

    türkiye'nin neden yardım etmesi gerektiği anlaşılamamıştır. normalde türk sağlık sisteminden yararlanma hakları bile var mı belli değil.

  • tatil dediğimiz olay kişiden kişiye değişen bir zevk olup neden milletin birbirini gömdüğünü anlamadığım eylem.

    ben belki bu yaşıma kadar bir sürü yer gezdim artık bütün gün yiyip içip denize girip yatmak istiyorum kime ne alüminyum?

    biri de demiş ki:

    “şu saatte şu olacak, bu olacak. kafama göre hareket etmedikçe o benim için tatil değildir.”

    eleman her şey dahil oteli nazi kampı falan sandı galiba. olm yine istersen dışarı çıkabiliyorsun la kimse seni zorla bir yerde tutmuyor.*

  • uzmanlar kiskançlik duygusunu yenmenin püf noktalarini soyle aciklamis:

    basarili anlarinizi düsünün
    uzmanlar “kiskançliga kapildiginizda, huzur içinde oldugunuz bir dönemi, severek yaptiginiz bir isi animsayin” diye öneriyorlar. çogumuz için kiskançlik, nabzimizda, solugumuzda hissettigimiz bir duygudur. o ani yasayanlar bilir, insan sanki kilometrelerce kosmus gibidir. kimisi de “derinlere” dalar. bir baskasi karsisindakini didikler. sinir küpüne dönerler, hatta siddete basvuranlar vardir... tepkiniz nasil olursa olsun, kendinizi kontrol edebilmek için yapmaniz gereken, duygularinizi tanimaktir. diyelim ki, asiri kiskançlik duymaya basladiniz... bir an durup bu duygunun nereden geldigini, daha önce ayni seyleri ne zaman hissettiginizi bulmaya çalisin. hafizanizi söyle bir yoklayin. çocukken, annenizin çok istediginiz halde bir basarinizda sizi övmedigini ya da kardeslerinizi daha çok takdir ettigini hatirlayacaksiniz.

    kendinize güvenin
    simdi de, yetiskin bir insan olarak edinmis oldugunuz duygusal olgunluktan yararlanarak duygularinizi makul hale getirmeyi deneyin. örnegin, kendinize sunu telkin edin: “annem, güzel göründügümü söylememis de olsa, bunu muhakkak düsünmüstü.” zaten asil önemli olan, sizin simdi güzel oldugunuza inanmanizdir. özellikle kiskançlik-depresyon kisir döngüsüne düsmekte oldugunuzu farkettiginizde atmaniz gereken bir sonraki adim, elde ettiginiz basarilari hatirlamaktir. özgüveniniz giderek azaliyorsa, huzur içinde oldugunuz bir dönemi, mutlu geçen bir tatili, severek yaptiginiz bir isi animsamanin tam zamanidir. hafizanizi tazelemek için fotograf, defter, kitap gibi anilardan yararlanabilirsiniz.
    basarilarinizi kaydedin
    hafizayi desteklemek için, basarilarinizin belgeleriyle dolu bir defter tutabilirsiniz. güzel anilarla dolu bir kutuyu karistirmak, sikinti ve umutsuzluklarinizi dagitmaniza yardim edecektir. sevdiginiz siirler, yakin arkadaslarinizin fotograflari ya da tatillerde topladiginiz deniz kabuklariyla doldurabilirsiniz bu kutuyu. kendi benliginize yönelmekten, onu simartmaktan korkmayin. kivanç duydugunuz bir olayi animsamanin tadini çikarin. herkesin böyle bir anisi vardir. birçok kisi çocuklariyla övünür, onlar sayesinde hayati daha hos bulur. bütün bunlar, kendinize biçtiginiz degeri yükseltmenin, kötü bir döneminizde bile kendinizi iyi hissedebilmenin anahtarlaridir. kiskançlik duymaya basladiginizda bunlari hatirlamayi ögrenirseniz, davranis biçimlerinizi de degistirmeniz mümkün olur. esinizle yolda yürürken, onun baska birine ilgi gösterdigini görürseniz, hemen “dügmeye basip” kendinizi çekici buldugunuz bir ani hatirlayin ve kafanizdaki bu resmin bozulmasina izin vermeyin.

    açikça konusmaktan kaçmayin
    eger esinizin gözü sürekli karsi cinsin üzerindeyse, ona rahatsiz oldugunuzu söylemek gerçekten gereklidir. bazi kadinlar öfklerini hiç dile getirmezler. kocalari da onlari sikanin ne oldugunu bilemezler. bu yapidaki kadinlar aynanin karsisina geçip iç çekerler. oysa bu mutsuzlugu disina da yansiyacaktir. unutmayin; kendinizi nasil görüyorsunuz, dünya da sizi öyle görmektedir.

    onlar öyle diyor...başarabilenin heykelini dikmek lazım..

  • şu kafada biri:

    -birbuçuk ay oldu sevgilimden ayrılalı neden hala yokk panpişlerim çünküü beni ancak einstien mutlu edebilir:)

    -karar verdim bir bilimadamıyla çıkıcam hahahahahah

    -newton öldümü yaşıyomu pekii panpişlerimmm onlada sevgili olabilirim

    -newton damı ölmüşşşş :(

    newton damı düşşün kafana.

  • bi 2-3 senedir var bende de bu his. sarkazm yok.

    2-3 sene önceydi işte, yanımda başka bir kaç yıllık mühendis (makina), beraber kimi verilere bakıp bi özet çıkarıyoruz. klavye bende. neyse... işte hazırlarken zırt pırt santigrat derece demek gerekiyor, artı eksi tolerans demek gerekiyor, mikron demek gerekiyor. ben ilgili yere gelince alt 238, alt 241, alt 230 bam bam düşünmeden ilgili simgeleri koyuyorum. adam durdurdu beni nası yaptın nası nası diye.. dereceyi nası çıkardın.. dedim eööö işte beyle?? çok etkilendi. hiç bilmiyormuş öyle bir olay olduğunu. böyle arkasına falan yaslanıp oha yaa diye diye etkilendi yani öyle böyle değil. bana bi havalar geldi tabii. bını biliyon mu? ya bını? peki ya bını? diye diye şoktan şoka koşturdum elemanı. gide gide iyice havalara girdim, kontrolaltdel’i de gösterdim. onu biliyormuş gerçi ama dedi bunu çoğu kişi bilmez bak sen biliyosun tabii ki. dedim ne sandın.

    o gün bugündür it’ye ne zaman yeni bi eleman başlasa, ilk denk gelişte muhakkak bi “pardon bi bakabilir misiniz” diyip çekerim. hemen kontrolaltdel yapıp “yhaa şu uygulama çok kaynak tüketiyo ne bu” diye bi ayak sorusu sorarım “beni bilgisayardan anlamayan saftiriklerden sanma” mesajını vermek için. etkilenmezse “bi de word’de bi şey yazarken” -şıkı şıkı word açarım alt 300 500 bi şeyler yazarım hemen kaş altından yandan yandan keserek- “böyle bi ekran titriyo sankim” diye ölümcül silahımı saplarım.

    eşşek kadar insansın stajyer it’ciye bilgisayardan anlıyorum havası atmaktan ne anlıyorsun dersen.. böyle bir işin uzmanına “biz de biliriz olm bu işleri... heh heh heh... aferim” amcalığı yapmaktan delicesine bir haz alıyorum. yıldızın etrafına dyson küresi ören uzaylıyla tanışsam “ben de evin çatısına güneş paneli kaplattım yaa yeni” diye hava atarım.

  • (bkz: yürek hoplatan başlıklar)

    11 yaşındaydım, televizyonu kapatıp ansiklopedileri açtım. bir daha televizyonla ilişkim olmadı. ansiklopedileri de her zaman delice sevdim. bir süre sonra hayatımıza bilgisayarlar girdi ve matbu ansiklopediler "yetersiz" kaldı elbette. ama ben hala google'a sorarken bir tuhaf olurum, uzun süre arayamam bulmaya çalıştığım şeyi, pes ederim kısa sürede. bilgi kirliliğinden bunalırım. bilmek istemediğim şeylere maruz bırakılmaktan rahatsız olurum. mesela bu yeni nesiller bilgi kirliliği deyince boş boş bakarlar. neden? çünkü ansiklopedi karıştırmamışlar! uzun uğraşlarla derlenip, süzüle süzüle kağıda dökülen bilgiyle tanışmamışlar.*

    velhasılıkelam, çok güzeldir. çocuk olmak ve torson kadar büyük ansiklopedileri karıştırmak. içlerinde kaybolmak... yürek hoplamasının sebebi de yalnız değilmişim hissidir.

  • ezelden beri müteahhitlerin parası bitince ya inşaat durur ya da kaçar giderler milletin parasını toplayıp. buna eylem demeyi hangisi akıl ettiyse tebrik ediyorum çok havalı olmuş.

  • sultan mahmud bunun dedesinin kafasını kesmişti. dedesinin kellesini istanbul surlarına asıp sergilemişler.
    o yüzden bunların bize kini nefreti bitmez.
    türk askerini selamlamak büyük bir eziyet bunlar için.