ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
temmuz 2021 memurların maaşlarının düşürülmesi
-
her 6 aylık dönemde bir kez yaşanan ama yandaş basının "memura %8 zam" şeklinde algı yaptığı olay. gelin bilal'e anlatır gibi anlatayım.
memura 2020 ve 2021 yılında yapılacak olan zamlar, 2019 yılında kararlaştırılmıştı ve yetkili sendika 2020'de %4 + %4 için, 2021'de %3 + %3 zam için anlaşmışlardı. ne kadar komik zamlar değil mi? yine de buna rezalet bir kararla imza atıp onayladılar. anlaşma gereği eğer bu zamlar enflasyondan düşük olursa, zam enflasyona eşitlenecekti. (bunun kaçınılmaz olduğunu herkes biliyordu)
şimdi 2021 ocak ayında bu anlaşma gereği %3 zam yapıldı 1 ocak - 30 haziran arası için. fakat ocak-haziran arası enflasyonu bugün %8,4 olarak açıklandı ve memurlar 6 ay boyunca sadece ocakta aldıkları %3'lük zamla idare etmek zorunda kaldılar. temmuzda yapılacak olan memura %8 zam, işte ocak-haziran arasında alınması gereken ama alınamayan ve enflasyona fazlasıyla yenik düşen maaşın enflasyona eşitlenmeye çalışılmasıdır. zam değildir, maaşı enflasyona eşitlemek yani maaşı 0 lira arttırmaktır.
fakat olay şurada bozuluyor. enflasyon gerçek açıklanmıyor. eğer gerçek enflasyon 6 aylık %8 olsaydı, memurun alacağı %8'lik maaş artışı gerçek hayatta 0 liraya denk gelmiş olacaktı. ama gerçek enflasyon 6 aylık %20 civarında olduğu için memur maaşı azalmış oluyor, bunu da hiç kimse anlamıyor.
özet: eğer 6 aylık gerçek enflasyon %8 ise, maaşa yapılan %8 arttırma sadece maaşınızı geçen seneyle aynı yapar, hiçbir şey arttırmaz. alım gücü aynı kalır. fakat gerçek enflasyon 6 aylık %20 civarında olduğu için aradaki büyük fark alım gücünü ciddi ölçüde her 6 ayda bir düşürüyor.
ekleme: vergi dilimi olayını yazan çok olmuş, evet maaşlar haziran-temmuz gibi bir üst vergi dilimine giriyor ve zaten çok az olan ve zammış gibi görünen gelir artışı, vergi kesintisiyle yok oluyor. eksiye iki kat batmış oluyoruz. kasım-aralık gibi %27'lik dilime girince zaten gelirden çok vergi gideri oluşuyor neredeyse. :)
iki general problemi
-
teorik olmakla beraber pratikte de kullanım alanları bulmuş problem. (networking, tcp vs)
problem şudur : aynı orduya mensup iki generalimiz var. bu arkadaşlar ve orduları ayrı ayrı yerlerde konuşlanmış. mesajlaşarak anlaşıyorlar ancak mesajlaşmada kullandıkları sistemde mesajın gönderilememe riski var (%10 diyelim). birinci general diğerine şöyle bir mesaj gönderiyor :
mesaj text : hocam yarın sabah güneş doğarken ortak bir saldırı yapalım. mesajı aldığına dair teyit mesajını bekliyorum. teyit mesajını almazsam ben de saldırmayacağım.
ikinci general mesajı alıyor ve kabul ve teyit mesajını gönderiyor. ancak o da mesajının gittiğinden emin olmak istiyor ve o da teyit mesajı istiyor. mesajı alamazsa saldırıya katılmayacağını da ekliyor.
soru şu : kaç mesajlaşmadan sonra iki general de diğerinin de saldırı kararına uyacağına %100 emin olarak gönül rahatlığı ile saldıraya geçebilir.
beğendiyseniz şunlar da ilginizi çekebilir :
(bkz: iki kurşun problemi)
(bkz: iki zarf problemi)
(bkz: iki yumurta problemi)
(bkz: iki zar problemi)
karizmatik cevaplar
-
"matkap var mı hüseyin abi sende" diye sordum bundan 5-6 ay önce bizim apatman görevlisine, herif "yoo neden olsun ki" diye cevap verdi. kalakaldım öylece. haklı tabii adam.
kibar feyzo
-
sinemada da brecht epiği yapılabileceğini gösteren film. tiyatro oyunu gibi akar. anlatıcımız mahkemeye çıkarılmış olan feyzo'dur. anlatır anlatır... bütün bu anlatının arasında ekrandan sloganlar izleriz. "işçiler kardeş patron kalleş", "kahrolsun faşizm" gibi. sonunda da feyzo ağalık düzenini hakime şikayet eder. son bölümde "sen devletsin, sen bilirsin, sen söyle babam, suç kimde?" dediği anda, hakimin biz olduğumuzu, bir yargıya varmamız gerektiğini, bu yargı ışığında kendi hayatımızda bu tür sorunlar gördüğümüzde müdahale etmemiz gerektiğini anlarız. brecht mumla arasa kendi teoremini özetleyebilecek ancak bu kadar güzel bir film bulabilirdi.
bu film 88'lere kadar yasaklıydı. o tarihlere kadar aynen şimdiki gibi kemal sunal'ın filmlerine ezber olan bizler, 88 senesinde (yanılmıyosam) bu filmin yasağının kaldırılmasıyla, yepyeni bir film gibi izlemiştik. ancak filmin yasağının kaldırılması benim hep canımı sıkmıştı. çünkü 80'lerden beri süren apolitikleştirme sürecinin tamamlandığını, artık tam anlamıyla apolitikleştiğimizi, bu filmin artık "zararsız" hale gelmesi suratlarımıza çarpmıştı. sonuç? filmin zamanında yasaklanmasına neden olan tüm bu göndermeleri ve laf sokmaları, dürtmeleri "gülerek" izlemiş, ağzımızın kenarından sızan "apolitik" salyaları silmiş, yaşantımıza aynen devam etmiştik. zararsızdık artık. ne güzeldi...
31 ağustos 2006 litvanya türkiye basketbol maçı
-
bu maçın son yarım dakikasını ne ben anlatabilirim ne de görmeden siz anlayabilirsiniz.
drogba'nın paylaştığı görenleri kör eden fotoğraf
-
ayri bir instagram hesabini hakediyor.
sözlük erkeklerinin yakışıklılık dereceleri
-
derece benden daha yakışıklı.
28 nisan 2015 barcelona getafe maçı
-
çok nadir olan olaya sahne olmuş maçtır. golü atan futbolcu, bir sonraki golün asistini yapmış.
https://pbs.twimg.com/…ia/cds2gf8ukaeoq9f.jpg:large
migros'un alkol yasağına uymaması
-
olması gereken tavırdır.
yeter ya, adamlar ne dese ferman sayılıyor
kimse padişah değil. burası türkiye cumhuriyeti, laik bir hukuk devleti.
isteyen zemzem içer isteyen rakı, bırakın ortaçağ zihniyetini
üç beş marjinalin komplekslerine ve şahsi ego tatminine göre yönetilmeyecek kadar büyük bir ülkeyiz.
sokakta ayaküstü sıçan teyze
-
selfie gibi patladı bu ayakta sıçma olayı da.
iphone 11
-
5 sene önce yeni mezun maaşına denk olan iphone şu an müdür maaşına denk. resmen bizle birlikte terfi alıyor puşt.