hesabın var mı? giriş yap

  • akp'li çıkması yani. haber metnine göre sözleşmesini akp hükümetiyle yapmış, bunca sene uzman çavuşmuş üstelik. torpili de yoktur, kesin.

    ama öyle böyle değil, nasıl temizlediler fetö'yü değil mi hafız! ülkü ocakları bile alkışlamışken son yaptıklarını. korkmadan haykırıyor ak feraset: fetöcüüü.

    (bkz: her taşın altından fetö'nün çıkması)

    son taşı kim atmış lan. * ilk taşın isabet ettiği hangi örgütten çıkmış? sondan ikinci taşın atıldığı kimlerdenmiş? ülkü ocaklarının alkışladığı kaçıncı taşmış? dadaş attı dedikleri kaç gramlık bir taşmış? şeytan taşlayan vardı, o neyden yargılanmış daha önce? polis, tam olarak hangi taşı seyrederken öteki taşlar atılmış?

    ek: bak birden bire neyi hatırladım şimdi. ibda-c ve hizbullahın faili meçhul cinayetlerdeki payını unuttturup, hepsini aha bu lanet ergenekoncular yaptı diyen de ak ferasetti. kovuşturmaya yer yok kararlarıyla bir çeşit fişleme mi yapılıyor, görev süresince rehin mi alınıyor bazı kamu çalışanları diye sormadan da edemedim. şöyle mi: takipsizlik aldın ama adımına dikkat et haaa!

    neyse ki çok zaman sonra değil, bu pazar bu boktan soruları sormayacağımız bir döneme gireceğiz.

  • kahvedeki amca ekonomi konuşabilir çünkü kahvedeki amcanın söylediklerini alıp gazeteye, televizyona koymazlar. arda da kendi arkadaşlarıyla oturup konuştuğu ortamda ekonomi dahil her şey hakkında konuşabilir. ama medyaya açıklama yaparken her şey hakkında konuşursan ne diyon olum sen derler tabi. o yüzden ekonomi masterin yoksa susacaksın medyaya karşı. peki ben zamanımı harcayıp niye bu saçma entry'i yazdım. çünkü biraz önce söylediklerimi kendi başına çıkartamayacak insanlar var. tepkim mantıksızlığa...

  • corona virüsü türkiye'ye yayıldığında yapılması olası açıklamalardır. ben birkaç örnek vereyim, gerisini değerli yazar arkadaşlar getirecektir.

    rte: müslüman olarak teslimiyetin en güzel örneklerini verdik.
    kızılay: 10 tl ateşleyin bakayım.
    bahçeli: zillet ittifakından yayılmış bir virüs.
    imamoğlu: benim tatilim geldi.
    kılıçdar: böyle bir virüs olabilir mi?
    prof dr. zındık murtazaoğlu: müslümanlıktan uzaklaşıldığı için yaşanan bir vaka.
    diyanet: coronadan ölen şehit sayılır.
    fox tv: virüs değil yoksulluk öldürüyor.
    a haber: virüs ömrü uzatıyor.
    takvim: emekliye corona müjdesi.
    habertürk: virüsün siyasi ayağı kim?

    edit: madde ekleme

  • mühürlendikten sonra fırınlandığında da harika olabilen ettir. izah edeyim;

    en az baş parmak hatta daha kalın kesilmiş mümkünse "yazılı" bir antrikotunuz varsa. 2-6 saat arası az zeytin yağı, kimyon, kekik, 2 diş sarımsak, karabiber ile marine ettikten sonra (değişik fikirlere açık olanlar bu aşamada 2 portakalın suyunu da marinata ekleyebilir özellikle etin sert olabileceği endişesini taşıyorsanız şiddetle tavsiye ederim, çukur bir kapta etin üstünün örtüldüğü bir seviye idealidir) ortalama 1'er dakika her iki tarafını mühürleyin. mühürleme süresi tavanın cinsine ocağın şiddetine bağlı bir miktar değişir. aynı anda tavaya birden fazla et koymamaya dikkat edin tavanın ısısını fazla düşürürseniz et suyunu bırakabilir. etin sulanmaya başladığını görüyorsanız bir şeyler ters gidiyordur müdahale edin. her eti aldıktan sonra tavadaki yanmış katı kağıt havluyla almanızı tavsiye ederim.

    tüm etleri çift taraflı mühürledikten sonra mümkünse deniz tuzu ile tuzlayın bir miktar haşladığınız pişmesine az kalmış tuzladığınız karabiberlediğiniz patatesleri, irice kesilmiş soğanları bir fırın torbasına ya da kapaklı bir fırın torbasına etlerle birlikte koyun. marine ettiğiniz suyu da ekleyin. bu noktada fırına girecek karışıma bir miktar ince kıyılmış taze soğan ve ince doğranmış acı biber eklenebilir. önceden yaklaşık 180 dereceye getirdiğiniz fırında 15-20 dakika (marine ettiğiniz karışımın oda sıcaklığında olduğunu varsaydım, dolaptan çıkıp ısısı yeterince yükselmediyse bu aşamada fırın süresi 30-35 dk. yı bulabilir.) pişirin, fokurdadığını görün. yanına ne içseniz olur ama ola ki şu ana kadar bu tarifi takip ettiyseniz yine kişisel önerim olarak kalecik karası'ndan bir şarap ile tüketin.

    daha da ne yapabilirim diyenler yazısız az yağlı bir bir antrikotları varsa işi biten altı kapalı ama hala sıcak olan tavaya bir parça tereyağ atıp eriterek sos olarak dökebilir bir adım daha ötesine gitmek isteyen bu yağ ile fıstık/antep fıstığını orta ateşte 1-2 dakika soteleyerek tabağın yanına dökebilir.

    bol yeşillikli salatayı zeytin yağı, limon suyu ve bir miktar hardalı bir kavanozda çalkalayarak soslayıp ortaya kondurmak da hem dengeli beslenme hem lezzet dengesi açısından uygun olacaktır.

    beni bunlar da kesmedi daha da egzantrik bir şeyler yapayım daha özel/uğraşılmış/lezzetli olsun diyene ince kıyılmış maydonoz, limon kabuğu rendesi ve tereyağını karıştırıp rulo yapıp dondurarak saklayın. servis sırasında ince dilimleri tabağa ekleyin derim. hala rahat bırakmadığımız meşhur tavamızda bir yandan tam tahıl ekmeklerini ısıtarak servis etmeyi de söylemiş olayım.

    eti bütün alıp işlediğinizi bile varsaysak salata dahil toplam tezgah-pişirme süresi 1 saati geçmeyen hadi ilk başlarda aynı anda iki-üç işi aynı anda kaçırmayı denk getiremeseniz de 1.5 saate halledebileceğiniz bir çaba silsilesidir. misafire sunmadan önce evde yakın çevrenizle bir deneme yapıp kendi ocağınızın, tavanızın, fırınınızın, elinizin ince ayarını yapmanız sağlamcılıktır, mükemmelliğe giden yoldur, succes is not a destination'dur, journey'dir, motivasyonel posterdir, olur öyle . .

  • evrime inanmayın arkadaşlar okuyun anlayın ve evrimi öğrenin.

    evrim uydurmasyon bir tanrı gibi inanılacak inanılmayacak bir şey değildir. dinamikleri de kuantum fiziği gibi aklımızın sınırlarını zorlamaz.

    okursanız evrimin nasıl ve neden gerçekleştiğini anlayabilirsiniz. inanmaya vs. gerek kalmaz. o zaman maymuna bakınca ne hissediyorsanız kediye köpeğe domatese bibere bakınca da onu hissedersiniz.

  • hep gülesim geliyor lan... böyle o normal hallerini, o kayseri pastırması-erzincan tulumu-cağ kebabı-misis ayranı-adana şalgamı tadındaki konuşmalarını duyduğum "anneminen babamın" arkadaşlarımla tanışırken kibarlaşmasını, adeta bakingım sarayından yıllık izne çıkmış iki asilzade moduna geçmelerini gördükçe hep gülesim geliyor. aslında bu tavır, sanırım biraz evlada duyulan sevginin, biraz da tanışılan çocuğun ailesine "anne babası da çok kibar insanlar" şeklinde bir mesaj gönderme kaygısının sonucu. bir açıdan şaşırmamak gerek belki de: sonuçta yeni tanışılan insanlarla, hepimiz böyle bir "resmi" eda ile konuşuyoruz. mamafih, anne-babada bu "resmi" eda daha bi' komik duruyor gibi. yakından bakalım:

    aile içi yaşamdan gündelik bir kesit:

    - anne halı saha maçına gidecem, formam nerde?

    - cehennemin dibinde... yeteri bilirseniz yeterin galan. her işe ben koşuyorum, usandım be...

    - baba bende bozuk yok ya...para verir misin maç için?

    - anne hizmetçi, baba uşak.. yiyin pezevenkler yiyin...

    ***

    anne babanın arkadaşla tanışma seramonisinden bir kesit:

    - anne bakın bu enver...

    - merhaba enver, nasılsın canım? annenler nasıl? bizim canip hep bahsederdi senden, tanışmak bugüne kısmetmiş... ne içersin enverciğim? pastayla çay güzel olur diye düşündüm ama?

    - baba, enver'ler de beşiktaşlı ailece...

    - ooo demek öyle enver'ciğim? muazzam bir duygu olsa gerek...

    ***

    tamam, bu "muazzam bir duygu olsa gerek" kısmını salladım... ama anlayın işte, bunun gibi böyle gündelik hayatta size söylendiğine pek şahit olmadığınız kibarlık şahikası şeyler... ne bileyim lan, bana komik geliyor valla...

  • bu konuyla ilgili öyle yorumlar yapılıyor ki,
    - sonuçta o akademisyen, bir sürü makale zart zurt, problem yani soyadı değişikliği
    - sonuçta isim yapmış avukat, zorluk çekicek..., gibi gibi, uzatmaya gerek yok.

    ne akademisyenim, ne de isim yapmış avukat. sadece şunu diyorum: benim kimliğim neden 26 yaşında değişip başka bir şey olmak zorunda? ("zorunda" kelimesinin altını çizerim.) buna itiraz etmek için neden birtakım zorunlu ve mantıklı sebepler üretmek zorundayım ki millete haklı olduğumu kanıtliyim? sadece adımın ve soyadımın değişmesini istemiyorum çünkü ben ona alıştım, ben "o"yum. dileyen değiştirir, dileyen kendininkinin sonuna kocasınınkini ekletir, dileyen apaynı halde bırakır. aksini iddia edenin yaptığı apaçık faşistliktir.

    sevgi, saygı, aile olmak gibi zırvalamalara gidilmesin lütfen. o zaman yeni kural çıkarıyorum: isminin sonuna kocasının ismini ekleme kuralı. mesela hayriye'ysen, kocan da kamil'se bundan sonra adın hayriyekamil. soyadın da gül olsun kocanınki de hayrettinoglu. oldun hayriyekamil gül hayrettinoğlu. aksini iddia ediyosan aile olma kavramını anlayamamışsın demektir canım benim. o zaman evlenmeseydin. oldu mu şekerim? feministlik yapma bana.

    bu arada zannedersem artık mümkün bu sadece kendi soyadını kullanabilmesi mevzusu. ancak büssürü bürokrasisi var.

    edit: hızımı alamıyorum. kocasının soyadı ile babasının soyadını kullanması arasındaki fark şudur: kıza babasının soyadı doğduğu andan itibaren verilmiştir. kız da o soyadı kimlik olarak bellemiştir. değiştirilmesine zorlanması faşistliktir. kocasının soyadı doğumdan itibaren verilebilecek bir soyad olsaydı, o zaman derdin "babasınınkini alıcana kocasınınkini alsın, ne fark edecek ikisi de erkek neticede, feminist havaların kime" diye. illa her şeyi defaultta erkeğin kadına üstünlüğüne karşı bir başkaldırı olarak algılamaya pek meraklısınız.

  • ''allah'a hamdolsun ki bu salgın günlerinde kongremiz lebaleb dolu. ''
    diyen birisinin yaptığı açıklamalardır.

  • çivi üretim fabrikasıyız. ham maddemiz olan filmaşin demiri dolar ile alıp dolar ile satıyoruz. iç piyasada an itibariyle satışları durdurduk.

    dün kur 11 civarı iken bugün 13.35 i gördü. dün verdiğimiz fiyat ile bugün verdiğimiz fiyat arasında dağlar kadar fark var. müşteriye kur kaynaklı diyoruz fakat fırsatçılık yaptığımızı zannediyorlar. halbuki ben dün kazandığım para ile bugün o parayı kazanmak için aldığım demiri alamıyorum.

    tam bir kaos durumu içerisindeyiz.

  • yapamadığımdır.

    aklım o mesajda kalıyor arkadaş.karşımdaki nasıl bu kadar manyakça geç yazabiliyor anlamıyorum.mal sanki dünyayı yönetiyor.

    geç yazan insanlar için en güzel temennim 'umarım ölmüştür.'

    debe editi: bir anlik sinirle yazilmis entryme destek vererek yalniz olmadigimi hatirlatan herkese tesekkurler efenim.

    mesajlariniza erkenden cevap alabilmeniz dilegiyle.