hesabın var mı? giriş yap

  • " biz 'orspu' deyince kabahat, "emre aydın, başka adamlarla, başka şehirlerde" deyince romantik oluyorsa skerim böyle üslup farkını.. "

  • "asya'da maymun yakalamak için kullanılan bir çeşit tuzak vardır: bir
    hindistan cevizi oyulur ve iple bir ağaca veya yerdeki bir kazığa
    bağlanır. hindistan cevizinin altına ince bir yarık açılır ve oradan
    içine tatlı bir yiyecek konur. bu yarık sadece maymunun elini
    açıkken sokacağı büyüklüktedir. yumruk yaptığında elini dışarı
    çıkaramaz. maymun tatlının kokusunu alır, yiyeceği yakalamak için
    elini içeri sokar, ama yiyecek elindeyken elini dışarı çıkarması
    olanaksızdır. sıkıca yumruk yapılmış el, bu yarıktan dışarı çıkmaz.
    avcılar geldiğinde maymun çılgına döner, ama kaçamaz. aslında bu
    maymunu tutsak eden hiçbir şey yoktur. onu sadece, kendi
    bağımlılığının gücü tutsak etmiştir. yapması gereken tek şey, elini
    açıp yiyeceği bırakmaktır."

  • çok enteresan, sanki başörtüyü takmayınca benimsediği düşünceleri de bir kenarda bırakacakmış gibi düşünülüyor herhalde.

    başörtülü bir hakime başörtüsü takmadan da ayrımcılık yapacaksa eğer yapar, başörtüsü takmayınca tarafsız başörtüsü takınca yanlı olmayacak birdenbire. insanların kıyafetlerini engelleyerek zihinlerini değiştiremezsiniz bunu hala anlamadınız mı?

    eğer bir korkunuz varsa yargının kişiselleştirilmesinin önüne nasıl geçilir, gittikçe çarpıklaşan adalet sistemi nasıl rayına oturur, kanunlar dindar, deist, ateist, zengin, fakir ayrımı olmadan nasıl herkesi birey olarak değerlendirip eşit ele alır bunlara kafa yorun. lütfen başörtüsüyle uğraşıp akp’nin ekmeğine yağ sürmeyin, başörtülü arkadaşlara tek çıkış kapıları akp imiş gibi hissettirmeyin.

  • sabah bunu gördüğümde gülmüştüm.
    anlatmak istediği şeyi güzel bi geyikle süslemiş diye düşünmüştüm.
    yaşadığı sosyal çevresine ve kendisine ince bir eleştiri var şen şakrak.

    başlığı görünce bakayım dedim...
    ya bu kadar ciddiye almayın her boku angry birdler sizi...

  • akşam yemeğini yalnız başına yerken birden anlatmak, paylaşmak istediğin binlerce cümle olduğunu ve bu cümlelerin boğazına dizildiğini anladığın an...

  • ekşi itiraf:

    1998 yılıydı galiba. internet yeni yayılıyordu. kaan ertem de email adresini paylaşmıştı. muhtemelen türkiye'de bunu yapan ilk karikatürist, tüm basın aleminde de üçüncü, dördüncü yazar filandır.

    neyse, ben de internet erişimi olan toy bir kekoydum. email'nin şifre hatırlatma butonuna tıkladım. galiba yahoo idi. şifre hatırlatma sorusu çıktı:

    - what is your favourite book?

    ben de cevap olarak leman yazdım ve tuttu. o zamanlar şifre hatırlatılınca yeni bir şifre verilmiyordu. mevcut şifre söyleniyordu. onu da gördüm ama neyse ki özel bir şeyi değildi. hesabına girdim. sadece birkaç email'e baktım. insanlar onu beüendiklerini yazmışlar. birkaç kişi de karikatür esprisi yollamış.

    ne yapıyorum lan ben diye pişman oldum tabii. hemen kendisine bir email yazıp şifre hatırlatma sorusundaki bu açığı, daha güvenli şifre için ne yapması gerektiğini falan yazdım ve "sizi çok seviyorum" diye bitirdim.

    hatta email gitmiş mi diye açıp bir daha adamın gelen kutusuna bakmış olabilirim. allah belamı versin.

    sonra ondan cevap geldi. bu açıkları bilmediğini, öğrendiğinin iyi olduğunu yazıp bana teşekkür etmiş.

    çok sevdiğim bir insandı ve bire bir biliyorum ki çok iyi bir insandı. allah ona rahmet eylesin. benim de taksiratımı affettsin.

  • koltuğu indirirken arkasındaki kişiden izin alma nezaketinde bile bulunmayan birine kaldırır mısın ne demek? belli ki nezaketten incelikten anlamıyor. kaldır ulan koltuğu ayı iki büklüm kaldım burada görmüyor musun hıyar demeliydi.