ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
yaran facebook durum güncellemeleri
-
herkes mi ?, herkez mi ? sorusuna keşan belediyesinden ferahlatıcı açıklama geldi. '' erkeş ''
lazerle göz ameliyatı olanların güncel durumu
-
göz kuruluğu
benim için büyük sorun çünkü kitap okuyamıyorum artık hemen kızarıyor yaşarıyor acıyor.
ameliyat sonrası roaccatune tedavisi de görmüştüm onun da etkisi var bu kurulukta ama umarım geçecek bir şeydir. 2016da olmuştum.
programcılar için yemek tarifleri
-
//mercimek koftesi
/******************************************************************************
** mercimek.c
** copyright (c) 2004
** s. caglar onur (caglar.onur~tubitak.gov.tr) (main developer),
** a. murat eren (meren~uludag.org.tr) (tester)
**
** this program is free software; you can redistribute it and/or
** modify it under the terms of the gnu general public license
** as published by the free software foundation version 2
** of the license.
**
** this program is distributed in the hope that it will be useful,
** but without any warranty; without even the implied warranty of
** merchantability or fitness for a particular purpose. see the
** gnu general public license for more details.
**
** you should have received a copy of the gnu general public license
** along with this program; if not, write to the free software
** foundation, inc., 59 temple place - suite 330, boston, ma 02111-1307, usa.
******************************************************************************/
#include <1 su bardağı kırmızı mercimek>
#include <3 kase köftelik bulgur>
#include <2 çorba kaşığı domates salçası>
#include <1 çorba kaşığı biber salçası>
#include <4 çorba kaşığı zetinyağı>
#include <3 adet orta boy soğan>
#include <5 adet yeşil soğan>
#ifndef nane
#define nane (isteğe bağlı)
#endif
struct _baharat
{
tuz, karabiber, kırmızı biber, kimyon;
}
yemek * main(void)
{
mercimek köfte;
kırmızı mercimek;
bulgur köftelik_burgur;
doğranmış_soğan soğan;
salça biber_salçası;
baharat_ baharat;
haşla(mercimek_salçası);
karıştır(mercimek,köftelik_burgur);
sleep(bir_süre);
while(status != pembe)
kavur(soğan);
karıştır(soğan,biber_salçası);
yoğur(baharat,bulgur);
köfte = karıştır(maydonoz,bulgur);
yogur_şekil_ver(köfte);
printf("afiyet olsun...");
return (servis_yap(köfte, turşu, roka));
}
kimsenin yemediği küçük esnaf üçkağıtları
-
indirim yapıyor ayağına hesap makinesine çata çuta sesler çıkararak rastgele basması, daha sonra c'ye abanarak 5 kere basıp istediği fiyatı ekrana yazıp ekranı size göstermesidir.
11 ağustos 1999 güneş tutulmasını görmüş nesil
-
evde bulunan röntgen filmini aileye bölüştürerek tutulmayı izlemiştir.
4 aralık 2019 şule çet davası
-
bu dava sürecinde aklımdan hiç çıkmayan bir cümle var. sonuçlanınca yazayım istedim. sanıklardan birinin annesi şule çet’in ailesine “kızınıza sahip çıksaydınız” demişti.
yani türkçesi, “benim oğlum istediği zaman, istediği yerde, istediği şekilde bir kadına zarar verebilir, tecavüz edebilir, hatta öldürebilir. sorun benim oğlumda değil, sizin kızınızı oğlumun erişebileceği yerlerde bırakmanızdadır.”
bir ebeveyn katil olan çocuğunu sevmeye, onu korumaya kollamaya devam edebilir, bunda hiçbir problem yok. ama oğlu tarafından zarar görmüş, mağdur olmuş, tacize-tecavüze uğramış, öldürülmüş bir genç kadını suçlayan bir ebeveyn gördüğünüzde bilin ki o insandan bir canavar yaratan bizzat o anne babadır.
her şeyi paşa oğluna hak görenler için söylüyorum; bu durum sadece kendi zihninizde yaratacağınız bir evrende mümkün olabilir. o hayal dünyasında istediğinizi yaşayın ama etten kemikten bir insana zarar verdiğiniz anda uykudan uyanma vaktiniz gelmiştir.
keşke büyütürken oğlunuza sahip çıksaydınız.
beşiktaş
-
gelir vergisi ödeyeceğiz amk.
irem derici'nin karantinada güzelleşmesi
-
40 yıllık kamyoncuyum. o kadar makyajı bana yapsan ben de güzel olurum. ki bu arkadaş güzel değil.
(bkz: kime göre neye göre)
edit: çok soran oldu bari güzel bir resmimizi koyalım görsel
un beau matin
-
başrolünde léa seydoux'nun olduğu mia hansen-løve tarafından yazılan ve yönetilen cannes film festivali ödüllü fransız filmi.
un beau matin (one fine morning); bir yandan babasının hastalığı nedeniyle onun bakımıyla ilgilenen diğer yandan da hiç beklemediği bir zamanda ilişkiyi bulan eşini kaybetmiş, 8 yaşındaki kızıyla beraber yaşayan çevirmen sandra'nın (lea seydoux) hayatından kesitler sunuyor.
film; günlük hayatın koşuşturmacasında hayatın ona bıraktığı yalnızlığı sindirmeye çalışan güçlü duygularla boğuşan bir kadına odaklanıyor.
--- spoiler ---
gücünü doğallığından ve hayatı tam da olduğu gibi yansıtmasından alan film, mevsimleri hatırlattı bana; kışın hüznü ve baharın yeniden doğuşuyla ilgili bir hikaye. mia hansen-løve bu şekilde iki karşıt hareketi birleştiriyor: babasının ölüme, unutulmaya yani karanlığa doğru giderken diğer tarafta aşkı bulmuş olmanın umudu tüneli ucundaki ışığı gösteriyor bize.
yetişkinlerin hayatı, sevdiklerini ve alışkanlıklarını zamanla kaybederken yenilerini ve bir şekilde mutlu olmayı bulmakla geçiyor. işte film de günlük yaşamın bu hayal kırıklıklarına değiniyor. hikaye ilerledikçe sandra'nın hayatındaki üzüntüler ve küçük sevinçler büyük olaylara dönüşüyor.
insan; bir yandan acı çekerken diğer yandan hayata devam etmeyi ve mutlu olmayı öğreniyor. film de bu duyguyu ekrana yansıtıyor. o aşkı, sevgiyi, tutkuyu, aile ilişkilerini, hastalıklar ve ölüm karşılığında çaresiz kalışı, yine de hayatın her şeye rağmen devam edişini öyle samimi anlatmış ki filmin ruhu, izlerken ve izledikten sonra bende kalan o sıcacık duygu çok hoşuma gitti. ayrıca sandra, çiftleri ayıran bir karakter olarak insanda kötü duygular uyandırabilirken yönetmen empati yapmamızı bekliyor ve nereden gelirse gelsin sevginin değerini vurguluyor. mesela sandra'nın otobüste ve üzgün olduğu bir sahne var. erkek arkadaşından “senin için çıldırıyorum” diye mesaj gelince bir yandan çok mutlu oluyor çünkü sevgi görmeye ihtiyacı var diğer taraftan babasının hastalığına üzülüyor. aslında filmi özetleyen bir sahne. görsel, görsel
hollywood ve başta türk dizi/film sektörü olmak üzere ekranlarda sıradan insanların günlük hayatları çok nadiren işleniyor. son 10-15 yılda sürekli ya mafya ya ceo ya yalıda geçen ultra zengin aileler ya da güneydoğuda konakta… hikayeleri çıkıyor karşımıza. şehirde yaşayan orta sınıf bir insanın hikayesinin ilgi çekici olmayacağı gibi bir algı var ancak bu algıdan öte kolaycılık. çünkü hayatın içinden bir hikaye anlatmak zor iştir öyle tvdeki çöpler gibi gerçek hayat hikayesinden uyarlanmıştır yazmak yetmez.
neyse efendim gelelim filmin hem senaristi hem de yönetmeni olan mia hansen-løve hanımefendiye. pandeminin başında - daha babası vefat etmeden önce - kendi ailesinden yola çıkarak yazmaya başladığı bu hikaye hayatın kendisine çok benziyor. hem hikayede hem oyunculuklarda bu doğallığı yakalamış olmasını çok sevdim. mia hansen-løve; çok incelikli bir şekilde, bir iç gözlem ile aileye ve sevgi ihtiyacına dair düşüncelerini sahnelemiş. yönetmenin izlediğim ilk filmiydi ama son olmayacak diğer filmlerini de sırayla izleyeceğim.
yönetmen demişken “filmi başından beri onu düşünerek yazdım, aklıma başka kimse gelmedi” dediği başrol lea seydoux; lea seydoux bence kariyer performanslarından birini sergilemiş. son derece güzel ama bir o kadar da sade. bekar bir anne, giderek hastalanan bir baba ve karmaşık yeni bir aşk ilişkisi arasında kalan bir kadını canlandırıyor. zarif karakterinin derin üzüntü anlarını ve yeniden keşfedilen mutluluğunu çok güzel gösteriyor. mesela bir detay var sevgilisinin olduğu sahnelerde elbise ya da etek gibi daha kadınsı kıyafetler giyerken onunla olmadığı sahnelerde kot pantolon/gömlek/kazak giyiniyor.
zaten aşırı güzel ve çok beğendiğim bir kadın. güzel olmak için hiç çaba sarf etmese bile çok güzel biri, o sadeliğin güzelliği her zerresine işlemiş. üstüne bu kadar da yetenekli olunca hayran kalmamak elde değil. görsel
babası rolündeki pascal greggory ile beraber beni darmadağın ettiler. görsel
toparlayacak olursam; film, insanın acıyla ve mutlulukla iç içe geçen hikayesini muhteşem diyaloglarla, baba-kız ve insan ilişkileriyle anlatarak yaklaşık 2 saat boyunca izleyenlere çok güzel zaman yaşatıyor.
mubi'den izleyebilirsiniz.
8/10
--- spoiler ---