hesabın var mı? giriş yap

  • türkiye'de çoğu firma için gereksiz bir birim- özellikle de patron şirketi olanlarda. daha çok biz ne kadar kurumsalız demek için açıyorlar. personelle direkt muhattap olmayalım, şu başvuranların da hepsiyle uğraşmayalım diye var. ama sanki küçük dağları onlar yaratmış. tarif edilemez bir ego patlaması yaşıyorlar. halbuki gözlemlediğim kadarıyla bütün gün işte bilgisayar başında takılıyorlar. bir tek ay sonu biraz yoğunluk oluyor.

    maaşlar, puantajlar ile genelde muhasebe ve personel müdürleri ilgileniyor. işe alımı da teknik bilgi ve yetkinlikleri yeterli olmadığından son aşamada ilgili proje müdürü ya da "patron" değerlendirmeyi yapıyor. yurtdışında okumuş anadil seviyesinde yabancı dili olan başvuranları ezberden ingilizceleriyle test ederken de hiç utanmıyorlar. utanmak ne kelime, havalarından geçilmiyor.

    edit 2: iş yerinde bilgisayar başında takılan ik'cılar rahatsız. haklı çıkardığınız için tişikkirlir

  • kilosu 18895 lira 35 kuruşa gelen bir aleti satın almaktır.

    ortaokulda coğrafya öğretmenim demişti ki bir ülkenin gelişmişliği bir malın kilosunu kaça sattığı ile ölçülür. sonra bol bol örnek vermişti. ham pamuk satarsanız 2,10 dolar, onu iplik yaparsanız 2,38 doalr, ipliği havlu yaparsanız 9,23 dolar, gömlek yaparsanız 31,25 dolara gelir kilosu diye. (kutsal bilgi olsun diye güncel rakamları buldum)

    biz kilosu 31 dolara gömlek satamazken, adamlar kilosu 8628 dolara telefon satıyor beyler. bize de tespit sıçmak kalıyor.

  • üzücü, dehşet verici, ibret alınması gereken görüntüler...
    hindistan... nüfusu yaklaşık 1,4 milyar... günlük vaka sayısı 200 bin civarında, binlerce kişi yetersiz sağlık hizmeti yüzünden ölüyor. hastanelerdeki görüntüler çok şeyi anlatıyor, görebilenlere...
    inandıkları binlerce din tanrısının bir faydasının olmadığı kesin... bu tanrılara dua etmenin hiç bir faydası yok, ama öylesine din ile köleleştirilmişler ki anlamaları imkansız... sonunda durumları ağırlaşınca soluğu bilimde, hastanelerde arıyorlar ama çoğu için artık çok geç...
    ölümden sonraki yaşam için hayat tarzını benimsemiş cahil, din ile uyutulmuş toplumların kaçınılmaz kaderi... yaşarken bir değerleri yoktu, ölürken de bedenleri dini ritüelleri eşliğinde odun ateşinde kül olup gidiyor. hiç yaşamamış gibi...
    cehaletten, dinden daha büyük düşman yoktur... insanın aklını alır, köleleştirir... köle olarak yakılır ya da gömülür...

  • stanley kubrick' in arkadaşlarından ve akrabalarından borç alarak çektiği ilk uzun metrajlı film. filmin yapımcılığını, görüntü yönetmenliğini, yönetmenliğini ve montajını kendisi yapmıştır.
    kubrick bu filmi hiç sevmediği için daha sonra bütün kopyalarını toplatmıştır.

  • birkaç ay içinde özetle şunlar oldu; çok sevdiğim dedem sağ çıkma ihtimali düşük bir beyin ameliyatı geçirdi, akciğer kanseri olduğu ortaya çıktı, kemoterapi almaya başladı, annem iflas etti, cepte beş kuruş kalmadı, akşam yemeği olarak yemekhaneden ekmek çaldığım günler oldu*, evi satışa çıkardık. beş kardeşler, diğer kardeşlerinin hepsi çil yavrusu gibi dağıldı, dedeme sadece annem bakıyor ve telefonda sürekli teyzemlerden aldığı taciz telefonları yüzünden ve ödenmesi gereken kredileri yatıracak para olmadığından sinir krizi geçirir hale geldi, biz bir arkadaşımla birbirimize girdik, hop tek dersten kalırsam okulun uzayacağı stresli sınavlarım başladı, zaten hali hazırda okulu uzatmışım, bitirmeye çalışıyorum, sınavların tam ortasında bir dünya sebebin birleşmesiyle ev taşımak zorunda kaldım. tam sınavlar bitti, memlekete gittim, hastanelerde koşturuyoruz pat başka bir kötü haber.... artık son nokta gibi geldi.

    derin bir nefes aldım, dolu dolu ulan dedim hayat ben senin ta amk. ne bok yemeye çalışıyorsun? birkaç gün kafam güzel gezdim. sonra sakinleştim. kalktım ayağa.

    mevlana'nın bir sözü var, diyor ki; ''her şeyin üstüne gelip, seni dayanamayacak bir noktaya getirdiğinde sakın vazgeçme; işte orası kaderinin değişeceği noktadır.''

    her şey insan için. hikmetinden sual olunmaz, vardır elbet bir hayır. sıkıntılar gözüne perde olmuşken görmeyi bekleme. geçer gider. su yolunu bulur bir şekilde. pollyanna olacak son insanım ama sabah ola hayrola güzel kardeşim. bir şeyler değişip de bunlar olduysa, başka şeyler değişir neler neler koyar önüne. gecenin en karanlık anı şafağa en yakın anıdır. takma. şafak doğan güneş.

    edit: dedem o yıl rahmetli oldu. teyzelerimle bir daha hiç görüşmedim. annem işlerini düzeltti, borçlarını kapattı ve emekli oldu. ben geçen yaz nihayet diplomamı aldım. şimdi az aksiyonlu, işten eve gidip gelmeli bir hayatım var. ufak tefek günlük sorunlar dışında can sıkıcı pek bir şey olmuyor. öyle işte sevgili sözlük...

  • nazgûl = ringwraith

    tolkien bu kelimeyi orc dilinden aynen cevirm$ştir. "nazg", "yuzuk", sonuna gelen "ûl" eki ise, "hizmetkar" ve "ruh/hayalet" anlamini ta$ir.
    cümlede kullanili$i a$agidaki gibi olabilir:

    one ring to rule them all, one ring to find them = ash nazg durkatuluk, ash nazg gimpatul

  • konu hakkında yeni ve çarpıcı bir video daha yayınlanmıştır.
    slaughterbots - if human: kill()

    video, çetelerin ve terörist grupların düşmanlarını öldürmek için yapay zeka destekli robotları kullandığı bir geleceği konu alıyor. insanlar birlik olmaz ise "slaughterbot"ların (katliam robotu) insanlardan daha büyük bir tehdit oluşturacağı konusunda uyarıyor.

    birleşmiş milletler, insanları hedef alan otonom silahların yasaklanmasını ve diğer silah türlerini sınırlandırmayı tartışmak üzere 13 aralık 2021'de toplandı. görüşmeler 17 aralık 2021'de sonlanacak.

    videoyu hazırlayan future of life institute (yaşamın geleceği enstitüsü) bu toplantı öncesinde yapay zeka destekli drone sürülerinin arkasındaki teknolojinin bu katliam robotları aracılığı insan toplumuna zarar verebileceği konusunda uyarıyor ve birleşmiş milletler'i bu tip robotları yasaklamaya davet ediyor.

    videoda gösterilen senaryoların gerçek hayattaki versiyonları da mevcut tabii ki. hatta bunlardan biri bizim ülkemizden.

    mart 2020'de türk yapımı kargu-2 insansız hava aracı insan hedefe yönelik ilk otonom saldırıyı gerçekleştirmiştir. "kargu-2 iha'nın katil robotlar çağını başlatması" başlığında bu konuyu uzun uzun tartışmışız.

    kasım 2020'de israil istihbaratı, iran'ın nükleer programının önemli isimlerinden mohzen fakhrizadeh'i uzaktan kumandalı bir makineli tüfek kullanarak öldürmüştür. makineli tüfek, silahı hedeflemek için yapay zeka kullanıyor ve fakhrizadeh'in konvoyunu vurmak için bir operatörün komutu ile kamera beslemesi arasındaki 1.6 saniyelik gecikme süresini yapay zeka aracılığı ile gidermiştir.

    2020'de yapılan abd ordusu birliği toplantısında ghost robotics, tüfek silahlı dört ayaklı bir insansız hava aracı sergilemiştir.

    video tüm karamsarlığına rağmen umut verici bir son ve mesaj ile bitiyor. birleşmiş milletler "slaughterbot"ları yasaklamak üzereyken birbirini öldürmek üzere olan iki insan silahlarını bırakarak "slaughterbot"un kendilerini öldürmesini önlüyor ve birleşmiş milletlerin yasak kararı ile sonlanıyor.

    videonun sonundaki durumun gerçekleşmesi, sürmekte olan, konvansiyonel silahlar sözleşmesinin gözden geçirilmesi için yapılan altıncı konferansa bağlı.

    videoyu yayınlayan yaşamın geleceği enstitüsü ve uluslararası kızılhaç komitesi (icrc) gibi kuruluşlar devletlerin güç kullanımında yeterli insan kontrolü ve yargısının korunacağı, yasal olarak bağlayıcı kurallar getirilmesini talep ediyorlar.

    özetle birinin öldürülüp öldürülmeyeceğinin kararını yapay zekaya bırakmak yerine insan yargısına emanet etmemiz gerektiğini belirtiyorlar. bunun sağlanması için de bazı tür otonom silahların tamamen yasaklanması gerektiğini ve kalanların kullanımının da katı bir şekilde düzenlenmesi gerektiğini belirtiyorlar.

    eye in the sky filminde birinin ölümüne karar verip vermemenin bir insan için ne kadar zor olduğu konusu işleniyor. bu kararı yapay zekaya bırakmak faydadan çok zarar getirebilir zira yapay zekaya insani duygular yüklemek mümkün değildir.

    george mason university'den zachary kallenborn, "otonom drone sürülerinin otonom silahların en riskli türlerinden biri olduğunu ve otonom nükleer silahların kullanımına sebep verebileceğini" söylüyor.

    otonom silahların kontrolünü kaybetme ihtimali ile nasıl başa çıkabileceğimizi öğrenmek ancak kullanımlarına ilişkin yasak ve kısıtlamalar aracılığı ile kullanım hızını yavaşlatarak gerçekleşebilir.

    insanlık, kimyasal ve nükleer silahlar gibi kitle imha silahlarıyla nasıl başa çıkacağını, icatlarından yüz yıldan fazla bir süre geçtiği halde çözebilmiş değildir. bu tür silahların kullanımının yasaklanması erişimi zorlaştırmış ve yayılmalarını oldukça yavaşlatmıştır. benzer bir uygulama otonom silahlar için de yapılabilir.

    kaynak: popular mechanics

  • bugün 17 ekim 2010! galatasary lisesi önünde açıklama yapan ödp'lileri gören bir takım trabzonspor taraftarının attığı slogan.

    allah belanızı versin gerizekalılar diyor, bir dahaki türkiye iğrençliğinde görüşmek üzere iyi akşamlar diliyorum.

  • tayyip icin en buyuk basarisi 80'den beri apolitik turk gencligini politize etti deniliyor ama simdi yabanci bi arkadasin durum guncellemesini gordum adam 68'den beri apolotik avrupa gencligini bile degistirmis. slovak bir kizin yazdiklari;

    "go to hell tayip!!! that's the right place for you! even here in bodrum,where people don't give a shit about you,we have to look at your ugly face at every second billboard in the town.. and every first is some "happy face" who claims to vote for you. ı'm seriously getting sick.. milli'in adami. bullshit!!!"

    millinin adami kismini tam anlamadim ama degisik olmus tabi.

    edit: milletin adami demek istemis.