ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
gökyüzündeki esrarengiz parmak izi
-
videodaki iki genç sahilde takılırken aniden dev bir parmak izi beliriyor üstünde de yeni çağın başlangıcı yazıyor, ne anlama geliyor olabilir altından ne çıkacak merak ederseniz takipte kalın
bkz: esrarengiz parmak izi
viagra reklamları
-
v . a g r a
v ı a g r a
v i a g r a
v l a g r a
v | a g r a
kur korumalı mevduat yerine neden dolar alınır ki
-
çünkü istediğim zaman bozabiliyorum. 3-6-12 ay bağlamama gerek kalmıyor.
ayrıca henüz o farkı alabilmiş birisi yok, dolayısıyla alınıp alınamayacağının da şu anki ekonomik durumda bir garantisi yok...
yaran facebook durum güncellemeleri
-
"az önce buzdolabı odanın kapısını açıp boş boş baktı ve gitti. aklı sıra intikam alıyor şerefsiz"
dışarıdayken etraftan duyulan yaran diyaloglar
-
metrobüsteki ses kaydı: "zincirlikuyu bu yöndeki son duraktır."
yaşlı teyze: "hepimizin son durağı orası be yavrum."
yolcular iptal tabi.
türkiye'de ateizmin ve deizmin hızlı yükselişi
-
yükselmemiştir, adeta patlamıştır.
çok genç sayılmam, 30’um.
1 tane müslüman arkadaşım yok. bildiğin yok. 10’a yakın arkadaş var 1’i bile müslüman değil.
liselilerden ve üniversitelilerden hiç bahsetmeyeyim. dua bilene entelektüel diyolar.
kısacası dini sevmiyor, hayatlarını kendi istedikleri gibi yaşamak istiyorlar.
bir de, bir üst kuşağa bakıyorum. geneli akp türkiyesini yaşıyor. din hayatın heryerinde.
türkiye çok keskin bir yol ayrımına girdi ve işin rengi günden güne değişiyor, geri dönülemez şekilde.
ateist olup da müslümanlığa döneni görmedim daha. yalnız müslümanlığı bırakıp ateist olan bir çevrem var, değişime gözlerimle şahit oldum. her sene 1 2 arkadaşın nasıl sorgulayıp da bıraktığına.
edit: imla, düzeltme vs.
çin'de idrarda pişmiş yumurta yenmesi
-
tam kaynayınca mikroplar ölüyor diyecektim ki, bu ibneler kaynayan idrarı döküp yenisini koyuyorlarmış. yetmezmiş gibi, bir de kabuğunu soyup öyle taze idrarın içine koyuyorlarmış. o da yetmez, hemen koyup çektik olmaaaz, en az 24 saat o idrarda kabuğu soyuk şekilde bekleyecek.
niye tuvalet gibi bi kavramları var, onu anlayamadım yalnız. direkt birbirlerinin ağzına işeyip sıçsınlar, iş gücünden, emekten tasarruf etsinler!
türkiye'nin en kötü araba kullanılan şehri
-
trafiğe taktım bugün. sırayla tüm şehirler yazılacak buraya. orduda araba kullananla, mersinde araba kullanan zihniyet aynı.
genel mantık şu şekilde.
1) ben gideyim de trafik ne olursa olsun.
2) acelem olmasa bile en hızlı şekilde gitmeliyim. mümkün olduğunca durmadan, frene basmadan gitmeliyim.
3) benden hızlı veya benden yavaş giden herkes aptal.
4) tüm noktalarda geçiş hakkı bana ait.
5) eğer durmam gerekiyorsa madde 2 iptal. iki dakika beklesinler ne aceleleri var.
6) araba kullanmayan herkes(motorlular dahil) ezik. bu yüzden onlara yol verilmez, öncelik araba kullananların.
7) sinyal, yol ayrımı öncesi doğru şeride geçme vs. sadece vakit kaybettirir. bunları yapanlar acemidir, ustalar kafasını kullanır.
8) ben hangi şeritte, hangi hızda gidiyorsam trafik ona göre akmalı. ben en solda 40la gidiyorsam benim sağım 30, onun sağı 20 şeklinde herkes hızını ayarlamalı.
eve gidince haber ver diyen insan
-
haber gelmeyince endişelenen, "haa, unutmuşum yav, kusura bakma." diye sonradan öğrendiğinde üzülen biridir.
tayyip'in boris johnson ile şakalaşması
-
diplomatik nezaketsizliktir. direkt olarak johnson da tayyip'in elini omzundan çekmeye çalışıyor, çünkü bu karşı tarafa üstünlük kurma gösterisidir ve bunun bir parçası olmak istemiyor.
neyse hiç şaşırtmıyor dünya liderimiz.
edit: bunu zaten olması gereken bir şey olarak görenlere şöyle söyleyeyim. ikili görüşmelerde evet vücut dilleri bu amaçla kullanılıyor. ancak hiç bir şekilde olayla haberi olmayan birine yapılması nezaketsizliktir. arkasından kulak da yap o zaman. hatta nah çek. adamın haberi yok ne oluyor bitiyor. bak zekayı kullanınca iyi ve kötü ayrılabiliyor.
herkeste olan ben farklıyım hissi
-
dostoyevski çok sevdiğim budala isimli kitabında bundan bahseder fakat başlıkta subjektif şekilde belirtildiği gibi bu duyguyu herkeste olan bir hissiyat olarak ele almaz.
dostoyevskiye göre herkes özgün olmak ister. üstelik bu istek sadece fakir, aciz, imkanları az olan insanlara özel değildir.
ne miktarda olursa olsun, para, sosyal konum veya güzel dış görünüş, özgün ve özel fikirler üretememe hissiyatının verdiği rahatsızlığı karşılayamaz. herkes bu hissiyatı yenmek için mücadele eder ama özelliksiz insanlar için bu mücadele sadece depresyon kaynağı haline gelir.
"basit insan" sıkça sıradanlıktan kurtulmayı amaçlayıp, yersiz ve saçma gözüken hareketlere girişir. dışarıdan kimi zaman sıradışı gözükse de, bu insan özünde sıradan olduğunu ve bundan kurtulmaya çalışmanın zorlama bir çaba olduğunu bilir.
özel olmayan fakat daha akıllı olan insanlar da vardır.
bu insanın sıradanlığını benimsemiş olması onun en önemli özelliğidir. farklı olmak adına büyük hayallere kapılıp hatalar yapmazlar. mutsuz olmazlar fakat özünde özelliksizlerdir.
gerçekten farklı ve özel insanlarınsa özel olduklarını göstermeye ihtiyaçları yoktur. farklılıkları yaptıklarından, söylediklerinden bağımsızdır, varoluşlarının bir parçasıdır.
not: bu arada budala eserini okumanızı öneririm, oldukça ilginç bir mega klasiktir. tamamen şahsi görüşümdür fakat budala eserinde 4 adet sıradışı olarak nitelendirebileceğimiz karakter bulunur ve 4'ü de yaratılmış en özel karakterlerdendir diyebilirim.
(bkz: lev nikolayeviç mışkin)
(bkz: aglaya ivanovna yepançin)
(bkz: parifon semiyonoviç rogojin)
(bkz: nastasya filippovna)
ursula k. le guin
-
'hiç kimse cezayı kazanmaz, ödülü de. aklınızı hak etmek, kazanmak gibi fikirlerden arındırın; ancak o zaman özgür düşünebileceksiniz...'
şu sözleriyle farklı bir kafa yaşadığını kanıtlayan teyze. onun yaşına geldiğimde ben de aynı kafada olsam negzel olur.