hesabın var mı? giriş yap

  • kitap okumaya dalıp 1 saattir beklenen ucagi kacirmak !

    bunun uzerine henuz daha evla bir salaklik duymadim.

    not: tam bir entry-nick uyumu vakasi

  • salaklık eninde sonunda kaybettirir işte, bir dümen tutturmuşsun, yedi sülaleni kurtaracak parayı öyle yada böyle bulmuşsun, ne mal gibi milletin gözüne gözüne dolarları, hayatını sokarsın. vizyonsuzluk işte kendin için yaşa lan hayatını her zaman, gösteriş için değil.

  • motorsporları tarihinin en büyük faciası. 11 haziran'daki yarışın 23. turunda, start-finiş düzlüğündeki çarpışma sonucu bir mercedes parçalarıyla beraber seyircilerin üzerine uçmuş, sürücüyle birlikte 84 kişi ölürken, 120 kişi yaralanmıştır.

    ham görüntüler:
    http://www.youtube.com/…ayer_embedded&v=jek85gkjn6k
    http://www.youtube.com/…oh5hzaazk&feature=fvwp&nr=1

    kazanın nedeni, frenleri austin healey(sürücü lance macklin) marka araca göre çok daha kuvvetli olan jaguar'ın (sürücü mike hawthorn) ani bir kararla pite girmek için frenlere asılması, bunun üzerine austin'in önündeki jaguar'a çarpmamak için mecburen sola kırması ve arkadan son sürat gelen mercedes (bkz: pierre levegh) ile çarpışarak onu pistin dışına uçurması.

    bugün gerçekleşse muhtemelen kimsenin burnunun bile kanamayacağı kazanın bu derece vahim sonuçlar doğurmasının tek nedeni, pist ile seyirciler arasında bırakın bir lastik barikat ya da tel örgüyü, en ufak menzil - mesafe bile bulunmamasıydı. yarışın ardından fransa, almanya, ispanya, isviçre ve diğer ülkelerdeki tüm pistler gerekli standartlara getirilene kadar bütün motorsporu aktivitelerine ara verildi.

    http://en.wikipedia.org/wiki/1955_le_mans_disaster

  • edit 2: bir arkadaştan george orwell sözü,
    düşünün çünkü henüz yasaklanmadı

    düşünüyorum da, hepimizin mi bu kadar kaybedecek şeyi var. kişisel özgürlüklerimiz o kadar kısıtlanmış ki, duvarları olmayan bir hapishanedeyiz. korku imparatorluğu mu bu? öyleyse, hakikaten neyden korkuyoruz?
    dayatmaları kabullenerek daha nereye kadar varacağız? farkında mısınız adı şeriat olmayan, ama muhafazakarlığın dibine kadar dayatıldığı iki yüzlü, sahtekar bir ülke olduk.
    son yasakla,
    her daim içen birisi değilim, ama istediğim zaman, dışarıda içmeyi geçtim, parasını verip birşey alamıyor olmak, bunun bana dayatılıyor olması ve buna sesimin, sesinin çıkmıyor, çıkamıyor olmasından nefret ediyorum.
    gittikçe boğuluyorum, insan görmek istemiyorum ama çekip gidip bir yeşillikte, deniz kenarında öyle boş boş oturmaya bile izin yok.
    herkes birşey olsun istiyor, ama beklemek, umuda boşa kürek çekmek gibi.
    debelenmesek bile batıyoruz, yalnız, çamura değil, bildiğin boka, ta ki nefesimiz tükenene kadar.

    kadehlerinizi kaldırın gençler,
    en çok da kimin o bok çukurunda boğulmasını istiyorsanız ona.
    şerefe...

    edit: gelen bir mesaj,
    " 1920li yıllarda ülkenin fabrika ayarlarıyla oynadınız şimdi bir babayiğit çıktı ve ülkeyi fabrika ayarlarına geri döndürüyor"

  • zaman zaman tuhaf çalışan monologlarına tanık olduğum hazır yemekçi.

    geçenlerde bir şubesinde sipariş ettiğimiz hamburgerler 15 dakika geçmesine rağmen hala gelmemişti. kasadaki kız en sonunda "siz gidin; ben masanıza getiririm" diye bizi gönderdi.

    elinde hamburgerlerle geldiğinde gecikmenin sebebini sorduk. kız aynen şöyle dedi:
    "valla ben de bilmiyorum ki... dalacam bigün hepsine zaten!"

  • macbook pro kullananların sikinde olup olmamasının sikimizde olmadığı işletim sistemi. gelmiş burda macbook da macbook. git başlığında sevgini anlat o zaman.

    start8 gibi programlara ihtiyaç duymadan start menüsüne kavuşacak olmamız güzel. bir de clover'a gerek duymadan tabbed windows explorer olsaydı, tadından yinmezdi.