ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
%25 düşen petrol fiyatının benzine hiç yansımaması
-
kaç-ak saray'ın ve devam eden müştemilatının* maliyetinin vatandaştan pompa yoluyla finansmanı gereğidir.
yoksa devlet başkanı hala 1792 yılında inşa edilen bir binada oturan abd'de benzinin galonu 3 dolarlardan 2 dolarlar seviyesine indi bile!
canlı canlı insan yiyen ayı
-
bize ayiligin ne demek oldugunu hatirlatan ayi, ulan son zaman da kedi sever gibi ayi seviliyor, ay ne sevimli ne sempatik falan diye.
gercek ayilik budur iste.
izmit kishi ryoichi köprüsü
-
izmit korfez gecis koprusune verilmesi gereken isimdir.yillar sonra bile kopru isminin nereden geldigi merak edildiginde o dort harfli kelimenin bazi insanlar icin ne kadar da degerli olabilecegi anlasilacaktir.
(bkz: onur)
steven spielberg'in netflix'e savaş açması
-
bir film yalnızca netflix üzerinden gösterilmiş ve oscar ödülüne aday olmuşsa spielberg haklı ama adı geçen filmler los angeles'ta gösterime giren filmler ve netflix bu filmlerin yapımcısı değil dağıtıcısı. belgesel kategorisinde oscar alan filmlerin ise sinemalarda gösterilme zorunluluğu zaten yok. konunun bu yıla ve bu isimlere özel yanında spielberg haksız.
ama daha geniş açıdan bakıp sinema sanatının kendine özgülüğü ve dijital geleceği unsurları üzerinden yapılacak bir değerlendirmede spielberg gibi geleneksel kuşak üyeleri sonuna kadar haklı. müzikte spotify, fizy gibi platformlar, sinemada netflix gibi platformlar müzik ve sinemanın asli unsuruymuş gibi değerlendirildiği müddetçe kalite gittikçe aşağı düşecek. nasıl ki müzikte sanatçılar yeniden single çağına döndü ve tematik albüm uğraşı gibi dev eserler artık üretilmemeye başlandı sinemada da netflix gibi ortamlar film yapımcılarını tamamen televizyon izleyicisine yönelik filmler çekmeye sevk edecektir. epik sinema, drama ve içinden bilgisayar efekti geçmeyen filmlerin sayısı zaten yeterince azalmışken bu alanlarda sinema sanatı tamamen yok olacaktır. 2000'li yılların ergence dizi çılgınlığı insanların filmleri de dizilerle aynı parametrelerle değerlendirmesi yanlışına sevk etti. netflix ya da spotify zararlı demiyorum, ben de kullanıyorum ama müzik sanatı ve sinema sanatı her zaman kendi dinamikleriyle sunulmalı. yoksa her iki sanatta da nostaljik bir tüketici olmaktan başka çareniz olmamasıyla filmleri dizi izler gibi izleyen (dolayısıyla izlemeyen) bir seyirci olmak arasında seçim yapmak zorunda kalırsınız.
karda arabayla kayarken röportaj veren adam
-
görüntülerdeki asıl garip olay kayan son arabanın üzerine ''dur'' işareti yaparak yürümekte olan polistir :)
debe: sokak hayvanlarını unutmayalım,en azından apartmanlara alalım.
sevgilim beni terk edecek korkusu
-
erich fromm üstada göre artık yönetilen ve yönlendirilen kişidir.
“bir ilişkiyi az seven yönetir. çünkü çok seven kaybetme korkusundan her şeye olur der.” erich fromm
29 haziran 2016 fransız basını rezaleti
-
o beğenmediğiniz fransa, kendisine yapılan saldırılardan 1 gün sonra 128 eve terör baskını yapmış ve failleri bulmaya çalışmıştır. yeni türkiye ise saldırılardan sonra 3 araştırma önergesi reddetti akp ile.
çin'de bulunan 3300 yıllık pantolon
-
çin malıdır.
kim bilir neyin taklidi.
ihsanoğlu'nun oğuz haksever'e verdiği efsane ayar
tek tip şarj girişi yasası
-
avrupa parlamentosu'nda ezici bir oy çoğunluğuyla kabul edildi. şimdi apple düşünsün.
2024 yılı sonuna kadar bütün yeni akıllı telefon, tablet, dijital kamera kulaklık, taşınabilir video oyun konsolu, hoparlör, klavye gibi cihazlarda usb-c şarj girişi yer alacak. böylece tek bir şarj cihazı çeşitli cihazlarda kullanılabilecek. umarım bu uygulamanın ülkemizde de yasallaştığını görürüz.
https://sputniknews.com.tr/…nilacak-1061948737.html
debe editi: debe için teşekkürler. yurtdışına rus kaynakları kapalı olduğu için başka kaynak aşağıda eklenmiştir.
https://tr.euronews.com/…asa-en-cok-applei-etkileye
hiçbir kızın ilki olamamış erkek
-
tüm içtenliğimle söylüyorum, keşke ben olsam dediğim erkektir. ,
hayatım boyunca hep ilk olan erkektim ben. bu ne demek biliyor musunuz? pantolonlar aşınana kadar sürtünmek demek. imkansız hesaplar ödeyerek "zamana ihtiyacım var." lafını duyup tavana bakarak uyuyakalmak demek. hep ertelenmek demek, hevesi kursağında bırakılmak demek. ve hepsinden önemlisi müzakere etmek demek.
o yatağa girdin mi müzakere edeceksin arkadaş. bu topraklar kolay kazanılmadı. elin bele değmesinin bile şanlı galibiyet olarak addedildiği nice geceler yaşandı o er meydanında. sütyeninin kopçasını açtığımda gözleri yuvalarından fırlayan sevgilim oldu benim. birini elimle yerine taktım. iç çamaşırına dokunduğumda "hayatımda bu kadar kirlenmiş hissetmedim" cevabını aldım. yılmadım, müzakereci tutumumu korudum. "sadece uyuyalım hiçbir şey yapmayalım" dedim ve sadece uyudum. yaz sıcağında kışlık eşofmanlarla girdim yatağa, isilik oldum. yeri geldi ayaklarımız birbirine değsin diye mücadele verdim.
sonra vay efendim neymiş ikinci olunca rererö. oglum mal mısınız lan?
an affair to remember
-
eğlenceli ve tam benim sevdiğim tarzda diyaloglara sahip olan film. ayrıca bende pembe şampanyayı deneme isteği uyandırmıştır.
a haber'deki gazetecilerin koltuğa yaslanmaması
-
gazeteci olsalar yaslanırlardı.
onlar gazeteci değil yalamacı.
1 kasım'da oy kullanmadan önce bakılacak fotoğraf
-
budur. bu insandan kime zarar gelir?