hesabın var mı? giriş yap

  • hiçbir yer "tam istediğiniz" gibi olmayacak, çünkü sizin "tam istediğiniz şeyin" kendisi zaten "çalışmamak" üzerine kurulu.

  • yaratıcı değiller. sürekli aynı kalıpları kullanarak birbirlerini gazlıyorlar.

    - çok mu güzeliz ne..
    - o senin güzelliğin canım..
    - ee çekene de bakmak lazım..
    - çok ösledim canım ya, bi ara buluşalım..
    .
    .
    .
    böyle gider bu..

  • her 1000 ameliyatın 1.3'ünde görülme olasılığı olan durummuş.

    efendim, bu, genellikle anestezik ilaçların yetersiz verilmesi, hastaya maskenin yanlış yerleştirilmesi gibi sebeplerden kaynaklanan durumdur. bu durumda ameliyatın herhangi bir safhasında hastanın bilinci açılır; çoğu vakada hastanın vücudu geçici olarak felç edildiği için hasta bilincinin yerine geldiğini ameliyat sırasında orada bulunanlara bildiremez ve kendi ameliyatına şahit olur, ne bileyim doktorların geyiklerini dinler filan.

    ama daha vahimi ise bilinç yerinde olup ağrı kesicilerin de etkisini kaybettiği durumlardır. hastalar çaresizce ameliyata şahit olmakla kalmaz, bilinçli olarak ameliyatı deneyimler. vakaların büyük çoğunluğunda, bu duruma maruz kalanlar, ameliyat sonrası ciddi psikolojik travmalar yaşamaktadır.

  • erkek yazardir. bu gözler 15 entryli 200+ takipçili kadın çaylaklar gördü. herşey bir profil fotoğrafına bakar.

  • "bana siyasal islam ın değdiği, güzel kalan tek bir şey gösterin.." alt metinli bir değişim.

    soldaki yiğit bulut'un dolar tl paritesi 1 tl civarındaydı, sağdaki yiğit bulut'ta ise dolar 8 tl.
    türkiye ekonomisinin özeti budur.

  • rus 3000 kilometre menzilli anti-balistik füze erken uyarı radarı.

    adı konteyner olunca gemicilikle alakalı bir terim gibi duruyor ama değil. "durumu kontrol altında tutma" anlamında bir container bu. 2013'te prototip olarak sahaya sürülen ve rus ordusundan nato'ya bir şekilde* sızdırılan bilgilere göre çok beğenilen kabiliyetlere sahip bir ufuk ötesi radarı.

    ufuk ötesi radarları klasik radar'ın radar ufku ötesinde kalan alanı iyonosferi bir ayna gibi kullanarak görebilen çok uzun menzilli, yere sabit ve aşırı maliyetli sistemlerdir. 100 ve üstü sayıda anten kulesi yanyana inşa edililiyor. bunlar da kısa dalga sinyalleri troposfere atarak binlerce (bazen yüzbinlerce) km ötede uçan cisimleri saptayabiliyorlar. radar ölü alanı bırakmıyorlar ve balistik füzelerin kalkışı gibi hayati öneme sahip bilgileri edinmede çok avantaj sağlıyorlar.

    29b6 her biri 34 metrelik 144 anten kulesine sahip. bunlar 100 kilometre irtifada 3000 kilometrelik bir alanı tarayabiliyor. ilk sahaya sürüldüğünde natonun bunu soğuk savaş yıllarındaki hava keşfi uydu keşfi gibi yöntemlerle bulması belki on yıl alacakken çok beklenmeyen bir şekilde siviller tarafından keşfedilmiştir. hikayesi de şöyle ki amatör radyo istasyonları 9.2 ila 19.745 megahertz bandında gezinirken 2013 yılı sonbaharında ilginç bir puls yakalarlar. bu dalga kısa dalga bandının daha önce işaretlenmemiş bir noktasında seri aralıklarla saniyede 50 puls gibi korkunç bir tekrarda 14 megahertz aralığında çalışmaktadır. yok uydudur yok sputniktir yok israil atmosferde deney yapıyor derken evinin garajında oturup radyo bandı çeviren adamlar bunun ne olduğunu anlayamazlar. bir süre sonra bu aralığa ağaçkakan adını verirler. zira bandı saptayıp kulaklığı taktığınızda aynı seri bir şekilde ağaca girişen ağaçkakan gibi trrrrrrrrrrrr diye bir ses alınmaktadır. kendi forumlarında falan da uzun uzadıya teknik bilgilerine kadar bu şekilde yazarlar (sağolsunlar)

    bilahare spektrumda böylesi açıklanamayan bir husus tabii ki us eufor ve nato ncia sinyal istihbarat departmanlarının ilgisini çekiyor ve yeni bir rus erken uyarı radar platformuyla karşı karşıya olduklarını anlıyorlar. farklı ülkelerde senkronize çalışan iki radar alıcısının verilerini karşılaştırarak ortalama bir gps haritasında koordinat çıkartıyorlar ve radar alıcılarının yerini kısa bir arazi gezintisi ile googlemapste görebiliyoruz. şunu da aklınızdan çıkarmayın,francis gary powers u2'siyle sizin ekran başından böyle görebildiğiniz netliğin çeyreği kadar casus hava fotoğrafı çekebilmek için 1960'ta g.tüne füzeler yedi stratosferden paraşütle atladı sovyetlerde yıllarca hapis yattı, dünya nükleer savaşın eşiğine geldi falan. şimdi ise durum böyle, evinin garajında ham radyo ile uğraşan adamlarla ofisinde googlemaps inceleyen biri çok gizli tasnifli düşman istihbaratını elde edebiliyor.

    o kadar da değil, hattın alıcı sigint işlem merkezi de açıklayamayacağım bir yöntemle bulundu. o da burada

    google maps ile askeri istihbarata hoşgeldiniz. cetveli gönyeyi koyarsanız radar 240 baş* ile güney ucu varşova kuzey ucu norveç bodo arası bir alanı tarıyor. yani ruslar en modern array radarlarını oraya çevirdiklerine göre, o yaklaşma noktasından balistik füze bekliyorlar. o hattın tam ortasında da baltık kuzey denizi norveç açıkları var. büyük ihtimalle anti-denizaltı slbm kabiliyeti geliştirmeye çalışıyor diyebiliriz putin reyiz.

    radar platformunun ayrıntılı dökümü ve teknik tasnif dışı bilgileri (rusça) burada

  • türkiye’nin görüp göreceği en iyi komedi dizilerinden biridir. ama asıl üzücü olan farkında olmadan eski türkiye’nin son anlarını yaşadıklarımızdan, türkiye’nin biraz da olsa yaşanılabilir olduğu zamanlardan olması. dizinin karakterleri ve hikayeleri de hep bu yönde gelişmiştir o yüzden.

    mesela tahsin bey son derece ataerkil, taşralı bir zengindir. kızının akşam çıkmalarına, oğlunun/yeğeninin içip eve gelmelerine karşı çıkar. ramazan’da oruç tutar. ama milli bayram kutlamalarında şampanya içer. bu arada doğum günü 29 ekim’dir.

    bülent onaran ortalama bir türk profiline göre oldukça aykırı, elitist, avrupai, zamanın şartlarına göre fazla özgürlükçü bir karakterdir. ama fransa’nın ermeni soykırımını tanıdığı zaman “fransızlara kızıyorum azizim” diyerek tepkisini göstermiştir. çakma solcu değil gerçek bir aydındır.

    burhan dizinin en sahtekar, çıkarcı, paragöz, güvenilmez karakteridir. izzet’in makbule’yi dövdüğü sahneden sonra makbule “dağlısın sen, o beğenmediğin burhan bey saçımın teline bile dokunmaz” der. sonrasında evdekilere morarmış suratıyla yakalanmamak için burhan’ın evine gider. hatta burhan ortalık karışmasın diye makbule’yi dövdüğünü iddia edip sacit’ten dayak yemeyi göze alır.

    sacit demişken, kumarbazın tekidir. sertaç ve tacettin ile arkadaş olduğu sahnede sokaktan geçen iki adam fatoş’a açık giyindiği için laf eder, onlara size ne oluyor deyip kavga ederler.

    kubilay dünyadaki gelişmelerden son derece uzak, aileden varlıklı bir iş adamıdır. apolitiktir. o bile sacit ve osman’ın kara çarşaflı kadın kılığına girip sokak röportajı yaptıkları sahnede fatoş bir kadın olarak buna karşı çıktığını söylerken, kubilay, yuh artık, pes dedirten yakışıklılık, “belki o da kendini öyle rahat hissediyor, niye karışıyoruz ki” der.

    avrupa yakası’nda ramazanda eğlenceler düzenlenir, bayram ziyaretleri son derece önemlidir ama bir yandan yılbaşılarında dansöz çıkartılır, 29 ekim kutlanır. bizim çocukluğumuzdan beri gördüğümüz türk kültürünün televizyondaki son örneklerindendir. kapıcı ailesinden sütçüoğlu rezidansına, taşralı burhan’dan iş adamı kubilay’ına kadar bugün tamamen kutuplaştırılmış laik-müslüman kültürünü bir potada eritmiştir.

    oyuncuların performansı, senaryonun mükemmelliği bir yana, şu an içinde bulunulan toplum şartlarından dolayı bir benzerinin gelmesi imkansızdır. bugün “bizimkiler” den nasıl bahsediliyorsa bir 20 sene sonra da ondan benzer şekilde bahsedilecektir.

  • aga ne diyelim. allah bin tane peygamber göndermiş yine ıslah edememiş bu coğrafyayı. tartıştığımız konuya bak. oruç tutan tutmayan birbirine hayvan falan diyor. adamlar bugün galaksimizde ne oluyor deyip uzay boşluğuna kök salarken, biz bugün ne giysek, bugün hangi mezhep çatışması var, hangi örgüt ne amaçla kelle kesiyor ya da oruç tartışması yapıyoruz. biz oyuncu değil oyuncağız lan. bir tane iskandinav ülkesinde böyle kısır saçma bir tartışma döner mi, hayır. allah var diyen emirdir diyen tutar, ben tutmuyorum diyen tutmaz kime ne? vallahi kafamı duvarlara vuracağım. bu ülkede yaşamak, bu salak tartışmaların beynimi işgal etmesinden o derece sıkıldım.

  • adam maddi manevi kendini tiyatroya adamış, muhalifliğini korkmadan sergileyebiliyor ve halkın büyük bir kısmı tarafından seviliyorken kavuğu hak etmediğini düşünmek haksızlık olur.
    tiyatronun yeni kavuklusuna merhaba diyoruz.

    bonus: kavuğun münir özkul’dan ferhan şensoy’a geçişi ve sonrasında yaşananlar izlemenizi tavsiye ederim.