hesabın var mı? giriş yap

  • her şey bir yana, şunu yazmadan geçmek istemedim:

    saha içinden izledim konseri; sanırım toplamda otuz bine yakın insan katıldı. genç bir kadın olarak ne girişteki sırada, ne içerdeyken herhangi bir anda, ne de dönüş yolunda bir an bile normal şartlarda artık gece taksim’e çıktığımda yaşadığım güvensizlik ve tedirginlik hissini yaşamadım. sadece kadın olmakla ilgili bile değil; insanların dip dibe müzik dinlediği o ortamda acaba cebimin kenarından cüzdanım, telefonum çalınır mı vs gibi şeyleri bile hiç düşünmediğimi fark ettim.

    yanımdaki insanlarla sohbet edebilmek kolaydı, millet birbirine yanından geçerken gülümsüyordu, sıra beklerken kimse kimseyi sıkıntıya sokmaya, ezmeye vs çalışmadı. öne geçmeye çalışan çakalları bir kenara bırakırsak (o kadar da olsun), epeydir hissetmediğim bir iyilik ve medeniyet dalgasının içindeydim.

    öyle güzel bir kalabalık, öyle ışıklı bir topluluktu.

    umarım haklısındır harun, umarım bu ülkenin yarını artık bizlerizdir. içimiz umut doldu, emeklerinize sağlık.

    debe editi: çok güzel insanlarsınız yahu, hayallerimiz umutlarımız ortak. şukulayan elleriniz dert görmesin. çok teşekkürler :)

  • buna sevinen adamlar sıra kendi çalışmalarına geldiginde başka türlü yorumlar yapabiliyor, hangi sektör olursa çok çalışma içeren hicbirseye en azindan çalışan kesim sevinmesin.ayrica bu çağda cumartesi banka calistiracaklarina musteriden hafasonu eft ucreti almayıp,döviz makasini acmazlarsa hepsinden daha hayırlı hizmet olur.

  • 13 yaşında bir çocuk, elden ele dolaştığı söylenen tecavüz videosu ve "benimle de ol, yoksa abine söyleriz seni öldürür" diye tehdit eden 15 insanlıktan nasibini almamış orta doğulu.

    şu kadınlara, kız çocuklarına aile olarak arkasında olabileceğinizi hissettirin. şu çocuk bilseydi ki abi yanında olacak, ilk tecavüzden sonra şu tehditlere boyun mu eğerdi.

    "namus" diye sokak ortasında kadın döven adamlar, milletin karısına, kızına da tehditle, şantajla tecavüz ediyor.

    edit:hiç bana kelime oyunlarıyla gelmeyin. açın bakın hangi coğrafyaya ait olduğumuza.

  • bir arkadaş çok güzel demiş. hava dediğimiz şey boşluktan ibaret değil. onunda bir miktarı, yoğunluğu vs var diye. işte biz bunu stabil yerimizde otururken farkedemiyoruz. ve bu bakımdan uçakların uçabilmesi bize çok tuhaf ve karmaşık gelebilir. fakat haraket halindeki bir taşıttan elimizi veya kafamızı çıkardığımızda hissettiğimiz şey, hava taneciklerinin de bir kütlesi olduğu ve bunun bir kuvvet oluşturabileceği.
    konumuza geri dönersek uçağın uçmasını sağlayan yegane şey, uçağın havada tutunabilmesi
    havada tutunabilmesini sağlayan ise, kanatlarındaki aerofil (su damlacığı şeklindeki) yapıdır. tabi bu yapı uçağın kanat profilinde simetrik değildir. şu şekildedirkanadın üst tarafı daha bombelidir. bunun sebebi, havanın kanadın üst tarafında daha uzun yol kat etmesini ve hızının artmasını sağlamak. hızı artarsa basıncı azalır. (bkz: bernoulli prensibi)
    aynı şekilde kanadın alt tarafındaki hava akışı, kanadın üstündeki hava akışına göre daha yavaş ama basınç daha fazladır. işte bu basınç farkı kanat alt yüzeyinde daha fazla olduğu için, kanadın alt tarafından yukarı doğru bir kuvvet doğar. bu kuvvet ingilizce lift (taşıma kuvveti) diye tabir edilen kuvvettir. bu kuvvet sayesinde uçaklar havada tutunabilir. görsel
    taşıma kuvvetine etki eden başlıca parametreler. havanın hızı, havanın yoğunuğu, kanat alanı ve taşıma katsayısıdır. fazla formülasyon olduğu için taşıma kuvvetinin detaylarına girmiyorum.
    detaylı bilgi için

    uçağa etki eden dört kuvvet vardır:
    -lift (taşıma kuvveti) yukarı yönlü
    -weight (ağırlık) aşağı yönlü
    -thrust (itki) ileri yönlü
    -drag (sürükleme) geri yönlü
    şematik gösterimi

    taşıma kuvveti ve ağırlık zıt yönlüdür. taşıma kuvveti ağırlık kuvvetinden fazla olduğu zaman havada tutunma başlar. zira itki ile sürükleme kuvvetleri de zıt yönlüdür. uçakta sürükleme kuvveti istenmeyen bir şeydir (ama her zaman değil). sebebi ise eğer sürükleme fazla olursa, bizim yakıt maliyetimiz artacak. yukarıda bahsettiğim aerofil yapı çok önemli. çünkü aerofil (su damlacığı şeklinde) yapı en az sürükleme oluşturan yapıdır. bu profil uçağın sadece kanatlarında değil, hemen hemen bütün kısımlarında mevcut. örneğin, uçağın kuyruk kısımlarını oluşturan yatay stabilize ve dikey stabilize de aerofil yapıdadır. hatta ve hatta uçağın gövdesi de aerofil yapıdadır.
    peki bize sürükleme kuvveti ne zaman lazım?
    doğru cevap uçak ineceği ve pistte durması gereken zamanda.
    ucağın kanat profil yapısı flap/slat denilen mekaniki yapılar ile uzatılabilir ve genişletilebilir.
    peki bu bize ne sağlar?
    kanat profili geriye doğru daha uzun ve kavisli ise, bu bize daha fazla taşıma kuvveti ve daha fazla sürükleme kuvveti sağlar.
    örneğin, uçaklar havalanacağı zaman düşük derecede flap acılır. sebebi, kalkış için taşıma kuvvetini arttırmam lazım ama sürükleme kuvvetinin de çok fazla olmasını istemiyorum. sonuçta sürükleme kuvveti ve ağırlık, bizim havada tutunmamıza ve ivmelenmemize negatif etki eden kuvvetler. bunun için düşük derecede açılan flaplar kalkış için idealdir.
    peki iniş nasıl olur derseniz?
    inişte ise, artık yüksek hız istemiyoruz. bunun için kanadın aerofil yapısını artık frenleme etkisi yapacak şekilde sürükleme kuvvetinin en fazla olacağı konuma eviriyoruz. yüksek derecede flap açarsak, kanadın eğriliği artık maksimuma ulaşır. bu noktada artık kanatta taşıma kuvvetinden ziyade sürükleme kuvvetinin etkisi daha fazla olacagı için, uçağın hızında bir yavaşlama olur ve uçak yavaşca süzülerek bir alcalma gerçekleştirir. bu yüksek derece flap açarak, kanat yüzey alanını genişletmeyi, kuşların bir yere konarken kanatlarını full açmasına benzetebiliriz. kuşlarda aynı şekilde yavaşça bir yere konakken kanatlarını açarlar.
    iniş videosu
    airplane landing flap extension

    ingilizcedeki lift dediğiniz, uçağın uçmasını sağlayan kaldırma kuvveti değil, taşıma kuvvetidir. normalde havanın veya suyun da kaldırma kuvveti var ama örneğin havanın kaldırma kuvveti sizin uçmanızı sağlamaz. havanın kaldırma kuvveti siz stabilken de size etki eder ama taşıma kuvvetinin oluşması için yukarıda bahsettiğim bazı koşullar gereklidir. örneğin hız gibi...

    ek bilgi: uçakların motorları, uçağın ivmelenmesine etki eder. her iki motoru durmuş bir ucak, süzülerek (planör uçuşu) yakın bir meydana inebilir. tabi ivmelenme olmadığı için hızlı ve uzak bir mesafe uçuş olmaz. siz yine de motorsuz uçmayın ))

  • asıl adı jakob koller olan ve 1675-1690 yılları arasındaki yargılamalar sonucunda kendisine bağlı olduğu bahanesiyle 167 dilencinin idam edildiği avusturya tarihinin en büyük cadı avının aranan sembol ismi olarak tarihe geçmiş büyücüdür.

    jakob'ın annesi barbara koller hayvan leşlerini temizleyen ve onlardan kremler yapan bir deri yüzücüydü. yaptığı iş nedeniyle toplum tarafından dışlanmış bir şekilde yaşamaktaydı. o dönemler toplum tarafından dışlanmış kadınlar genellikle cadılıkla ilişkilendirilirdi ve barbara'nın kaderi de farklı olmadı. 1675 yılında hırsızlık yaparken yakalandı ve bu suç ile birlikte büyücülük suçlamasıyla yargılandı. yargılama sürecinde şiddetli işkenceye maruz kalan barbara çektiği acıya daha fazla dayanamadı ve kendisinin şeytanla anlaşma yapmış bir cadı olduğunu itiraf etti. aynı zamanda oğlunun da kendisi gibi büyücülükle uğraştığını, eğer yakalanmasaydı birlikte kiliseleri soyacaklarını ve kendilerine karşı koyan herkese kara büyü yapacaklarını söyledi. itiraflarından sonra 1675 yılının ağustos ayında da salzburg'da infaz edildi.

    annesi yakalandığında başına gelecekleri anlayan jakob ortadan kaybolmuştu. annesinin itirafları üzerine jakob (annesinin infazından sonra jackl olarak anılacak) her yerde aranmış, başı için ödül konulmuş ama bulunamamıştı. bulunamaması onu zaten büyücü olarak gören halk arasındaki ününü daha da arttırmış ve hakkında çeşitli efsaneler üretilmesine yol açmıştır. mesela halk jackl'ın kurda dönüşebilmek, görünmez olabilmek, uçabilmek gibi bazı yetenekleri olduğuna inanıyordu. yine de jackl'ı gören, duyan olmamıştı.

    o dönemler avusturya'da ciddi bir çocuk dilenciler sorunu vardı. aynı zamanda işsiz ve evsiz tayfası da ciddi bir sorun hâline gelmişti. bu sorunları çözmek isteyen yetkililer ise yasalara takılıyordu. kara kara düşünürlerken akıllarına şeytani bir fikir geldi. toplumdaki rahatsızlığı firari jackl efsanesi ile birleştirerek bu sorunları kökünden halledebilirlerdi. bu amaçla halka dilenci çocukların jackl'ın örgütünden oldukları, jackl'ın dilencilere köylerden hayvan leşleri toplattırarak kara büyüler öğrettiği, çocuklar yeterince büyücülük öğrendiklerinde halk için büyük kötülükler planladığı gibi dedikodular yayıp korkutarak uzun yıllar sürecek bir temizleme operasyonuna giriştiler.

    dilenciler sokaklardan tek tek toplanıp büyücülük suçlamasıyla yargılandılar. hakim yargılanan dilenciye büyücü jackl'ı tanıyıp tanımadığını soruyor ve cevap olumsuzsa işkence safhasına geçiliyordu. eğer işkence sırasında ölmemeyi başarıp da jackl'ı tanımadığı yönündeki beyanında direnen olursa hayatı kurtuluyordu. yine de işkenceden kurtulmak zordu, genellikle o safhada ölüyorlardı. zamanla arkadaşlarının acı içinde öldüklerini gören diğer dilenciler işkence görmemek ya da ölümden kaçınmak için jackl'ı tanıdıklarını söylüyor ve kendilerini jackl'a ulaştıran sözümona başka dilencilerin isimlerini yetkililere veriyordu. bu şekilde en küçüğü 3 yaşında olmak üzere toplam 232 kişi yakalandı. bunlardan çoğunluğu çocuk olan 167 kişi ise idam edildi. böylece dilenci sorunu büyücü jackl ile ilişkilendirerek çözülmüş oldu.

    ismi kullanılarak çok sayıda insanın vahşi bir şekilde katledildiği döneme rağmen büyücü jackl hiçbir yerde ortaya çıkmadı. ortaya çıkmadığı için de hakkındaki efsaneler almış başını gitmişti. onu ormanda ağaç keserken gördüğünü ve görüldüğünü fark eden jackl'ın anında bir fareye dönüştüğünü söyleyenler vardı. kendisini gördüğünü iddia edenler o kadar çoktu ki aynı anda birkaç farklı yerde bulunabildiği gibi bir inanış da yerleşmişti. bunun yanında jackl'ın ülkedeki diğer cadı ve büyücülerle birlik kurarak toplantılar yaptığı ve onların lideri olduğu da söyleniyordu.

    gerçek şu ki jackl hiçbir zaman yakalanamadı ve akıbeti bilinmiyor. bu sebeple bugün salzburg'da hâlâ onun yaşadığı ile ilgili efsaneler yankılanmaktadır. fakat onunla ilgili efsaneler dışında kesin olan kendisinin taraftarı, hizmetçisi olduğu iddia edilen çok sayıda insanın sosyal temizlik maksadıyla vahşice yargılanıp idam edilmesidir. yöneticiler tarafından varlığı bile şüpheli, yaşayıp yaşamadığı bile bilinmeyen bir kişi ile ilişkilendirilerek çok sayıda insan ortadan kaldırılmıştır. kısacası halen egemen güçlerin rahatsızlık duyduğu toplum kesimlerini alakasız şekilde yaftalayarak itibarsızlaştırması, sindirmesi ya da cezalandırması maksadıyla kullanılan cadı avı tabirinin birebir örneğini oluşturan bir davanın sembolü olmuştur. bu yönüyle ilginç bir tarihi şahsiyettir gerçekten.

    kaynaklar: https://www.streetroots.org/…1/10/06/sorcerer-jackl
    https://www.salzburgerland.com/…der-zauberer-jackl/

  • kaçırdığı golden sonra 16. yy'daki atalarına kadar sövdüğüm adam. attığı golden sonra da 16.yy'a kadarki bütün atalarının taşaklarını öperek özür diledim onlardan.

  • turkcell, vodafone ve türktelekom'un ortak bildirisiyle bip ve yaay uygulamalarının kullanımı artık kotadan yemiyecek. malum karakter sınırından tam başlığı yazamadım. bkz.kaynak

    neyse efendim, bu eşşolueşşek firmalar pandemi sürecinde online eğitim ihtiyacı olan çocuklara hiçbir şekilde ekstra kota imkanı tanımazken ne oldu da birden bu iki uygulama kotadan yemeyecek? sebebi belli, (bkz: if you don't pay the product you are the product)

    edit: özelden türktelekom'un 8gb internet dağıttıyla alakalı bir sürü mesaj atan sevgili amip yazarlar 1-2 dk'nızı ayırıp şu haberi de okuyunuz lütfen: haber