hesabın var mı? giriş yap

  • 3 yildir kullandigim alet. merak edenler icin hayat kurtaran güzel özelliklerinden bahsedecegim. muhtemelen bahsedilen özellikler diger marka e-book reader'lar icin de gecerlidir.

    önce sunu izah edeyim. ilkokuldan beri araliksiz kitap okurum. babamdan kalan kitaplarla birlikte evimde 1000'e yakin kitabim var. e-book readerlar ilk ciktigi zamanlarda (yaklasik olarak 2009) acaba bu is olur mu diye düsündüm, fakat hem fiyatlarin pahaliligindan (sony e-book reader 300 dolar, 200 euro idi, su anda muadili 60-70 euro civarina satin alinabilir) hem de e-kitaba ulasmanin zorlugundan vazgectim. aradan yillar gectikten sonra yurt disinda iken indirimde bir kindle gördüm ve aldim. sonra da kindle kullanmanin inanilmaz kolayligi kesfettim. kitap mi e-kitap mi diye sürekli münakasa edenlere avantajlari ve dezavantajlari siralayinca rahatlikla söyleyebilirim ki acik ara e-kitap. hatta benim icin öyle bir noktaya geldi ki basili kitap okumayi cesitli nedenlerden dolayi tercih etmiyorum. (genelde puntolarin kücük olmasi, not almanin zor olmasi ve bu yüzden belirli bir süre sonra önemli bilgilerin ucup gitmesi vs). özellikle kitaplarin dijital halini ariyorum. ayrica sunu da rahatlikla söyleyebilirim ki zaten olan okuma aliskanligim daha da artti.

    bahsettigim bu avantajlari belirli bir düzen olamadan aklima geldigi gibi siraliyorum.

    1. arka plan isigi olmadigi icin kesinlikle göz yormuyor (herkesce malum)

    2. cok kisa sürelerde kitap temin edilebiliyor. yurt disinda yasayip türkce kitap; türkiye'de yasayip yabanci dilde yazilmis kitap okumak isteyenler icin ideal.

    3. yüzlerce kitap tasinabiliyor. bol seyahat edenler icin ideal.

    4. sarji hergün bir kac saat okudugunuz takdirde 3-4 hafta kadar dayanabiliyor.

    5. tek bir dokunusla kitapta istenilen yerlerin alti cizilebiliyor ve not alinabiliyor. alti cizilen yerler ve notlar bir .doc dosyasina otomatik olarak kaydediliyor. cok önemli bir özellik zira kitapta belirli yerlerin altini cizmek pek pratik degil ve aradan zaman gectikten sonra önemli yerler unutuluyor.

    6. kitaplar arasinda ve belirli bir kitapta arama yapmak mümkün. daha önce okuyup da yarim yamalak aklinizda kalmis hos bir cümleyi yeniden okumak istediginizde hatirladiginiz bir iki kelimeyi yazin ve saniyeler icinde cümle önünüze gelsin.

    7. yazi fontu ayarlarmak mümkün. göz problemi olanlar icin ideal.

    8. yabanci dilde bir kitap okuyorsaniz ve bilmediginiz bir kelime varsa sadece o kelimeye tiklamaniz yeterli. böylece default olarak kindleda bulunan ya da sizin de ekleyebileceginiz bir sözlük yardimiyla kelimenin anlamini göreceksiniz. ayrica internet baglantisi varsa kelimenin ya da kavramin wikipedia'daki tanimina da ulasabilirsiniz.

    9. daha önce anlamina baktiginiz tüm sözcükler 'kindle'a kaydolacaktir. vocabulary builder olarak adlandirilan bir uygulama ile kelimeleri ögrenip ögrenemediginizi kontrol edebilirisiz.

    10. amazondan alinmis kitaplara mahsus olmak üzere wise uygulamasi ile zor kelimelerin üstünde kücük bir sekilde izahat olacak (bunun sikligi ayarlanabiliyor). böylece dil problemi cekenler ya da yabanci dil bilgisini gelistirmeye calisanlar icin kolay bir okuma gerceklesecek.

    11. klip.me adli chrome uzantisiyla, sadece bir tik ile internette gördügünüz bir sayfayi kindle formatina uygun bir sekilde makale olarak kindle'a yollamak mümkün. böylece bilgisayar ekraninda okumaya üsendiginiz köse yazilarini ya da uzun eksisözluk entrylerini otobüste, metroda, vapurda okuyabilirisiniz.

    12. internetten satin aldiginiz ya da klip.me ile yolladiginiz metinler amazon cloud'da kaydedilir. dolayisiyla bir internet baglantisi ile yillar önce okumus oldugunuz ve birden akliniza gelen bir makaleye ya da daha önce satin almis oldugunuz bir kitaba ulasabilirsiniz.

    13. calibre adli program ile kindle'a göndereceginiz makaleleri programlayabilirsiniz. mesela begendiginiz bir köse yazarinin günlük yazilari ayarlayacaginiz bir saatte kindleiniza otomatik olarak gönderebilirsiniz.

    14. cok verimli olmasa da internete girip birseyler okuyabilirsiniz.

    15. kitaplari yaklasik olarak yüzde 20-25 daha ucuza alabilirsiniz.

    16. sadece sizin satin aldiginiz kitaplara degil arkadaslarinizin satin aldigi kitaplara da sahip olabilirsiniz. (bence bunda sorun yok:))

    17. okuma aliskanliginiz artar

    18. ben basili kitabin kokusunu seviyorum ya da ona dokunmayi seviyorum diyenlere yüzlerce kitap okumus biri olarak söylüyorum ki henüz daha güzel kokan bir kitaba rastlamadim. ayrica genelde kitaplarin baskisi iyi olmadiginindan dokundugunuzda elde kasinmaya benzer garip bir his birakir. e-book reader ile bu sorun da olmaz.

    edit: yukarida klip.me uzantisindan bahsetmistim. @doxanikee'nin bilgilendirmesiyle ögrendim ki amazon'un send to kindle adli orijinal bir uzantisi varmis. send to kindle

    edit-2: kindle'a makale gönderme uzantisi olarak kesinlikle kindle'in kendi uzantisini öneririm. klip. me uzantisi ile gönderilen makalelerin formatinda sikinti olabiliyor. basliklar, alt basliklar, paragraf ve resim alti yazilari birbirlerine karisabiliyorlar. send to kindle ile gönderilen makalelerde ise en ufak bir problem daha yok.

  • burak yılmaz'ın haklı olduğu olayın görüntüleri. bu halk otobüsü, minibüs ve taksi şoförleri hiç yol, yordam bilmiyor. diğer şoförlerin haklarını tamamen gasp ediyorlar.

    hemen ünlü ve zengin biri diye burak yılmaz'ın haksız bulunması doğru değil.

    yahu bu kadar insan neden bu otobüs, taksi, minibüs şoförleri ile kavga ediyor sizce ? emekçidir, şudur, budur diye hep toplu taşıma şoförleri haklı bulunuyor. ama bunlarla kavga eden herkes mi haksız arkadaş ? herkes haksız da bir tek bu toplu taşıma şoförleri mi haklı ?

    bir de kocaman beyzbol sopası gibi sopa çekiyor. burak üzerine gelse vuracak kafasına muhtemelen. o sopa ile darbe yemenin ölüme sebebiyet verebileceğini hesap etmiyor şehir eşkiyası. burak sadece uyarıyor oysa, babam yaşında adamsın diyor. ama şoför maganda diğer toplu taşıma şoförlerinin çoğu gibi.

    bu olayda da burak önce uyarıyor. şoför tehdite devam edince, her insan gibi burak da sinirleniyor. hoş olmayan bir durum ama oluyor işte.

  • üst edit : alın nebahat çehre'nin ağzından dinleyin inanmayan barzo severlere gelsin.

    https://youtu.be/ny3du2hkhji?t=1430

    daha önceden nebahat çehre'yi sürekli dövdüğü, kafasına bardak koyup ateş ettiği bilinen kadın düşmanı yılmaz güney'in nebahat çehre'yi ayrıldıklarında araba ile ezmesi olayıdır.

    olayı bizzat yakın arkadaşı abdurrahman keskiner şöyle anlatıyor.

    "çok az kişi bilir bunu. rahmetli yılmaz, nebahat ve ben... bir gün yine gece kulübünde kavga ettiler. nebahat kulübü sinirle terk etti. yılmaz'ın 'dur' demesine hiç aldırmadı. nebahat, elmadağ'da kaldıkları otele doğru koşarken yılmaz otomobiline bindi. sinirle direksiyona geçti. sonra gözümün önünde sevdiği kadını arabayla ezdi. nebahat havada uçtu, arabaya çarptı sonra da kaldırıma... 4 gün hastanede yattı."

    kadın düşmanı keko.

    edit : yukarıdaki olayın doğruluğunu sorgulayanlar olmuş . olayı anlatan abdurrahman keskiner . kendisi yılmaz güney'in o dönemki yapımcısı ve yediği içtiği bir olan arkadaşıdır.

    yılmaz için barzo demiş miydim. dur diyeyim barzo.

  • tribünler tıklım tıklım. beşiktaş tribünü herkesçe bilinir. kimse oturarak maç izlemez. kuzey kale arkası tribündeyim. maç sıkıntılı. heyecandan kıpırdayamıyorum. yanımda bi kadın, küçük bi çocuk. anne-oğul maça gelmişler belli ki. kadın kısa boylu, çocuk kucağında ama sahayı göremiyor. ağlamaya başladı. o küçücük dudaklarının arasından şu sözler döküldü:

    -anne ben beşiktaş'ı göremiyorum hiç.

    aklıma kendi çocukluğum geldi. inönü tribünlerinin merdivenlerinde oturduğum, beşiktaşlı abilerin omuzlarında tezahürat yaptığım günler. o abilerin 'beyler yavaş olun, yavru kartallar var, önden geçsinler.' dedikleri günler...

    döndüm hemen kadına; 'abla sizin için de sorun değilse ben alabilirim çocuğu kucağıma. burdan saha daha net görünüyor.' dedim. kadın güldü, zahmet olmasın filan derken çocuk çoktan kucağıma gelmişti. bi görsen sözlük, ne kadar tatlıydı. boncuk gibi gözlerinde yaş var, beşiktaş için döktüğü gözyaşları.

    sahayı görüyordu artık. inanılmaz mutlu olmuştu. gözlerinde hala yaş vardı ama kahkaha atıyordu. gözyaşlarını sildim gözlerinden, 'adın ne yavru kartal?' diye sordum. bana da öyle sorarlardı. gözlerime dikti gözlerini, kocaman gülümsedi. 'kartal benim adım.' dedi. o kadar güçlü bi tonla söyledi ki adını, gerçek bi beşiktaşlıydı o, daha şimdiden aşkını hissediyordu siyahın ve beyazın. çok geçmeden almeida gol attı. sarıldık yavru kartalla. almeidaa! diye bağırdık. maç boyunca indirmedim kucağımdan. maç bittikten sonra ayrıldık güzel kartal'la.

    bizimkilerin gelmesini beklerken düşündüm neden beşiktaş diye. aslında çok basit. bu renklere gönül verdiğin zaman, öyle bi aşkla bağlanıyorsun ki, nedenler anlamını yitiyor. 5 yaşındaki çocuk bile gözyaşı döküyor uğruna, beşiktaş'ı göremiyorum diyerek ağlıyor. beşiktaşlı olmak tam olarak bu. en saf duygularınla, siyah ve beyaza bağlanmak...

    ve teşekkürler beşiktaş'ım. sen dün 5 yaşındaki bi çocuğun gözyaşlarını sildin. onun sevgisine, aşkına karşılık verdin. benim de yalnızlığımı sildin. iyi ki varsın beşiktaş!

  • aşırı gerçekçi bir bilgisayar oyunu. yapay zekası o kadar gelişmiş ki karakterler bile gerçek olduklarını düşünüyorlar. uygarlıklar kuruyorlar, maden işliyor, ticaret yapıp, teknoloji geliştiriyorlar. hatta bazıları onlarla oynayan oyuncuya tapıyor bile. oyunun da belli sınırları var tabi. mesela oyundaki harita dışına çıkınca nefes alamıyorlar. ilerlemeleri çevresel koşullardan dolayı aniden güçleşiyor. bunun nedeni oyunun sınırlarına ulaştıklarında aslında tümüyle kurgusal bir evrende yaşadıklarını öğrenip umutsuzluğa düşmelerini engellemek. oyuncu arada canı sıkıldığında doğal afet falan gönderip eğleniyor. tam tersi karakterler birbirini öldürmeye çalıştığında anında kitap, peygamber falan geliyor. eldeki peygamber upgrade'i bitince fetullah, cübbeli falan gönderiyor. aslında farklı ülkelerin ve kıtaların farklı oyuncular tarafından yönetildiği multiplayer bir oyun da olabilir bu (mesela amerikanın sahibi iyi oynuyor). ama ne olursa olsun oyuncu bir gün oynamaktan sıkılacak ve fişi çekip tatile, kız arkadaşına falan gidecek.

    (bkz: işte biz o gün tükeneceğiz)

    edit: aklıma şimdi geldi de zaten dna'mız da kodlama şeklindeydi dimi lan? valla bizi çok pis kodladılar olum, demedi demeyin.

    kaynaklar:
    (bkz: the sims)
    (bkz: truman show)
    (bkz: matrix)
    (bkz: age of empires)
    (bkz: kıçım)