hesabın var mı? giriş yap

  • tuba diyor ki; ‘kendi kitabını istedi bir de ya mal mı ne bu adam?’
    açıkça söylemek gerekirse, ısrarla kendi kitabını kaynak olarak isteyen ve sınavı o kitaptan yapan öğretmenlere ben de aynı şeyi söylüyorum. tuba saygısız değil, tuba aklı çalışan bir öğrenci. öğretmenin bu dayatmasına karşı çıkan bir öğrenci.

  • bu dönemin, hiçbir karşılık beklemeden ve sonsuz bir hevesle çabalayan, isimleri çok az duyulmuş gizli kahramanları vardı aslında.

    tommaso parentucelli isimli bir rahip bunlardan biriydi. el yazması kitaplar satın alıyor ve bunları kopyalıyordu. üstelik geliri kısıtlıydı ve bunu yaparken de ciddi anlamda borçlanıyordu. ilerleyen yıllarda papa seçildi ve v. nicolaus ismini aldı ancak karakteri hiç değişmedi. bir müstensih ekibi kurdu. bu ekip ise, insanlığa fayda sağlayacağı kanaatine vardıkları kitapları kopyaladıktan sonra çoğaltıyordu. öldüğünde miras olarak, 9000 ciltten oluşan, herkese açık devasa bir arşiv bıraktı. bu mirasın ünlü parçalarından biri ise kuşkusuz niccolo perotti'ye latince çevirisi için 500 gulden verdiği pollybius'tu.
    (bkz: https://archive.org/…s/bub_gb_ssig9-rahzuc/mode/2up)

    venedik'te yaşayan aldo mannucci isimli, kendine ait basımevi olan yayımcı da bunlardan biriydi. onun sayesinde önemli ve faydalı olarak nitelendirilebilecek yunan yazarların eserleri ilk defa grek dilinde basıldı. ki bu eserler sayesinde bologna'da, ferrara'da, parugia'da, pavia'da ve zamanla avrupa'nın diğer şehirlerindeki üniversitelerde ücret karşılığında yunanca dersler veren yetkinlikte insanlar iş bulmaya başladılar. özellikle bologna şehri, sadece yunanca ile sınırlı kalmayıp; belagat, felsefe, astronomi gibi derslerin de verildiği şehir üniversitesine devlet gelirinin yarısını ayırıyordu.

    andrea bongajo, avrupa'da avicenna olarak bilinen, ibn-i sina'nın yapıtlarını okuyabilmek, felsefesini anlamak ve elbette onun eserlerinin tercümesini yapabilmek için hiç üşenmeyip şam'a gitti. uzaktan başka bir dili öğrenmek, özellikle o dönemlerde çok zordu ve dile maruz kalmak şimdikinden daha önemliydi. şam'da yaşamaya başladı, onun eserlerini okudu, arapça ile yatıp kalktı ve nihayetinde ülkesine döndü. venedik hükümeti onun bu çabalarını karşılıksız bırakmadı ve ona padua'da görev verdi. ve onun sayesinde ibn-i sina'nın bilimi ve felsefesi italya üzerinden avrupa'ya yayılmaya başladı.

    inanın bunlara benzer çok örnek var ama uzatmayacağım. zira bu öğrenme hevesi ve merakının örneklerle açıklanabilecek bir tarafı da yok bana kalırsa. birileri çıkmış ve durup dururken tarihle, edebiyatla, mimariyle, astronomiyle, müzikle ilgilenmeyi hayatlarının amacı haline dönüştürmüşler. fikir ile kalmayıp harekete geçmişler; yeri gelmiş tek başlarına, yeri gelmiş birkaç eş ve dostla sahaya çıkmışlar, köyleri, şehirleri gezmişler, yorulmak bilmemiş ve bunu da ciddi ciddi hiçbir karşılık beklemeden, inanılmaz zorlu şartlar ve imkanlarda yapmışlar.
    akıl alır şey değil gerçekten.

    kaynaklar:
    - peter burke
    - jacob burckhardt

  • dönercinin başında kuyruğunu bacaklarının arasına sıkıştırmış mahzun mahzun bakan kulağı sarı küpeli güzel köpeğe kıyamayıp tavuk döner almaktır.
    o kadar aç insan varken köpeğe de döner mi ısmarlanırmış diye böğüren tüm yaratıklara kulağımı tıkayıp dönercinin gözü önünde yaptım bir de bunu.
    insanlar ister, insanlar çalışır, insanlar derdini anlatır ama onlar anlatamaz.
    onları gören herkes yolunu çeviriyor. kimse başlarını okşamıyor.
    evet aynı durumda olan insanlar da var ama bu demek değildir ki bu hayvanları görmezden gelelim. of of efkarlandım yine. :/

  • bir bulgar olarak (bu kadar iyi türkçe konuştuğuma bakmayin, busbulgarım) alnim acik başım dik bir şekilde kalan hayatıma devam etmemi sağlayan 43 dakikadır. yeni sezona 17 galibiyet ile başlayan fenerbahçe karşısında ilk 43 dakika oynadığımız oyun ve maçı beraberlikte tutmamız dunya ve bulgar futbolu adına tarifi imkansız bir haz. ha biz bu 43 dakikayı yaşamısiz ha muhammed yollanmış miraca. bugün itibari ile futbol izlemeyi zirvede bırakıyorum. takimimla gurur duyuyorum.

  • bu kurum kim aq ben bunu merak ediyorum. kadına erkeğe böyle uçuk teklifleri senelerdir yapan bu kurum kim?

  • mazot şu an 3.73. 2500 lira ile 670 litre yakıt alınabiliyor. 670 lire yakıt ile 13000km yol gidiliyor şehir içinde. şehir içinde ortalama 50km kız ile araç kullanılsa 268 saatte bu mesafe kat edilebilir. yani ayın 30 günü araba kullanılsa, günde 9 saat direksiyon sallamak gerekir.

    sonuç: abla taksi şoförü.

  • ezici bir halk oyu ile seçilmiş istanbul büyükşehir belediye başkanı karşısında, haddini bilmeyen atanmış bürokrattan başka bir şey göremedim.

    izleyip vaktinizi boşa harcamayın.