hesabın var mı? giriş yap

  • mesai kavramı içinde yaşayanların tamamı, ayrıca kabaca evine 8-10 bin dolar girmeyenler için bir nevi kanserli yaşam formudur. farkına varmadan ince ince hasta eder adamı, bildiğin tıbbi hasta...

    sadece ciddi para kazanan ve bunu sabah 8 akşam 8 gibi bir mesai ile yapmak zorunda olmayanların şehridir istanbul. kalanı köledir. istersen 15.000 net maaş al, mesainin içindeysen, hayatın dışındasın usta.

  • edit: ekşi şeyler'de yayımlandığını öğrendiğim bu entryi beğenen arkadaşlar, mockumentaryler hakkında ad hoc dergi için yazdığım daha geniş kapsamlı yazıyı şuradan okuyabilirler:
    http://www.erdemakintemel.com/…geseli-mockumentary/
    ----------

    ilk defa this is spinal tap'in yönetmeni rob reiner tarafından 1983 yılında ortaya atılmış kelime. rockumentary kelimesi de aynı günlerde yine reiner tarafından ortaya atılmıştır.

    kelime mock ve documentary kelimelerinin birleşiminden oluşmuştur. mock kelimesi sahte, imitasyon ve dalga geçmek anlamlarında kullanılırken, documentary bildiğimiz belgesel demektir.

    buradan çıkarılacak ilk ders mockumentary türündeki filmlerin salt dalga geçme amacı taşımadıklarıdır. mockumentary türündeki filmlerin amacı, belgesel türünün kodları kullanılarak ortaya çıkarılmış filmler ile genelde kurgu veya gerçek şeklinde kategorizasyona uğrayan filmlerin bu kadar keskin bir ayırıma uğramasına eleştiri getirmektir. mockumentary üretimi belgesellerin gerçeği yansıttığı inancını vurgulamaya, bu neredeyse alternatifsiz inancı sorgulatmaya ve imajların gerçekliğinin sorgulanması konusunda yeni bir sosyal anlayış gerektiğini belirtmeye yöneliktir.

    mockumentaryler gerçeklik algısını yaratmak için bazı belgesel tekniklerini kullanırlar. bunlardan bazıları:
    · voice-over / dış ses,
    · tanınmış sunucu ve oyuncular,
    · açıklamalar (disclaimer),
    · müdahil olmayan fakat sürekli izleyen kamera tekniği (bkz: cinema verite ve fly on the wall),
    · arşiv görüntü kullanımıdır.

    mockumentarylerin 3 alt türe sahip olduğu düşünülmektedir. bunlar parodi, critique mockumentary ve deconstruction mockumentarydir. bu üç alt tür seyirciye gerçeklik hissiyatının geçirilme seviyesine göre sıralanmıştır. parodiler sahte oldukları mesajını direkt olarak verirken critique mockumentaryler seyircileri sahtelik-gerçeklik kavramlarının arasında bırakır. deconstruction mockumentarylerde ise gerçeklik had safhadadır.

    kronolojik olarak bazı önemli örnekleri şunlardır:

    1967 - david holzman's diary/#58852461
    1978 - the rutles: all you need is cash
    1980 - the falls
    1983 - zelig
    1983 - this is spinal tap
    1992 - man bites dog
    1995 - forgotten silver
    1999 - the blair witch project
    2000 - the simpsons: behind the laughter/#6807444 (s11e22)
    2001 - the office (birleşik krallık, 2001-2002)
    2001 - the office (amerika, 2005-2013)

    bir de bunlardan önce bbc'nin swiss spaghetti harvest diye bir haberi vardır ki o da mockumentary grubuna dahil edilebilir. bu haber, isviçre'de spagetti hasadını, insanların spagetti yetiştirmekte çok ustalaştığını, hatta hasatta toplanan spagettilerin aynı uzunlukta olmasını bile ayarlayabildiklerini anlatmaktadır. bahçesinde spagetti ağaçları yetiştirmek isteyen ingiliz kardeşlerimizin bbc'nin telefonlarını kilitledikleri vakidir. (bkz: isviçreli çiftçiler spagetti ağacı yetiştirdi/#64430500)

  • en azından ayağımızı yerden keserdi sayın bakan. öküzün trene baktığı gibi bakıp yangının kendi kendine sönmesi beklemezdik. verdiğim vergiye acıyorum şu çapsızlar tarikatı döneminde.

  • en büyük hayalim "ulan bi kıza bak bi de yanındaki lavuğa bak" cümlesinde bahsedilen lavuk olabilmek...

  • şüphe!

    70 yaşındaki dedeler gibi kısa kollu gömlek giymem, kollarında faça mı var derler.
    müdüre evrak imzalatmaya giderim, özel bir konu mu görüştün derler.
    bir gün öğleden sonra izin isterim, iş mi arıyorsun derler.

    kafayı yemiş ibneler...

  • parayı referans alan kadının sözü, haa mankenlik nasıl bir sınıflandırma o ayrı bir konu,
    erkeklerin yatak odasında aşkı aramasına o zaman kimsenin sözü olmasın,

    üniversite söyleşisine manken çağmak güzel kafa ve arada geçen söz;

    - mankenler neden hep zengin iş adamlarıyla çıkıyorlar?
    + böyle bir durum yok mesela çağla şıkel emre altuğ ile evliydi.

    emre altuğ'un fakir olduğunu öğrenmiş olduk

    edi, bi titreme

  • ingiltere, fransa ve portekiz'in birebir aynı formalarının aksine özel tasarıma sahip formalardır. hırvatistan'a da özel forma tasarlanmış. polonya'ya da özel tasarlanmış gibi duruyor ama çok düz formalar, bir özelliği yok.

    böyle değişimler güzeldir, türkiye'nin klasik iç saha forması yok ama modern bir tasarım var ve yıllar sonra avrupa'da futbol sahnesine çıkacağımız için böyle tasarımlar heyecan verici bana göre. (bu konuda az biraz bilgim var) (bkz: efsanecubuklu.com)

    tff şöyle demiş, daha doğrusu nike demiştir bunu: "alttan siyah olarak başlayan yeni iç saha forması omuzlardan yukarı doğru yayılan güçlü bir kırmızıya dönüşen özel bir grafiğe sahip. bu grafik zincirlerden yapılan savaşçı zırhını andırırken türk mimarisinin en önemli parçalarından birisi olan karmaşık mozaik desenlerinden de ilham almaktadır."

    "formada yer alan şekiller ve renkler türk mimarisindeki güzel ve karmaşık mozaik uygulamalarını anımsatırken zincirlerden yapılan desen ilhamını savaşçı zırhından alır."

    ayrıca katıldığımız son turnuva olan euro 2008'de de benzer forma setimiz vardı, kırmızı iç saha, turkuaz detaylı beyaz deplasman. ona da güzel bir atıf olmuş, tebrikler nike'a.