hesabın var mı? giriş yap

  • ufakken çok ağlarmışım, hatta çoktan öte hep ağlarmışım. beni susturmak için artık annemde babamda çaresiz kalmış. yok emziği bala batır ağzına ver falan filan ben susmuyormuşum. sonracıma babam o ünlü keşfini yaptı:

    b: bak aklıma ne geldi!
    a:ne?
    b:simdi bi kaba süt koyacaz..
    a:ee?
    b:sonra bu kabın ağzına emziğin ucunu yapıştırp ucunu delecez!!
    a:....
    b:böle o* emdikçe ağzına süt gelecek!!
    a:....
    b:....
    a:biberon yani??
    b:..!(büyük bir keşif duygusunun ardındaki hüsran...)

    demek ben daha erken doğsam biberonun patentini babam alsa şimdi paraya para demezdik..işin diğer bir boyutu demek ki insanlar başları sıkıştığı zaman akılları çalışıyor. bak caponlara atom bombasını yediler* simdi her seyi en ufak en hızlı en teknolojik sekilde yapmak icin kasiyolar (bkz: japon tshirt katlama sanati)

  • ardından bi sonunu dinle sonunu, adam gibi dinlemiyosun ki diye serzenişte bulunursanız çocuğun da hak vereceği çıkışma. vermezse tekme de atın, belki o zaman hak verir.

  • bisiklet yorumcusu sarper günsal’ın günler öncesinden olacağını söylediği durum. federasyonun yanlış isimleri tercih ettiğini söyleyip, katılan sporcularımız için iki ismin de önemli bisikletçiler olduğunu ancak parkurun onlara kesinlikle uygun olmadığını bu yarışı bitireceklerini zannetmediğini belirtmişti.

    yaklaşık 4,5 kilometre irtifa kazanılan bir yarışı her bisikletçi rekabetçi olarak bitiremez. mark cavendish 2021 fransa turunda etaplar kazanırken yokuş etaplarını 30-40 dakika arkadan bitiriyordu. orada yarış 21 günlük olduğu devam etmek için her etabı bitirmek gerektiği için devam etti. ama burada tek günlük bir yarış varken zorlayıcı hava koşullarında 1-1,5 saat geriden gelmenin pek bir artısı yok.

    keşke bizim de bir tadej’imiz olsa tabi ama öyle kolay değil maalesef.

  • din sınavlarında kağıdın tepesine bismillahirrahmanirrahim yazınca ekstradan bi on puan alınması, gözü dönen bi elemanın sınav kağıdına arapça bismillahirrahmanirrahim yazması ve o sınavdan 1000 (yazıyla bin) alması.

  • x kuşağının önemli özelliklerinden markaya bağlılık ve otoriteye itaat kavramlarının y kuşağında bulunmaması kökenlidir.

    reklam ve propagandadan etiklenmez y kuşağı, x'in yemesi için dizayn edilmiş pazarlama teknikleri üzerinde etkisizdir.

    y kuşağının zaafiyeti pop kültürdür. bir şeyi popülerleştir ve bütün kaynaklarını ona harcamasını izle. selfie, sosyal medya bunların en güzel örnekleri. 5-6 ünlüye kullandır ve duyur. gerisi çorap söküğü gibi gelir.

    planking, ice bucket challenge, bir anda parlayan ne olduğunu nereden çıktığını anlamadan ortalığı kasıp kavuran ve ömrünü dolduran kavramlar oldu. hep bunun sayesinde.

    x kuşağı işe girdiği andan itibaren patronunun kölesidir. yokluk görmüştür, bilinmezden korkar, macera sevmez, şükür eder.
    y kuşağı işe girdiği an patronundan default olarak nefret eder. yokluğu fazla bilmez, bilinmez, macera onun için tahrik unsurudur.

    en önemli özelliklerinden biri de y kuşağı drama sever. dramayı icat eden (teatral anlamda değil, sosyal hayat dramasını kast ediyorum) pembe dizilerin, arabeskin yaratıcısı x kuşağından bile daha çok sever. dolayısıyla işsiz kalıp sefalet çekmek y kuşağı için heyecan vericidir, bu duruma karşı dik durup çevresine poz kesmek güçlü olduğu mesajı vermek ister. bir çoğu, kendi farkında olmasa bile içten içe patronu kötü davransın, sevgilisi aldatsın, evi yansın filan ister. hayatında melodramatik heyecanlar arar. dolayısıyla işsiz kalmaktan korkmaz. çünkü kendisine pop kültürle bu kavramlar empoze edilmiştir. popüler dizi film şarkılarda idolleştirilen baş karakterin başından bu tip olaylar geçmektedir ve y kuşağı bu karakterlerle kendini özdeşleştirir. x kuşağı ise bu karakterlere acır.

    y kuşağı bireyselcidir ve kendini dünyanın merkezine koyar. kendini çook uzun bir filmin başrol oyuncusu olarak görür ve etrafındaki herkes figürandır. onun için romantik ilişkileri daha çetrefilli ve anstabil yapıdadır. sürekli yükselip filmin sonunda en tepede olmayı hedefler. x kuşağı bir bütünün parçası gibi hissetmeye uygundur. aile kavramı onun için değerlidir. iş arkadaşlarıyla samimi ve kalıcı ilişkiler kurar. y kuşağının iş ilişkileri genel olarak soğuk yapmacık ve çıkar üzerinedir. kendi filminde figüran olan herkes yükselmek için bir gün üzerine basmaktan çekinmeyeceği kaldırım taşlarıdır.

    sonuç olarak içinde bulunduğumuz 2017 yılında x kuşağı patron, y kuşağı yeni çalışandır. y kuşağı yeni yeni yavaş yavaş patron statüsü kazanmaya başlamaktadır.

    ancak yöneten y yönetilen y olduğu zaman ben bu kuşak çatışmasının çözüleceğini öngörmüyorum. aksine daha da derinleşecek. çünkü melodram bağımlı y'ler iyi yöneticiler olamayacaklar ve altlarındaki en az kendileri kadar hırslı ve egoist diğer y'ler bu durumu kolaylaştırmayacak. bence asıl cümbüşü o zaman göreceğiz.

    şimdi hepsini yazmaya kalksam kitap olacağı için bu noktada kesiyorum. bir çok eksik altı doldurulmamış kavram var ama hepsini detaylı inceleyince pop kültür, döneme damga vuran tarihsel olaylar ve kişiler ile ilgisi var. konunun uzmanı değilim ancak merak edilen konularda sorusu olanların sorularını cevaplayabilirim.

    şimdi mesaj atıp hocam ben a kuşağıyım hiç dediğine uymuyorum, b kuşağıyım şöyle böyle demeyin. bu yazılanlar psikoloji değil sosyoloji konusudur. bireyleri tek tek değil bir bütün olarak ele alır. bütüne tepeden bakınca görünen budur.

    ayrıca y kuşağının önemli özelliklerinden biri de farklı/özel olduğunu düşünmektir. yani y kuşağıysanız ve bu yazılanların size uymadığını düşünüyorsanız, tebrikler, tipik özelliklerinden en az birini karşılıyorsunuz. *

    edit: y kuşağını* bu kadar (x kuşağının gözünden bakarak söylüyorum) gömmüşken, bir noktayı vurgulamadan geçmek olmazdı. y kuşağı teknolojinin en hızlı ilerlediği dönemin hemen sonrasına doğmuş kuşaktır. bu nedenle önemli bir kırılma noktası oluştururlar. ileride bir gün kuşaklar kendi aralarında sınıflandırıldığı zaman* bir konu başlığı x ve y kuşakları arasında olacaktır. yani y kendi içinde bulunacağı kuşaklar grubunun ilk üyesi olacaktır ve artık o gruba ne isim verilecekse onun ilk örnekleri, prototipleri, başka bir bakış açısından en ilkelleridir. bunlar bilgisayarla doğan ilk çocuklardır. ilk gençliklerinde internetle tanışmış ve hayatlarının bu reseptif döneminde bu olguyu kendilerine entegre ederek oldukça aktif kullanıcıları olmuşlardır. tabi bunlardan sonra gelen z kuşakları direk internet ile doğmuş kuşak olup doğumlarından itibaren tanışık oldukları bu olguyu doğal hayatın bir parçası olarak kabul etmişlerdir.

    dediğim gibi, broşür uzunluğunu çoktan geçtik, kitapçık uzunluğuna yaklaşırken kapatıyorum. * kitabı buraya yazmayayım bedavaya. *

    edit2: kendimi durduramıyorum birkaç şey daha eklemem lazım.
    x kuşağının alamet-i farikası üretkenlik, y kuşağınınki yaratıcılıktır.
    z kuşağına çok değinmedim, çünkü bu kuşağın en büyük üyeleri 17 yaşındalar ve henüz onları yeni yeni tanıyoruz. z kuşağı bence şu an yeni tanımlanıyor olmalıydı, ancak bir grup aklıevvel sosyoloğun önce biz tanımlayalım, bizim adımız anılsın, ilk biz yapalım güdüleriyle aceleci davrandığını düşünüyorum. bu neslin özellikleri yeni yeni kendini göstermeye başlayacaktır.

    bir de şu var, x kuşağının y kuşağını eleştirmeye çok da hakkı yoktur. çünkü bu kuşağı onlar yetiştirdi, onlar yarattı, beslendikleri popüler kültürü onlar oluşturdu ve dayattı. dolayısıyla y kuşağında takdir ettikleri ve sevmedikleri bütün özellikler kendilerinin eseridir.
    ancak bir y kuşağı bir z kuşağını istediği kadar eleştirebilir, yerin dibine bile sokabilir, çünkü bu kuşağı da x kuşağı yarattı, z kuşağının ilk üyeleri 2000 yılında doğduğunda y kuşağının en büyükleri 20 yaşındaydı, kendi çocukları yoktu dünyayı ve popüler kültürü halen x kuşağı yönetiyordu. bundan sonra tanımlanacak kuşakların da aynı şekilde 15-20 yıl arayla tanımlanacağını varsayarsak y kuşağı ancak bu yeni tanımlanacak kuşakların bir veya birkaçından sorumlu olabilir. hatta y kuşağının da sorumluluğunu büyük ölçüde x ve baby boomerlar paylaşmaktadır.

  • bana kalırsa yurt dışı oy verme vergisi adı altında vergi alınsın 1000 euroyu ödeyen oyunu kime istiyorsa versin. bak nasıl düzeliyor herşey.

  • markete girdim.
    canım ne istiyorsa aldım, hem de ikişer tane.
    muzlu sütler, çikolatalar, krakerler, pahalı sakızlar falan...

    -9.75 kardeşim...

    cebimden çıkarıp bakmadan adama uzattığım şey, benim sandığım gibi 'yeşil bir yirmilik' değil; sadece 'mor bir beşlik' imiş.
    para üstü beklerken, para eklemem gerektiğini anlamam uzun zaman almadı.
    montun cebi, pantolonun cebi, arka cep falan detaylı taradım. 3 tane 1 lira ve işe yaramaz 10 kuruşlar buldum.
    ''param var'' sanırdım, yanılmışım...

    hala eksik olduğunu anlayınca;

    tekrar cebimi kurcaladım...
    elime anahtar geldi, para sanıp heyecanlandım...
    kurcalamaya devam ettim...
    elime yine anahtar denk geldi, yine para sanıp heyecanlandım....

    pantolonumun bir şalvarbank olmadığını kabullenince, cüzdanımdan daha işlevli bir bankanın kartını çıkarıp adama uzattım.

    +al abi, buradan çek
    - pos yok kardeşim ya
    +hayda...

    elimi tekrar cebime attım refleksle...
    yine anahtara denk geldi ama hiç heyecanlanmadım...

    "cebinde darphane yok amk, birinden birini bırak." dedi içimden bir ses alaylıca...

    +sakız kaç para?
    -2.50
    + o kalsın, o zaman...

    para yetmediği için alınamayan şey?
    (bkz: sakız)

    başlıktaki herkese eksi verecem amk.

  • + but you don't look like turkish
    - ay öyle miiiiiiiiiiiiiiiiiiii :)))
    + you look like an arab
    - yhaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa

  • üyelik için 50 lira giriş ödentisi ile 6 aylık aidat olan 120 lirayı nakit isteyen oluşum. fadıl bizi dolandırdı demeyin çakallar kapmışsınız bişeyler;)

  • türkiye, rağbet görmeyen spor dallarında başarılı bir ülke. çünkü çok yetenekli ve azimli sporcularımız var.

    futbol gibi paranın çok olduğu, pastanın büyük olduğu dallarda ise yine kokuşmuşluk ve liyakatsizlik nedeniyle asla başarılı olamayacağız. paralimpik oyunlarda niye başarılıyız? çünkü milli takıma alınması istenilen birilerinin yakını, birilerinin adamı olan paralimpik sporcumuz yok muhtemelen. olsaydı bunda da başarısız olurduk.

    emeklerine sağlık. helal olsun.