hesabın var mı? giriş yap

  • videodaki iki genç sahilde takılırken aniden dev bir parmak izi beliriyor üstünde de yeni çağın başlangıcı yazıyor, ne anlama geliyor olabilir altından ne çıkacak merak ederseniz takipte kalın
    bkz: esrarengiz parmak izi

  • faule itiraz olmaz, bir kere başlarsa itirazlar sonu gelmez çünkü. bir yerden sonra olay inada biner, oyunun boku çıkar. o yüzden faul yapmadığınıza yüzde yüz emin de olsanız faule itiraz etmeyin, zayii farzedin bu topu da, oyunun zevkini çıkarın. haftada bir gün sadece pazar akşamları istanbulda yıldız üniversitesi veya conradın önü veya abbasağa parkında, izmirde alsancak atatürk kapalı spor salonu önünde, karşıyaka sahilde, güzelyalı sahilde* 2-3 saat oynayarak hem yeni dostluklar kurabilir, hem de tüm haftanın stresini, sözlükte çaylağa düşmenin acısını, patronun ulu orta yerde hem de haksız yere sesini yükseltemesini, hocanın 49 ile dersten bırakmasını, bütün tatil her yerde sadece serdar ortaç çalmasını, hepsinin acısını 3 saatte çıkartabilirsiniz.

    sanılanın aksine sokakta iyi oynayan takımda veya profesyonel oyuncu sokakta da iyi oynar diye bir kural yoktur**.. sokak basketbolu ve profesyonel oyun oldukça farklıdır. bir kere en basitinden sokak basketbolu genellikle tek pota da oynanır. kurallar bile değişiklik gösterebilir. tek bir amaç vardır, eğlenmek.** gösteriye dayalıdır sokak basketbolu. hele ki saha kenarına parka köpeklerini gezdirmeye gelmiş 2-3 güzel bağyan da varsa görün bakın ne hareketler döner sahada.

    aklıma gelmişkten bir zamanlar reebok blacktop, adidas streetball idi, sırf verdikleri formalar için bile katılınırdı, hey gidi günler.

    bence sokakta en zevkli mevki oyun kurucudur*, ya atar, ya da attırır. en sevmediğim mevki ise pivot sanırım. boyunuz 1.80 üstü olan kişileri genelde pivota koyarlar, zira sokaklarda boy ortalaması sahayla kıyaslandığında pek düşük kaçar. sonra bu pivottan sadece top beklemesini ve rebound almasının beklerler. ama pivot olmak için uzun olmanın yetmediğini bilmezler mi, sonuç olarak sevmiyorum kardeşim pivot olmayı. forvet dediğimiz kesim ise sahada belki de en rahattır, sokakta istediği pozisyona geçebilir kısa süreli olarak, ister posta geçer, bazen oyun kurar, , bazen içeri dalar.

    genellikle tanımadığınız adamlarla oynarsınız, hatta bazen kızlarla bile oynarsınız, bu kızların genelde şutları çok iyi olur, bazen amerikalılar siyahlar falan denk gelir, bunların fizik gücü uzaktan gözüktüğü gibi gerçek oldukça yülsektir ve genelde sert oynarlar, o yüzden çok yakın savunmayın. kimin iyi kimin kötü oynadığını asla anlayamazsınız, fizik kıyafet ayakkabı vs hiçbir şey ifade etmez. 1.90lık yapılı, formalar içindeki adam sürekli top kaybederken; mühendis tipli* kısa boylu saç sakal darmadağan, altında kotu olan adam üçlükten yüzde yüz ile oynayabilir.

    sokak basketbolu ile ilgili başucu eseri white man cant jump isimli wesley snipesin başrolünü üstendiği filmdir. baskete çıkmadan önce şiddetle bunu izlememenizi tavsiye ediyorum. zira o hareketlerini yapamadğınız yetmiyor gibi bir de elaleme rezil oluyorsunuz.

    son olarak, salonda parkede spotların altında tek pota 6 kişi oynamak ile ağaçların arasında veya sahile karşı beton veya asfalt zeminde 6 kişi oynamak kıyaslanmaması gerek şeylerdir. sokak basketbolu sokakta oynandığı sürece zevklidir. izlemesi bile zevklidir. salonda neden bilmem pek bi zevki olmuyor. rüzgarı yaşamalı, temiz havayı içine çekmen lazım.

    önemli dip not :
    su içmeye en yakın cami, market, benzinciye gidilir.

  • asıl dalga geçilmesi gerekenler,
    chp insanları kuyruğa mahkum ettirdi diye iktidara gelip, milleti patates, soğan kuyruğuna muhtaç hale getirenler ve bunlara oy veren kesimdir.

  • benim için artık bu program dünya tarihinin en çok seyredilen programıdır. nasıl mı bu kanıya vardım ? şöyle ki;

    senelerin ntv spor ve trt3 seyircisi, hayatı futbol ve fenerbahçeden ibaret olan babam tam 10 dakika önce kapıdan içeri girdi ve yemeği veya hiç bir şeyi sormadan daha montu üzerindeyken şu cümleyi kurdu " n'oldu yıldız alan oldu mu bugün?" tepki dahi veremedim.

    bu baba bir zamanlar şu adamdı; #39106087

  • bundan sonra ayakkabı dünyasından ayakkabı almayacak olmama neden olmuş rezalettir. ayakkabılarımı simit dünyasından alacağım.

  • sayıca fazla olan sıkıntılardır. öncelikle yalınızın deniz kenarında olduğunu farz ediyorum, bu da yalınızın deniz kenarındaki kısımlarının kazıklar üzerine inşa edildiğini gösterir. en az 80 100 yıllık olan evinizin altındaki kazıklar ziyadesiyle yaşlanmış olacaktır. boğazda pek çok yalıda da gördüğünüz üzere bunların oturmasıyla beraber yalınız yıllar içerisinde denize doğru eğilecektir. neyse ki bu binalar beton değildir ve bu sebeple derin çatlaklar oluşturmamaktadır fakat yine de bu risk altında olmadığınız anlamına gelmez. bu durumun tadilatı ise öyle kolay ve ucuz olmayacaktır, yine milyonlar harcayarak durumu düzeltebileceksiniz.

    bir diğeri bu tarihi eser statüsündeki evinizde tadilat tamirat yapıp halk arasındaki deyişle çivi çakmadan önce anıtlar kurullundan izin almanız gerekecektir. bu güzel evinizde gerekli izinleri alıp tadilata başladığınız zaman ise o evi yapan gibi bir usta bulmanız pek mümkün değildir. evinizin yapıldığı yıllarda ağaçları cinsine göre kesilip işlenirken( örneğin çam ağacı içindeki suyu kaybetmesin diye gece kesilir, ağaçlar doğranırken elektrikli testerelerden ziyade kama ile ayrılarak lifleri bir arada tutup daha mukavim ahşap elde edilir vs.) bugün hepsi fabrikasyondur. evinizi yapan ermeni ustaların torunları şu an nerededir kim bilir, fakat onların 150 yıl önce yaptığı ve yağ gibi kayan panjurlarınız tadilattan iki sene sonra gıcırdamaya başlayacağını, tahtaların şişip tam olarak kapanmayacağını göreceksiniz.

    bir diğer husus ise deniz kenarındaki yapılarınız ile ilgili. evinize ait bir iskeleniz var ise yandınız. deniz işgalinden her sene, her sene olmazsa iki senede bir 300 500 bin liralara varacak cezaları belediyeden yiyeceksiniz.

    evet, gördüğünüz gibi derdi boldur. fakat tabi ki her konuda olduğu gibi yeteri kadar paranız var ise bunların hiç biri sizi ilgilendirmez, bütün sıkıntıları rahatça atlatırsınız.

    edit: bazı çok zeki arkadaşlar yalının deniz kenarında olduğunu, olmazsa zaten yalı olmayacağını beyan ederek şahsımla dalga geçme girişiminde bulunmuşlar. mesela arsanız büyüktür, deniz kenarındadır ve yalınız kazıklar üzerine inşa edilmeden kıyı çizgisinin biraz gerisinde inşa edilmiş olabilir. bu onu yine de yalı yapar sevgili kültür mantarları.

    edit2: en büyük derdi pas olanlara benden gelsin, galvanizden bile iyi bu konuda:
    http://solutions.3m.co.uk/…/scotch-1617-zinc-spray/

    zinca diye bir marka vardı, internette bulamadım aşırı profesyonel bişey olabilir, ama tabi yalısı olan adamlarsınız her türlü bulursunuz siz onu.

    not: inşaat mühendisiyim bugüne kadar 765 kazık çaktık halen de devam ediyoruz.

  • ön edit: lütfen konu ile ilgili fikri olan mesaj atmak yerine entry girsin. entry girin ki o müthiş fikirlerinizden sadece ben değil tüm herkes faydalansın. yoksa sabaha kadar çene çalsak ne olur en fazla beni ikna etmiş olursunuz.

    stad taş çatlasın 60 milyon liraya yapılabilir, geri kalan 100 milyon lira hayır olsun diye eşe, dosta, akrabaya, lise arkadaşına dağıtılabilir. hiç sevap kazanılmasın mı?

    "dini tilkiden öğrenen, tavuk çalmayı sevap sanır" hesabı.

  • yaşlı bir amca tarafından onay gören gençlik. otobüste bizzat başıma gelmiştir.
    ankara'da yaşayanlar bilir. 65 yaş üstü, egolara ücretsiz biner ve otobüs güruhunun (mesai saatleri dışında) % 50 sini bu topluluk oluşturur. yine yorgun argın dersten çıkıp eve gitmek için otobüse bindiğim bir gün, amcanın biri bindi ulustan (yanında 10-15 tane daha amca var tabi) önümdeki genç yer vermek için doğruldu, amca gel şöyle otur diye. amca gencin omzuna bastırarak hayır evladim dedi. siz oturun. biz ücretsiz diye ekmek almaya bile otobüse binip,ulusa geliyoruz. orada vakit geçiriyoruz işte.. siz akşama kadar ders işleyip kafa patlatıyorsunuz, akşam gidip gece yarılarına kadar ders çalışıyorsunuz. sizin hakkınız oturmak. bizim değil..