ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
billur kalkavan'ın çocuk yapmakla ilgili yorumu
-
çocuğuna sikimsonik yok ilk çiş kutlaması yok bezi bırakma kutlaması yapan annelere söylüyor anneliği hakkını veren üzerine alınmasın.
sözlüğün foruma dönüşmesi
-
katılmadığım önerme.
___________________________________________________________________________________
i5-2500k@4.50ghz ocz vendetta 2 cpu cooler and ac mx4 termal compound*-*msı p67a-gd65 motherboard*-*gskill ripjaws 4*4gb 1866 mhz ddr3*-*ati hd7870 pcs+ ez edition display card*-*tagan force ıı 800 watt psu*-*1tb caviar black*-*2tb seagate hdd
aerocool s9 pro case
skimpflation
-
"a'nın tadı eskisi gibi değil" muhabbetlerinin büyük çoğunluğunda tadın eskisi gibi olmamasının sebebini açıklamak için bu terim kullanılıyor. içki markalarını fişleyen gıda dedektifinin yaptığı paylaşımların merkezindeki olay da bu. gelişmiş hiçbir ülkede aynı marka da olsa aynı içerikte ürün olmamasının, burada market raflarında bulduğunuz ürünlerin %90'ını avrupa'da satamayacak olmanızın sebebi de bu. yani aslında ne olduğunu biliyorsunuz. ne olduğunu tecrübe ettiniz. sadece birinin bunu isimlendirdiğini duymamıştınız. tıpkı "bunun da paketi küçüldü/eskiden daha büyüktü" dediğiniz şeylerde gördüğümüz shrinkflation gibi.
aynı ürünü 3 sene önceki hali ile aynı boyutunda ve aynı kalitede almak için 5 katı para ödemeyeceğimiz için fiyatlar 3 kat artarken aradaki değişim shrinkflation ve skimpflation denilen bu kavramları yaşatarak oluyor. berbat durumdaki ekonomilerin kaçınılmazıdır. her ürünün daha kalitesizi satılır. cep telefonu bile gelirken aynı işlemci ile gelmiyor. araba bile gelirken aynı kalitede gelmiyor. sonra da ekşi sözlük'te marka marka "... rezaleti" başlığı açıyoruz.
fiyatı korkunç bir şekilde artan ürünler
-
95 tl'ye satılan bir çuval un 175 tl olmuş.
tohumu bile ithal edip tarım ülkesi olmakla övünürüz bide.ham maddeyi kendimiz üretmediğimiz sürece ilk kur yükselmesinde böyle tepe taklak gideriz.
ikinci gezi mi planlanıyor
-
'demokratik tepki, bir haktır. yeter ki şiddete bulaşılmasın.' kısmında güldürmüş, bir mizah yazarı cümlesidir.
sen komik misin abdülkadir?
yemek yapmayı bilen erkek
-
benim bu. üniversite yıllarıma kadar makarna ve menemen dışında pek bir becerim yok idi. kahvaltıda yağda sucuk kavurmaktan başka bir becerisi olmayan iki adamla eve çıkınca birden oktay usta'ya bağladım azizim. sabah kalkıyorum sucuk, akşam eve geliyorum menemen... 15 günün sonunda bakmışım 2 kg vermişim. yok dedim bu böyle olmayacak, bu iki andavalın şu ev menüsünde bir sik geliştireceği yok . gittim marketten yarım kg fasülye aldım. annemden görmüştüm, o bir gece önceden ıslatıyordu. gece yatmadan önce çocuk gibi heyecanlanarak suya koydum onları. okuldan gelmem ile birlikte heyecan ile mutfağa attım kendimi. bir yandan odaya gidip internetten tarifine bakıyorum, diğer yandan mutfağa koşup uyguluyorum. lan 45 dakika oldu, tüp harıl harıl yanıyor fasülye bana mısın demiyor. hala daha taş gibi. aradan bir 45 dakika daha geçti ve sonunda kuru fasülye halini almaya başladı. ilk deneme olmasından dolayı biraz kötü yapmışım ama sonraki denemelerimde muhteşem bir fasulyeci oldum ben. ilerleyen günlerde yanına pilav yapmaya falan da başladım, sonra mercimek çorbası, türlü, patates yemeği derken bir baktım annem gibi olmuşum.(tamamen abartı)
yalnız dikkatimi çeken birşey oldu. alt tarafı bir fasülye yapacaz 90 dakikada ancak pişiyor. milangazın tanesi olmuş 55 lira. buna ne gaz dayanır, ne bütçe. meğersem bunun da teknolojisi varmış. tabi ne bilelim, aradım valideyi sordum. yav dedi o öyle zor pişer, sana evde kullanmadığımız düdüklü tencereyi yollayım daha kısa sürede pişirirsin. hah dedim anacım elini ayağını öpeyim yolla. düdüklü tencere teknolojisini öğrenene kadar 15 günde bir tüp bitiriyoruz. beşiktaş, milangaz patronu demirören zamanı o dört portekizli yıldızı türkiye'ye getirdi ya; hah işte o benim kuru fasülye yapmaya başladığım günlere tekabül eder.
kefenimle yola çıktım deyip markete saklanan lider
-
aynı zamanda birilerinin (bas bas haykırdıkları üzere) yıllardır beklediği liderdir. değdi mi lan beklediğinize? bence değmedi.
neyse, bugün soma'da bir süpermarket, yarın umarım malezya'nın ücra bir köşesi.
aşık olduğunu anlamak
-
tıpkı vurulan bir askerin bir süre koşmaya devam etmesi gibi, kafaya da vücuda da sonradan dank eden bir durumdur. ilgili kişi bir kere görülmüş de olabilir, hayat boyunca da, bunun pek bir önemi yoktur. "seni tuz kadar seviyorum" diyen kızını kovup, tuzsuz yemeklerle donatılmış bir sofraya oturduğunda hiçbir şey yiyemeyen o masal padişahı gibi hissedersiniz kendinizi. bir şeyler eksik kalmıştır, çünkü o yanınızda değildir.
onun hayalleriyle erir, onun umutlarıyla kendi kalbinizdeki ateşi güçlendirmeye çalışırsınız. birden ürkersiniz hayatınızı başkalarının hayalleri üzerine kurduğunuz için, ve sorarsınız kendinize: "acaba aşk böyle bir şey mi?"
yıllar sonra gelen edit: kardeşim yeter oylamayın şu entry'yi artık ya. hayır yani bir gaflet anıma gelmiş, hislenip yazmışım ama bu kadar da kafasına kakılmaz ki insanın canım? siz hiç hormonlarınızı tuşlara dökmediniz mi insaf edin, 1900 küsür entrym daha var sözlükte biraz da onları kafama kakın, yetişir artık be.
(merak eden varsa da söyleyeyim, born to touch your feelings'i de 4 yıldan beri dinlemiyorum. hadi dağılın.)
prestij kaybeden meslekler
-
şanlı türk ordusunun korkusuz askerlerinin kaybettiği prestij kadar hiçbir şey değer kaybetmemiştir bu ülkede.
21 nisan 2023 kılıçdaroğlu'na saldırı girişimi
-
bu milletin cehaleti fazla hafife alınıyor.