hesabın var mı? giriş yap

  • + author sen bir roman yazmışsın ismi nedir, okuyayım!?
    - dur içerde vardı bi' tane, imzalayıp vereyim. hediyem olsun. hatta imzalı bi' tane olacaktı, onu getireyim ben en iyisi.
    + eyvallah mirim. elimdeki kitabı da bitirmiştim, akşam başlarım seninkine hemen.
    - fikirlerini söylersin okuduktan sonra.
    + tabi tabi.
    - hemen geliyorum.
    + vaay. çok sağolasın ya. bi' dakka ama... abi sayfaları açılmıyor bunun. yapışmış galiba.
    - eheh imzalı kitap verecem dedim ya, ondandır.
    + lan sen imza derken... oha ya!

    ...

  • - aşkım şarjım az, kaya beni bırakacak, sabah ararım.
    - bak yavrum, iyi dinle: facebook'u açıyorum. önce arkadaş listende kaya adında kimse var mı kontrol ediyorum, öyle birini bulamıyorum. sonra, çalıştığın şirketin linkedın hesabını beğenmiş herkesi tek tek tariyorum, kaya diye birini bulamıyorum. sonra, akşam gideceğini söylediğin barın ismini twitter'a yazıp orada check-in yapanların arasında kaya adlı birinin olduğunu görüyorum. tüm tweet'lerini okurken, nikimyok caddesi'ndeki trafikten şikayet ettiği bir tweet'ine rastlıyorum. bu bilgiyi cebe koyup, kaya'nın instagram hesabına tıklıyorum. fotoğrafları tararken, bir arabanın önünde çektiği bir selfie görüyorum. bu bilgiyi de cebime koyuyorum. az önceki check-in olayına geri dönüp foursquare'de paylaştığı yer bildirimi fotoğraflarına bakıyorum. bi kahvecide çektiği fotoğrafı görüyorum. o kahvecinin sayfasına tıklıyorum ve tahmin ettiğim gibi kaya yavşağının o mekanda en çok check-in yapan kişi olduğunu görüyorum. nikimyok caddesi yakınlarındaki kahvecinin adresine bakıp o bilgiyi de cebe koyuyorum. evden çıkıp kahvecinin olduğu sokağa gidiyorum. o sokakta ve yakınındaki sokaklarda, fotoğraftakine benzer bir araba arıyorum. iki sokak ötede söz konusu arabayı buluyorum. arabaya tekme atıp alarmın ötmesini sağlıyorum. az sonra bi apartmanın ikinci katındaki bi dairenin penceresi açılıyor ve beyaz atletiyle kaya beliriyor. bi iki bakınıp alarmı susturuyor ve pencereyi kapatıyor. apartman kapısına gidip o dairenin bi üst katının ziline basiyorum. kim o diyor bir ses, "ya ben kaya'ya geldim de zili çalışmıyor sanırım, kapıyı açabilir misiniz?" diyorum kibarca. kapı açılıyor, ikinci kata çıkıyorum. kaya'nın dairesinin kapısını çalıyorum. kapıyı açıyor sormadan. kimsiniz diyor. dairenin içine adımımı atıp "ben meltem'in sevgilisiyim, şarjı bitiyormuş da şarj aleti getirdim" diyorum. aletin kablosunu kaya'nın boynuna dolayıp sıkmaya başlıyorum. gürültüyü duyunca sen geliyorsun, üzerinde bornoz var. kaya'yı bırakıyorum, suçun büyüğü sende çünkü. beni görünce korkup odaya kaçmaya çalışıyorsun. peşinden geliyorum. yüzüne tükürüyorum. yazıklar olsun diyorum, niye yaptın bunu diyorum. ağlıyorsun, açıklayabilirim diyors...
    - ay tamam, tamam! bitmiyor şarjım. of, taksiye binip eve geliyorum hemen. bişey lazım mı? yoğurt felan?

    edit: niye bu kadar sevildi anlamadım ama beğenen, paylaşan herkese eyvallah... 3 vakte kadar, bu entry'yi temel alan bi kısa filmle karşınızda olacağız inşallah. haber ederim.

    seneler sonra edit: hala mesaj atıp kısa film n'oldu diye soranlar oluyor. bir şey olmadı tabii ki, olacağı da yoktu. "abi izin ver ben bunu kısa film yapayım" diyen sayısız genç sinemacının ayağını kesmek için yazmıştım bu notu. işim gücüm vardı ve kısa filmcilerle uğraşmak gündemimin en son sırasında bile değildi. uğraşılır mı lan?

  • erkeklerin tek montla 8 kışı geçirmesi başlığı varsa oraya gideyim; zira 2016 aralığında abime iş yerinden verilen giyim çekiyle aldığım mont ile sekizinci kışımı tamamladım.

  • "kendini pikaçu zannedip 7. kattan aşağıya atlayan gavat çocuk sen ve senin gibilerden nefret ediyorum senin yüzünden pokemonu yayından kaldırmışlardı , zaten pikaçu uçamayan pokemondu amk."

  • benim annem babamdır. ücretlerle birlikte 7000 tl'ye varıyor maaşları ve kral gibi daireye 450 tl kira veriyorlar. küçük bir ildeyiz bu yüzden kira düşük. iki haftanın da bir haftası evde geçti kar tatili nedeniyle, bugün de tatil ve birlikte kahve keyfi yapıyoruz.

    ekşi'deki durumdan haberdar ettim onları "çok istiyorlarsa okusunlar öğretmen olsunlar" dediler. selamları var size.

  • gördüğün rüzgarın, yağmurun, karın hesabı yok. dört bin yıl boyunca da kimsenin dikkatini çekmemişsin. çok güzel bir hayat yaşamışsın ey ulu ağaç. umarım daha yaşarsın.