hesabın var mı? giriş yap

  • mesele kahve teklif edilmesi değil, "muhtaç" durumda olduğu düşünülen bir insanın mevcut durumundan faydalanılmaya çalışılmasıdır. işe alım konusunda size göbekten bağlı, avucunuza düştüğünü düşündüğünüz bir insanın çaresizliğinden faydalanılmaz. belli ki "kahve teklifini" kabul edecek bir aday çıkana kadar işe alım mülakatları devam edecektir.
    bu normalleştirilecek bir hareket olmadığı gibi oldukça çirkin bir tavırdır, aklınızı başınıza alın.

    "yakışıklı olsaydı", "zengin olsaydı", "şöyle olsaydı, böyle olsaydı" gibi varsayımlara dayalı olasılıklar kişinin karakteriyle alakalı bir durumdur, kişinin kendisini bağlar.

  • dandik ve az gramajlı etin üstüne patates ve sos basıp kaktırmak kolay olduğundandır. piyasadaki hatay dönercilerin %95i böyledir.

  • hiç beklemediğiniz bir an size kazık atacak arkadaşlarınızın içinde bulunduğu gruptur, aman diyeyim.

  • kumaşını gösteren iyi koç, clippers koçu. kafasız blake griffin (detroit'e gitti adam oldu), işe yaramaz oğlu ve deandre jordan gevşeği gidince herkesin rolünün cetvelle çizildiği bir sistemle bu sezonu nadasta geçirmesi beklenen los angeles clippers'ı playoffa soktu. ve eşleşme şansına göre daha da ilerisi hayal olmayabilir.

    bu adamdan hareketle şunu da yazmak istiyorum, bu sene playoffa kalan takımların hepsinin koçu iyi. kalburüstü bile değil, iyi bak. (belki bir tek billy donovan hariç, o da kalburüstü) bu sene en ucundan playoff görecek orlando'nun koçu/miami'nin koçu da en rahat şekilde playoff gören takımların koçu da tartışmasız iyi. nba koçlarını avrupa'ya göre ciddi anlamda zayıf bulurum ama nba'de koçların seviyeleri birbirine çok yaklaştı, steve clifford'ından mile budenholzer'ına, igor kokoskov'undan david fizdale'ine kadar los angeles lakers haricindeki her takımın koçu iyi (minnesota'nın da kötüydü ama kovdular). artık mike brown, jason kidd, tyronn lue gibi işe yaramazların iş bulması çok zor, ancak lakers (ya da minnesota, yeni koçlarına göre parantezi silerim) gibi bir enayi bulmaları lazım. her takım resmen birbirini ileriye itiyor, böyle kümülatif bir ilerlemenin daha önce hiçbir ligde gerçekleşmediğine de eminim. 2010-2013 arasını kasıp kavuran tom thibodeau bir daha koç olamayabilir mesela, halbuki hangi spor olursa olsun bir antrenör bir ligde bir döneme damga vurduysa o ligde illa bir şekilde tutunur. ama şu an nba'de koç bazında böyle bir şey yok, her an oyun dışı kalabilirler. koç havuzu ciddi anlamda dar olmasına rağmen, koç arayanın başkasının yardımcı koçuna dilenmesi gibi bir durum olmasına rağmen kimsenin işi garanti değil ve bu inanılmaz pozitif bir durum.

    bu özellikle küçük pazar takımlarını daha dişli ve yarışmacı hale getiriyor bence. çünkü milwaukee gibi takımlar jason kidd gibi matematik özürlü akılsız koçlardan kurtulup iyi koçlar getirdikçe daha üst sıralara tırmanıyorlar ve serbest piyasadaki oyuncuların da dikkatini çekiyorlar. son iki senedir indiana pacers'ta, los angeles clippers'ta, denver nuggets'ta yakalanan takım havası ciddi anlamda daha önceden olmayan bir şey. nba'deki media day olayını inanılmaz samimiyetsiz bulurum ama indiana pacers'ın media day'i gerçekten samimiydi. adamların gerçekten kenetlendiği ortadaydı. bunda koçların çok ciddi payı var, 2017 playoffunda batıran koç nate mcmillan 2018 playoffunda elenmesine rağmen başarılı denilebilecek bir sezon geçirdi ve ondan sonra bu tabloyu yakaladı indiana pacers.

    öyle lance stephenson gevşeğinin basketinde 6 kişi yerlerde sürününce takımdaşlık, rajon rondo'yu köşede üçlükte bekletince koçluk olmuyor yani. her ne kadar golden state warriors basketbol anlamında büyük bir devrim yapmış olsa da koçlar da nba'de kendileri için önemli bir devrim yaptılar, kenny atkinson'dan doc rivers'a kadar herkesin bu çorbada tuzu var. umarım çağdışı kalan takımlar (öhö öhö los angeles lakers ve minnesota timberwolves) da bu adamlardan ders alır da daha da fazla çekilme yaşanır.

  • tüm yararlarını geçtim de, başka bi' özelliği daha var;

    günde ortalama 100 gramı, geceleyin 20 çürük yumurta gücünde osurtuyor. yemin ederim şu soğukta pencereyi sonuna kadar açmak zorunda kaldım, yorganın altına soktuğum saç kurutma makinesiyle ısınıyorum.

    gözlerim yaşlı...

  • geçen hafta annem ziyarete geldi. polis akademisi filmlerini çok sever, bir de dublajlı sever çünkü polis akademisi filmlerinin dublajı çok iyidir. hatta bence de dublajı orijinalinden daha iyi olan filmlerden biridir. açayım izleyelim dedim çok sevindi.

    filmler arşivimde var ama dublaj yok, aha dedim bedava verilen turkcell tv bir işe yarayacak. sansür vardır ama sigara falan blurlamışlardır, neticede 40 yıl öncesinin komedi filmi.

    neyse izliyoruz, ikimizin de belki tüm seride en sevdiği sahne gelmek üzere olduğu için heyecanlıyız. mahoney, teğmen harris'in iki yalakasını mavi istiridye barına yolluyor. o meşhur müzik gelsin diye bekliyoruz. gelmiyor. mavi istiridye barı yok. içinde sadece dans olan koskoca bir sahne kesilmiş.

    kesilen sahne şu bilmeyenler için:

    https://www.youtube.com/watch?v=niumqldl_k0

    tatlar kaçtı tabii. kapattım turkcell tv'yi, arşivdekini taktım lordlar gibi sansürsüz izledik. başka neler kesilmiş bilmiyorum ama süresine baktığımda 12 dakikasının uçtuğunu gördüm 40 yıllık filmin.

    gerçekten buna para vermeyin.

  • sanayi dolayları... 2 usta genel kültür yarıştırmakta..
    ve final;

    1. usta : var ya insandaki damarları ucuca dizsen dünyanın etrafını 4 kere dolaşıyomuş
    2. usta : bir gündemi?

  • ne güzel dünya değil mi? kadın geliyor çatır çatır adama vuruyor ama olaydaki mevzu lazer. o kadın tüm gücüyle erkeğe vurursa başlık lazer. erkek tüm gücüyle kadına vurursa kadına şiddet. mevzu şiddetin yanlışlığı mı? yoksa başka şey mi?

  • “hakkari’ye özerklik getireceğim.” dememiş.

    “hakkari’de, “(avrupa) yerel yönetim(ler) özerklik şartını getireceğiz” dedim” demiş.

    avrupa yerel yönetimler özerklik şartı, sanıldığı gibi federatif bir yapı önermiyor.

    ülkenin anayasasında yerel yönetimlerin özerkliği adına ne varsa onu garanti altına alıyor. keyfi davranışları kısıtlıyor. (örneğin türkiye’de belediye başkanlarının seçimle gelmesi, belediye meclisleri, belediyelerin topladıkları ayrı vergiler gibi özerklik öğeleri var)

    türkiye’de yerel yönetimler zaten özerktir ve türkiye bu anlaşmayı bazı maddeleri tercih ederek daha 1989 yılında zaten onaylamıştır.

    ancak anlaşmanın tümünü bile tercih etseniz yerel yönetimlere daha fazla özerklik vermeniz gerekmez. sadece belediye seçimlerini, meclisini ve bütçesini daha güçlü güvence altına almış olursunuz. (ki kılıçdaroğlu sanırım bunu vaat ediyor.)

  • ilk defa üçlü çekmeyerek bi' maça başlayacağız. bu açıdan benim için tarihi bir ana tanık olmak gibi olacak.