hesabın var mı? giriş yap

  • geçtiğimiz aylarda chadwick boseman'ın acı kaybıyla sarsıldık. sadece mcu kralını ya da hollywood başarılı bir aktörünü kaybetmedi. dünya çok temiz kalpli bir insanı kaybetti. boseman'ın kaybından sonra mcu'nun black panther ile neler yapabileceği üzerine yazmak halen zor geliyor aslında. bir çok kez elim klavyeye gitti ve geri geldi. ama zorda olsa bi'şeyler yazma zamanı da geldi. bu yazıda marvel studios'un nasıl hareket edebileceği ile ilgili ihtimallerden bahsedeceğiz.

    black panther 2 filmini iptal etmek

    her ne kadar seçeneklerden biri olsa bile en düşük ihtimalin filmi iptal etmek olduğuna inanıyorum. evet film çok büyük gişe yaptı. ama marvel her filmi ile yüksek gişeleri hedefleyen bir stüdyo. başka markalarla zaten bu rakamlara çıkabilirler. black panther 2'yi getirecek olan en önemli faktör ilk filmin yarattığı kültürel hareket.

    filmin vizyona girdiği ve onu takip eden ayları hatırlarsanız black panther'in nasıl ikon haline geldiğini de görürsünüz. üstelik sadece siyahi çevreler için değil her yaş ve ırktan insan için son derece ilham verici bir karaktere dönüştüğünü de hatırlarsınız. erkek ve kız siyahi çocuklar için ise black panther filminin her bir karakteri bu kadar kısa süre içerisinde resmen efsane haline gelmişti.

    işte elinizde böyle ikona dönüşecek bir hikaye varsa onu hitap ettiği bu kitleden ayıramazsınız. black panther ve wakanda kültürü marvel'ın sorumluluğu haline geldi. bunu en doğru şekilde yönetmeleri gerekiyor. şu noktada böyle bir şeyi iptal etmek, sorumluluk göstermeleri gereken kitleden gerçek bir kahramanı ayırmak anlamına gelir. bunu yapmayacaklardır.

    filmin gösterim tarihi 6 mayıs 2022 olarak açıklanmıştı. belki bir sene ileri atılabilir ve yeni yol haritası çizilir ama film gelecektir.

    yeni oyuncu cast etmek

    hollywood'da genelde bu tip durumlar olduğu zaman karakterin emekli edildiğine şahit oluyoruz. tabii ki dumbledore gibi örnekler de var. ama böyle bir kayıp olduğu zaman bir sonraki reboot'a kadar genelde karaktere de veda ediyoruz. şu anki durumda beni en fazla meşgul eden düşünce yeni birinin cast edilip, edilemeyeceği.

    karakterin ikonlaştığından bahsetmiştik. burada ikonlaşan sadece black panther değil onun içerisindeki t'challa'da maskesi kadar ikona dönüştü. captain america: civil war ile başlayan karakter gelişimi, diğer karakterlerle ilişkisi, bir kahraman ve kral olarak duruşu, süper kahraman olmasının yanında bir karakter olarak da t'challa'nın gelişimiydi. ihtimalleri masaya yatırdığımız zaman önümüzdeki filmlerde karşılaşabileceği zorluklar black panther'den ziyade t'challa'nın yüzleşmesi gereken mücadeleler. olası bir atlantis ve namor savaşı, ılluminati'nin kurulması, fantastic four'un evrene girişi, storm'un ortaya çıkışı, secret wars hikayesi direktman t'challa'nın vermesi gereken savaş ve dostluk ilişkileri. bunlar başka karakter üzerinden de verilir. lakin t'challa kadar vurucu olmayacaktır.

    recast işi bu durumlarda çok bıçak sırtı bir olay olduğu için marvel studios'un vereceği her türlü karar saygı ile karşılanacak gibi duruyor.

    shuri'nin black panther olması

    bu en fazla dillendirilen ve gerçekleşmesi en yüksek ihtimal olan seçenek. daha önce benzeri bir durumla çizgi romanlarda da karşılaşmıştık. şahsen shuri'nin black panther olması ile ilgili hiçbir sorunum yok. tamam der ve hikayemize bakabiliriz. ama bazı soru işaretlerimiz de var.

    captain america: civil war ve black panther filmi t'challa için origin görevi gördü. bu iki film boyunca biz karakterin black panther'e dönüşmesi ve olgunlaşmasını izledik. üstelik bu gelişim solo filminde de devam etti. kostümü giyse bile ilk filmin sonunda gerçek anlamda black panther'e dönüştü. bu kadar kısa süre içerisinde bir kez daha bu sefer yeni bir karakter üzerinden black panther origini izlemek seyir zevkini tek düze hale getirebilir.

    ikinci olarak t'challa ve shuri karakterizasyon olarak biraz farklılar. mcu'da esprili karakterler görmeye alışkınız. ama t'challa ve stephen strange gibi ciddi karakterler bunu dengeliyordu. shuri bu denklemi tekrar bozabilecek bir karakter. ilk filmde bir çok yerde çok önemli rol oynasa da comic relief özelliklerini de bolca görmüştük. karakterizasyonu fazla değişmeden bu karakteri black panther olarak görürsek t'challa'nın ciddiyetini karakterde arayabileceğimizi düşünüyorum.

    killmonger'ın black panther olması

    içten içe en çok istediğim seçenek bu. killmonger mcu içerisinde gördüğümüz en başarılı villain'lardan biriydi. hikaye arc'ı son derece başarılı yazılmıştı. michael b. jordan ise çok güzel bir şekilde hayat vermişti. karakter empati kurulabilecek, acıları olan üç boyutlu bir karakterdi. olası bir kefaret hikayesi hem karakteri çok başarılı bir şekilde geliştirebilir hem de mcu'da daha önce görmediğimiz bir hikaye anlatım biçimine kapı açabilir. killmonger gibi bir villain'ın kahramanlık yolculuğunu izlemeyi, zaten son derece iyi kalpli biri olan shuri'nin kahramanlık yolculuğuna tercih ederim.

    yönetmen ryan coogler ve michel b. jordan'ın ilişkisi de bence önemli. coogler şu ana kadar bütün filmlerinde jordan ile çalıştı. ikili yakın arkadaş ve chadwick boseman daha önce cast edilmeseydi coogler eminim jordan'ın t'challa olmasını çok isterdi. coogler için jordan ile tekrar çalışmak ve ona bir karakter yazmak daha ilgi çekici olabilir.

    şu an için elimizdeki seçeneklerin bunlar olduğunu düşünüyorum. recast, shuri, killmonger bunların hepsi gerçekleşebilir. önemli olan marvel studios'un nasıl devam etmek istediği. yaratıcı anlamda bütün seçeneklerden başarılı işler çıkabilir.

  • en basit şekilde ifade etmek gerekirse tolkienin orta dünyasında ancak bir cümle olur game of thrones.

    debe editi: ortalama iki yılda bir okuduğum yüzüklerin efendisi serisinin, hobbitin ve silmarillion'un yazarı tolkien'e bunaldığım zamanlarda kitaplarıyla yanımda bulunduğu ve bugün beni debe'ye sokarak onurlandırdığı için teşekkür ederim, bu debe'yi tolkien'in ruhuna bağışlıyorum.

  • öğretmen: oğlum sen okuldan sonra çalışıyormuşsun, kolay gelsin, bir sıkıntın olursa haberim olsun. ne iş yapıyorsun?

    çalışan öğrenci: inşaatta çalışıyorum hocam.

    yanındaki öğrenci: iyi mala vurur hocam.

    öğretmen: belli oluyor doymamışsın.

  • nereden baksan hırsızlıktır. bu eylemin gerçekleşmesi için esrar içen bir baba ve en az bir çocuk olmak zorundadır. üzeri ejderha oymalarıyla bezeli küçük bir tabakada saklardı babam esrar plakasını. tütün için kullandığı sigaraları ve üzeri yaldızlı arapça harflerle bezeli, şeker ambalajına benzeyen diğer şeyi. ejderhalı tabakayı da başucunda. küçük bir kız için eğlenceliydi babayı esrar pişirirken izlemek. önce gazete kağıtlarına, en son bir jelatine sarar, pişirirdi ocakta. sonra da bir su şişesinin altına koyar, üzerine çıkar, zıplardı. en sevdiğim bölümdü. komik gelirdi. aklım erdiğinde ben mi uzaklaştım yoksa uzaklaştırıldım mı bilmiyorum ama daha az şahit olduğum bir durumdu.
    bilinen gerçek: babam esrarkeş. yani babam esrar diye birşey içiyor. içki gibi... yok, sarhoş olmuyor. hayır, sallanıp yıkılmıyor yere filan. sigara gibi. belki de çok anlatmaya başladığım için uzaklaştırılmış olabilirim. "çaylak her zaman tehlikelidir" derdi babam.

    tam olarak ilkokula başladığım sene gözümün önünden bu görüntüler, burnumun dibinden esrarlı sigaranın dumanı ve genzimdeki yakıcı tadı kaybedilmişti. sanırım yeniden ortaya çıktığında orta ikinci sınıfa başlamıştım. neden hiç esrar içmeyi merak etmedim, neden hiç denemedim, hiç özenmedim, bilmiyorum. belki abartısız, sıradanmış gibi, olduğunca normal bir şekilde önüme sunulduğu içindir, bilmiyorum. belki de tesadüftür. kullanmadım, meraklanmadım. ama... sadece bir kez.. evet, bir tek kez.. babamın kutsal emanetinden bir cigaralık esrar çaldım. sezin abla için. evet. bıçakla çizerek, kırdım ve çaldım. hırsızlık anından yarım saat sonra babam anladı durumu. evde annem, ananem, iki kedi, bir kanarya yaşıyor. kimseye sormamış bile. doğrudan beni çağırdı. kanım dondu. parçamı bile bulamazlar. beni doğrayıp arka bahçeye gömeceğinden emindim.
    "rana... burdan birşey aldın mı?"
    ömrümün yüzbin yılını verdim bu soruyu cevaplamak için.
    "almadım baba!"
    ayağa kalktı. kenarına iliştiğim yatakta eriyip muşambaların üzerine akacağımı sandım. onüç yaşındaydım.
    "doğru, almadın. çünkü çaldın!"
    ağlamaya başladım. korkudan altıma işedim. titriyordum. şimdi bile ellerim titredi yazarken..
    "kime verdiysen, git onu getir buraya.." dedi. arkasını dönüp arka odaya gitti. evden ölü çıkmış gibi bir sessizlik döküldü sofaya. niye yazıyorum bunları. bilmiyorum. ders, anı, hatırat merakı, kendimi deşifre etmek için belki. bilmiyorum. üstümü değiştirdim, ağlamamı kimse kesemiyordu. hıçkırmaktan göğsümün acıdığını hala hatırlıyorum. gidip, sezin abla'yı çağırdım. geldi. esmer bir kızdı. yirmili yaşlarını sürüyordu. bembeyazdı babamla karşılaştığında yüzü. babam ikimizi de karşısına aldı. sezin abla'ya içici mi olduğunu, ne zamandır içtiğini, nedenlerini sordu. sonra beni odadan dışarı çıkardı. onlar gene konuştular. uzun konuştular. sezin abla mutfaktan çıkıp evine gitti. hiçbirimizin yüzüne bakmadı. babam benle konuşmadı. ben günü huzursuz tamamladım. geceyi uykusuz geçirdim. bir bedeli olmalı bunun.

    ertesi gün yemekten sonra babam beni alıp sokağa çıkardı. herhalde dönemeyeceğim kadar uzağa bırakacak, diye düşündüm. arabayla kuruçeşme'ye gittik. sahile park edip, topal ömer'e çay söyledi. sonra uzun uzun anlattı. uzun uzun. dinledim. yeminler ettim. sarıldım. özür diledim. kızmadan konuştu benimle. dedi ki: "korktum... hem de çok korktum. evladımsın. dahası avcuma bırakılmış bir hayatsın sen. nereye koyarsam orda duracaksın ya da yıkılacaksın.. korkuyorum bu sorumluluktan ve seni yanlış yere mi koydum diye soruyorum kendime "

    bugün, benim babamın, doğum günü olacaktı. eğer yaşasaydı. böyle işte..

  • yeni anne olmus annedir. benimki 37 senedir bana aliskin oldugundan midir nedir, birak bir seyimi koymayi, arkadasligi zor kabul etti.

  • bill gates veya mark zuckerberg'e bak, bir de bizim zenginimize bak. pişmiş kelle gibi sırıtıyor bir de görgüsüz.

    edit: açıkçası videoyu twitter'da görmüştüm. sözlüğe girince başlığında yalnızca üç entry olduğunu gördüm ve sırf test için, yaratıcılık bakımından hiçbir değeri bulunmayan klasik debe entrysi girmek istedim. sonuç ortada. umarım sözlüğün halinin vahametini anlıyorsunuzdur.

    en azından bu durum hayırlı bir işe vesile olsun diyor ve sizi şu başlığa yönlendiriyorum: (bkz: hamza'nın protezi için 25bin tl gerekiyor)

  • maalesef türkiye'de nüfusun %88.12'sini oluşturan insanlardır. küsüratlı sayı verdim ama sallamıyorum ne yazık ki.

    sadece uçak için de geçerli değil, ido, vapur, yavaşlaması ile kapıları açılması arasında belli bir zaman bulunan, aklınıza gelebilecek her türlü ulaşım vs. aracında mevcut bu insanlar.

    uçak tekerlekleri piste değdirdiği an hemen kalkıp yukardan bavulu alırlar. 10 saniye sonra bir bakmışsınız koridor boydan boya esmer insan dolu. manyak mısınız oğlum, ne güzel oturmak varken niye ayakta bekliyorsunuz? otur otur kıçınız mı ağrıdı? yoksa bize "ben böyle uçak yeryüzüne temas eder etmez kalkan bir adamım, o kadar da rahatım, sülalem rahat. her gün uçuyorum yahu" mesajı mı vermeye çalışıyorsunuz? eğer öyleyse kimsenin sizi tanımadığı ve hayatında bir daha görmeyeceği, görse bile hatırlamayacağı bir ortamda neden neden neden!

    farkındaysanız herkes otursa ve uçak tamamen durduğunda kalkıp gitse, o ayakta beklediğiniz zamandan daha önce uçaktan ayrılacaksınız. ayrıca özellikle turistlere vs. bu insanlar niye ayaklandılar, nereye geldim lan ben böyle gibi anlam kaymaları yaşatmayacaksınız.

    ido'da mesela, bakırköy'e varmadan önce daha zeytinburnu'nda ayağa kalkıyorlar amk. sonra biri kalkınca hepsi kalktığı için itiş kakışta hepsi birden sıra bekliyor asdfsafdsa.