ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
çalışma hayatının tek cümlelik özeti
gri eşofman altından belli olan pipi
-
yeter artık sözlük erkekleriyle uğraştığınız yeter.
bırakın da istediğimizi giyelim, istediğimiz gibi dolaşalım. sizin yüzünüzden eve giderken teflon tavayla önümü kapatıyorum, artık yeter.
yaran facebook durum güncellemeleri
-
''yahu muhittin diye bebek ismi mi olur, 2 aylık çocuğun elini öpesim geliyor.''
yemeksepeti.com
-
dün akşam kaldığım otele yemek söylemek istedim.
otel restorantlari şirket bütçesini aşıyor. dışarıya çıkıp tanımadığın şehirde iyi bir restorant bulmak günün yorgunluğunu ile çok makul gelmiyor. bu yüzden yemeksepeti'nden yemek söylüyorum seyahatlerde.
işimi şansa bırakmamak için en yüksek puanlı restorantlardan birini seçtim.
kurumsal olmayan lokantalar genelde yazar kasa fişi kesmiyorlar. şirket harcaması olduğu için fiş ibraz etmem gerekiyor. yemeksepeti siparişinin not kısmına sürekli yazarım. "lütfen yazarkasa fişini unutmayın" diye.
çoğu zaman buna rağmen koymuyorlar. bu harcamalar da cebimden gidiyor.
artık bu iş can sıkmaya başlayınca not açıklamasını değiştirdim.
"yazar kasa fişi yoksa ödeme yapılmayacaktır"
bu notu da ciddiye aldiklari söylenemez.
siparişlerim geldi yine fiş yok. kurye, sen ödemeyi yap ben geçerken fiş bırakırım dedi. çok başıma geldi bırakmıyorlar. cepten gidiyor yine.
siparişimi bırak, fişi getirdiğinde ödeme yaparım dedim. para almadan paketi bırakmayacağını söyledi.
siparişi almayacagimi söyledim. dur bı arama yapayım dedi. aradı birini karşı tarafa izah etti. not kısmına da yazmış dedi.
konuştuğu kişi beni istedi.
siparişi iade ediyormussunuz, size özel hazırlanmış paket neden almıyorsunuz, dedi.
durumu anlattigimda, muhasebecileri bu ay fiş kesmeyin çok vergi çıkar demiş, o yüzden fiş kesemezlermis.
komediye bakar mısın.
adamı yasalara ikna etmeye calisiyorum. fiş kesmesinin zaten talep olmadan zorunlu bir durum olduğunu söylüyorum. adam hiç fiş kesmedigi için bunu zorunluluk değil müşteri talebi olarak algılıyor. 100 tl'lik yemekte 8 tl vergi ödeyeceksiniz, ben bunu iade edince 100 tl zararıniz olacak, dedim.
sonuç, talimat böyle fiş kesemem, iade edebilirsiniz, dedi.
çoğu şirket çalışanıyla da bu durumu paylaştığımda, otele yemek söyleyecekleri zaman bu tür sorunlarla sıklıkla karşılaştıkları için zincir firmalardan yemek söylemek zorunda kaldıklarını öğreniyorum.
vergi daireleri bir dönem tüm internet satış sitelerinden satış yapan kullanıcıların hesaplarına gittigidiyor ve n11 gibi sitelerden yatan paraları baz alarak kestikleri faturaları kontrol ettiler.
kesmedikleri her müşteri için yüklü cezalar kesildi.
aynı uygulamanin yemeksepeti üyelerine de uygulanmasını ve aynı cezalari çekmelerini temenni ediyorum. yemeksepeti'nden alacakları bilgilerle ceza kesip bu işi düzene sokabilirler.
düzeltme 1 :gelen yoğun mesajlar üzerine anladım ki çoğunluk banka pos cihazından çıkan mali değeri olmayan slibi fiş sanıyor. o fiş değil resmiyette hiçbir anlamı yok. yazarkasali pos cihazı olmadıktan sonra bankaların verdiği pos cihazından çıkan belge sadece bilgilendirme belgesidir. her kurye yazarkasali pos ile gezmiyor. banka poslariyla geziyorlar.
operasyonun ebru gündeş'in albüm virali olması
-
yakında patlayacak olan bomba...
asdfasdfas
kenan sofuoğlu
-
buyur baba, alalım seni şöyle... tsk bekliyor sözleşmeli erleri... sana az gelir ama parası da iyi sayılır, 3,5 - 4 bin tl veriyorlar...
korkmuyorsan, savaşırsan hadi buyur... bırak motoru kenara, bağışla bir yere. oradan ver elini hakkari... hadi bakalım klavyeden yazmak kadar kolaysa buyur kenancığım...
yaran fıkralar
-
amerika'da iki genç adam ot içerken yakalanır ve mahkemeye çıkarlar.
yargıç, "sizler iyi insanlara benziyorsunuz, size hapse girmeden önce ikinci bir şans vermek istiyorum. bu hafta sonu dışarı çıkıp, insanları uyuşturucu kullanmamaları için ikna etmeye çalışacaksınız" der ve mahkeme pazartesi gününe ertelenir.
pazartesi günü gelir ve yargıç ilk adama ne yaptığını sorar.
-sayın yargıç, 17 insanı sonsuza dek uyuşturucuyu bırakmaya ikna ettim.
+ 17 mi? harika. bunu nasıl yaptın?
-diyagram kullandım sayın yargıç. şunun gibi iki daire çizdim: 0 o ve dedim ki, büyük olan uyuşturucu kullanmadan önceki beyniniz, küçük olan uyuşturucu kullandıktan sonraki.
bunun üzerine yargıç "bu takdire şayan bir yöntem" der ve ikinci adama döner "ya sen ne yaptın?"
-sayın yargıç, 156 insanı sonsuza dek uyuşturucuyu bırakmaya ikna ettim.
+ 156 mı?!! bunu nasıl yaptın?
-benzer bir diyagram kullandım sayın yargıç. şunun gibi iki daire çizdim: o 0 ve dedim ki, bu hapse girmeden önceki g*t deliğiniz...
bursa mengerler mercedes rezaleti
-
10/10 rezalet olmuş. çin işkencesi gibi. bu ülkede adalet aramak gibi bir gaflete düşmüşsün ama oradan 1 puan kıracaktım vazgeçtim. o da senin hatan değil.
1400 liralık ürüne 200 lira teklif eden ölücü
-
yalnız aynı modemin sıfırı ve garantilisi turk tel*kom'da 1800'e satılıyor, taksit vb yapıyordur
eğer internetle birlikte almak istersen 1400'e geliyor
görsel
letgo'da vb yerlerde ise 900 liraya, 500 liraya vb satan var
https://www.sahibinden.com/…stekli-1129389687/detay
https://www.sahibinden.com/…modeli-1123574919/detay
https://www.letgo.com/…220-g2u-modem-iid-1655571947
teklif veren ölücü. satan da sıfır ve garantilisiyle aynı fiyat isteyen başka tarz bir ölücü, birbirlerini bulmuşlar
not: letgo'dan 900'e satandan alın da dolandırılın demiş dmdmdkd. peki o adamın dolandırıcı olduğuna ikna eden ne oldu
influencerların hepsi çöp ve zavallılar
-
doğru söylemiş. bunları takip edenler de bunlar kadar zavallı.
makyajcı bir varoşu takip edip, her gün yeni makyaj stili mi öğreniyorsunuz? ne kadar meraklısınız komisyon alarak giydiği şeyleri şurdan aldım, burdan aldım diyenlerin attığı linklerden alışveriş yapmaya.
iki kurt ve bir kuzunun akşam yemeğini oylaması
-
benjamin franklin'e atfedilen “demokrasi iki kurt ve bir kuzunun yemeği oylamasıdır." sözü, popülizmin rasyonalizme üstün geldiği zamanlarda duygularımızı okşuyor. peki bu sözün ardındaki asıl fikir nedir?
buna yanıt verebilmek için, sözün devamını da yazmakta fayda olacaktır. aforizmanın aslı şu şekildedir:
“democracy is two wolves and a lamb voting on what they are going to have for lunch. liberty is a well-armed lamb contesting the vote.”
sözün orijini olan ülkeye* baktığımızda, "well-armed"ın metafor olarak kullanılmaktan ziyade, literal anlamda kullanıldığını görüyoruz. bu daha çok günümüzde hâlâ devam eden bireysel silahlanma tartışmaları ile ilgili bir sözdür. bu tartışma bugün her ne kadar salt bir özgürlük tartışmasıymış gibi yapılsa da, problem 18. yüzyıl abd'sinde daimi ordu fikrinin bir double-edged sword olarak görülmüş olmasından gelmektedir. bunun da temelinde, yabancı tehlikelere karşı oluşturulacak olan savunma araçlarının aynı zamanda memleket içindeki bir tiranlığın da aracı olabileceği savı yatar. binaenaleyh, köle isyanları ve amerikan yerlileri bir tehdit olarak görülürken ve daimi bir orduya karşı hakim olan bakış açısı da aşikâr iken vatandaşların gerektiği takdirde milislerini kurabilmelerinin önünü açmaktır 18. yüzyıl abd'sinde hedeflenmiş olan. second amendment ile kongrenin devletlerin milislerini kurma yetkilerine müdahale etmesi engellenmiştir. bireysel silahlanmanın bir "hak" olarak algılanması ise, sonradan ortaya çıkarılmış olan bir yorumlamadır. (district of columbia v. heller)
bu mühim ayrıntı not düşüldükten sonra, bir demokrasinin, çoğunluğun tiranlığına dönüşmesi olasılığının her zaman mevcut olduğunu itiraf etmemizde bir sakınca yoktur. popülizmin dünya genelinde yükselişte olduğu bir dönemde de, bu riskin hayata geçişini somut olarak gözlemliyoruz. lâkin demokrasiyi öcü ilân etmekten ziyade toplumu herkesin sesini duyurabileceği şekilde yapılandırmaya özen göstermek daha yapıcı bir tutum olacaktır.
kurtlar tarafından yenmek istemeyen bir kuzunun ihtiyaç duyacağı silah, yargı bağımsızlığıdır. ifade özgürlüğüdür. bunların öneminden söz edenleri susturmaya çalışanlar ise liberalizme değil, doğrudan demokrasinin kendisine zarar vermektedirler, zira plüralizm yoksa demokrasi de yoktur.
marcel duchamp
-
sanata bağlamı katmış kişidir.
pisuvarı o derece bir iştir ki, sisifos'un kayayı dağa taşımasına benzeyen sanatın tamamen yok olmasına neden olmuştur. sisifos aslında sanatın bir işlevsizlik olduğunu çünkü özünde işlevin bir anlamı olmadığını bize gösterir. hayat dediğimiz şey de budur zaten. yaşamak özünde işlevsel değildir. kim bu dünyada yaşamak istiyor ki? sence bu faydacı mı? sanmıyorum. hayat, evrensel boyutta bir kanserli hücredir. duygusal, fikirsel veya fiziksel, rastlantıların denk geldiği bir diziliş, bir urdur. sanat, baştan olmamış duamız olan yaşantımıza amin demektir. sisifos'un bu cezası aslında avuntusudur da. en azından anlamsız da olsa bir amacı vardır.
duchamp bizi bu uğraştan mahrum bıraktı. çünkü o dağı dinamitle patlattı. artık tepeye çıkaracağımız kayamız olsa da, tepe olmadığından, cezamızın gerekliliğini yerine getiremiyoruz. ağıdımızı yakamıyoruz.
duchamp hayatımı kararttı, zihnimi aydınlattı.