hesabın var mı? giriş yap

  • türkiye şartlarında saçmalıktır. biri daha çok güzel noktaya değinmiş; "türkiye'de kibarlık, korkaklık olarak görüüyor". sonuna kadar katıldığım cümle.

    bakın haftasonu bir yerden yemek siparişi verdim. baya güzel pahalı bir yer ve yemek. saat 7.30 gibi gelsin dedim. tabi dediler. adresi verdim. süper. ödemeyi de yaptım. harika.

    saat 7.30 oldu, gelen giden yok. 35-40-45 oldu eeh dedim 2 saat önceden bu saat için siparişi verdim 15 dakika da geç kalınmaz ki.

    aradım mekanı, dedim 7.30 siparişim henüz gelmedi, nerededir?

    "bakıyoruuuum, 7.30'a sipariş yok." oldukça kaba bir tonlama ile.

    bir yanlışınız olmalı, 7.30 için x x x x siparişi verdim ve ödemesini de yaptım.

    ben kibarca bunları söyledikle cevap şu;

    "beyfendi, yog işte yani gözükmediğine göre yog. veriyorsan alayım yeni sipariş. en erken 9 gibi glir yalnız."

    işte o an tekrar türkiye moduna girip, tüm o kibarlığı bırakıp; akşam akşam beni oraya getirtip rezillik çıkarttırma, ben saat 7.30 için ödememi yaptım, fişim de elimde. verdiğim sipariş yarım saat içinde ya gelir ya da ben gelirim oraya. başka da bir çözüm kabul etmiyorum demem üstüne.

    "tamam beyefendi ne demek, benzer bir sipariş vardı zaten şu anda yola çıkmak üzere, hemen onu size yönlendiriyorum. en geç 10 dakika sonra sizde."

    türkiye'de kabalık her şeydir. kabadayılık inanılmaz güzeldir.

  • bunun tam tersi müslümanlara yönelik olsa, mesela bir ateist muhabir elinde mikrofon fatih'te cuma çıkışı cami avlusunda takkeli, cübbeli ne kadar müslüman varsa aralarından geçerek işte böyle" allah diye bir yaratıcıya inanıyorlar, inandıkları her şey yalan, ortaçağda yaşıyorlar" gibi ifadelerde bulunsa oradan canlı kurtulması büyük mucize olur, kurtulsa bile çoktan ışid'in hedefine girer. bu arkadaş ise iş çıkışı evine gidip ayaklarını rahatça uzatıp günün geri kalanını keyifle geçirebilir, rahatsız edeni çıkmaz, en fazla gülüp geçerler, ufak 1-2 eleştiri en fazla o kadar. yani ifade özgürlüğü tamam ama, kutsala saygı muhabbeti işin içine girdiği zaman dindar olmayan kesim için ifade özgürlüğü sakat iş. dünyanın neresinde olursan ol öyle.

    tanım: ay ışığında şeytanla raks eden gençlerdir.

  • yalan yok insan heyecanlanıyor... gerçekten denilen işlevlere ulaşırsa...
    aselsan ve bilkent üniversitesi ortaklığında "ab-mikronano" şirketin temiz odaları ve ilk kez denenecek teknolojilerle inşa edilecek binanın temeli, bilkent yerleşkesinde yer alan bilkent cyberpark teknokent bölgesinde olacakmış. haberlere göre bu tesiste üretilecek gan temelli çipler sayesinde savunma radarı, elektrikli araba, yüksek hızlı tren ve 4g/5g cep telefonu sistemleri gibi stratejik teknolojiler üretebilen dünyanın 4. ülkesi konumuna yükselecekmişiz.
    eğer gerçekleşirse takdire şayandır. tören de yapılsındır. haktır. ama profosyonel ordu dediler komutanlar ihraç edildi kınamaktan öteye gidemeyen ordumuz oldu, adalet dediler para sahiplerine çalışan adliye saraylarımız oldu, devlet işleri dediler maliyetiyle dudak uçuklatan aksarayımız oldu... şimdi çip fabrikası diyoruz, gene afili bir bina, nurtopu gibi süprizimiz olmasın? o çipleri bize takmasınlar?

  • duygularıma tercüman olan bir durum tespiti. kaşağı'yı okuduğumdan beri hala mutlu olmam gereken anlarda kötü bir şey olacakmış zannediyorum ve mutlu olamıyorum.

    şu an hala okutuyorlarsa çocuklara geçmiş olsun.

  • mimari ve sosyoloji/psikoloji üzerine yaptığım uzun okumalar sonucu ulaştığım kanaat. üstelik yalnızca sosyolojik ve psikolojik açıdan değil; deprem gibi afetlere karşı da müstakil bahçeli evler diğerlerine göre daha güvenli.

  • başlık tuttu madem, son zamanlarda doların neden yükseldiğine ilişkin bir şeyler yazayım şöyle anneye anlatır gibi:

    şimdi bu dolar dediğimiz amerikan parası, abd merkez bankası (fed) tarafından basılan bir ödeme aracı. dünyada ne kadar dolar olacağına fed karar verir. nasıl bizim merkez bankamızın belirli hedefleri ve misyonları varsa (fiyat istikrarı en önceliklisi) fed'in de kendi öncelikleri ve tutturmak istedikleri hedefler var.

    şimdi bu fed, kriz zamanlarında piyasayı canlandırmak için, işsizliği azaltmak ve büyümeyi sağlamak için bir karar aldı. dedi ki, alın size dolar, ama faize de koymayın, faizleri de düşürdüm dedi (0 ila 0.25), gidin bu parayı harcayın, yatırım yapın, paradan para kazanın dedi. bunları yaparken de hem büyürüz hem de yatırımlarda o kadar insan çalışacak işsizlik azalacak gibi bir plan yaptı. dolayısıyla, yıllarca piyasaya ucuzdan dolar saldı.

    peki bu dolarlar nerelere gitti? altına gitti, kendi iç piyasasına gitti, başka ülkelere gitti, başka ülkelerin borsalarına girdi. bu başka ülkeler kimlerdi? yabancı yatırımcıya ihtiyaç duyan ülkeler, gelişmekte olan ülkeler. türkiye gibi ülkeler. bu para yağdı türkiyeye. ucuzdan dolar oh mis. yabancı elinde dolarla geldi türkiyeye, bozdurdu dolarını, tl ile borsaya girdi, tlden faize koydu falan fistan.

    peki yıllarca süren bu dolar sağanağında bizim ne yapmamız gerekiyordu ve ne yaptık?

    biz bu likiditeyi bulduğumuzda yapmamız gereken şey yapısal bir takım iyileştirmeler ve uzun vadede bize para kazandıracak teknolojik gelişmeler ve know-how barındıran yatırımlar yapmalıydık. boylece piyasada para kalmayınca da ürettiğimiz katma değerli ürünleri satabilir, ülkeyi büyütebilir ve orta gelir tuzağından sıyrılabilirdik. eğitime bilime teknolojiye yatırım yapsa idik, bir güney kore gibi teknoloji üreten firmalarımız, ne bileyim hindistan gibi uzay araştırmaları gerçekleştirecek bilimsel altyapımız falan olabilirdi.

    ne yaptık bunları yapmadık da? ev yaptık. gökdelen diktik. harcadık. dolarları gömdük inşaata gömdük lüks araçlara gömdük iphone 6 lara. lan bu ucuz likiditenin bir sonu olabilir diye düşünmedik hiç..

    yıllar geçti ve 2013'e geldik.. fed yeni bir açıklama yaptı. dedi ki, artık ucuz para devri bitti. iyi kötü yıllarca saçtığım paralarla ekonomi biraz düzeldi. artık daha fazla para saçarsam bu sefer balonlar oluşur. doları hakettiği seviyeye yükselteceğim, faizleri artıracağım dolayısıyla yine tasarruf oranı artsın istedi. bu kararı neden aldı? çünkü 1) balonlar oluşabilirdi engellemek istiyor, 2) tasarruf oranları artmalı sermaye toparlanmalı. 3) fedin bütçesi trilyonlarca dolar oldu bunun bir sonu olmalı.

    sonuçta gezi eylemlerinden hemen öncesinde, tahvil alım programı adı verilen ucuz para saçma politikasını durduracağını açıkladı. bu bizim için ilk şok oldu. insanlar bu karara hemen tepki verdiler ve dolar yükselmeye başladı. bu duruma hemen müdahale edemediler bizim merkez bankamız. sonrasındaki süreçte siyasi gerginliklerle beraber beklentiler o kadar değişti ki dolar 2 liranın üzerini gördü. bizim merkez bankası da el mahkum doları düşürmek için faizleri 4-5 puan artırmak zorunda kaldı.

    faiz neden kötüdür? aslında faiz kötü değildir, ayarında faiz, enflasyona uyumlu faiz iyidir. çünkü sermaye toplanır. toplanan sermaye ile yatırım yapılabilir. faiz bu açıdan iyidir. ama olmaması gereken ve el mahkum istemeden yaptığın faiz artırımı kötü bir durumdur çünkü faiz yüksek olursa insanlar borç almak istemezler. borç almayınca da yatırım yapmazlar. yatırım yapmazlarsa her sene işgücüne katılan insanlar işsiz kalır. ya da mesela ev mev satın almamaya başlarlar. eldeki evler falan elde patlar. tayyibin şu an faiz indir diye yırtınmasının sebebi budur. amma kazın ayağı öyle değil işte. tayyibin dediği gibi kolay olaydı bütün dünya faizleri kaldıralım mis gibi yaşayalım küresel ekonomi coşsun di mi ne güzel lan hayat? tayyip rüya görüyor. gösteriyorlar.

    sonuç olarak, fed en sonunda bu faizleri, yukarda anlattığım sebeplerden ötürü artıracağını ifade etti. bu durumda neler oluyor bak:

    - yıllarca ucuz dolara alışmış ekonomiden yabancı elini çekmeye başlıyor. yani yabancı diyor ki, benim güvenilir merkez bankam da artık bana faiz vermeye başlayacak. dandik türkiyede ne işim var lan artık benim diyor. giderken dolarlarını alıyor ve içeride dolar azalıyor.

    - senin dolar türünde bir ton borcun var. o iphoneları alırken o range roverları alırken hayat çok güzeldi di mi? ucuz ucuz nasıl olsa öderim diye aldın doları bastın yine yabancı şirketlere. sahip olmadığın bir zenginliği öne aldın, önceden yaşadın. bu borç ödenecek illa ki. ve dolar da azaldı piyasada. ne yapacan? daha fazla tl vereceksin ki az olan dolardan elde edebilesin.

    - eğer teknolojik gelişmeler yapmış olsan, know-how değeri olan ürünlerin olsaydı onları satar yine dolar bulurdun ama parayla yaptığın betonları kimse almak istemiyor. güney kore gibi cep telefonu tablet gibi bişey üretebilseydin satar yolunu bulurdun şimdi ne yapacan?

    - bir de o kadar safsın ki, bu sahte zenginliği kendinden bildin. benim süper yeteneklerim ekonomiyi uçurdu zannediyorsun. ve halkımız da 90% embesil olduğu için büyük çoğunluk buna inanıyor. tayyip sayesinde oldu zannediyor yaşadığı sahte zenginliği. şimdi işler değişince de apışıp kaldı öyle. saçmalamaya başladın. kalan bir avuç yabancı vardı, onları da ürkütüyorsun. adamlar kuyruklarını kıçlarına alarak kaçıyorlar ülkeden lan ne işimiz var bizim bu sirkte diyerek.

    sonuç olarak, doların şu sıralar değerlenmesinin temel sebebi bunlar. eklemeler yapılabilir ya da bir hata yanlış varsa uyarın düzelteyim.

    ekleme: @sia belirtti; petrolün yükselişiyle türkiyeye giren ve düşüşüyle türkiyeden çıkan bir arap sermayesi mevcut. ve bir de yolsuzluğun yarattığı etki var, yolsuzluk iddiaları bile güveni sarsıp doların yükselmesine yol açıyor. bunlara şeffaflığımız, ekonomik özgürlüklerde geldiğimiz nokta vs gibi sosyal / siyasal riskleri de ekleyebiliriz. hepsinde de daha kötü yerlere gidiyoruz.

    edit: çok fazla soru geliyor 1) kriz çıkar mı, 2) euro'da da aynı durum geçerli mi diye. bu yazıda ele alınan dolar idi, euro'nun da ayrı bir hikayesi var elbette. krizin çıkıp çıkmayacağı da kriz lafından ne anladığınıza bağlı. şöyle bir şey yazmıştım geçen hafta: #49447815

    edit2: bu yazı birgün gazetesinin 6 mart sayısı manşeti dahil birçok yerde kopyalandı, yayınlandı, araklandı vs vs. onedio haricinde kimse ne izin istedi ne de referans gösterdi. bu hırsızlık kültürü ile bu ülke gelişmez beyler. fırsatınız varsa çekin gidin bu ülkeden.