hesabın var mı? giriş yap

  • bilge kağan'ı zehirleyerek öldüren göktürk devleti bakanı.

    efendim, bilge kağan 726 senesinde tecrübeli veziri tonyukuk'un, 731 senesinde de kardeşi kültigin'in vefatıyla devlet yönetiminde yalnız kalmıştı. bu tarihlerden sonra yaşamı daha sakin seyretmekteydi. zaten ülkesi de gücünün doruğundaydı, orta asya'da rakipsiz konumundaydı. ezeli rakibi çin'le de uzun soluklu bir barış yapmıştı. kısacası her şey tıkırındaydı.

    buyruk çor ise tonyukuk'tan sonra yıldızı parlayan devlet görevlilerinden biri olmalı. kağanın bakanı konumundaydı. çin'le olan müzakereleri yürüten kişi olarak görülmekte. defalarca çin'e gitmiş, imparator tarafından iyi ağırlanmış biriydi.

    734 senesinde gelindiğinde bilge kağan, bu sakin ortama biraz renk katmak istemiş olacak ki bir çin prensesiyle evlenmeye karar verir. bu isteğini imparatora iletir, imparator da buna olumlu cevap verir. işte tam da evlilik sürecinin başlayacağı bu esnada bu olay vuku bulur. buyruk çor bilge kağan'ı zehirler.

    bu hadiseden sonra bilge kağan hemen ölmez. buyruk çor'un kendisini zehirlediğini anlar ve onu, ailesini, yardımcılarını derhal katlettirir. 25 kasım 734 tarihinde de kendisi ölür.

    bu zehirleme hadisesinin nedeni net olarak bilinmemektedir. buyruk çor'un geçmişteki çin temasları, kendisinin çinliler tarafından etki altına alındığı ihtimalini kuvvetlendirmektedir.

    kaynak:
    + ahmet taşağıl - göktürler - cilt: 3 - türk tarih kurumu yayınları.

  • baba aklı sıra işletecektir... yabancı bir numaradan durmadan çağrı bırakır;
    -kimsin güzelim? derdin varsa ara.
    -beni tanımadın mı? ben ananın kocası.
    -ulan senin... '!^'^+'^++%^&%%&
    -baban ulan baban eşşolueşşek...

  • mazhar alanson'a hak verenler olaya bardak yönünden bakmış. çocuk anladığım kadarıyla onları çiziyor yani süblimasyon bir baskı yapmıyor. özetle stüdyodan kovulan bardakçı genç değil ressam bir çocuk. tuvalinin bardak olması yaptığı sanatı niye alaşağı etsin ki?

    öte yandan şakayla karışık çocuğun kovulması oradaki izleyicilerde gülümseme ve alkışa neden oluyor hatta sunucu da kahkahayı patlatıyor. işin burası daha da enteresan bence. kovandan çok kovmasına izin verenlere kızdım ben. yazık.

  • oglum cok komik lan

    kadının bu kırdığı pot olmasa bildigin saygın bir işkadını olarak hayatına devam ediyordu.
    meger bildigin komikmiş.
    sozluk ahalisinden ricam iş sanat ve cemiyet hayatında ismen ve cismen cok gorunur ve on planda olup ruhen bu sekil krzban tabir edilen kişiler varsa onları da on plana cıkarabilir misiniz?
    hani illa bi pot kırmalarını beklemeyelim.

  • akil insan olmak için sadece "artık kan akmasın" cümlesini ezberlemenin yeterli olduğunu hepimize gösteren kadın. bu akşamki aykırı sorular programında enver aysever karşısında konu hakkındaki bilgisizliğiyle gerçekten acınası bir haldeydi, nihat doğan'dan bir farkını göremedim.

    istanbul'a dikilen 11 milyon lale' ye aynı soruları sorsak illa ki bir tanesi dile gelir, elle tutulur bir şeyler söylerdi lan. bildiğimiz laleden bir farkın olsun be akil lale.

  • "gebersin abicim, benim malıma neden zarar veriyorsung ya?!" şeklindeki süper hümanist yakarışıyla göz dolduran dükkan sahibinden adeta söke söke rol çalmış teyzemizdir.

  • dün gece başıma gelen hadise.

    rasyonel bir insan olduğum için soğukkanlılıkla ihtimalleri düşünmeye başladım.

    - herhangi bir misafir beklemiyor olsam da ailemden biri gelmiş olabilirdi.
    - ışığı açık unutmuş olmama rağmen yeni açılmış gibi algılayabilirdim.
    - acemi bir hırsız girmiş olabilirdi.

    elime parfüm şişesini alıp hafifçe salona doğru yürüdüm. floresan titreyip duruyordu. baktım pencerenin önünde pelerinli 5-6 yaşlarında bi kız çocuğu. saçları hafiften yüzüne düşmüş. yüzü bembeyaz. kapkara gözlerini bana dikmiş. elinde gözleri oyulmuş bir oyuncak bebek var.

    korkudan titreyerek yaklaştım. karşısında çömeldim. usulca yaklaşarak "merhaba küçük kız, nasıl geldin buraya, annen nerde" diyecektim ki bi anda cesaret geldi, omuzlarından tutup kafayı gömdüm. burnunu tutup yerden doğrularak kalktı, üzerine doğru bi hışımla uçan tekmeyi salladım. ağzını yüzünü dağıttım. koydum kapının önüne.

    ne lan öyle asırlardır aynı yöntemle milleti korkutmalar. burdan ruhlar alemine sesleniyorum. tamam, iletişim kurmaya çalışıyorsunuz, bi derdiniz var belli ama biraz güncelleyin oğlum kendinizi. yeni yöntemler bulun. öyle tuvalet penceresinden bakmalar, koridor ışığını kapatınca oturma odasına kadar kovalamalar, üst katta misket oynamacalar, geceleri pencereden belirmeler, ahtapot gibi yatağın altından kolu uzatıp açıkta kalan ayağa dokunmalar, gecenin en sessiz anında kulağa isim fısıldamalar, gecenin üçünde kırmızı görmüş boğa gibi ayağı halıya sürtmeler.

    evet bunları yaptınız. ama modası geçti. yeni yöntemler bulmanız gerek.

  • bu başlığı açan münasebetsiz ve onun kuyruğuna takılan hadsizler, hepinize selam.

    tost yapıp iş yerine getiren kız benim, peki varoş olduğuma nasıl karar verdiniz? ben her sabah evde kahvaltımı hazırlıyorum, tost olur, yumurta olur, sandviç olur, simit peynir olur, her gün bi çeşit. çünkü evde yapmaya vaktim yok ama iş yerimde açıyorum bilgisayarımı, koyuyorum çay ya da kahvemi, büyük bir zevkle yiyorum. çünkü evde yesem aceleye gelir, tadını çıkaramam. öğle yemeğim de yanımda bu arada, güzel kaplarım var, aklınıza gelebilecek her yemeği iş yerine getirmişliğim var*****

    her sabah ve her öğlen dışarda yemek yiyecek param yok dostum anladın mı? belli bir gelirim, ona karşı sorumlu olduğum bir eşim, bu hayat pahalılığında karşılamaya çalıştığım ihtiyaçlarım ve önümüzdeki 8 buçuk yıl boyunca ödeyeceğim bir ev kredim var. siz tutmuş yok varoş, yok kaçın uzaklaşın yok bilmem ne!! bütün bunlar benim normal bir insan olduğumu hatta belki de bazılarına göre şanslı olduğumu gösterir çünkü benim bu yaptıklarımı yapamayıp aç yatan insanlar var, bir tostu bulamayacak kadar darda olan, başını sokacak bir evi olmayan insanlar var.

    insaf be insaf! artık ağzınızdan s.çmayın, g.tünüzle düşünmeyin. yettiniz ha!