hesabın var mı? giriş yap

  • şu anda ülkemiz kıyılarında bulunan en zehirli balıklardan biri.
    iki üç metreden 150 metre derinliğe kadar denizlerimizde görülebilen bu balığın zehri, solungaç kapağı ve yüzgeçlerindeki dikenlerde bulunmaktadır.

    haziran ayı - ağustos ayı arası üreme dönemleridir ve bu dönem en agresif oldukları dönemdir ayrıca. tehlike anında dikenleri, avının etine girer ve yırtılan bez dokusundan içeriye doğru zehri salgılar.
    birazdan anlatacağım başıma gelen olaydaki hatayı yapmamanız için ilk bilmeniz gereken şey trakonya tarafından sokuldu iseniz sokulduğunuz bölgeyi soğuk suya değil; 40 derece ve üzerinde sıcak suya daldırmanız gerektiğidir.
    tabii kesinlikle doktora gitmenizi öneririm direkt.

    şişme, baş ağrısı, mide bulantısı, morarma, konuşma kaybı gibi semptomların yanında kangrene kadar gidebilir.
    kalp krizi geçirmenize dahi sebep olabilir.

    acil müdahalede önerilen dayanılabilecek en yüksek sıcaklıkta dikenin girdiği bölgenin ısıtılması ve bölgenin temizlenmesidir.

    tabii tekrar söylüyorum, doğruca acil servise gitmeniz gerekmektedir. bana bir şey olmaz demeyin.

    birkaç yıl önce anadolu yakası'nda bir yaz akşamı kıyıdan olta ile istavrit tutuyordum.
    o akşam da mübarek sekiz sekiz çekiyordum balıkları.
    derken bilmem kaçıncı çekişimde en sondaki iğnede bu balığı gördüm ama kaya balığı sandım ve niyetim iğneden çıkarıp denize geri göndermekti.
    balığı tutmamla sol el baş parmağımda bir sızı hissettim ve hemen peşinden inanılmaz şekilde kanamaya başladı parmağım.
    kan akarken yanımdaki dayılardan biri " dur tutma o balığı! " diye bağırdı bana.
    çok erken davranmıştı gerçekten!

    daha sonra elimin acısı artmaya başlayınca elimi yanımdaki deniz suyu ve istavrit dolu kovaya soktum ve su kırmızılaşmaya başladı.
    bu sırada dayı gelip bıçak sürdü balığın soktuğu yere, bir bez parçası bağladı ve bana hastaneye git dedi.

    ben ise arabama binip tek elle sürerken bir yandan da zonklayan sol elimin ağrısıyla neredeyse bağıracak gibi oldum.
    eve vardığımda sol elim komple şişmişti ve hemen buz dolu bir suya elimi daldırdım.
    bu öyle bir acı ki ben hayatım boyunca öyle bir ağrı hiçbir zaman hissetmedim, inşallah da hissetmem. aynı anda onlarca yerinizden kızgın şiş soksalar anca o kadar acır herhâlde.

    bir süre bu şekilde elimi suda tutarken daha sonra balığı internetten araştırmak geldi aklıma ve o uyarıyı gördüm:

    " elinizi asla soğuk su ile temas ettirmeyin! "

    sol elimi direkt çektim sudan ama yaklaşık 30 - 40 dk kalmıştı suda.
    daha sonra sıcak suya koydum ve şişkinlik de yarın iner düşüncesiyle uyudum.

    ertesi gün balığın soktuğu yer inanılmaz şekilde kaşınıyordu ve şişkinlik de pek inmemişti. sokulduğum yeri kaşırken bileğimin de şişmeye başladığını gördüm ve koluma doğru yayılıyordu şişkinlik. artık çare yoktu ve acile gittim.

    " rahatsızlığınız nedir? "

    " şeyyy, balık soktu da... "

    acilin gözdesi olmuştum. dayılar teyzeler artık balon gibi olmuş elime bakıyor " yav balık, adam mı sokar? " diyorlardı.

    çok beklemeden doktorun yanına girdim ve onu türkçeyi yeterince iyi konuşabildiğime ve hayvan türlerini de yeterince tanıyabildiğime, beni sokanın arı değil balık olduğuna ikna etmem yaklaşık bir dakika sürdü.

    üç farklı iğne yaptılar:

    zannediyorum tetanoz, antibiyotik ve ağrı kesici idi bunlar. tetanoz ve ağrı kesiciden eminim.

    bitti mi? bitmedi!

    kolumu komple alçıya aldılar!

    10 gün boyunca balık sokması sebebiyle kolum alçıda gezdim. aslında doktorun dediğine göre hemen acile gitseymişim buna gerek kalmazmış!

    10 gün boyunca çevremdeki insanlara kıyamet alameti gibi göründüm.

    " yav balık, insan sokar mı?
    balık ısırdı diye kol mu alçıya alınır?
    balık çok büyük müydü? "

    gibi sorulara cevap verdim.

    ben ettim siz etmeyin.
    dikkat edin.

  • bir de bu çıktı başımıza. özellikle instagram'da bolca görebileceğimiz bir örnek.

    atıyorum 3 tane kız arkadaş var, isimleri ayşe, fatma, necla. ayşe ile fatma bir bara veya cafeye gidip orda fotoğraf çektirir ve bunu instagram'a yükler ve mekanı da yazar. necla ise bir sebepten dolayı gelmemiş veya çağrılmamıştır.

    fotoğrafın altına kaçınılmaz yorum gelir;

    ''bensizzzzzzzzzz :(''

    klasik cevap ise gecikmez;

    ''aşkım bir dahaki sefer beraber mutlaka :) özledimmmmm''

    (bkz: bi bitmediniz amk)

  • bir kadin ve bir erkek cayirda yurumektedir. erkek ciceklerin ustune basar;

    - aay mukerrem, basmasana ciceklere! onlar da canli...
    - ohoo.. hersey de canli mina koyayim... yok kopegi kirma mukerrem, yok kusu dovme mukerrem...
    - kusu mu dovdun?
    - e, ucuyo...

  • dikkat ederseniz işsizlik ve insanların temel ihtiyaçlarını bile dosdoğru karşılayamadığı ülkeler bu tarz kötü sıralamalarda enlere oynar. çünkü gelişmiş ülkede insanlar gezmek, hobilerini ve isteklerini gerçekleştirmek, yani hayatın tadını bizzat yaşarken; sosyal medya gibi şeylere ayıracak vakit bulamaz, yokluğunu da hissetmezler. kısacası onlar yaşar, bilmem kaçıncı dünya ülkeleri de sadece izlemekle yetinip tatmin olmaya çalışır. yazık çok yazık!

    edit: imla

  • a haber'de olsaydı bu durum;

    spiker: efendim davutoğlu'nu cumhurbaşkanı aldı makamından.
    binali yıldırım: olur mu öyle şey akp kongre kararı aldı ben seçildim.
    spiker: doğru söylüyorsunuz efendim.

    aslında o kadar cevap veremeyecekleri konu var ki ama soru soracak organlı insanlar lazım.

  • ülkedeki en zeki kişilerin taksiciler ve dolmuşcular olması gerektiğini ortaya çıkartan müthiş tespit. ancak taksiciler zekalarından çok başka özellikleriyle ortak bilinçte yer alırlar.

  • akp'nin bir başka atraksiyonu. malum, seçimler yaklaştı, düşman yaratmak, mağdur olmak lazım. ben akp için uğraştım, bütün marjinal(?) örgütleri tek bir bayrak altında topladım, bundan sonra bu bayrağı kullanırlarsa daha çok mağdur olurlar.

    http://imgur.com/kdttdsy