hesabın var mı? giriş yap

  • bütün arabalar durmusken bayağı yüksek bir hızda emniyet şeridinden giden motorcudur.

    sen motorlu taşıt değil misin birader? diğer butun araçlar normal şeritte iken senin ne işin var emniyet şeridinde? uyanık ya..

    o ölseymis çok üzülmezdim.. ata yazık olmuş.

    oradan at değil de bebek arabası taşıyan biri de çıkabilirdi..

    edit: at arabasının karayoluna çıkmaya hakkı yok diyen olmuş.

    karayolları trafik yönetmeliğinde şöyle der.

    --- spoiler ---

    1) trafik: yayaların, hayvanların ve araçların karayolları üzerindeki hal ve hareketleridir.

    2) karayolu: trafik için, kamunun yararlanmasına açık olan arazi şeridi, köprüler ve alanlardır.

    https://www.tsb.org.tr/…ult.aspx?pageid=654&yid=806
    --- spoiler ---

    kaldi ki orada karsidan karşıya geçen bir at arabası değil bir çocuk da olabilirdi.

    velhasıl-ı kelam, atın yolda olmaya hakkı varken motorun emniyet şeridinde devam etmeye asla hakkı yok.

  • türcülük, insanın sahip olduğu bir ön yargıdan başka bir şey olmaksızın, insan türünün diğer türlerden daha üstün olduğunu var sayar. bu bilinçli bir söylem olmak zorunda değildir. insanlığın içine işlemiştir, her bir ediminde dışa vurulur. bu anlayış açıkça, insanın, insan hayatının ve insan haklarının diğer türlerden, hayatlarından ve haklarından daha önemli olduğunu ilan eder. bu durum doğal, hatta evrimsel bir dürtü olarak görülebilecek olsa da, eğer herhangi bir ahlaktan bahsedeceksek, türcülük ilk olarak kurtulunması gereken tutumdur. çünkü diğer türlü üzerine çalışılan her türlü ahlak, belli bir biyolojik türün öncelikleri ve dert edindiği rastlantısal noktalar etrafında şekillenen ve mevzubahis türün ilgilerini koruma altına almaktan başka bir işe yaramayan normatif önermeler bütünü olmaya mahkum kalır. ki ahlak, bir insanın belli bir zümrenin ayrıcalığı için çalışmasını isteyebileceği son şeydir.

    tarih boyunca neredeyse bütün ahlak sistemleri insanı merkeze almıştır. 20'nci yüzyılla birlikte çevre etiği ve hayvan hakları gibi konular sıklıkla çalışılmaya başlasa da, binlerce yıllık oturmuş tavrın değişmesi, teorik olarak kabul edildiği takdirde bile, pek mümkün değildir.

    türcülüğün temel problemi, hiçbir rasyonel temele dayanmamasıdır. barındırdığı ön yargılar açısından cinsiyetçilik ya da ırkçılıktan hiçbir farkı yoktur. bugün insanların büyük bir kısmı cinsiyetçiliğin ve ırkçılığın tam anlamıyla manasız olduğunu anlamış olsalar dahi, olası bir kızgınlık, bir parlama anında kafalarının içine işlemiş, çünkü içinde yetiştikleri, cinsiyetçi, milliyetçi ve ırkçı düşüncelerle karşı karşıya kalabiliyorlar. türcülük, bir şekilde bırakılan bir ön yargılar grubu olduğu takdirde dahi, bu durumu kişiye fazlasıyla yaşatacak kadar sorgusuz bir şekilde kabul edilmiştir. türcülük, açıkça, pek doğaldır. insan tabi ki insanı, ailesini, arkadaşlarını diğerlerinin önünde, özellikle de bir zürafanın, bir yılanın ya da bir güvercinin değerinin üzerinde görecektir. bunların altındaki temel motivasyon insanın işine yarayan ve kendisini daha iyi hissettiren şeylere olan yatkınlığıdır.

    türcülük bu gibi primitif noktalarda büyük problemlere yol açacak bir yerde, zaten, değildir. ama günümüz et /tavuk/balık ve hayvan yan ürünleri endüstrisinin bu hale bu kadar tepkisiz, yüzsüzce ve utanmazca gelmesinin altında yatan türcülük, insanlığın en büyük ahlaki problemidir. türcülüğe yönelik bu gözü kapalılık, daha önce de belirtildiği gibi, diğer bütün ayrımcı ahlaki tutumlara sebep veren yegane ögedir. beslenme için diğer hayvanları öldürmek belli bir şeydir, onları öldürmek için üretmek ve öldürüldüklerinde maksimum verimi verebilsinler diye yaşatmak başka bir şey.

    kobe eti denen, herkesin peşinde koştuğu 150 gramlık porsiyonu 200 dolar civarında olan nanenin elde edildiği hayvanlar şöyle yetiştiriliyor. kitlesel tavuk üretimine girmeye hiç gerek yok. bu ve benzeri video'ları izlerken rahatsız hissetmeyebilirsiniz. zaten türcülüğün bu derece egemen olduğu bir zaman ve kültürde bir şey hissetmemeniz normal. ama burada önemli olan bir şey hissetmeniz değil, bu ve bunun gibi durumların hiçbir ahlaki açıklamasının, hiçbir mantıklı zemininin olmadığını görebilmeniz. ancak bu takdirde türcülükten, türcülük sayesinde dünyaya ve ekosistemlere verdiğimiz zarardan dönülmeye başlanabilir, gerçek bir altruizm'e ve her bir canlı tür için daha kaliteli hayatlara ulaşılabilir.

    tabi burada ahlaktan bahsettiğimiz her an karşımıza çıkan, çizgiyi nereye çekeceğimiz sorusu ortaya çıkıyor. hayvan ürünleri endüstrisi ne noktada var olmaya devam etmeli, diğer türleri kendi türümüzden farksız gördüğümüz zaman onlara olan sorumluluklarımızın sınırını nerede çizmeli? bu gibi sorular içerik dahilinde, o anki dinamikler gözetilerek cevaplanmak durumda tabi ki.

    zaten hele durun. eğer sonsuza yakınsamıyorsa, daha o noktaya ulaşmaya bir hayli var.

  • habere bakıyorum da , alakasız şeylere çağrışıyorum ,

    şöyle ki ; mevzu bahis kendi arabası olunca hırs yapmış abi eliyle koymuş gibi 3 günde bulmuş aracı , ah da mesela vatandaşın arabası olsa kim bilir ne zaman bulunurdu ya da bulunur muydu acaba dedirten hadise.

  • edit: değerli dostumuz anlaşılan biraz hırpalanmış. çünkü biz oturduğumuz yerden yargılamayı o kadar çok severiz ki... kendisi bana ulaşıp aşağıdaki sözleri paylaşmamı rica etti.

    "güzel mesajlarınız için teşekkür ederim. aslında bizim niyetimiz mahalli olarak yetkili kişilere ulaşmaktı. video çekilmesini hiç istemedim, sadece bir sayfa röportaj verelim dedim ama gazeteci büyüğüm çok ısrar etti. ben de onu kıramadım. bunun bu kadar büyüyeceğini tahmin etmemiştik. bir iki şeye cevap vermek istiyorum:
    1. asla iyi bir akademisyen olduğumu iddia etmedim. sıradan bir elektrik mühendisiyim. yalnızca iyi bir gözlemci olduğumu düşünüyorum.
    2. bilimadamı değilim, sadece araştırmacıyım. yaptığımız işler de öyle atomu parçalamak filan değil. diğer çoğu akademisyenin yaptığı gibi excel de grafik çiziyoruz.
    3. ülkemizde çok değerli hocalarımız var. memur zihniyeti derken onları asla kastetmedim. kimleri kastettiğim az çok belli.

    bugün bana gelen bazı mesajlar şunlar:
    -israyil dölü
    -ermeni dölü
    -fetöcü pezevenk
    -ilgi mi istiyorsun lan köpek..
    vs...

    arkadaşlar benim ünlü olmak, takipçi toplamak gibi bir niyetim yok. yazarlardan bir tanesi postdokların geçim sıkıntısı çektiğini söylemiş. evet kıt kanaat geçiniyoruz. o yüzden ne avukat tutacak ne de bu işlerle uğraşacak param yok. sizlerden ve sözlük idaresinden ricam bu başlığı ve benim adıma olan diğer başlığı silmeniz.
    röportajı verdiğim için çok pişmanım. o kadar huzursuzum ki bugün işe bile gidemedim. lütfen bu isteğimi yerine getirin.
    şimdiden çok teşekkürler."

    adam yıllarca okumuş etmiş kendini geliştirmiş. enerji alanında ogretim gorevlisi olarak calisiyor. şimdi yurt dışında önemli üniversitelerde bir yerlere gelmiş, çalışmalar yapıyor. bir yandan da milli kimliğini ön plana alıp ülkesinin de büyük sorunu olan enerji alanındaki avrupa çalışmalarına katılımı için çabalıyor ama gel gör ki destek yok. izlerken ülkenin haline içim acıdı. zaten bildiğimiz şeyler ama işte duyunca insan yine de üzülüyor.

    edit 2: arkadaşlar ben video linkini yaşanan üzücü hadiseler üzerine kaldiriyorum. elimden gelen bu oluyor. başlığı açarken bu kadar saçma bir noktaya gelebileceğini tahmin etmemiştim. yahu adamı irdelemeyi bırakın da söyledikleri doğru mu yanlış mı bir düşünün. ülkenin eğitim sistemi saçmalamış durumdayken bu sözler ne kadar uzak gelebilir.

  • dövmeci telefonla konuşurken yapmasına izin vermeyin.

    zira tehlikeli olabilir :

    "tamam abi yazdım ben adresi buraya. hadi görüşürüz ararım ben seni"

  • bu seferki yazılı bir diyalog... 11 yaşındaki ilay'ın eğitim hayatına emekli öğretmen anneanne el koymuştur. ödevler, sınavlar, testler anneanne kontrolünde yapılmaktadır. ilay'ın matematik öğretmeni çok titizdir. her derste, hem defter, hem de kitap ödevlerini kontrol edip imzalamaktadır... anneanne tarafından kampa alınan ilay biraz bunalır, biraz da kendini takdir etmek ister...

    kitap ödevlerinden biri de, işlenen ünitenin öğrenci tarafından öz değerlendirmeye tabi tutulmasıyla ilgilidir. ilay bütün konulardan kendine en yüksek notu verir. "öğretmenin notu" kısmına da şöyle yazar:

    öğretmenin notu (ilay'ın yazısıyla): çok akıllı bir öğrenci. performansını her gün arttırıyor (70, 85, 96). ayrıca çok tertipli ve titiz. o kadar da tatlı ki... dürüst olmak gerekirse sınıftaki bütün öğrencileri sempatik bulmuyorum ama ilay'ı çok seviyorum. aynen böyle devam et ilay!

    ödevi kontrol eden öğretmen yorum kısmını okuyunca gülmeye başlar ve ödevi imzalarken şöyle bir not düşer:

    "aynen katılıyorum :)))"