hesabın var mı? giriş yap

  • kokain kullanıyormuş, kendisinin ifadesi bu. peki. gereken neyse yapılır.

    anlamadığım bir nokta var yalnız. satmak, mutlaka kullanmaya oranla daha büyük suç. satan adamı takip edip tarkan'a ve diğer işadamlarına ulaşılmış. haberde böyle. e be kardeşim, torbacı'nın bile isminin sadece baş harfleri verilirken, tarkanla birlikte içeri alınan iş adamlarının da isimleri korunurken tarkan neden diğerleriyle aynı haklara sahip değil? nezaret yerine polis dinlenme odasında kalması adil değil evet, ama diğerlerinin suçları sabit olana kadar isimleri korunurken onunkinin korunmaması da adil değil zannımca.

  • tayyibin yalan yanlış videolarla mitinglerde izlettiği o kurgu videoları, halkın nasıl yuttuğunu gösteren tablodur.
    şu tayyipten gerçekten korkulur. (bkz: zübük) bile önünde diz çöker, tövbe ister yeminle.

  • tecrübeli bir mali müşavir olarak sahada yaptığım gözlemler ışığında bazı öneriler de ben vereyim, belki bir faydamız dokunur.

    sermaye kavramı önemlidir. belirli ve ölçülebilir bir sermayeniz olsun. bu sermaye yapacağınız işle uyumlu olsun. batı ülkelerinde işletmeler genelde sermayenin 1/10 u ya da 1/5 i gibi hacimlerle işe başlayıp, kar elde ettikçe ve tecrübe kazandıkça iş hacmini artırırlar. 10 birimlik sermaye ile 100 birimlik işlere girmeyin. sermayeniz yeterli olsa bir anda bütün sermayenizle iş yapmaya başlamayın.

    ön muhasebe öğrenin. avrupa'da küçük işletmeleri yönetenler dahi kendi muhasebelerini yapıyorlar. bu konuda eğitim alın. mali müşavirinizin resmi muhasebesi ile yetinmeyin. ön muhasebe için bir program kullanın ve her şeyinizi günlük kaydedin. bu yolla resmi muhasebenizi denetler, ödemelerinizi planlar ve borç-kazanç verilerinizi takip edersiniz. unutmayın:ölçemediğiniz şeyleri yönetemezsiniz.

    aşırı tedbirli, aşırı kanunlara uygun iş yapmak için kasmayın ama devlet diye bir otorite yokmuş gibi de hareket etmeyin. esnek olun, piyasada yer alan sürülerin içinde kalın. sürüden ayrılmayın.

    işler kötü gitmeye başladığında tedbir almakta geç kalmayın. etraftan ya da evden hissetmesinler diye önlem almayıp işlerin daha da kötüleşmesini beklemeyin.

  • yapılan araştırlamalar sonucu müzik zevkinin iq seviyesiyle ilişkili olduğu kanıtlandı.

    araştırma yüksek iq puanları alanların klasik müzik, caz, film müzikleri, elektronik müzik, ambient müzik, smooth jazz ve big band gibi insan sesi içermeyen enstrümantal müzik türlerini tercih ettiğini gösterdi.

    araştırma daha az zeki kimselerin karmaşık orkestra müzikleri yerine sözlü şarkıları tercih ettiğini gösterdi. ayrıca rap müzikle zeka arasında da olumsuz korelasyon bulundu.

    birkaç araştırmayı türkçeye çeviren kaynak.

  • " üç gün önce kaybettiğimiz meral okay'ın vasiyeti yakılmaktı... küllerinin denize savrulmasını, böylece toprağa değil suya karışmayı istiyordu.
    üstelik araştırmıştı, hem bir yasal engeli yoktu bunun, hem de iktidarda dini özgürlükler adına mücadele ettiğini söyleyen bir parti vardı....
    ama olmadı...
    meral okay'ın vasiyeti yok sayıldı.
    neden biliyor musunuz?
    bu ülkede aydının ölüsü değil, dirisi yakılır da ondan...
    tıpkı sivasta olduğu gibi..."

    mustafa mutlu
    gazete vatan

  • yedi numara kahkaha atarak izlenecek bir dizi değildir. yedi numara daha çok izlerken mutlu olduğun, samimiyeti hissettiğin, içine sıcak bir tebessüm dolduran, orada o karakterlerle birlikte yaşamak istediğin; bizden, geçmişimizden, eski bir dost, güzel bir anıdır.
    yedi numara aslında eski ve güzel günlerin bir zamanlar var olduğunun bir kanıtıdır.

  • (bkz: mal beyanı)

    hatırlıyorum da, sevgilim askerden yeni gelmiş ve işsizdi, benim iş çıkışıma geliyordu 1'er çay içiyorduk, evim ve işim arası yürüme mesafesiydi, sevgilimin evi de çok uzak sayılmaz*
    bazı akşamlar beni eve bıraktıkdan sonra evine kadar yürüyormuş, sonradan öğrenmiştim ben bunu, daha da güzel oldu öğrendikten sonra o çayın tadı...

    şimdi nerde istersek orada içeriz çayı, nereye istersek gideriz... ama hiç biri o günlerin yerini tutmaz. yine mutluyuz tabi fakat o günlerin fedakarlığı ayrı...

    bunu düşünen hiç sevmemiş ve sevilmemiş, ya da sevilse de farketmemiş... 1 simiti ikiye bölüp tıkınmamış, kara kışta 5 liralık kestane kebapla ellerini ısıtmamış...
    yazık...