hesabın var mı? giriş yap

  • gsm operatörlerinin rekabeti kızıştırmadığı yıllardı. babalar çocuklarına aylık 100 kontör alır, gerisini düşünmezdi. oğlum aşık mı olmuş, ergen miymiş bakmazdı. aynı operatörde olanlara mesaj atmak 1-2 kontörken farklı operatördekilere mesaj atmak imkansıza yakındı.

    şimdilerde ise rekabet çetin. her yöne 9767000 bin mesaj hakkını 10 liranın altına almanın mümkün olduğu gibi, whatsapp gibi bedava mesajlaşma imkanı sunan uygulamalar da var. msn'i, facebook'u hiç saymıyorum bile. bu sebeple şimdiki ergenler çok şanslı. bi kızdan hoşlanınca "inşallah telefonu telsim'dir" gibi zavallı dileklere ihtiyaçları yok.

    ben şu anki imkanlarla ergen olsaydım, orta 2'deki platonik aşkım duygu'nun elini mutlaka tutardım. eminim.

  • doğum günü şerefine bir anısını anlatmak istiyorum.

    bizim sofa içmiş ankara'da arkadaşlarıyla bir gece. hesabı ödemişler, yeni mekanlara sekecekler, çıkarken biraz geride kalmış bu. arkadan çıkmış, bakmış arkadaşlarının hepsi az ötede bi dolmuşun başında dikiliyor. bizim sarhoş çözmüş hemen olayı, arkadaşları dolmuşu durdurmuş bunu bekliyorlar diye koşmuş dolmuşa, bakmış ön taraf boş, atlamış şöförün yanına ve "kızılay'dan geçiyor mu?" diye sormuş. adam buna bakmış bakmış "abla, bu köfte ekmek arabası yalnız" demiş. bi inmiş aşağıya arkadaşları köfte ekmek yiyor arabanın başında. "arabanın lastikleri bile yoktu lan, takozun üstünde duruyordu" diyor.

  • taraftari,ozhan canaydin anisina yapilan saygi durusunda alkislamistir, bu yuzden elestirilmektedir.

    sanki elestirenler, lisedeyken, saygi duruslarinda "pipih pipih" diye alttan alttan gulmedi. adamlar ezeli rakibinin baskanini, alkisliyor. protesto etmek, alay etmek,olumunu kutlamak, farkli olmak amaciyla degil, can-i gonulden alkisliyor.

    ben de galatasarayliyim. cogunuzdan da fazla galatasarayliyim.

    ezeli rakibinin eski baskaninin vefati uzerine,tesislerinde ve lokallerinde bayraklarini yariya indiren, taraftari bassagligi pankartlari acan ve mac oncesi alkislayan bu kulubun yoneticilerine ve taraftarina tesekkur ediyorum.

    28 mart'ta da bu inceligin karsiligini vermemiz gerektigini dusunuyorum.

  • kendisinden evvelki tüm mali sistemleri temelden sarsan büyüklükte ve dünyanın her ülkesinde hissedilen ekonomik bunalımdır. türkiye'de de cumhuriyetin kuruluşuyla birlikte benimsenmeye çalışılan liberal ekomomik çalışmaların başarısız olmasında etkili olan bunalımdır. zira t.c. daha sonraki yıllarda devletçi ekonomik politika uygulamasına girişmiştir.1933 yılından itibaren 5 yıllık sanayi kalkınma planları uygulamasına geçilmiştir.

    peki bu 1929 dünya ekonomik bunalımın kökeni neredeydi? bu kadar etkili olmasının sebebi neydi?

    20. yy'ın başlarında a.b.d. maddi menfaatlere hizmet eden birçok merkez bankacılığı sistemini hayata geçirdi ve kaldırdı.o sıralarda bankacılık ve iş dünyasının önde gelen aileleri: rockefeller, morgan, warburg ve rothschild aileleriydi.1900'lü yılların başlarında bu aileler bir kez daha, yeni bir merkez bankasının kurulması için kanun çıkmasını istediler.ama biliyorlardı ki hem hükümet hem de halk, bu kurumlardan usanmıştı.bu yüzden kamuoyunu yönlendirmek için bir hadise yaratmaya ihtiyaç duydular.herkesin bir finans otoritesi olarak gördüğü j.p. morgan,güçlü nüfuzunu kullanarak, new york'ta çok ünlü bir bankanın iflas ettiği,battığı söylentilerini yaydı.bunun, diğer bankaları da etkileyecek bir histeri krizine neden olacağını biliyordu. nitekim oldu da. 1907 krizi.

    insanlar, birikimlerini kaybetme korkusuyla bütün paralarını çekmeye başladı.
    haliyle bankalar borçlarını tahsil etmek zorunda kaldı, borç alanlar ödeyebilmek için mallarını sattılar,ve sonuç olarak bir çok iflas,satış ve kargaşa meydana geldi. birkaç yıl sonra, parçaları yerlerine oturtan fredrik allen, lıfe dergisinde şunları yazdı. "morgan hisseleri kazanç sağladı... 1907 krizini hızlandırmak için onu kurnazca yönettiler."tezgahtan habersiz parlamento, "1907 krizi"hakkında ve banka kartelleriyle sıkı ilişkiler içinde bulunan ki daha sonra bir evlilikle de rockefeller ailesine katılan senatör nelson aldrich başkanlığında bir araştırma başlattı. aldrich'in komisyonu 1907 tarihindeki krizin tekrar yaşanmaması için,bir merkez bankası'nın kurulmasını önerdi.bu tam da uluslararası bankerlerin,planlarını uygulamak için ihtiyaç duydukları şeydi.1910'da, j.p. morgan'ın georgia sahili jekyll adası'ndaki konutunda bir toplantı yapıldı.burası, "federal rezerv kanunu" diye adlandırılan akdin imzalandığı yerdi. kanun bankerler tarafından yazılmıştı,hukukçular tarafından değil.görüşme hükümetten ve kamuoyundan o kadar gizliydi ki,katılan yaklaşık 10 kişi birbirlerine hitaben kullandıkları isimlerini sakladılar.akdi imzaladıktan sonra, siyasi arenadaki adamları senatör nelson aldrich'e verdiler ki o da bunu parlamentodan geçirdi.1913 yılında, bankerlerin de şiddetli desteği ile woodrow wilson başkan seçildi ve seçimlerdeki desteğin karşılığı olarak da"federal rezerv kanunu"nu imzalamayı kabul etti.noel'den iki gün önce, birçok milletvekili evlerinde aileleriyle birlikteyken,"federal rezerv kanunu" oylandı, ve wilson bunu yasa haline getirdi.

    kongre üyesi louis mcfadden da asıl gerçeği, tasarı kanunlaştıktan sonra söylemiştir: "burada bir dünya bankası sistemi kuruluyor, uluslararası bankerler tarafından kontrol edilen bir merkez.beraber hareket edip kendi ihtirasları için dünyayı köleleştiriyorlar. devlet, federal banka tarafından gasp ediliyor."

    örneğin, 1914-1919 yılları arasında federal banka piyasaya para arzını neredeyse %100 arttırdı. küçük bankalara büyük borçlar verildi. sonra 1920 yılında, federal banka büyük miktarda parayı piyasadan geri çekti, dolayısıyla kredi veren bankalar büyük miktarda borcu geri istedi, ve tıpkı 1907'deki gibi bankalara hücum,batık ve iflas yaşandı.

    federal rezerv sistemi dışında kalan 5400 rakip banka iflas etti. tekel iyice bu bir grup uluslararası bankerin eline geçti. halbuki 1920'deki kriz sadece ısınma turuydu. 1921-1929 yılları arası federal banka para arzını yine yükseltti.halka ve bankalara yine büyük borçlar verdi.o sırada borsada marj kredisi denen yeni bir kredi tipi vardı. basitçe, bir yatırımcı bir hisse senedine değerinin sadece %10'unu ödeyip ona sahip oluyordu, kalan %90'ı için broker'a borçlanılıyordu.bir başka deyişle, bir kişi $1000 dolarlık hisseyi $100 dolar ile alabiliyordu.

    bu yöntem 1920'lerde çok popülerdi. sanki herkes borsada para kazanmaya başlamıştı.ama bu kredi tipinin bir handikabı vardı.parayı her an geri isteyebilirlerdi,ve 24 saat içinde ödemek zorundaydınız. buna “marj çağrısı” denirdi ve marj çağrısı sonucunda genellikle,borca girerek aldığınız hisseyi satmak zorunda kalırdınız.ekim 1929'dan birkaç ay önce,j.d. rockefeller, bernhard barack ve diğer simsarlar sessizce borsadan çekildi,ve 24 ekim 1929'da, marj kredisi vermiş new york'lu finansçılar alelacele paralarını geri istemeye başladılar.bu borsada inanılmaz büyük bir tasfiye satışına neden oldu,çünkü herkes faizlerden korkarak marj borçlarını ödemek istiyordu. bu da bankalara akın başlattı ve sonuç olarak 16.000'in üzerinde banka iflas etti,ve aralarında anlaşan uluslararası bankerler rakip bankaları ucuza satın almakla kalmadı,aynı zamanda koca şirketleri de üç beş kuruşa satın aldılar.bu amerikan tarihindeki en büyük soygundu.ama burada bitmedi.federal banka para arzını arttırıp bu ekonomik çöküşe son vereceğine,hiçbir şey yapmadı ve insanlık tarihinin en büyük buhranına ön ayak oldu.

  • iq'su ayakkabı numarasını geçemeyenler tarafından kendi türdeşlerinin pisliklerini önemsizleştirmek için öne sürülmüş bir iddiadır.

    yahu anlamadım şimdi ben. bu adam solcu mu değil mi bilmiyorum ama temsil kabiliyeti nedir? bir dernek/sivil kuruluş başkanı sözcüsü falan mıdır? millete ahlakçılık mı taslıyormuş? kendisi gibi olmayanları ahlaksızlıkla mı itham ediyormuş? "en ahlaklı biziz" mi diyormuş. pisliği ortaya çıkınca solcular bu adamı savunmuş mu? "solculuk düşmanları iftira atıyürrr!!!" diye ortalığı velveleye mi vermişler?

  • adamın otobüsünün üzerine taş yağdırıyorlar resmen. cumhuriyetin temellerinin atıldığı kentin geldiği duruma bakın resmen rezillik. tarihe kapkara bir leke olarak geçecek durumdur.

  • bir paylaşımında "kadınlarımız" ifadesi geçiyor diye zülfü livaneli'yi linç eden, çoğunluğu feministlerden oluşan kesimdir.

    gerekçe şu:

    "neden 'kadınlarımız' deyip sahiplik ifadesi belirtiyorsun?"

    "biz, kimsenin bir şeyi değiliz."

    "sadece 'kadınlar' diyeceksin."

    hiç beklemediği bu tepki karşısında adamcağız şu açıklamayı yapmak zorunda kalmış:

    -----
    beyinlerdeki hastalık korkunç düzeyde. bazı kadınlar korkunç cinayetleri unutmuş, “kadınlarımız” dememi eleştiriyor. peki , çocuklarımız, yurttaşlarımız, yoldaşlarımız , işçilerimiz de demeyelim. kadınlarımız diyen nazım hikmet’i de sansürleyelim. oldu mu?

    peki bu kadar soğukkanlı biçimde davrandığınız öldürülen, yakılan kadınlar için öneriniz ne? kadınlarımız’ı kadınlar’a çevirmek mi?

    sahiplenmek ile sahip çıkmak iki ayrı kavram.
    -----

    "kadınlarımız"lı paylaşım
    açıklama

    neden bu ülkenin hiçbir şeyi normal değil?