hesabın var mı? giriş yap

  • dünyada ephemera olarak bilinir , koleksiyonu yapılabilir kağıt malzeme olarak ilk açıklaması yapılsa da kitap,pul,para, resim koleksiyonları bunun dışında tutulur ve başka isimlerle anılırlar. son zamanlarda kart-postal ,fotoğraf ve hisse senedi de kendi başlarına bir koleksiyon sınıfı ihtiva edebilecek olgunluğa ve büyüklüğe ulaştıklarından efemera dan ayrı olarak kendi isimleri ile koleksiyon sınıfları içinde yer alabilmektedir.
    efemera ise daha mütevazi daha marjinal kağıt ürünleri toplama hobisidir.bu asla satış değerlerinin düşük olduğu anlamına gelmez.zaten toplanıp koleksiyonu yapılan kağıtların satış değerlerinin olup olmaması hiç önemli değildir.önemli olan tek kriter kullanım ömrünü tamamlamış olmasıdır.düne,hatta geçen seansa ait bir sinema bileti,gazete,ambalaj kağıdı,sigara kutusu,her çeşit etiket,ilan,sayfa v.s. efemeranın tanımına girer.genelde 2 boyutludur.3 boyutlu ise kağıttan dahi olsa artık obje olarak adlandırılır.
    türkiye'de ilk efemera derneği istanbul'da 1996 yılında "ephemera derneği" adı altında kurulmuş ama uzun ömürlü olamayarak bir kaç yıl içinde kapanmıştır.
    efemera ile ilgilenenlere efemerist,efemera ile ilgili metaryale efemeral veya efemerik denir.
    son yıllarda özel müzayedeleri yapılmaktadır.

  • helal olsun. vergilerimiz sayesinde verilen devlet desteklerinin diğer savunma sanayii şirketleri yerine kendilerine aktarılması sonucu türkiye'nin en büyük savunma sanayii şirketi haline gelen baykar, vergilerimizden aldıkları payın bir kısmını yine bizim için harcıyor. kendilerine teşekkür ediyoruz.

    edit:
    gelen tepkiler ve aldığım bilgiler üzerine bir iki noktaya değinmek gerekiyor.

    öncelikle devletin baykarı desteklediği konusunda resmi gazete dahil birçok kaynak var, uydurma bir bilgi değil. ancak öğrendiğim kadarıyla bu sektördeki diğer şirketlere de benzer destekler sağlanıyormuş.

    ek olarak da bu ülkeden milyarlar kazanmış tüm şirketlerin böyle zamanlarda benzer destekler vermesi gerektiğini düşünüyorum. bu verilen destekler maddi olarak da önemli, diğer şirketlere örnek olması açısından da önemli. hepsinin bu ülkeye, bu insanlara borcu var. tekrardan tebrik ediyor ve devamının gelmesini diliyorum.

  • ne kadar yamyam bir ticari kuruluş olduğunu geçtiğimiz günlerde göstermiş bir şirkettir...

    çocuk esirgeme kurumuna bağlı küçükyalı çocuk yuvasının başvurusu üzerine (yanlış anlaşılmasın bağış olarak falan değil, parasıyla) yuvayı ev değil kahvehane statüsünde görmüş ona göre ekstra ücretlendirme istemiştir...

    televizyonda fıldır fıldır dönen reklamların giderini 0 - 12 yaş grubu çocukların aralarında okey çevirip ödemelerini bekleyecek kadar alçalmışlardır.

    şimdi bu rezalet ortaya çıktığında hiç bir yetkili demesin "ay aman bölge bayilikleri bağlantılarından pirim kazanıyor ondan falan feşmekan, bizim haberimiz olmadı" diye... onlar ne kadar çok kazanırsa, digitürk'ün daha da fazla kazanacağı aşikardır...

    ama içleri rahat edebilir... nasıl olsa bu kimsesiz çocukların yuvasını kahvehane statüsünde gören "pazarlamacı"ları hiç bir kamera tespit edebilmiş değil...

    oğlum sizde hiç "vicdan" tuşu yok mu?...

  • biri de şunların belediyeden kaçırdığı kamyonet dolusu belgeleri masaya çıkarıp vursa dedirtmiştir.
    ne ağladınız bilader ya....

    (bkz: ağlak kezban partisi)

    edit: lan siz beni eksileseniz noluuuur eksilemesiniz nolur?
    hala daha ağlıyorsunuz.
    biberon mu verelim ağzınıza? yoksa alışık olduğunuz şeyi mi?

  • yeni çağ bir akımın adıdır. yeni çağ akımı ruhsal bilgilerden bilimsel yaklaşımlara, etnik öğretilerden modern yaşam uygulamalarına dek uzanan çok geniş bir bilgi birikiminin sonucunda şekil almış ve yenilenmeye devam eden bir dünya görüşüdür. herkesin belirli yaşam devrelerinden geçtiğini savunan bir felsefeye sahiptir. buna kısaca geçmiş yaşamlar da diyebiliriz. onların inancına göre hiçbirşey rastlantı değildir, herşeyin yaratımına ruhsal bir düzeyde yardımcı olunduguna inanılır. bu da yaşamdaki her şeyin sorumluluğunu üstlenmeleri anlamına gelir. ayrıca kıyamet günü ile ilgili şimdiye kadar bildiğimiz, duydugumuz tüm verilerin aksi bir savunu da getirmişlerdir... yeni çağ akımına göre; 2012 yılında herkes derin bir uykuya yatacak ve tam 6 gün sonra uykuya yatanlardan sadece bazıları çok farklı bir dünyaya uyanacaklar... tüm dünya dengeleri değişmiş, tek ülke haline gelmiş ve kimsenin çalışmadıgı, negatif enerji gücünün olmadıgı bir dünyaya... onlara göre bu duzenlenmenin yapılma sebebi de dunya üzerindeki yanlış olaylardır... böylece dünyanın yenilenecegine inanmaktadırlar. pozitif enerjisini yüksek tutmayı başarabilmiş, frekansları açık olan kişilerin uyanacagını, diğerlerinin ise uyanamayacagını belirtmektedirler... daha da ilginci; 2011 yılında hz. isa nın şirince köyü ne inecegi üzerine olan savunularıdır.

  • sevmediğim kişiliktir. gözlemlerime dayanarak söyleyebilirim ki, gücü olanın yanında, gücü ve karizması olmayanın karşısında bile olma tenezzülünde bulunmayacak kişidir. bir programını izlemiştim, bedenen özürlü fakat zihnen çok pratik bir insanı konuk etmişti. ismini hatırlamıyorum ama adam bir buluş yapmıştı. icat sahibiydi. adamı küçümser bakışlarını, aman bitse de gitsek hallerini, senle ne diye muhattap oluyorsam tavırlarını ismini duydukça hatırlıyorum.

    ama bu aynı insanı acun ılıcalı'nın karşısında, yahut karizması olan kadın veya erkek kişilerin karşısında ezilip büzülürken, onları gereksiz övgülere boğarken görüyoruz. sevmiyorum kendisi gibi burnu yüksek, içten pazarlıklı kişileri. para ve güç herşey demek değildir.

  • (bkz: hani nickimden anlamadıysanız doktor olduğumu)

    edit: sık sık favlanıyor bu entry. nicki drxxyyy gibi bir formatta olan bir arkadaşın hastalarından duyduğu kendince komik anılarını anlattığı bir entry vardı, bu entry silindiği için benim entrym anlamsız görünüyor ama sözlük ahalisi yine de çakmış olayı *. hekimlere diğer insanlardan çok daha büyük saygı duyarım. ancak hekim olmayan insanların, vücut sistemlerine, anatomiye, hastalıklara entelektüel bir ilgi duyması nedense bazı hekimlerde son derece gereksiz bir alerji yaratabiliyor. vücudumda bir anormallik hissettiğimde doktora gidip yaşadıklarımı detaylı şekilde açıklıyor, olası hastalıkları hekim gözüyle değerlendirmesini istiyorum. pek çok doktor kendisine yardımcı olan bu bilgilere ilgi gösterirken bazıları sığ bir bakışla "googlecı bu" tavrı takınıyor. burada eleştirdiğim şey de bu.

  • “yaşar gibi yapmaktan, özlemez gibi yapmaktan, iyiymiş gibi yapmaktan, nefes alıp onu içimde tutmaktan, o nefeste boğulmaktan sıkıldım. ki nefessizlikten değil nefesten boğulmaktır marifetimiz.”