ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
yrp'nin kadın adayını gölgeleyerek tanıtması
-
atatürk'ü daha çok ararsınız. bu insanlar yarın öbür gün galip gelirse, irandaki gibi saçın açık diye dayak yerken atatürk'ü neden savunmadık diye daha çok vah edersiniz ama geç kalınmış olur her şey için.
görsel
işin ilginç yanı çiğdem hanım seçim fotoğrafı çektirmiş. erkeklerle yan yana koymak istemediler galiba.
görsel
19 aralık 2016 internetin yavaşlaması
-
bu kadar çabuk olması şaşırtıcı.
başında bekleyen bir dayı mı var haber gelince vanayı kapatıyor?
kafası kopan hamamböceğinin 9 gün yaşayabilmesi
-
firefox kullanıcıları için hiç de şaşırtıcı olmayan durum.
firefox'u da kapattıktan sonra bi 30-45 saniye daha kaynakları sömürmeye devam eder. hatta, "ulan artık bitmiştir" diyerek yeniden açmak istediğinizde "dur bakalım, firefox hala çalışıyor" diye uyarır sizi.
2 ağustos 2015 istanbul depremi
-
babasını aramaktan yorulmuş, vazgeçmiş troll kehaneti.
gerçek bir depremde yakınlarını, sevdiklerini kaybetmenin acısını hiç yaşamamış puştlar ve piçler ancak böyle trollük yaparlar.
ofise girerken müthiş enerjiyle günaydın diyen tip
-
vans epon e taym der vaz e komüyniti det izınt neav sloganına sahip hede
yaran diyaloglar
-
kapalıçarşıda forma altına giyilecek arif erdem modeli balikçi yaka aranmaktadir, bulunur da ama portakal acaip usenmektedir bir yandan...
portakal: ne kadar peki?
satici: onbeş
portakal: on olmaz mi?
satici: abi alişimiz onüç zaten
portakal: <direk üşenir boş bakar>
satici: iyi tamam sana onikiye verelim...
onikiye alinir, biraz uzaklaşinca newage bombayi patlatir:
newage: abi kendilerinden alsalarmiş... daha ucuz...
ersin arslan'ın katilini kimsenin savunmaması
-
bir başkasının canını alan insanı savunup, “bizim canımıza kast eden adamı neden savunalım” denmesi ülkemizin hukuk sisteminin özetidir.
hayata dair gülümseten detaylar
-
geçen sene, mayıs ayı. bir otelde müdürlük yapıyorum. yaz sezonu için personel takviyesine ihtiyacımız oldu.
kariyer.net'e falan ilan verdik.
" ön büroda çalıştırılmak üzere; en az lise mezunu, iyi derecede ingilizce bilen, sezonluk elemanlar alınacaktır.
tekirdağ şarköy x otel "
cv'leri bizzat değerlendirip, 2 kişiyi görüşmeye çağırdım.
bu görüşmelerin ilki. 25 yaşlarında, turizm otelcilik mezunu, diksiyonu düzgün ve tecrübeli bir arkadaş. ismi fırat.
patronumuz, fırat ve ben ofisteyiz.
çalışma saatleri ve iş yoğunluğu hakkında bilgilendirme yaptık, fırat'ın referanslarını ve geçmiş iş tecrübelerini değerlendirdik ve görüşmenin bizim için en önemli kısmına geçtik.
-let's continue in english.
+i dont want to speak better english than my director and annoy you. as you wish, we can give up.
( yani diyor ki; bence bu kısma hiç geçmeyelim. eğer ingilizce konusunda benimle sidik yarıştırmaya kalkarsanız, sizi kızdırabilirim. iyi düşünün.)
-ehehe okey. ( korktum lan, bildiğin korktum. patronumun gözünden düşmekten, iş görüşmesine gelen bir çocuk tarafından rezil edilmekten korktum. çaresiz sustum.)
fırat'ı işe aldık.
1 hafta sonra; büyük çoğunluğu belçikalı, bir kısmı ise ingilizlerden oluşan bir turist grubu geldi.
fırat'ı ara ki bulasın!!
ya tuvalete girmesi gerekiyor, ya da ailevi bir telefon görüşmesi yapması lazım.
turistler lobideyken, fırat'ı bulmak imkansız.
kopuk uçurtma..
- fırat bir sıkıntın mı var?
+ yok müdürüm herşey yolunda.
- ingilizce bildiğine emin misin?
+ i dont want to speak better english than my director and annoy you. as you wish, we can give up.
- hiç bilmiyorsun di mi lan?
+we can give up.
adam tek kelime ingilizce bilmiyor lan, tek kelime..
iş görüşmesine gelirken, bir cümle ezberlemiş gelmiş.
yalnız zekasına hayran kalmamak mümkün değil. işe yaradı mı? yaradı..
savunması da komik..
-ne bileyim müdürüm. şarköy'de turist ne gezer diye düşündüm ben.
schweppes
-
ayıptır söylemesi ben bu markayı severim. lıkır lıkır içerim. lâkin başka bir şeyden bahsedeceğim.
schweppes, 1783 yılında cenevre'de kurulmuş. dünyanın ilk sodası, soda üreticisi.
1783!
bu dönemde osmanlı padişahı birinci abdülhamid.
biz bırakın sodayı, doğada foşur foşur akan maden suyunu bile işletemiyoruz.
osmanlı'da ilk ruhsatlı maden suyu 1877'de üretilmeye başlanan keşişdağı maden suyu'dur.
yani ilk soda üretiminden yaklaşık 100 yıl sonra. avrupa, tescilli maden suyu üretimine 15. yüzyıl'da başlamış zaten hocam!
1783'te de isviçreli bilimadamı jacob schweppe, soda üretmeyi başarıyor. 1790'dan itibarenden de ticaretini yapmaya başlıyorlar.
markanın ismi de bu şahıstan gelmektedir fark ettiğiniz üzere.
devam edelim ve bir marka kendi reklamını nasıl en iyi şekilde yapar görelim.
kinin diye bir madde var sıtmaya karşı koruyucu özellikleri bulunan.
19. yüzyıl başlarında başta ingilizler olmak üzere çoğu avrupa ülkesi hint - afrika topraklarında sömürge yarışına giriyorlar fakat bu topraklarda çok yaygın bir şekilde sıtma var. avrupalılar da kinin içiyorlar ama tadı çok acı olduğundan içmekte zorlanıyorlar. bunun üzerine schweppes içeriğine kinin ve şeker katarak satışlar yapmaya başlıyor. böylece kinin maddesinin acılığı bastırılıyor. ve tonik icat edilmiş oluyor!
evet meşhur marka: schweppes indian tonic water!
avrupalı askerlerin sıtma korkusu olmaksızın sömürgeci ülkelerde var olmalarını sağlamıştır.
daha sonra ingilizler bunu cin ile karıştırıyorlar ve cin tonik dediğimiz kokteyl de ortaya çıkıyor.
evet, tarihte her şey birbiriyle bağlantılıdır.
bir alanda gelişim her alana yansır gördüğünüz gibi.
basit bir içecek gibi görülen soda, avrupa'yı 19. yüzyılda ayakta tutan en önemli etkenlerden biri olmuştur.
metro turizm'in yolcularına dayak atması
-
metro turizm'in yönetmeliğinde açıkça belirtilmiş eylem ;
"baş kaldırmalarından endişelendiğiniz yolculara (önce) öğüt verin, (etkili olmazsa) onları koltuklarında yalnız bırakın, (o da olmazsa, son çare olarak sınırları aşmamak şartıyla) onları (iz bırakmayacak şekilde, suçlu oldukları hasebiyle) dövün." (galip 34)
13 kasım 2022 istiklal caddesi patlaması
-
1 türk vatandaşına karşılık 1000 radikal islamcı zihniyetlinin cirit attığı yerde patlama haberi hem korkutuyor hem şaşırtmıyor.
cansız bedenleri ve yan duran bebek arabasını görünce üzüntüden ve sinirden olduğum yere çöktüm. allah belanızı versin.