hesabın var mı? giriş yap

  • seçim gecesi gibi artık sağır sultanın bile duymaktan bıktığı şeyleri bir kenara bırakıyorum ve ince'nin apaçık yalancı ve koltuk sevdalısı bir insan olduğuna kendi söylemleri vasıtasıyla emin oluyorum. kendisi cb adayıyken cb olamazsam genel başkanlığa aday olmayı düşünmüyorum dedi mi? dedi. üstüne genel başkan adayı oldu mu? oldu. ardından seçilemeyince siyasetle artık işim olmaz memleket hareketi ile insanlara derdimi anlatacağım dedi mi? dedi. ardından yine u dönüşü yapıp siyasete devam ederek partimden istifa etmem mücadelemi parti içerisinde yaparım dedi mi? dedi. şimdi parti kuruyor mu? kuruyor. bunlar şu an aklıma gelenler. geçmişi tezatlıklarla dolu birisine zaten katlanıyoruz. ikincisine lüzum duymuyorum.

  • bir gün beykoz'da hatalı park yüzünden aracım çekilmişti. çekilen otoparktan aracı teslim aldıktan sonra semte yabancı olmamdan dolayı benim gibi ceza yiyen diğer araçları otopark çıkışında takip etmeye başladım. 3-4 araç artarda 100 metre gittik gitmedik trafik polisi çevirdi konvoyu. meğer o gittiğimiz yol ters yönmüş. tekrar ceza yedik.

  • olması gereken ilginin olmadığını fark ettim ve üzüldüm açıkçası.

    biraz bilgi..
    1981 doğumlu, amerikalı şarkıcı ve söz yazarı. takma isim olarak bunu kullanmasıyla beraber orijinal ismini bilmiyorum. belki de medya da hiç paylaşmamıştır. country tarzı müzik yapmaktadır. "ben country sevmem" felan demeden bi dinleyin derim. beni country biraz sıkardı ama 'country ve ötesi' olarak tanımlayabilirim israel nash'ı.

    biraz yorum..
    bi iron of the mountainaçıyorum sarhoş ediyor. zaten captain fantasticfilminin ikinci yarısında çalan rain plansşarkısındaki büyüleyen melodiler ve anlamasam da söylediği sözler ile 'youtube en çok çalınanlar' listemde kendini o günden bugüne korumakta*. kaptan fantastik izleyen çevremde dahi, müziğini keşfetmemiş olmaları şaşırtıyor. gittiğim bulunduğum arkadaş gruplarında çalıyorum youtube'dan, 5 ay sonra görüştüğümüzde adamın parçasını dinlerken yakalıyorum onları.
    film müzikleri uzun soluklu olmuyor pek. filmin etkisi sönünce anlamsız kalan pek çok heyecanla dinlediğim film müziği oldu ama tek geçerim israel'i o kadar.
    birkaç öneri:
    (bkz: iron of the mountain) https://www.youtube.com/watch?v=o06qvbky8mq
    (bkz: rain plans) https://www.youtube.com/watch?v=lur7ci1sq4y

    her nasıl oluyorda bu adam keşfedilemiyor diye sızlananlardandım. ama bakıyorum da vikipedi'de bile türkçe bilgilerine ulaşamıyoruz. kendi israel nash sitesinde bile kendi bilgisine denk gelmedim. bunlar ufak engelken müziklerini dinlemeye mani olmuyor elbet. gönül isterdi ki daha yakından tanıyalım. bu muhteşem parçaları ortaya koyarken nasıl ilham almış, merakımızı giderelim işte. ama bi müddet daha ulaşamayacağız anlaşılan. belli mi olur belki daha büyük projelerde parçalarını patlatır da ancak öyle tanıyabiliriz.

    aslında ufak bi dipnotta düşmek istiyorum. bi 4 yıldır daha tam öğrenemeden bıraktığım gitarı geçenlerde elime aldım. tekrar başlamak çok acı verici parmaklarım için ama israelvesile oldu. sanırım biraz da hayattaki yoğun tempomdan anca sıyrılabildim.
    gitara teşvik bile olabilir*.

  • açıldıktan sonraki yaklaşık dokuz aylık süreçte 1 şampiyonluk, 1 darbe, 1 terör saldırısı gören ancak henüz mağlubiyet görmeyen stadyum.

  • köleleştirilen bireyin baskılara ve faşizme karşı olan duruşunu pencere ferforjelerini cezaevi penceresiyle simgesellestirerek kurtuluşunu dinamik bir süreç icerisinde imgelemek isteyen bir özgür kadının otantik müzik vurgusuyla burdayiz biz dercesine yakarışiylariyla var olma çabası.
    şaka lan şaka, delirmiş.

  • o değil de yaşlı başlı kel dayılar başörtülü teyzeler falan izliyor lan bu hikayenin geçtiği konseri? 40 yıl düşünsem aklıma gelmezdi böyle bir kitlenin varlığı.

  • dün metrodayım, kulağımda müzik, dışarıdan hiçbir ses duymuyorum, kaşlarımı çatmışım ve bir yerlere dalıp çıkamamışım. yanımda dokuz, on yaşlarında bir kız çocuğu, onun yanında da annesi var. bir ara küçük kızla bakışıyoruz, daha doğrusu bana baktığını hissediyorum. sonra kafamı yine önüme çeviriyorum. bu sefer bana doğru eğilip, bir şeyler söylüyor. kulaklıklarımı çıkarıp, "efendim? duyamadım?" diyorum, "kirpiğin düşmüş de" diyor ve birden uzanıp yanağımdan kirpiğimi alıyor, iki parmağının arasında tutuyor. bu oyunu hemen hatırlıyorum. hala oynandığını unutmuşum, oynamayı da çok zaman önce bırakmışım. küçük kız ise heyecanla oyuna devam ediyor, "bir dilek tut" diyor. gözlerimi sıkı sıkı kapatıp, bir dilek tutuyorum. "dileğin uzunmuş" diyor gülümseyerek, "peki, alt mı üst mü?". ben de gülümseyerek, "alt" diyorum. sabırsızlıkla oyunun sonucuna bakıyoruz beraber. kirpiğim alt parmağının üstünde duruyor, "dileğin tutacak" diyor sevinçle. "tutacak" diyorum sevinçle. hafifçe üflüyor kirpiğimi sonra. müziği olduğu yerde bırakıyorum ve yolculuğun sonuna kadar, küçük kızla birbirimize gülümsüyoruz.

  • ayağının dibindeki harvard medical school'un konferansına gitmeyen emily'den iyi bir doktor olmasını beklemek hatadır, buna karşın harran üniversitesinde okuyup harvard üniversitesinin düzenlediği konferansı internet üzerinden takip eden emine çok daha iyi bir doktor olacaktır. buna karşın emily, emine'nin 10 katı fazla maaşla çok daha rahat bir meslek hayatı geçirirken, emine yeri geldiğinde darp edilip yeri geldiğinde hakarete maruz kalarak, yeri geldiğinde ülkenin başbakanı tarafından hor görülerek bir hayat sürecektir. buna da şükür gerçi dedemi öldürdün diyen birinin bıçak darbeleriyle ölebilirdi de.

  • her gün kezban turk kızı, her erkeğin kendini s*keceğini sanan kezban turk kızları gibi ifadelerle başlayan cümleler kurmayı çok seven sevgilim sozluk yazarlarının bu duyarlılığı beni ve muhtemelen tüm
    kezban kardeşkerimi duygulandırmış tavsiyelerdir.